2.Bölüm:Teklifler

1143 Words
ASRAL KOZLU Belki okumamıştım ama okumadan da çoğu bilgiye, akla sahip olma fırsatı bulmuştum. Kendimi baştan yaratmış, ve bu yaratılışın beni yönlendirmesine izin vermiştim. Dile dökemediklerim, eski benliğimin altında ezilmişti ve ben oradan çıkmalarına asla izin vermeyecektim. Karşımda duran adamın ismi, zihnimin en derinlerine işledi çünkü benim için farklı ve anlamlı bir isimdi. Ailesi, tam da ona göre bir isim bulmuştu. "Beni neden gideceğim yerden alıkoyduğunuzu öğrenebilir miyim?" dedim sesimi sakin tutmaya ve isminin beni büyülediğini unutmaya çalışarak. Adamın paralarını almamışım gibi pişkin pişkin konuştum belki ama bunu umurmadı. Kemikli, güzel ellerini havaya kaldırışını ve ileriye doğru uzatışını dikkatle izledim. Konuşmadı ve el hareketiyle ne demek istediğini anlamamı umdu. Anladığım için istediğini yaparak önünden geçtiğimde çıplak ayaklarım zeminde ses çıkarmıştı. Gri, kadife koltuğa kalçamı bıraktığımda rahatlığı istemeden bedenimi gevşetmişti. Uman Akay da yerinde kıpırdayıp kendini karşımda ki koltuğa bıraktığında, oturduğu koltukta ki duruşuna hayret ettim. Adamın duruşu bile çok hoştu. Sanki kendine olan saygısını duruşuyla da belli ediyor gibiydi. "Şimdiden söylüyorum," diyerek başladım konuşmaya çünkü onun konuşmaya niyeti yok gibiydi. "Hiçbir teklifini kabul etmeyeceğim. Buradan gidiyordum ve öyle de olacak." Uman Akay tepki dahi vermedi. Bana hesap sormasını bekledim ama beklediğim de olmadı. "Sunacağım tekliflerden birini kabul etmek zorundasın." dediğinde yüzüme alaylı bir ifade kondurdum. Büyüleyici bir ses tonuna ve bedene sahip olmasına aldırış etmeden konuşmak zor olsada kendimden taviz vermemeliyim. "Yoksa?" Duruşunu bozmadan, gözlerini gözlerimden çekmeden dudaklarını araladı. "Elimde ki görüntülerileri polise vereceğim." ifademi bozmadan omuz silktim. "Basit görüntülerle hiçbir şey yapamazsın." Uman Akay, duruşunu bozup hafifçe öne doğru eğildiğinde gözlerini bir an bile gözlerimden çekmedi. "Evimin etrafında ki görüntülerinle mi?" öylece baktım yüzüne. O görüntüleri bulması imkansızdı çünkü ona sildirmiştim... Bana ihanet edemezdi, etmezdi değil mi? "Evet, o görüntülerle." dedim yine de üste çıkmaya çalışarak çünkü evinden çaldığım paralarla gözükmüyordum. O sadece evin şeklini aklıma kazımak için yaptığım bir şeydi. "İstersem hırsız olduğunu kanıtlayabilirim." dediğinde dikkatle yüzünü inceledim. Gerçekten de bunu yapabilecek gibi görünüyordu yada benim öyle sanmamı istiyordu. "O halde kanıtla." Geldiğimden beri ilk defa dudaklarına tebessüm kondurdu ama dudaklarında şeytanın ateşi geziniyordu sanki. Tehlikeli bir gülüş olduğunu anlayacak kadar akıllıydım, ki bunu saklamıyordu zaten. "Birincisi burada, benim yanımda ajan olarak çalışacaksın..." sanki dediğimi umursamamış gibi konuşması kaşlarımı çatmama neden oldu. Yine de susup söyleyeceklerini bekledim. "İkincisi, her an benim yanımda durup istediğimi yapacaksın..." İlk teklifiyle