"Tamam o zaman size afiyet olsun, ben odama gidiyorum." diyerek yemek odasından çıkıp merdivenlere doğru ilerledi.
Kartal, Gece'nin evde kalıyor olmasına sevinmişti. Onunla aynı çatı altında kalma düşüncesi bile sol tarafında kaynayan bir şeylerin hissine kapılmasında rol oynuyordu ama bu hisse bir türlü anlam veremiyordu. Bakışlarını, birbirleriyle konuşan anne ve babasına çevirdi. Birbirlerine hüzünlü buruk gülümseme eşliğinde bakıyor ama bir türlü sesleri duyulmuyordu. Gözleriyle konuşan bir çifte ilk kez yakından tanık oluyordu ve o an ona hissettirdiği kocaman bir gizlilikti. Kendisinden bir şey gizleniyordu buna emindi. Ama ne olduğu hakkında ufak bir fikri bile yoktu.
"Sorun nedir?" diye sorarak arkasına yaslandı. Oturduğu yemek masasından kalkmamış olaylara oturduğu yerden tepki vermekle yetinmişti. Henüz Derin ile olan nişan olayını hazmedememişti.
Kendisine dönen bakışlar ifadesizleşirken babasının "Ne sorunu oğlum?" sorusuna alayla gülümsedi.
"Benim burada olmadığım seneler içerisinde çok şey değişmiş, bunlardan biri de sizsiniz baba. Seni ve annemi anlayamıyorum. Bir anda Derin'i kabullenmeniz, bana sormadan nişan konusu... Üstelik evimizde sürekli kapısı kilitli olan bodrum katındaki oda bile var." dedi kaşlarını kaldırarak. Bodrum katındaki oda aklına bir anda gelmişti ve olaya dahil etmek istemişti.
Sessizliğe bürünen ikili birbirlerine bakış atıp sessizliğini korumaya devam ediyordu. Bu sessizlik Kartal'ın sinirini bozuyordu ve "Ben sizin oğlunuzum. Sizi, sizden iyi tanıyorum. Bu evde bir şeyler dönüyor ya da saklanıyor., bunu görebiliyorum, anlayabiliyorum." diyerek sessizliği bozmak istedi.
Omuzları düşen Mahsun ağa arkasına yaslanıp derince soludu. "Derin'in seni mutlu ettiğini görüyoruz, senelerdir burada yoktun ve gelir gelmez direk Derin'e koştun. Geç oldu ama senin mutluluğunu istiyoruz." dedi açıklama yaparak.
Kartal, başını usulca yana yatırıp gözlerini babasının gözlerinden ayırmadı. Sözlerinde samimi olduğunu görebiliyordu, buna lafı yoktu ama asıl merak ettiği başka şeydi. "Bodrum katındaki odayı neden sürekli kilitli tutuyorsunuz? Ne var o odada?" Dedi bir diğer konuya giriş yaparak. Babasının sözlerinde samimi olduğunu bilse de bu konuda samimi olup olmayacağını bilemediği için bir saniye olsun ayırmıyor, o gözlerden ve bir açıklık arıyordu ama Mahsun Ağa, kendisini o kadar iyi kamufle ediyordu ki, eşi bile gerçekleri bilmese ona inanırdı.
"O oda Gece'ye ait Kartal. Gece kimsenin odasına girmesini istemediği için sürekli kilitli tutar." dedi oğluna karşı gardını daha çok yüksek tutarak.
"Neden?" Diyerek cebinde titreyen telefonunu çıkardı. Gelen bildirimleri es geçerek, telefonu masaya koyup babasına döndü.
"Bilmem, hiç sormadım." diyerek bardaktan bir yudum su içti. Ardından ayağa kalkıp "Neyse, ben odama çekiliyorum. Sana iyi geceler oğlum." diyerek odadan çıkmıştı. Elif hanımda, eşinin peşinden kalkıp onu takip etmişti.
Masa başında yalnız kalan Kartal, bir "Off" çekerek dirseklerini masaya yasladı. Aklında karmakarışık düşünceler vardı ve bu düşüncelere biraz daha cevap bulamazsa, delirme noktasına gelecekti. Sıkıntıyla derin bir nefes alarak ayağa kalktı. Odadan çıkıp, merdivenlere doğru ilerledi. Merdivenin başında durup, boşlukta bodrum katına baktı. Yanına gidip gitmeme konusunda kararsızdı fakat gidip ne diyeceğini bilemediği için merdivenleri çıkarak odasına girdi.
Hızla üzerini değiştirip, kendisini yatağa atacakken telefonunu masada unuttuğu aklına geldi. Odadan tekrar çıkarak merdivenleri hızla indi. Yemek odasına girecekken, koridorun solunda kalan sinema odasından gelen sesle durdu. Biri film izliyordu. Bu saatte kim film izleyebilirdi? Telefonunu almayı es geçerek sinema odasına doğru ilerledi. Kapı girişinde durup, kafasını içeri uzattı. Gözleri etrafı tararken, arkası dönük Gece'yi fark etti. Kaşlarını şaşkınlıkla kaldırarak içeri girdi.
Gece, odasına çekildikten sonra üzerini değiştirmiş ve yatağa uzanmıştı ama bir türlü uyku tutmamıştı. Uykusunu getirecek bir şeyler ararken gün içinde çarşıda gençler arasında konuşulan film aklına geldi ve izlemek istedi. Hastalığından beri televizyonla pek içli dışlı değildi. İzlediği dizi ya da filmleri zaten unutacaktı, bir daha izlemenin bir anlamı olmadığını savunur, bu nedenle kendisini televizyondan ve sinema salonlarından uzak tutardı ama bu gece ilk kez film izlemek ve uzun zaman sonra o duyguyu tatmak istiyordu.
"Uyku tutmadı sanırım." arkasından gelen sesle, korkuyla titreyerek hızla arkasına döndü. Karşısında gördüğü adama korku dolu gözlerle bakarken kısa bir an rahatlamıştı.
"Özür dilerim, korkutmak istememiştim." dedi Kartal, mahcup sesiyle.
"Önemli değil. Evet uyku tutmadı, bende film izlemek istedim." dedi ekranda beliren romantik komedi filmini göstererek. Kartal, tebessüm ederek baktı, Gece'nin gözlerine.
"Bende sana eşlik edebilir miyim?" Dedi gözlerini kırpıştırarak. Gece, her ne kadar Kartal'dan böyle bir teklif beklemesede hoşuna gitmişti.
"Tabi olur." dedi gülümseyerek.
"O zaman filme başlamadan önce mısır patlatalım." diyerek kolundan tutup, mutfağa doğru çekiştirmeye başladı Kartal. Gece, ne olduğunu anlamadan kendisini mutfakta bulmuştu. Gözlerini kırpıştırarak etrafına ve Kartal'a bakıp duruyordu. Kartal, Gece'nin şaşkın haline gözleri parlayarak baktı. Onun bu halinin resmini çekip, çerçeveletmek ve doya doya o resme bakmak istedi. Gözleri bir kaç saniye takılı kalırken, gözlerini Gece'den çekerek başını iki yana salladı. Gözlerine anlamsız bakışlar atan kızı korkutmanın bir anlamı yoktu.
"Hadi bakalım Gece hanım. Bana oradan tencere verir misin?" Diyerek kendisi de mısırı almak için dolabın kapağını açtı. Gece, Kartal'ın ani değişen ifadesine anlam vermezken, köşe dolabının kapağını açıp içerisinden tencereyi alarak uzattı. Kartal, tencereyi elinden alarak ocağa koydu. Tencerenin altını yakıp, içine yağ, mısır ve tuz koyarak bekledi. Gece, bu sırada mutfak masasına oturmuş Kartal'ı dikkatle izliyordu.
"Beni izlemen bittiyse seni buraya alabilir miyim, Gece hanım?" Diye imalı konuşan Kartal ile Gece hızla gözlerini kaçırıp yerinden kalktı. Utanmıştı. Yanaklarının alev alev yandığını hissediyordu. Cevap vermedi. Ne diyecekti? İnkar edemezdi. Çünkü yalan konuşmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu anne ve babasından öğrenmişti.
"Hey tamam bir şey demedim, otur yerine." diyerek kahkaha attı Kartal. Yerinden kalkıp utançla eli ayağı birbirine giren kızı görmek, çocuksu yanını uyandırmıştı.
"Anlaşıldı susmayı tercih ediyorsun. Tamam o zaman, gel sen patlayan mısırla ilgilen, bende çerez ve içecek bir şeyler ayarlayayım." diyerek ocağın başından ayrılarak, Gece'ye yer vermişti. Gece, utanma duygusunu hâlâ üzerinden atamamış bu nedenle susmayı tercih etmişti. Utanmak hissini, uzun zamandır ilk kez yaşıyordu. Ve bu hissi bile çok özlediğinin farkındaydı. Dalgın, dalgın düşüncelere kapılmışken, tencerenin kapağını kapatmayı unuttuğu için, dışarı sıçrayan mısırla kendisine geldi. Gözleri etrafta kapağı ararken, dışarı sıçrayan mısırlar çoğalmaya başlamıştı.
"Kartal yardım et!" diye seslenişi ardından, Kartal elindeki çerezleri bırakıp hızla Gece'ye doğru koştu.
"Kapağı nerede bunun ya?" Diye isyan eden Gece, Kartal'ın elinde gördüğü kapak ile hızla elini, eline uzattı.
"Ben alayım bu-" derken, parmağına dokunan parmaklarla sözünü yarıda kesip, elini hızla geri çekti. O parmakların, teninde yarattığı elektrik ile üşüdüğünü hissetti. Kartal, Gece'nin parmaklarını uzatıp bir anda geri çekmesine anlam veremesede, üzerinde durmak yerine hızla tencerenin ağzını kapattı. Gece başını iki yana sallayarak, kendisine gelmeye çalıştı. Gözleri etrafı tararken derin bir nefes aldı.
"Battı buralar." diye isyan eden Gece'ye dikkatle baktı Kartal. 'Ona sahip olan kişi, çok şanslı' diye düşündü. Sonra bir kıskançlık yayıldı içine. İçinde, o düşünceleri kemiren bir duygu belirdi. Sonu hayra gitmiyordu. Farkındaydı. Ama kendisine engelde olamıyordu.
"Sorun değil, sabah Sibel toparlar." dedi gözlerine gülümseyerek bakarken. Gece, Kartal'ın gülümsemesi ile gülümserken, başını öne eğdi. Gözleri, ayaklarına indirmişti.
"Gece." diyerek çenesine dokunan parmaklarla titredi. Hissettiği parmaklar dokunmaktan korkar gibi titriyordu. Başını usulca yukarı kaldırarak, gözlerine baktı. Aralarında bir kaç santim olmasına şaşırdı. Hangi ara bu kadar yakın olmuşlardı? Gözlerini şaşkınlıkla kırpıştırdı. Cevap veremiyordu, dili tutulmuştu sanki. Dudaklarının kurduğunu hissetti. Dilini üzerinde gezdirerek kuraklığını azda olsa giderdi.
Kartal'ın gözleri, Gece'nin dudaklarına kayarken, içinde elektriklenme hissetti. Bir şeyler ters gidiyordu. Hatta bu çok yanlış bir şeydi. Daha yeni tanıdığı birisinden bu kadar etkilenmek saçmaydı. Kendisini tutmak zorundaydı. Başını iki yana sallayarak, bir adım geri attı. Gece ile arasına koyduğu mesafe bile işe yaramıyordu.
"Şey saat geç oldu, artık uyuyalım." diyerek hızla mutfaktan çıkıp, koşar adım odasına gitmişti. Gece, ne olduğuna anlam veremezken şaşkınlıkla etrafına baktı. Mutfakta tek başına kalmıştı. Burnuna gelen yanık kokusuyla hızla ocağın altını kapattı. 'Bir bu eksikti zaten' diyerek sinirle soludu. Saat zaten gece yarısını geçmek üzereydi. Sabaha kadar mutfağı temizlemekte karar kıldı.
......
Gece, mutfağı toparlamış üstüne bir de, kahvaltı masasını hazırlamıştı. Ev halkının kalkmasını bekliyordu.
"Günaydın kızım, erkencisin galiba." diyerek içeri giren Elif hanım ile Gece gülümsedi.
