Keyifli okumalar
ELİF ÇELİK
Gözlerimi açtığımda burnuma tanıdık bir koku geliyordu. Bu onun kokusuydu. Parfüm ve Barutun kokusuydu. Onur yanı başımda mıydı? Ayağa kalkıp üstümü değiştirip odadan çıktığımda herkeste bir telaş vardı. Birce yanıma koştu. Yüzünde bir korku veya endişe vardı.
"Hocam komutanım sizi çağırdı."
"Ne oldu?"
"Dün ki kız, Büşra hain çıktı."
"Ne - Nasıl?"
"Terörle iş birliği yapmış bilgileri sızdırmış
Duyduklarım gerçek olamazdı. Dün onun için üzülürken bugün yaptıklarını duydum. Kendi memleketi ve milletine ihanet etmiş olamazdı. Derin nefes olarak odadan çıkarken onu gördüm. Kolunda ters kelepçe yapılmış başında iki asker durmuştu. Yüzünde hala öfke vardı. Özellikle bana karşı olması normal değildi. Odanın önünde durunca Onur'un sesini duydum. Sesinde hayal kırıklığı öfke vardı.
"Bunu nasıl yaptın?"
Büşra'nın gözlerinde kin ve nefret aynı anda oluştu. Arkama baktığımda istihbarattan gelenlere durmaları için işaret verdiğimde içeriye onu aldıklarında sesini işittim.
"Planım seni ortadan kaldırmaktı. Ama olmadı. Sana aşık olacağımı bilmiyordum. Bunu kabul etmediler. Ölüm emrim verildi."
"Sen gözüme baka baka yalan söyledin. Kendi vatanına, milletine ihanet ettin."
"Sadece onu yapmadım. Kardeşini de öldürdüm. Doktor Hanım'ın kardeşini de Kerem öldürdü."
Büşra aslında tarafını seçmişti. Yaptıkları normalmiş gibi soğukkanlıkla anlatıyordu. Gözyaşlarım aktığında odaya girdiğim anda yüzüne tokat attım. Karşısında ezik gibi değilde dimdik durdum. Gözlerimde sadece kararlılık vardı. Yıllardır peşinde olduğum örgüt üyeleri artık yakalanmıştı. Gözüne öfkeyle baktım.
"Bende bunu bekledim. Yıllardır sizin peşinizdeyim senin de onun da sonu geldi."
"Sen doktor değilsin."
Cıkladım.
"Doktorum ama ayrı zaman da istihbarat ajanıyım."
İçimdeki öfke dinmiyordu. Bağırıp, çağırmak ortalığı ayağa kaldırmak istiyorum. Ama onun karşısında aciz biri olmak istemedim. Yarbay işaret verdiğinde onu da Kerem denen pisliğin yanına götürdüler. Kendimi tutamadım odadan fırlayıp başka bir yere girdim. Hıçkırıklarım serbest kalmıştı.
Onur peşimden gelirken içimi ona döktüm. Onun da artık ayağa kalkmaya zamanı gelmişti. Bu olaydan sonra kendime gelemedim. Gözlerimi karanlığa teslim ederken gözyaşlarım usulca akmıştı.
...
Sabahın erken saatleri hastaneye gelirken Onur'un tedavi odasına alınmasını istedim. Yüzüne baktığımda gülümsedi. Hayret suratsız adam sonunda gülmüştü.
"Tedavin zorlaşıyor yürümek için ayağa kalkman gerekiyor."
Bana baktığında başını salladı. Ona yardımcı olmak için kolunun altına girdim. Ama ona yardım etmek isterken ikimizin ayağı kaymasıyla yere düşmüştü k yerler yeni silindiği için Onur sırt üstü düşerken bende üzerine düşmüştüm. Bu yetmezmiş gibi dudaklarımız birbirine değmişti.
Ayağa kalkarken yüzümün kızardığını hissettim. Ayağa kalktığım gibi koşarak odadan çıktığımda kendi odama koştum. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki sanki yerinden çıkacaktı. Derin nefes almaya çalıştım. Onur'un güldüğünü biliyordum. Kendimi toparlamaya çalıştım.
"Elif kendine gel."
Kendi kendime söylenirken odamdan hiç çıkmadım. Gelen hastalarımı tedavi ettim. Öğlene yakın kapı çaldığında, "Gir" dedim. Onur kapıyı iterek içeri girdiğinde sinsi bakışlar atmıştı. Bu adam kendini kurnaz sanıyordu? olanları yüzüme vurmak için gelmişti. Ama son gülen iyi güler.
"Doktor Hanım beni öptünüz diye yüzünüz kızardı."
"Hava çok sıcak ondan."
"Ben pek öyle düşünmüyorum."
"Sebep?"
"Sebebi belli koşarak çıktınız?"
"Onur lavaboya gittim."
"Koşarak mı?"
"Ne yapayım aciliyet."
Gözlerinde sinsi bir bakış vardı. Onun asıl amacı beni utandırmaktı. Ama onun tuzağına düşmeye niyetim yoktu. Saçlarımı arkama atarken emin şekilde yüzüne baktım. Benim amacım onu delirtmekti.
"Amacın beni utandırmak değil mi?"
"Hayır öyle bir amacım yok"
"Emin misin?"
"Amacına ulaşmana izin vermem. Hem sonuçta ilk defa birini öpmedim."
Onur'un yüzü anında düşmüştü. Gözlerime baktığında sandalyesini çevirip arkasına bakmadan çıkmıştı. Kapıyı öyle bir çarptı ki yer yerinden oynamıştı. Bu adam beni kıskanmış mıydı?
Akşama doğru işlerim biterken evime gitmek için odadan çıktım. Hemşire bana baktığında gülümsedim.
"Yarın izinliyim."
"Peki hocam."
Aracıma binerken evime gitmek için yola çıktım. Dün yaşananlar gözümün önünden gitmiyordu. Onun hesabını ayrı soracaktım. Evin önünde durunca araçtan inip kapımı açcakken önüme bir dosya düşmüştü. Zarfı açtığımda kardeşimin fotoğrafı vardı. Gözyaşlarım akarken bir an nefes alamadım. Ellerim titredi. Bacaklarım tutmadı. Yeminim olsun sana bunu yapanlara hesabını ağır soracağım.
.....
Gece karanlığı basarken gözlerim doldu. Bugün onun doğum günüydü. Boğazımda düğümler oluştu. Gözyaşlarım usulca akmıştı. Doğum gününde onu benden almışlardı.
"Doğum günün kutlu olsun birtanem."
İçim hala sızlıyordu. Onu korumayı bile beceremedim. O cani gözüme baka baka kardeşimi öldürmüştü. Onunla mutlaka yüzleşmem gerekiyordu. Yatağa uzanırken gözlerim acıyordu. O anlar aklıma geldikçe kafayı yemek istiyorum. Ağlamaktan yorulan gözlerim kapanırken kendimi karanlığa bıraktım.
...
Sabah kuşların sesiyle uyanırken yataktan kalkıp banyoda duşumu aldım. Sıcak su bedenimi gevşetirken hayatımdan her geçen gün nefret ediyordum. Canımın parçası toprak altında olurken ben neden yaşıyordum.
Suyu kapatırken bornozu alıp giyindim. Bugün izinliyim yerime başkası bakacaktı. Derin bir nefes almıştım. Üstümü değiştirip saçlarımı kuruttum. Aynaya bakınca gözlerim kızarmıştı. Hafif dokunuşlar yaptığımda çantamı aldığım gibi çıktım.
"Başlıyoruz bakalım ne olacak."
Evin önünde arabama bindiğim gibi askeri karargaha gitmek için yola çıktım. Bu araba onun bana ilk hediyesi olmuştu. Askeri karargahın önünde durunca askerler bana şaşkınca bakıyordu. Yarbay bahçede onlara eğitim veriyordu. Gözleri bana döndü.
" Elif Hanım."
"Komutanım konuşabilir miyiz?"
Başıyla onaylar şekilde salladı. Onun peşinden giderek odasına girdiğimde koltuğuna geçmişti. Bende yerime oturduğumda derin bir nefes almıştım.
"Seni dinliyorum."
"Komutanım onunla yüzleşmek istiyorum."
"Elif emin misin? Duyacakların seni üzebilir."
"Evet lütfen hazırım."
Başıyla onayladı. Onun kalkmasıyla bende ayağa kalkıp odadan çıktım. Sorgu odasına girdiğim anda bakışları bana döndü. Beni beklemiyordu. Karşısına geçip sırıtarak oturdum.
"Senin ne işin var?"
"Sana hesap sormak için geldim. Kardeşime nasıl kıydın."
"Senin kardeşin en başından beri bu işin içindeydi. Ne söylersek yapardı. Ama sen onun aklını karıştırıp bize düşman ettin."
"Hepsini biliyorum bana anlatmana gerek yok."
"Nasıl haberin var?"
"Senin yüzünden öldü. Onun hayalleri vardı. Onu benden aldın hemde hiç acımadan."
"İhanetin affı olmaz sonucu ölümdür."
"Seni kim alacak elimden ona kıydın. Gözüme baka baka yaptın. Acı çekerek ölmeseydi."
"Senin yüzünden oldu. Teklifimi kabul etmedin ki şans vermedin. Kabul etseydin o yaşardı."
Söyledikleri karşısında sinir krizine girdim. Öfkem öyle bir taştı ki ayağa kalktığımda masaya sertçe vurmaya başladım. Ayağa kalkarken hala konuşuyordu.
"Benim olmadığın için öldü."
Sandalyeyi alıp duvara fırlattım. Öfkeden delirdim. Kardeşimi öldürdüğü yetmezmiş gibi beni suçluyordu. Ben cinnet geçirirken bana sadece bomboş bakmıştı.
Tek kelime bile etmedi. Gözyaşlarımı tuttum. Acım o kadar büyüktü ki benim canımı yakıyordu. Öfkem içimdeki nefret dinmiyordu. Derin bir nefes alırken ona döndüğümde güldüm.
" Senin kardeşin yakalandı. Bütün suç senin üzerine kaldı. İkinizde bedelini ağır ödeyeceksiniz."
"Öldürecekler mi?"
"Türk ordusu öldürmez süründürür. Ama senin örgüt liderlerin ikinize de ölüm emri verdi."
Yüzüme öyle bomboş eğlenmiş bakıyordu. Gözyaşımı tuttum. Onun karşısında zavallı ve aciz durmayacağım güçlü bir kadın olacağım. Arkamı dönüp gidecekken alayla baktım.
" Hayatının sonuna kadar hapis cezası alacaksın tabii yaşamana izin verirlerse. "
Çıktığım gibi gözyaşlarım akarken bir an gözlerim karardı. Derin bir nefes almaya çalıştığımda adım atamadım. Bir anda kendimi boşluğa bıraktım. Birinin beni kucağına alıp hızlıca çıkardığını hissettim.
Yarım saat sonra kendime gelirken gözlerimi açmıştım. Etrafıma baktığımda yanı başımda duran adama bakıyordum. Bu hastaneden nasıl çıkmıştı.
"Onur."
"Kendine geldin."
"Bana ne oldu?"
"Üzüntü ve stresten bayıldın."
Ayağa kalktığımda hala başım dönüyordu. Benim tek istediğim evime gidip yatağıma girmek olacaktı. Onur elimden tutup oturmamı istedi. Gözlerinde farklı bir şey vardı.
"Elif senin için endişeleniyorum."
"Neden?"
"Hala anlamadın mı? Farkında değilsin belki ama."
Derin bir nefes çekti. Elbette herşeyin farkındaydım. Ama benim istediğim kendi duygularından emin olmasıydı.
"Ama ne?"
"Ben sana aşık oldum. Seni düşünmeden duramıyorum gözümün önüne geliyorsun. Kokunu başkası almasın eline dokunmasın."
"Senin söylemeni bekliyorum zaten kaç gündür kıvranıyorsun."
Onur bana şaşkınca bakıyordu. Gözlerini kısmış bana bakarken derin bir nefes almıştım. Elini tutarken bende ona döndüm.
"Biliyor musun?"
"Sende beni seviyorsun."
Zeki adam ne diyeceğimi biliyordu. Ama benim içimde başka bir şey vardı. Derin bir nefes çektiğimde gözyaşlarım akmıştı.
"Buraya kadar gelmişsin bana haber vermedin."
"Onunla yüzleşmek istedim sadece."
"Elif sinir krizine girdin."
"Onur canım çok yanıyor hala suçlu oluyorum benim olmadığın için öldü diyor."
"Hayır senin suçun yok ama sana söz veriyorum bedelini ağır ödeyecek."
Onun boynuna sarılıp ağlarken saçlarımı okşamıştı. Tek sığınağım onun kalbi olmuştu. Gözleri bana bakınca saçlarıma öpücük kondurdu. Bu adam benim kalbime girmeyi başarmıştı. Odanın kapısı açılırken şaşkınca gelene bakmıştım. Bu kadın bana tanıdık geliyordu. Onun da gözleri bana bakınca gözleri şaşkına döndü.
"Elif."
Bölüm sonu...