"Böyle zor olmuyor mu hiç?" dedim. "Yani… bir evin, sabit bir düzenin, sıcak bir yuvanın olmasını istemez misin? İnsan bazen bir yere ait olmak istemez mi?" O her zamanki dinginliğiyle başını salladı. "Alıştım böyle yaşamaya. Nereye gidersem orası benim evim olur. Benim işim düzen kurmak değil, başkalarının düzenini korumak." O kadar sade, o kadar net söyledi ki… Bir an sessiz kaldım. Cevap basitti ama içimde bir şeyleri karıştırdı. Ben hep kök salmak isterken o rüzgarla hareket eden bir yaprak gibiydi. Serbest, bağımsız, tek başına… ama nedense hiç yalnız değil gibi. Ders çalışmaya devam ettik. O, ciddiyetle anlatıyor; ben, elimden geldiğince dikkatli davranıyordum. Ama işte bu dikkat kısmı bende hep sorun… Bir süre sonra sandalye de, kalem de, konu da batmaya başladı. “Yaralarım acı