arasında bir fark görmediğim ikinci seçeneğiyle istemeden güldüm. Bu onu duraksatsa da kaşlarını çatıp devam etti. "Üçüncüsü de, seni şuan polislere verip gelecek planlarını iptal edeceğim." gülüşüm anında dolduğunda yüz ifademi inceledi. "Gelecek pl-" itiraz edeceğim sırada beni konuşarak susturdu. "Her gidiş yeni bir sayfadır Kozlu. Her ne yaparsan yap, gittiğin yer neredeyse seni bulur sonra da işine..." "Çomak sokarsın," diyerek tamamladım sözünü sinirle. Tepki vermedi. Sağ ayağımı zeminde ritim tutturmaya başladığımda burnumdan soluyordum. Bu adamın ne iş çevirdiğini anlamak zordu belki ama ileride anlayabilirim. Evet, onun teklifini kabul edecektim ama bulduğum ilk fırsatta ondan kaçabilirim. Yine de teklifini kabul etmeyecekmiş gibi davranmak için konuştum. "Beni polise vermen umrumda olmaz ama neden yanında tutmak istiyorsun beni?" "Evime kimsenin haberi olmadan girmeyi başardın..." "Zor olmadı," diyerek omuz silktiğimde aslında onunla alay etmiştim. Bunu fark etsede bir şey demedi. "Nasıl olduğuyla zerre ilgilenmiyorum ama bana bazı konularda yardım etmen gerek." "Bunu tehdit etmeden söyleyemez miydin?" "Kabul edecek miydin?" "Hayır." tek kaşını yukarı kaldırdı. Benim hakkımda bir şeyleri tahmin ediyormuş gibiydi. Ayağa kalktığında heybetli bedenini gözler önüne serdi. "Birazdan Sude gelecek, ona gerekli olan şeyleri söyle..." ayağa kalktığımda aramızda ki bir adımlık mesafeyi bilerek kapattım çünkü kokusunu merak etmiştim. "Odan ikinci katta sağdan üçüncü kapı." "Her şeyi planlamış gibisin." dedim gözlerimi gözlerine dikerek. O an ellerimin karıncalandığını hissettim. Ona dokunmak istedim. İstersem dokunabilirim de ama bu hareketimi güçsüzlüğüm sanabilirdi. "Kabul ettiğimi söylemedim." "Ettiğini biliyorum." "Seni zeki," diyerek alayla konuştuktan sonra bir adım geri çekildim. "Ayrıca iki teklifin de birbirine benziyor. Başka bir seçenek yok mu?" "Yok," diyerek açtığım mesafeyi bir adımla kapattı. "Her seçeneğin bana çıkıyor." "Neden?" "Çünkü yanımda olmanı istiyorum." "Neden?" Sustu. Bir şekilde yardımıma ihtiyacı olduğunu anlamıştım. Zaten o da söylemişti. Yine de detaylı bir şekilde her şeyi öğrenmeliyim. "Bu arada," diyerek konuştum tekrar aklıma gelen şeyle. "Kamera kayıtlarında evinin etrafında geziniyorum değil mi?" Başımı salladı. Gerçekten de kayıtlar silinmemişti yada bilerek silmemişti. Neden? "Anlaşılan biri sana ihanet etmiş," diyerek yüzümü dikkatle incele adamla düşüncelerimden sıyrıldım. "Kimse bana ihanet edemez!" sinirle konuştuğumda gözlerimi ayaklarına indirdim. Saniyeler içinde düşündükten sonra tekrar ona baktım. Aramızda mesafe yoktu. Ona dokunmak istiyordum ama bu isteğimi zorlukla bastırdım. Uman Akay yanımdan ayrıldığında gözlerimi sırtına diktim. "Bana detaylı bilgi vermen gerek!" "Bugün dinlen." tek söylediği bu olurken, göz önünden kaybolana kadar arkasından baktım. Sonra da boşluğa düşer gibi öylece olduğum yerde kala kaldım. Gerçekten de bu kadar mıydı? Basit olmuştu. O adamın bana sunduğu teklifi anında kabul etmem gözünde neye büründürmüştü acaba beni? Belki de o da basit olduğunu düşünmüştü. Eğer öyleyse başına getireceğim belalara hazır olması gerekiyordu. Ben kimsenin emri altında çalışmazdım. Kırmızı topuklularımı ayaklarıma geçirdikten sonra bilerek yüksek ses çıkararak kapıya doğru ilerledim ve kapı kolunu kavrayıp kendime doğru çektim. Açılan kapıyla beraber korumaların bedeni hazır ola geçti. "Valizim nerede?" "Arabada olacaktı. Getirmelerini söylerim Asral Hanım." "Gerek yok, araba nerede? Ben alırım." "Sizden ricam burada beklemeniz." bu korumalar fazla mı kibardı? "Bekliyorum,"diyerek konuştuktan sonra korumanın kulağında ki kulaklıktan karşı tarafa valizimi getirmelerini söyledi. Kısa süre içinde o üç adamdan biri elindeki valizimle geldi. Elinden valizimi aldığımda bana anlamsızca bakıyordu. "Umarım iyi anlaşırız..." adını öğrenmek istediğimi belli edercesine tepki gösterdiğimde anlamayarak dudaklarını araladı. "Aras." başımı salladım. Valizimi çekiştirerek içeri geçirdikten sonra kapıyı kapatmadan önce şaşkın gözlerine baktım. "Bir süre bana katlanmak zorundasınız. Şimdiden bol şans," diyerek kapıyı kapattıktan sonra hiç beklemeden valizimi çıkarmak için merdivenlere yöneldim. Valizim büyük olduğu için eşyalarımı sığdırmama yetmişti. Bu yüzden bir valizle ortalıkta dolaşırdım her zaman. Valizin ortada ki kolunu sonra da başında ki kolunu kavradıktan sonra tüm gücümle kucağıma aldım ve basamakları çıkmaya başladım. Evet, bunu yaparken ayaklarımda topuklularla vardı. Alıştığım için bana sorun çıkarmıyorlardı. Kaç basamak kaldı bilmiyorum ama bir anda hafifleyen yüküm yüzünden boşluğa kaydı ayağım. Düşmekten son anda kurtulduğumda Uman Akay ile göz göze geldim. "Yardıma ihtiyacın olduğunda söyle." "Olmadığı için söylemedim." tepkisiz yüzünden ödün vermezken bir şey demeden valizimle beraber basamakları çıkmaya başladı. "Evin içinde ayakkabılarınla gezme!" sesi sertti. "Neden?" Yürümeye devam ederken başını bana çevirdi. Gerçekten nedenini merak ettiğimi anladığında ise tekrar önüne döndü. "Girilmemeli. Dışarısı kirli." Duraksadım. Haklıydı. "Tamam." dediğimde düşünceli bir şekilde durduğum yerde topuklularımı çıkardım. Sonra da onu takip ettim. Dediği gibi ikinci katta ki sağdan üçüncü kapıya girdiğinde arkasından girdim. Valizimi yere bıraktığında odayı incelemeden bana bakan gözlerine baktım. Başımı yana yatırdım. "Basit bir kadın olduğunu düşünmedim." ilk defa ona karşı tepki verip afalladığımda bunu görmezden geldi. "Biz..." cümlemi tamamlayamadan başını aşağı yukarı sallayıp dudaklarını araladı. "Evet, öyleyiz." Karşımda gördüğüm adam benim kopyam gibiydi. İkimiz de demek istediğimiz şeyi anlamıştık. Bu yüzden uzun zaman sonra içime sinen endişe, onun gözlerine de yansıdı. Biz, birbirimizi anlayabilecek iki kişiydik. Bunun farkında olmamız ise durumu daha da tuhaflaştırdı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD