Keyifli okumalar
ONUR YAMAN
Dün öğrendiklerim acımı dindirdi. Kardeşimin ölümüne sebep olduğumu sanırken aslında onun yaşamadığını öğrendim. İçim rahatladı mı? Asla kardeşime kıyanların canını almaya yemin ettim. Tabii önce ayağa kalkmam gerekiyordu. Sürekli şikayet ettiğim için hem Yarbay hem de Elif Hanım azarlamıştı. Tekerlekli sandalyemi cama çevirdiğimde dışarıyı izlerken Elif Hanım biriyle tartışıyordu. Adamın yüzü tanıdık gelirken saçına dokunduğu için kolunu kıvırmıştı.
"Hemşire Hanım kim bu adam?"
Sorduğum soruyla yanıma gelip camdan baktığında kaşlarını çattı. Anlaşılan pek sevilen bir tip değildi. Derin nefes çekmişti.
"Kerem Yılmazer yine gelmiş."
"Elif hocadan ne istiyor?"
"takıntılı manyak ve Örgütün ele başı."
"Siz nereden biliyorsunuz?"
"Elif hocam anlattı. Kardeşi onun yüzünden öldü. Gözünün önünde öldürdüler. Ama serbest kalıyor."
Söyledikleri karşısında sinirime hakim olamadım. Hem takıntılı hem de örgütün ele başı telefonu elime aldığımda time haber verdim. Yarbay'ı arayıp bilgiyi verdiğimde tim yola çıkmıştı. Yusuf o itin içinden geçecekti. Fizik tedavi için başka odaya geçerken doktor hanım yüzü asık gelmişti. Normalde beni azarlayan kadın bugün sesi çıkmıyordu.
"Bugün sesiniz çıkmıyor?"
"Bugün keyfim yerinde değil."
"Sizi rahatsız eden kişi bundan sonra yanınıza gelemez."
Yüzüme şaşkınca bakıyordu. Sanırım nereden öğrendiğimi düşünüyordu. Yüzü yine de gülmedi. Böyle manyaklar yüzünden insan hayatından beziyordu. Derin nefes çekerken kurduğu cümleyle yüzü daha çok asıldı.
" Yine serbest kalacak. "
Cıkladım.
" Timin elinde kolay kurtulamaz."
Söylediğim cümle karşısında yüzü gülmüştü. Kimsenin bir kadını istemediği için rahatsız etmeye hakkı yoktu. Bacaklarıma bakarken gözlerine bakarak konuştu.
"Timin adını duymuştum korkusuz cengaverler."
"Bordo Yıldız timi."
Tedavi biterken eldiveni çıkardı. Hemşire beni odama götürdüğünde o da çantasını alıp çıkmıştı. İki asker uzaktan takip edecekti. Gözlerimi kapatırken rüyamda aynı şeyleri tekrar görmüştüm. Bu rüyanın bir anlamı olmalıydı.
....
Sabahın güneşi doğarken hastanede bir sessizlik oldu. Her sabah gelen hemşire gelmemişti. Ters giden bir şey olduğunu hissediyorum. Kapının aniden açılmasıyla şaşkınca bakıyordum. Elif'in yüzünde bir telaş vardı. O an anladım ki gerçekten ters giden bir şey vardı.
"Onur kalk hadi kalk."
"Elif Hanım ne oluyor?"
"Peşindeki adamlar seni arıyorlar."
Kimsenin beni tanımaması için yüzüme maske takmıştı. Beni sandalyeme oturttu. O an o kadar içime oturdu ki anlatamam kaçmak yerine savaşmak vardı. Elif telsizi çıkarırken şaşkınca baktım. Bu kadında ne cevherler varmış.
" Kod 19 acil durum hastaneye baskın yaptılar.
" Kod 19 hemen geliyoruz. "
Odadan çıkarken çekmeceden silahı almıştım. Etrafı kontrol ederken tam çıkacakken bir ses duydum. Elim tetikte beklerken Elif’in gözlerine bakarak işareti verdim.
" Yerinde dur.
" Dön bana. "
Benim işaretimle dönerken alnın ortasından nişan alıp vurmuştum. Zaten hemen kaçmaya başladıktan sonra peşimize takıldılar. Hastane arkasında duran araca giderken araca binmiştik Elif’in gaza basmasıyla gitmiştik onlarda peşimizde geliyordu.
" Onur başını kaldırma."
"Sen devam et yedek kurşunlar varsa ver."
Çantadan çıkarıp bana uzattı. Hemen yenileyip camı açarak ateş ediyordum. Askeri karargaha yaklaşırken sesler kesilmişti. Asker koşarak gelirken Elif kimliği gösterdi.
"Fizyoterapist Elif Çelik."
"Komutanım sizi bekliyor."
"Arkamızdan geliyorlar."
"Merak etmeyin hallederiz."
Araçla karargaha girdiğimizde derin bir nefes almıştım. Yarbay korkuyla kapıda bekliyordu. Nefes aldığında bana bakıp başını salladı. O anda bacaklarımda sızı oluştu. Ben bacaklarımı hissediyorum. Denemek için vurduğumda acımıştı.
" Ben.. Ben bacaklarımı hissediyorum."
"Tedavi işe yaramış."
Askerlerin yardımıyla toplantı odasına girdikten sonra tim beni gördüğünde sevinmişti. Birce slayt açarak anlatmaya çalışıyordu. Elif'in bakışları ona dönerken ayağa kalktı.
"Kerem Yılmazer şirketin sahibi Örgütün ele başı."
"Siz tanıyor musunuz?"
"Kardeşimin katili canice gözümün önünde öldürmüştü."
Son cümlede sesi kısılmıştı. Kardeşinin ölümünü şahit olmak nasıl bir acı bilirim. Gözleri dolarken odadan çıktı. Kızlar yanına gidip konuşmaya çalıştı. Ona verilen odaya girdiğinde onların çıkmasıyla ben odaya girince Büşra'nın gözleri bana döndü. O da çıkarken Elif’in saçlarını okşadım. Gözleri çoktan kapanmıştı. Mışıl mışıl uyurken kolumu tuttu.
"Berat."
Sanırsam kardeşini sayıklıyordu. Söz verdim kendime hem onun intikamını hem de kendi intikamımı alacaktım. Odadan çıktığımda Büşra'nın gözleri öfkeyle baktı. Bakışlarında kıskançlık vardı. Karargahın arka tarafına doğru sandalyeyi sürdüm.
"Nasılsın?"
Sorduğu soruyla cevap vermedim. Yıllar önce beni bırakıp gitmişti. Şimdi de geri dönüş yapmıştı. Gözlerimde hayal kırıklığı oldu.
"Gördüğün gibi iyiyim."
"Bana hala kızgın mısın?"
"Sana kırgınım beni yarı yolda bırakıp gittin."
"Ailem istemedi ne yapayım?"
"Mücadele edebilirdin. Ama sende o yürek yok."
Arkamı dönüp giderken gözyaşlarım akmıştı. Yusuf’un bakışları bana dönerken anlamazca bakıyordu. Yanıma geldiğinde tekerlekli sandalyeyi itti. Aniden durunca Büşra'nın gözlerine bakarak konuştum.
"Sen benim için yıllar önce bittin. Şimdi kalbimde başkası var."
Yusuf’un sandalyeyi itmesiyle tırnaklarımı avucuma batırdım. Beni çardağa götürdü. En yakın dostum bana bakarken gözleri dolu dolu bakmıştı. Derin nefes alırken boğazımda düğüm olmuştu.
" Anlat bakalım meselen nedir?"
" Operasyona çıkmadan önce benden ayrıldı. Ailesi istemiyordu. Bana mesaj attı."
O anlar akılma gelince gözlerim dolmuştu. Bir insanın hayatı bir mesajla nasıl alt üst oluyordu.
"ne yazdı oğlum söylesene."
"Daha iyi taliplerini istediğini söyledi. Sonra gidip Tayfun ile evlendi."
Sessiz kaldığında çaresizce bakmıştım. Tam operasyon ortasında o fotoğrafı görmüştüm. İşte o zaman olanlar olmuştu. Bedeli bacaklarım ödemişti. Gözümü açtığımda Ankara da hastaneye gelmiştim. Karşıma Elif çıkmıştı.
" Sen onu sevmiyordun ki üzülme bak hayatına kim girdi."
"O da beni azarlıyor."
Bir anda kahkahayı atmıştı. Ters ters bakarken zor susmuştu. Tayfun uzaktan bize bakmıştı. Bu adam hep beni kıskanmıştı. En sonunda dediğini yaptığında yanıma gelerek üzgün bir bakış atmıştı.
"Komutanım ben bilmiyordum."
"Neyi bilmiyordun."
"Komutanım sizin onu sevdiğinizi bilmiyordum."
"Bende operasyon da evlendiğini duydum."
"Komutanım gerçeği öğrendiğim zaman onu bıraktım o kadın benimle oynadı. Bedelini ağır ödedi. Ailesinin sebebi oldu."
Bakışlarım ona döndüğünde ne demek istediğini anlamadım. Nasıl ailesinin sebebi olmuştu. Büşra bu kadar kötü ne yapmış olabilir ki derin bir nefes almıştım ki Yusuf’un bakışları bana döndü.
" Anlatayım sana eski sevgilin mesleğine ihanet etmiş askeri bilgileri teröre vermiş."
"Ne dedin sen?"
"Onur duydun işte terörle iş birliği yapıyormuş."
"Bu ne zamandır böyle ne zaman öğrendiniz."
Bakışlarım ikisinin üstünde gidip geliyordu. Büşra böyle bir şey yapmış olamaz aklım hala almıyordu.
"Uzun zamandır böyle yapmış. Hatta hastanedeki olay onun planı."
"Komutanım Yarbay sizi bekliyor."
Yusuf sandalyemi iterken odaya girmiştik gözlerinde hayal kırıklığı ve öfke vardı. Karşısında vatana ihanet eden karaktersiz biri ona yakışan tek kelime buydu.
"Bunu nasıl yaptın?"
Bakışları bana dönerken anlamazca bakıyordu. Derin bir nefes çekerken gözleri dolmuştu. Ama bu benim umrumda değildi. Çünkü o benim gözümde vatan hainiydi.
"Planım seni ortadan kaldırmaktı. Ama olmadı. Sana aşık olacağımı bilmiyordum. Bunu kabul etmediler. Ölüm emrim verildi."
"Sen gözüme baka baka yalan söyledin. Kendi vatanına ihanet ettin."
"Sadece onu yapmadım. Kardeşini de öldürdüm. Doktor Hanımın kardeşini de Kerem öldürdü."
Yumruğumu sıktığımda odaya giren Elif yüzüne tokat atmıştı. Gözleri dolduğunda adamları içeri girmişti. Dimdik ayakta duruyordu. Gözlerinde kararlılık vardı.
"Bende bunu bekledim. Yıllardır sizin peşinizdeyim senin de onun da sonu geldi."
"Sen doktor değilsin."
Cıkladı.
"Doktorum ama istihbarat ajanıyım ."
Yarbay işareti verince onu da Kerem’in yanına götürdüler. Bakışları bana döndüğünde gülümsedi.
"yarın hastaneye gelip yürümen için tedaviye devam edeceksin."
Odadan çıktığında peşinden tekerlekli sandalyemi iterken bir odaya girip hıçkırarak ağlamıştı. İçim paramparça olmuştu. Kapıyı iterek içeri girdiğimde perişan halini gördüğümde bana bakıyordu.
" Bak hem vatanına milletine ihanet etmiş yetmezmiş gibi kardeşine kıymış."
Tek kelime edemedim. Ne diyebilirim ki içimde kopan fırtına koptuğunu bir tek o anlamıştı. Gözlerim dolarken bana sarıldığında öyle kalakaldım. Hareket kabiliyetim kayboldu. Elim saçlarına giderken hıçkırıkları dinmişti.
" Onur ben çaresizim intikamı almak istiyorum ama korkuyorum."
"Elif korkma ben alacağım."
"Senin de yaşadıkların kolay değil. Herşeyi biliyorum kardeşin ölümüne sebep olduğunu sanıyordun."
"Elif ayağa kalkmam gerek tedaviyi hızlat yürümek istiyorum."
Başını salladığında odadan çıkmıştı. İçimde ona karşı neden bu kadar heyecan oluşmuştu. Çok tuhaf hissediyorum kendimi kalbim o kadar hızlı atıyordu ki nefesim kesiliyordu. Derin bir nefes almıştım.
Sabah erkenden kalkıp hastaneye gitmiştim. Yine aynı oda verilecekken ona baktım. Emin şekilde bana bakıyordu.
"Tedavin zorlaşıyor yürümek için ayağa kalkman lazım."
Bana yardımcı olmak için ayağa kolumun altına girmişti. Benim ağırlığımı kaldıramadı. İkimizin ayağı kayarken beraber düşerken benim üstüme düştüğü gibi dudaklarımız birbirine değmişti. Ayağa kalkarken kıpkırmızı olmuştu. Arkasına bakmadan koşarak çıkmıştı. Bende kendi kendime güldüm...
Bölüm sonu...