"Evet Elif teyze. Gece uyku tutmadı. Bende kahvaltı hazırlayayım dedim." diyerek masayı gösterdi. Elif hanım, masaya beğeni gözlerle bakarken arkasından odaya giren Mahsun Ağa ve Kartal ile yerine geçti. Herkes masanın, güzelliğine kapılıp giderken Gece, onların bu haline gülümseyerek bakıyordu.
"Sen hazırladın değil mi?" Diye soran Mahsun Ağa ile başını salladı.
"Ellerine sağlık kızım, her şey muhteşem görünüyor." diyerek masaya kuruldu hepsi.
.....
"Ben artık gideyim Mahsun baba." diyerek çay bardağını masaya koydu.
"Bu gece de burada kalsan kızım?" Diyen Elif Hanım'a minnetle baktı.
"Yok Elif teyze, gitsem iyi olacak. Evde işlerim var."
"Tamam kızım sen bilirsin. Sait'e söyle seni eve bıraksın."
Kartal, Gece'nin gideceğini öğrenmiş ve onu kendisi bırakmak isteyerek konuşmuştu.
"Ben bırakırım, zaten dışarıda işim vardı."
Gece, kahvaltı boyunca gözlerine bile bakmayan adamın, şimdi kendisini eve bırakmasını istemiyordu.
"Hayır teşekkür ederim ama ben Sait ile giderim."
"Hayır ben götüreceğim."
Gece, pes ederek kabullenmiş, Mahsun Ağa ve Elif hanıma veda ederek evden ayrılmıştı.
Kartal, Gece'yi arabaya bindirerek yola koyulmuştu. En başından beri 'İlk tanıştığı günü hatırlıyor mu?' düşüncesi beynini yiyordu. Çünkü dün akşam yemekte, kendisini tanımayan birinin bakışlarına sahipti.
"Beni hatırladın mı?" diye sordu merakla. Gözü yoldayken ara sıra yanında oturan bedene kayıyordu.
Gece hafızasını yoklamak istedi lakin bir şeyleri zorlayınca olmadığını bilincindeydi ve bu yüzden hafızasını zorlamak yerine, dün gecenin uyumama artısı olarak hatırladığı dünü anımsadı. "Evet, geçen yol ortasına atlamıştın."
"Yanlış anlamazsan bir şey sorabilir miyim?"
"Tabi."
"Daha önce karşılaşmış olabilir miyiz?"
Gece, durdu. Kartal'ın sözleri ile ne diyeceğini bilemedi. Sustu. 'Karşılaşmış olabiliriz, fakat ben hatırlamıyorum.' diyebilir miydi? Konuşmak yerine sessiz kalmayı tercih etmesi üzerine yol sessizlikle geçmişti. Sessizliğini korumak Kartal'ın sorusuna cevap vermemek onuda sessizleştirmiş, düşünceler içinde kalmasına neden olmuştu.
Yolun kenarına park edilen araç ile dışarıya bakıp geldiklerini anladı. Arabaya binerken ya da yokculuk esnasında hiç adres sormadığına ya da adres vermediğine emindi. Kaşlarını kaldırarak başını yana çevirdi.
"Teşekkür ederim beni bıraktığın için fakat ben sana evimin adresini vermedim. Nereden biliyorsun burada oturduğu mu?" Kartal, Gece'nin sorusu ile tamamen anlamıştı, onu hatırlamadığını. Belkide hatırladı ama tanımazlıktan gelmek istiyordu diye düşündü. Bu düşünce üzerine saygı duyup ona katılmayı tercih etti.
"Gelirken babam söyledi." diye bir yalan atmıştı ortaya.
Gece, Kartal'ın cevabına tebessüm edip, arabadan inmeden önce "Anladım. Tekrar teşekkür ederim. Bu arada dün akşam tebrik edemedim. Mutluluklar dilerim." dedi dün akşam edemediği tebriği ederek. Alacağı cevabı beklemeden arkasına dönüp evine girmişti. Kapıyı kapatarak hızla odasına geçti. Masanın üzerinde ki renkli kağıtları eline alıp, yatağın üzerine oturdu. Ardından renkli kâğıtlara not yazarak panoya asıp, kendisini yatağa atmıştı. Çok yorgundu. İçindeki hislere anlam veremesede yormuştu onu. Üzerini dahi değiştirmeye derman bulamayarak kendisini uykuya teslim etti.