11. BÖLÜM (Komşu Oğlu.)

1521 Words
Hayaller... Ne kadar acı versede gerçekler, hayal kurmaktan kolay kolay vazgeçmeyiz. Sorunda bu değil mi zaten? Sonunda uçurum olduğunu bildiğimiz yolu, bitirene kadar devam ederiz. Uçurumdan düşer yine de akıllanmayız. Bazen... Bazen iyi ki unutuyorum diyorum. Unutuyorum çünkü kurduğum hayallerin gerçek olup olmadığını hatırlamıyor oluşuma seviniyorum. Sonra sol tarafımda ağırlık oluşuyor. Ya kurduğum hayaller, her gün hatırlamayıpta kurduğum en güzel hayalimse? İşte o zaman sol tarafımda ki ağırlık kalkıyor yerine kor ateş alıyor. Burukça gülümsüyorum. "Merhaba?" Düşüncelerimi bölen yabancı sese çevirdim yeri izleyen gözlerimi. Karanlığın bile gölgeleyemediği yeşil gözleri, biçimli burun yapısı ve yuvarlak yüzü ile yakışıklı olduğunu inkar edemezdim. Kartal'ın yanından ayrılmış, düşüncelere boğularak gidiyordum, yabancının seslenmesi irkilmeme neden olmuştu. "Kimsin?" Sesim ağladığımı unutturmamış gibi fısıltılı çıkmıştı. "Ben Egehan. Buraya daha yeni taşındım." dedi gamzesini belli eden gülümsemesiyle. Onu yarına unutacağımı bilse bana anlatma gereği duyar mıydı acaba? Bu düşünceye istemsizce kıkırdadım. Gözlerimi, adının Egehan olduğunu söyleyen kişinin, yeşil gözlerine çevirdim. Dikkatle bana bakıyordu. En çokta dudaklarıma. Elim bilinçsiz dudaklarıma giderken hala gülümsediğimin yeni farkına varmıştım. Hızla elimi dudaklarımdan çekerek kendime çeki düzen verdim. "Ne istiyorsun?" Sesim bir önceki tınısına göre sert çıkmıştı. Gözlerini, dudaklarımdan ayırıp gözlerime çevirdi. "Seni gece yarısı burada ve dalgın bir şekilde yürürken gördüm. Açıkçası bir şey olduğunu sanıp yanına gelmek istedim." dedi gülümsemesini bozmadan. "Neden?" Saat gece yarısını geçmişti. Etrafta kimse yoktu. Korkuyordum. Fakat belli etmiyordum. Ya bana saldırırsa? Düşüncesi beynimi yerken, korku iliklerime kadar işliyordu. "Sadece sa....." Sözlerini "Gerek yok. Beni rahat bırak." diyerek yarıda kesip uzaklaşmak korkum için en iyisi gibi gelmişti. Adımlarımı yağan yağmura inat hızlı hızlı atıyordum. Arada bir tıkanıp, nefesim kesilecek gibi olsa da durmadan hızla ilerlemeye devam ettim. Korkum, nefesimden daha ağır basıyordu. Aptal kafam ne varda bu saate kadar sahilde oturuyorsun ki. Köşeyi dönüp adımlarımı yavaşlatırken sokağın sessizliği ürpermeme neden olmuştu. 'Sakin ol bir şey yok.' temkinlerini kendime sıralasam da karşı tarafta sarhoş olduğu savsak adımlarından ve kokunun uzakta olsa bile burnuma dolmasından anlamıştım. Gözlerimi ondan çekip ilerlemek istedim ama göz göze gelmemiz üzerine olduğum yerde durup kalmıştım. "Şşş güzellik yolunu mu şaşırdın?" Gelen paytak konuşmaları arasından seçebildiğim en mantıklı cümleyi seçmiştim lakin bu korkumu daha çok artırmıştı. Görmemezlikten gelip önüme dönerek adımlarımı hızlandırdım fakat sarhoş olmasına rağmen bir kaç adımda yanımda bitip kolumdan tutup çekmesiyle korkudan titreyen dudaklarımın arasından çığlık firar etmişti. "Şşş.. Sakin ol güzelim bir şey yapmayacağım. Sadece biraz oynayalım. Ne dersin?" Karşımda leş gibi içki kokan adama korku dolu gözlerle baktım. 28-29 yaşlarında uzun boylu, geniş omuzlu alkol kokulu ağzından salyaların aktığının farkında olmayan biriydi ve kolumu sıkı sıkı tutuyor olması canımı yakıyordu. Kolumu kendime çekmeye çalıştım ama başaramadım. Karşımdaki her ne kadar sarhoş olsada benden güçlüydü. Biran zayıf oluşuma küfür ettim. "B-bırak k-kolumu." sesim titriyordu. Bedenim titriyordu. Korkuyordum. İliklerime kadar korkuyor, titriyordum. Sarhoş adam, ellerinin birini belime sararak beni kucağına almaya çalışıyordu fakat rahat durmuyor sürekli ona vurmaya, kollarından kurtulmaya çalışıyor diğer yandan sessiz sokakta çığlık seslerim yankılanıyordu. "Bırak lan kızı!" sesimi duyan birisinin olmasının rahatlığıyla hıçkırık yükseldi dudaklarımdan. Bu ses, o kadarda yabancı gelmemişti kulağıma ya da korkudan öyle gelmişti bilmiyorum. Belimde ki ve kolumda ki sarhoşun kollarının çekilmesi ile köşedeki duvarın dibine savruldum. Sırtım duvara yaslanınca ayaklarım beni taşımayıp yere yığıldım. Ağladığımı, ağzıma gelen tuzlu suyla anlamıştım. Silmedim. Silemedim. Kendimde gözyaşımı bile silmeye derman bulamıyordum. Hâlâ korkuyor ve titriyordum. Hemen yanı başımda gelen küfürler, acı dolu bağrış sesleri kulaklarımı tıkama isteğimi körüklüyordu ama başımı yerden kaldırıp yaşanan kavgaya baktım. Egehan. Ondan kaçarken, ona muhtaç olmak... Sarhoş adamın üzerine oturmuş yumruklarını, kana bulanmış pis surata geçirmeye devam ediyordu. Her yumruğunda acı dolu inleme sesleri midemi bulandırıyordu, midemi tutup dudaklarımı birbirine bastırdım. Bir süre sonra adamın bayıldığından emin olup, suratına tükürerek üzerinden kalkmıştı. Ardından gözleri etrafta dolanıp bana ulaşırken, adama son kez bakıp tekme atarak yanıma geldi. Üzerinde ki hırkayı çıkarıp bana sararken olayın etkisinden hâlâ çıkamamıştım. "İyi misin?" Egehan, dizlerinin üzerine çökerek yüzümü avuçlarının içine almak için uzanırken istemsizce kendimi geri çektim. "Korkma. Sana bir şey yapmam tamam mı?" Korkmuyordum. Sadece biran temasta bulunmak istememiştim. Karşımda ki insanın sadece adını ve daha yeni taşındığını biliyorken ona güvenmem doğru değildi. Yüzüne nasıl bir ifadeyle bakıyorsam sıkıntıyla bir iç çekip omuzlarını düşürdü. "Hadi kalk evine bırakayım seni?" Kollarımdan tutup yavaşça sırtımı dayadığım duvardan ayırmıştı bedenimi. Ayaklarım titriyorken adım atmak zor gelmişti bana. Biraz önce ki görüntüler aklımdan çıkmıyordu bir türlü. Gözlerim sürekli doluyor, göz yaşlarım intihar ediyordu. "Evin nerede?" Kafamı kaldırıp Egehan'a çevirdim. Yeşil gözleri, her noktasını ezberler gibi dolanıyordu suratımda. Yolu tarif etmelerim sonucu sonunda evin önüne gelebilmiştik. Egehan, yol boyunca kendimi nasıl hissettiğimi sorup durmuş, güvende hissetmem için elinden geleni yapmıştı. Onu eve davet edip iyilikleri için teşekkür etmek istiyordum fakat olmazdı. Her ne kadar iyi birisine benziyor olsada, olmazdı. Biran önce eve girip uyumak istiyordum. Evin kapısını açıp arkama döndüm. Egehan, bahçe kapısının orada eve girmemi bekliyordu. "Her şey için teşekkür ederim." "Önemli değil komşu kızı. Bir şey olursa adımı bağırman yeterli. Hemen karşı evde kalıyorum." dedi gülümseyerek. "Nasıl? Komşu mu oluyoruz?" Dedim şaşırarak. Gülümsemesi yüzüne daha çok yayıldı. Başını sallayarak "Evet. Aslında seni bir kaç kere buradan çıkarken gördüm. Bu gecede seni yalnız başına yürüdüğünü görünce hem tanışmak hem de yolda eşlik etmek için yanına gelmiştim." dedi tebessümle. Ona yaptığım haksızlığı anlayınca utandım. Dinleme gereği bile duymamıştım. "Özür dilerim. Yabancılarla konuşmam genelde, bu nedenle yanından hızla ayrıldım." dedim mahcup çıkan sesimle. "Tahmin ettim, sorun değil. Hadi şimdi içeri gir, daha fazla üşütme. İyi geceler." diyerek tebessüm etmişti. Güldüm. Demek karşı komşumdu. "İyi geceler, komşu oğlu." Gülümsedi. Gülümsedim. Evin kapısını kapatıp, direk odama girdim. Üzerimi değiştirmeden, dolabın arkasından renkli kağıt aldığım gibi, günün notunu yazdım ardından kağıdı panoya asarak üzerimi değiştirip, kendimi yatağa bıraktım. Hâlâ korkuyordum. İliklerime kadar olmasada, içimde bir yerde korku kendisini yeşertmek için bekliyordu. Daha fazla düşünmek istemeyip, gözlerimi kapattım. .... Dışarıdan gelen seslerle, dalmaya başlayan gözlerimi hızla açtım. Neydi o ses? Kim vardı? Birisi mi vardı? Yine o sarhoş adam gelmiş olmasın? Hızla yatağımdan kalkarak odanın ışığını açtım. Kimse yoktu. Kafayı yemek üzeriydim. İçimdeki yeşermeyi bekleyen korku hızla tüm damarlarıma yayılmıştı. Gözlerim odada, eskisini kaybedip yerine yenisini aldığım telefonu bulmak için dolandı. Çalışma masasının üzerinde olduğunu fark edip hızla oradan alarak ekranı açtım. Rehbere girip gözlerimle numarayı arıyordum. Bulduğumda, saat gecenin kaçı diye sorgulamadan ara tuşuna bastım. Telefon çalıyor, çalıyor .. kapanmasına saniye kala açıldı. "Alo." Boğuk gelen sesi yeni uyandığının habercisiydi. İçimde ki korku, yavaşça azalmaya başlamıştı bile. Ses tonu bile bu kadar derinden etkilerken beni. Neden onu arama gereği duyduğuma dair bir fikrim yoktu. Belki de gün içinde tek onu hatırladığım içinde olabilirdi. Eğer uyuduktan sonra uyansaydım nasıl bir yol çizerdim emin değildim. "Gece. Orada mısın?" Sesi endişeli geliyordu. Bir kaç hışırtıdan sonra yataktan kalktığını anlamıştım. "K-kartal hıg." ağladığımı ses tonumun titremesinden ve hıçkırığımdan anlamıştım. Duygu seline kapılmıştım. Ağlamak, daha çok ağlamak istiyordum. "Gece ağlama. Ne oldu anlat? Kahretsin. Gece sana diyorum. Evde misin?. Bekle geliyorum!" Telefonu kapatıp yatağa oturarak, sırtımı yatağın başlığına yasladım. Ardından kollarımı, kendime çektiğim bacaklarımın etrafına dolayarak, başımı dizlerime koyup gözyaşlarıma müsaade verdim. Bu gece belkide hatırlayamadığım gecelerden daha çok ağlama isteğim vardı sanki. Öyleki pijamadan içeri sızan ıslaklık tüm dizimi su içinde bırakmıştı. ... Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama kapının bir yandan yumruklanması ve bir yandan adımın seslenmesi ile yataktan hızla kalkarak kapıya koştum. "Gece. Aç kapıyı!" Kapıyı açmamla belime dolanan kollar bir olmuştu. Burnuma gelen okyanus kokusuyla, işte şimdi tam anlamıyla rahatlamıştım fakat rahatlamanın verdiği hislerle daha çok göz yaşı akıtmaya başlamıştım. Bu durumum sinirlerimin, duygularımın boşaldığının habercisiydi. Olsun. "İyi misin?" Sesi fısıltıydı, korkmuştu. Biliyordum. Hissediyordum. Kollarımı Kartal'ın boynuna daha çok sıkı doladım. Korkunun neler yaptırabileceğine küçük bir fragmanını yaşıyordum. Normal hayatımda nişanlı bir adamın kolları arasında olmak ya da ona karşı duygu geliştirmek benim yapabileceğim bir şey değildi. Bir kere hastalığım yüzünden duygu beslemek benim boyumu aşardı. Ama nedenini bilmediğim bir şekilde iyi geliyordu. Belki de yasak olan her şeyin cazip gelmesi gibiydi. "İ-iyiyim hıg." ağzımdan dökülen hıçkırık ile parmaklarını saçımda hissettim. Ağlayışlarım, iç çekişine dönüşmüştü bile. "Ne oldu?" "Y-yanından a-ayrıldığımda eve g-elirken s-sar-hoş biri s-saldır-maya kalktı. Karşı kom-şu oğlu kur-tardı. A-ama ko.." sesim haddinden fazla titriyordu. Sözlerime devam edemeden, Kartal kendisinden ayırmıştı beni. Sarhoş adama kısık küfürler savurarak, kapıyı kapatıp karşımda durdu. Yüzümü avuç içlerine alıp, ağlamaktan kızaran gözlerimin içine bakarken "Şşş.. Tamam güzelim ben yanındayım. Seni bırakmam bir daha. Geçti her şey" diyerek alnımdan öpmüştü. Ardından beni kucağına alırken "Hadi şimdi odanda birlikte uyuyalım. Ben yanındayım​ korkma sakın. Seni asla ama asla bırakmam." dedi sakin ses tonuyla. Kucağına almasına müsaade ederek sessiz kaldım. Bazen sevilip değer görmeye benimde ihtiyacım oluyordu. Odaya girip değerli bir parçayı bırakıyormuş gibi yavaşça yatağa bırakmıştı beni. Yorganı açıp üzerime örtmeden, penyesini çıkarıp arka tarafıma geçerek yatmıştı. Üzerimize yorganı çekti. Ardından arkadan belime sarılıp kendisine çekerek, sırtımın göğsüne çarpmasını sağladı. Bu durum vücudumdaki tüm kanın yanaklarım da toplanmasını sağlamıştı. Gözlerimi üzerinden çekerek yastığı incelemeye başladım. Burnunu saç diplerime koyarak derin bir nefes aldığını, göğsünün şişmesinden anladım. Bu hareket ile titrememe engel olamadım. İlk kez birisi bu kadar yakındı bana. Teninin sıcaklığını ilk kez hissediyor olmak duygu karmaşasına sokuyordu beni. İçimde oluşan heyecana anlam veremiyordum fakat tatlı bir heyecandı. Sevmiştim bu duyguyu. Yüzümde oluşan tebessümü engellemedim. Yarına tüm bu duyguları unutmamayı gönülden diledim. Derin bir nefes aldım. Burnuma dolan okyanus kokusu ve dudaklarım da ki tebessüm ile gözlerimi huzurlu uykuya kapattım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD