Kızıl;

1142 Words
Fatih nazikçe sandalyeyi çekti, Deniz'in oturması için işaret etti. Deniz, role tamamen girmişti artık. Abartılı hareketlerle çantasını masaya koydu, saçlarını arkaya attı. "Ayyy çok teşekkür ederim!" dedi sesi bir oktav daha tiz çıkarak. "Ne kadar centilmensiniz! Böyle nazik erkeklere çok az rastlıyorum doğrusu." Fatih karşısına oturdu, gözlerinde merak vardı. Bu kadının görünümü ile davranışları arasındaki fark gittikçe daha belirgin hale geliyordu. "Kahve ister misiniz?" diye sordu Fatih. "Ayyy evet evet!" Deniz ellerini çırptı. Şekerli içeceklerden nefret etmesine rağmen "Ama çok şekerli olsun. Ben tatlıya bayılırım. Hani derler ya, tatlı seven kız tatlı olur diye!" diye mırıldandı. Fatih garsonla konuşurken, Deniz çantasından aynasını çıkardı, makyajını kontrol etmeye başladı. Abartılı şekilde dudaklarına ruj sürüyor, saçlarını düzeltiyordu. "Size şey sorabilir miyim?" dedi Deniz aynaya bakarken. "Askerlik zor mu? Yani erkekler çok kaslı ve yakışıklı. Sürekli formdasınız... Bence çok romantik!" Fatih kahvesinden bir yudum aldı. "Romantik değil aslında, oldukça zorlu." "Ayyy ama askerler çok yakışıklı oluyor! Üniforma giyince!" Deniz elini göğsüne dayadı. "Ben hep zengin, başarılı erkeklerden hoşlanmışımdır. Peki maaşınız nasıl? Yani kız arkadaşlarım hep soruyor, askerler ne kadar kazanır diye?" Fatih kaşlarını hafifçe çattı ama ses çıkarmadı. "Ben çok lükse alışığım açıkçası," diye devam etti Deniz, sesindeki yapaylık gittikçe artıyordu. "Mesela geçen annem 'kızım araba alsana' dedi. Ben de 'anne BMW istiyorum, Volkswagen istemiyorum' dedim. Çünkü arkadaşlarımın hepsi lüks arabası var." "Anlıyorum," dedi Fatih sakin bir sesle. "Ayyy bir de şey var!" Deniz heyecanla ellerini masaya vurdu. "Ben çok zekiyim! Üniversitede hep birinci oldum. Hocalarım 'Derya sen dahisin' derlerdi. Geçen atomla ilgili bir proje yaptım, çok karmaşıktı ama ben çözdüm tabii!" Fatih bu sefer daha dikkatli baktı ona. Konuşmalarındaki abartı ile gözlerindeki zeka arasındaki çelişki gittikçe komik olmaya başlamıştı. "Peki siz ne yapıyorsunuz boş zamanlarınızda?" diye sordu Deniz, sesini daha da tizleştirerek. "Ben alışverişe bayılırım! Özellikle pahalı mağazalardan! Herkes çok para harcıyorsun diyor, ama ben lükse alışığım' diyorum!" Fatih artık dudaklarında beliren gülümsemeyi saklayamıyordu. Bu kadın ya gerçekten böyleydi ya da çok iyi bir oyuncu... "Ayyy bir de çok hassasım!" Deniz gözlerini kırpıştırdı. "Romantik filmlerde hep ağlarım. Erkeklerin beni koruması lazım. Çünkü ben çok narinim, çok incelikli bir kızım!" Bu son cümle Fatih'in bardağı taşıran son damla oldu. Önce hafif bir gülümseme, sonra bastırmaya çalıştığı bir kıkırdama, sonunda dayanamadı ve derin bir kahkaha attı. Gözlerinden yaş gelecek şekilde gülmeye başladı. "Tamam, tamam anladım!" dedi nefes nefese kalarak. "Buraya zorla gönderilmişsin. Amacın da beni kaçırmak. Uzun zaman sonra ilk kez bu kadar güldüm." Deniz önce şaşırdı, adamın kahkalarına bakakalmıştı. Biraz sonra, rahatladı. "Daha fazla sıkma kendini, rahatça bir kahve içelim," diye devam etti Fatih gülümseyerek. "Çünkü ben de evlenmeye niyetli değilim." "Off, teşekkür ederim!" Deniz içini çekti. "Biraz daha ağzımı yayarak konuşmak zorunda kalsaydım çenem çıkacaktı." Fatih gülerek başını salladı. "Fark ettim. Çok daha sert bir görüntün var, bu süslü kız rolleri yormuştur seni." Deniz alaycı bir gülümsemeyle baktı ona. "Bak sen, çok tanımışsınız herhalde böyle tipleri. Askerlerin olayı bu değil mi, bayılıyorsunuz süslü bebeklere?" Fatih kahvesinden bir yudum aldı. "Bayılmak değil de, aylarca erkek ırkıyla yaşayınca feminen tavırlara hasret kalıyoruz sanırım." Deniz gerçekten derin bir kahkaha attı. "Ne kadar dürüst bir bey! Ee, beyfendi, var mı böyle feminen minnoş kızlar etrafınızda?" "Aslında dağın başında yaşıyorum şu an. Kızlara uzaktayım," dedi Fatih samimi bir şekilde. "Peki sen, annen neden yaka paça gönderdi seni?" Deniz adını Derya olarak verse de, hayatı hakkında kendini anlatmak istiyordu. "Mesleğim hakkında bilgi verdiler mi sana?" "Hayır, annem çok temiz, çok masum, hanım hanımcık, ailesi de çok iyi diye bahsetti sadece. Ne iş yapıyorsunuz hanımefendi?" Deniz hafifçe başını eğdi, gözlerinde tatlı bir mahcubiyet parladı. “Makine mühendisiyim… Aslında çift anadal yapmıştım, inşaatla birlikte. Doktoramı yurtdışında tamamladım. Bir süredir de çeşitli uluslararası projelerde çalışıyorum.” Fatih dikkat kesilmişti, bakışları denizin gözlerinde asılı kaldı. “Sürdürülebilir teknolojilerle ilgileniyorum. Yenilenebilir enerji sistemleri, altyapı verimliliği… Son projemde Almanya’daydım. Rüzgar türbinlerinin performansını artırmak için bir sistem üzerine çalıştık. Yoğun ama güzel bir dönemdi.” Fatih gerçekten şaşırmıştı. Zekaya aşık olan tiplerden olduğunu belli etmek istemeyen hallerle, "İnanamıyorum, muhteşemsin o zaman. Peki neden hala bekarsın?" Deniz kahvesinden bir yudum aldı. "Seninle aynı sebepten. Japonya, Irak, Tunus ve daha nice ülke... Hangi erkek evi sırtında gezmek ister ki? Ya da sevgilisinden uzakta görüntülü konuşmalarla idare etmek?" Fatih başını salladı. "Aslında aynıymışız, sanırım seni çok iyi anlıyorum." O an ikisi de birbirinden çok etkilenmesine rağmen anlamıştı. İkisinin de hayatında bir ilişkiye yer yoktu. Ama kader aynı düşünmüyordu... Kader, bazen kahve fincanında saklanır. Bazen bir gülüşün kıyısına ilişir ve orada kalakalır. O akşam da öyle olmuştu işte. Göz göze geldikleri her saniye, sessizce birbirlerini anlamaya çalıştıkları her an, vakti hızla unutturmuştu. Ama saat, acımasızca işliyordu. Deniz, çantasını usulca toparladı, üzerini düzeltti. Ardından incecik sesiyle, biraz da mecburen, “Zor da olsa… artık gitmem gerek. Saat çok ilerlemiş,” dedi. Fatih bir an için şaşkınlıkla saate baktı. Zamanın bu kadar hızlı geçmiş olmasına kendisi bile inanamadı. “Haklısın… Gerçekten geç olmuş. Ben bırakayım seni, arabamla…” dedi, sesi istemsizce hevesli çıkmıştı. Ama Deniz o zarif gülümsemesiyle başını iki yana salladı. “Yok, gerek yok. Hemen alt sokaktayız zaten. Teşekkür ederim,” dedi. Sonra eli hafifçe uzandı, ince uzun parmaklarıyla tokalaşmak için bekledi. Fatih, bu sade vedayı bir son gibi hissetti. Elini uzattı ama gözlerini kaçırmadan yapamadı. O an bir parçası ‘Dur! Biraz daha kal!’ diye bağırıyordu ama diğer parçası, asker olanı, bu kadının hayatını karmaşaya sürüklemekten korkuyordu. “Telefonunu alayım derdim ama…” dedi, sesi biraz boğuk çıkmıştı. Deniz gözlerini kıstı, hafifçe başını yana eğerek tamamladı cümleyi: “Görüşmeyeceğimiz için… saçma olur, değil mi?” O cümle, Fatih’in kalbinde sert bir taş gibi yer etti. Aslında ona numarasını ver diye yalvarıyordu içten içe. Bir sebep, bir işaret, küçük bir umut arıyordu… Ama tek söyleyebildi: “Evet… haklısın.” Deniz, o kararlı adımlarıyla kapıya yönelirken arkasında kalan adamın içinde koca bir savaş daha yeni başlıyordu. Son bir kez dönüp bakar mı diye umdu ama Deniz sadece teşekkür etti: “Seni tanıdığıma çok sevindim, Fatih. Kahve için teşekkür ederim.” Fatih ise dilinde dönen onlarca kelimeyi yutmuştu. Boğazında bir yumru, içindeki deli asker ise çoktan yumruklarını havaya savurmuştu. Yapmak istediği buydu: Dur demek, elini tutmak, onu bırakmamak. Ama hiçbirini yapamadı. Deniz kapıdan çıkarken, arkasından bakakaldı. Gidiyordu işte. Üstelik o bilmeden, içinde koskoca bir boşluk bırakarak… Fatih gözlerini kapattı bir an. Ellerini havaya kaldırdı ve sessizce yumrukladı havayı. Sonra yutkundu, dudaklarını araladı ama yine de ses çıkmadı. Yalnızca içinden, sessizce fısıldayabildi: “Hoşçakal kızıl… Kimselere bakma olur mu? Beni birazcık bekle…” O anda, ne görev, ne rütbe, ne de disiplin vardı zihninde. Sadece o kızın adımlarının sesi kalmıştı kulaklarında. Belki de ilk kez, gönlünün kumandasını teslim etmek istemişti biriyle. Ama doğru zaman değildi… ya da doğru yer. Ama umut… umut hep vardı. Belki bir gün, bu görevin sonunda… annesini yine aracı ederdi. Belki tekrar karşılaşırlar, bu kez ‘görüşmeyeceğimiz için saçma olur’ demek yerine ‘yarım kalan hikâyemizi tamamlayalım’ diyebilirdi. Kim bilir… Belki de kızıl saçları rüzgâra karışan bir kadın, onu gerçekten beklerdi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD