Oyunbaz

2077 Words
Ateş'in anlatımıyla " Akın hakkında ne buldunuz ? " Kıvanç başı eğik bir şekilde beni cevapladı. " Yetiştirme yurdunda büyümüş. Akın, 18 yaşına gelince yurttan ayrılmış. Sonra bizim restorantlardan birinde garson olarak başlamış. Ama biz onu, müdürlüğe kadar yükseltmişiz abi. Sen onu sık sık denemiştin, hepsinde de bize sadık olmuştu. Ona tamamen güvenince de, uyuşturucu işini ona bırakmıştın abi. " " Zayıf noktasını buldunuz mu ? " Düşmanlarıma uyguladığım tarifeyi, bu kez kendi çalışanıma uygulayacaktım. Bunca yıldır ilk kez biri bana ihanet etmişti. Bunu yapmaya bugüne kadar kimse cesaret edememişti. Kıvanç kafasını sallayıp, merakımı giderdi. " Bu hayatta bir tek kız kardeşi var. İsmi Asya. 26 yaşında. Rus dili ve edebiyatı okuyup bitirmiş. Şu an yüksek lisans yapıyor. Akın'ın bu tarz işlerle uğraştığını bildiğini sanmıyorum. Kızın hiç bir şeyden haberi yok. Arada canlı müzikte söylüyor. İki tane yakın kız arkadaşı var. Bir de sevgilisi var ama onu çözemedik. Sürekli kavga edip, duruyorlar. Takip eden adamlar, onları sürekli tartışırken görmüş. Sosyal ve kendi halinde bir kız yani abi. " Elimde çevirdiğim kadehi durdurdum. Bakışlarım hala kadehin içinde dalgalanan içkideydi. " Bana o kızın nerede olduğunu bulun. Bakalım onun zayıf noktası neresi ? Abisi mi, yoksa canı mı daha değerli ? " " Tamam abi, hemen çocuklarla aratır, sana bilgi veririm. " Elimle çık işareti yapıp kadehimdeki viskiyi bitirdim. Akın bana yaptığı bu ihanetin bedelini ödemeliydi. Bana ait uyuşturucu yüklü bir kamyonla ortadan kaybolmuştu. Kimse bana ihanet edemez, kimse benden çalmaya cüret edemezdi. Akın, kız kardeşini sağ istiyorsa geri gelmek zorundaydı. Saklandığı delik her neresiyse, başını çıkarmalıydı. Aradan bir kaç saat geçmiş adamlarımdan haber gelmişti. Kızı kaçırıp depoya getirmişlerdi. Kamera görüntülerinden hemen deponun görüntüsünü açıp büyüttüm. Direniyor, ağız dolusu küfürler ediyordu. Ateş parçası gibi düştüğü yeri yakıyordu anlaşılan. Adamlar onu zincirleyene kadar, biri özel bölgesine bir tekme yemiş, diğeri de burnuna bir kafa yemişti. İzledikçe keyiflenmiş, daha çok izlemek istemiştim. Yerimden kalkarken saatimi ve babamdan kalan yadigar yüzüğü masanın üstüne bıraktım. Üzerimi değiştirip odamdan çıktım. Kapının önünde bekleyen Kıvanç ile deponun önüne kadar geldik. Ellerimi uzatıp zincirle bağlattım. Akıl oyunları en sevdiğim şeydi. Yanımdaki adamlar artık alışmış, şaşırmıyorlardı. Kollarıma girip, beni içeri doğru götürdüler. Bağırıyor, direniyordum. " Size tanımıyorum diyorum Akın'ı ! Beni niye kaçırdınız? " Bağırışlarım ve sözlerim Asya Hanımın dikkatini çekmişti. " Hayvan herifler ! Bırakın diyor adam, ne yapıyorsunuz siz ? Nerede o patronunuz ? Kendisi gelmeye tenezzül etmiyor da, köpeklerini mi gönderiyor ! " Adamlarım, beni onun hemen yanına zincirleyip çıkıp gitmişlerdi. Köşelerde bulunan gizli kameralarla, Kıvanç bizi izliyordu. Şu an benden gelecek emirlerle hareket edecekti. " İyi misin ? Seni de mi kaçırdı bunlar ! " Bir kaç kere öksürüp, perişan bakışlarımı ona çevirdim. " Evet ! Kim bu Akın amına koyayım yaa ! Tanımıyorum ki ben öyle birini ! Seni neden kaçırdılar? " "Akın benim abim, ama ben hala, beni neden kaçırdıklarını anlamadım. ' Patron Seni istiyor ' diye çekiştirmeye başladılar. İnsan gibi sorsalar, zaten ne biliyorsam anlatırdım. Hayır bir kaçını indirmiştim zaten, ama baş edemeyince silah çektiler. Mecburen pes ettim bende. " Demek hanımefendi dövüş de biliyordu. Zaten biraz önce izlediğim görüntülerden de anlaşılıyordu. Bu kız dikkatimi çekmeyi başarmıştı. Bileklerine takılmış olan zincir yukarıdaki uzun boruya bağlanmıştı. Giydiği bluz yukarı sıyrılmış, belini açıkta bırakmıştı. Uzun boylu ve zayıftı. Ama kollarının yüzünden sıkışmış olan göğüsleri, yeterince dolgun görünüyordu. Gözlerim kısılmış hatta kapanmış gibi görünüyor, ara ara da öksürüyordum. O ise onu incelediğimi dahi anlamayacak kadar düşüncelere dalmıştı. Dikkat çekici ve güzel olduğu aşikardı. Sevgilisiyle neden sürekli kavga ediyorlarmış diye meraklandım. " Senin adın ne ? Sanki bilmiyormuşum gibi bir de soruyorum ! Gerçekten bazen kendime ben bile katlanamıyorum. " Asya ben. Peki sen kimsin ? " Beni tanımıyordu. Çok normaldi. Mafya babaları ve çalışanlarım haricinde beni kimse tanımazdı zaten. Gündüzleri evde, geceleri de mekanlarımda gezerdim. " Ateş ben de. Memnun oldum... Asya ! Güzel isimmiş ! " " Sence bizi neden kaçırdılar. Abim ne yapmış olabilir ki ? Her zaman patronundan hayranlıkla bahsederdi. Sen gerçekten tanımıyor musun abimi ? " Merakla sormuştu bunları. " Patronu kimmiş, onu da söylemedi mi ? " Gözlerini kısıp yere baktı. " Kıvanç demişti galiba. Hatta ' yok o Behlül'dür Kıvanç olsa duramazsın ' diye de dalgasını geçmiştim. Evet evet ! Kıvanç'tı. Sen onu tanıyor musun ? " " Ben de Kıvanç Bey'in restorandında çalışıyorum. Garsonum ben. Ama Akın denen adamı hiç görmedim ! " Kafasını sallayıp durulmuştu. Düşüncelere dalmıştı yine. " Sesin güzelse bir şeyler patlat da kafamız dağılsın! " Minik bir tebessüm uğradı yüzüne. " Emin misin ? Şu an söyleyeceğim en iyi şey, bir uzun hava olurdu. Tipin hiç uzun hava dinleyen birine benzemiyor ! " Dudağımın bir köşesi kıvrıldı. Kimse benimle böyle konuşmaya cesaret edemezdi. Bu cahil kız benimle, beni tanımadığı için bu kadar rahat konuşabiliyordu. " Ne'yi varmış benim tipimin. " Eğilip üstüme baktım. Siyah düz bir tişört ve kot pantolon geçirmiştim hemen üzerime. Takım elbiseyle esir alınan garson mu olurdu ? " Daha çok pop, rap dinliyor gibi duruyorsun. Kolundan görünen dövme de uzun havacı olmadığını kanıtlıyor Ateş ! " Kafamı iki yana salladım. " Sen de de hiç uzun hava okuyacak kız havası yok! Ayrıca senin de kolunda dövme var? Sen söyle de dinlerim ben ! " Gözlerini kapatıp bekledi bir kaç saniye. " Nahnü gasemna'da nade taksimde Mevla Perişan kısmeti bana mı verdin Aleme gösterdin zevki ile sefa Tükenmez davayı bana mı verdin " Tiz sesi depoda yankılanıyor, o ise uzun havayı okurken bu küçücük depoda adeta devleşiyordu gözümde. Gözlerini kapatmış, bu türküde kendini bulmuş gibi hissederek okuması, yıllardır attığını unuttuğum kalbimin hızla çarpmasına sebep olmuştu. Kolundaki dövmesi, üzerindeki ip askılı bluzu ve kargo pantolonuyla bu kız şu an uzun hava okumuş, beni benden alıp götürmüştü. Bunun farkında bile değildi. "Bilmem ne tecelli bilmem ne hikmet Aleme gösterdin daneyi kısmet Yeter gayrı felek çektiğim zahmet Derd ile mihneti bana mı verdin " Öyle hissederek, öyle yaşayarak okumuştu ki ! Bugüne kadar kulaklarım hiç böylesine şahit olmamıştı. Kendi yorumunu ekleyişi... Bu kız fazlaca radarıma girmişti. Türkü bitince bir müddet daha, gözleri kapalı sessiz kaldı. " Ellerim bağlı olmasaydı, seni avuçlarım patlayana kadar alkışlayabilirdim Asya ! " Bu sözlerimle tebessüm etmiş, ancak yine de gözlerini açmamıştı. Bir kaç dakika daha bekledikten sonra tekrar konuştum. " Akın, seni kurtarmaya gelecek mi sence ? " Sözlerimle dönüp bana baktı. " Akın öleceğini bilse yine de buraya gelir, beni bu yabanilerin elinden kurtarır ! " Dudağımın bir köşesi kıvrıldı. " O zaman beni de kurtarır mısın? " Kapıya taraf bakıp bana döndü. " Merak etme! Birazdan tuvaletim geldi diyeceğim ve beni açmak zorunda kalacaklar. Gelirken iyice baktım. Çıkış yolunu biliyorum. Kendimi kurtarabilirsem seni de çıkaracağım buradan ! " Sesini kısık tutuyor, dışarıdakilerin duymasını istemiyordu. Bu yüzden bana iyice yaklaşmaya çalışmıştı. Dinledikten sonra başımı kaldırıp ona baktım. Gözlerinde yanan ateşler vardı. Belli ki kafasına koyduğunu yapanlardandı. Bilmediği şey ise benim en çok sevdiğim şey ise inadı ve inancı kırmaktı. Bakışlarımız kesistiginde o bana beni inandırmak ister gibi bakıyordu. Her dakika fikrim değişiyor, Asya ile ilgili kesin bir karara varamıyordum. Onu gücümle ezmeli miydim yoksa kazandığını sanmasına izin mi vermeliydim ? Yoksa onu kendime mi saklamalıydım ? Kameraya verdiğim işaret ile kapı açıldı. Asya hemen bacaklarını birbirine bastırdı. İçeri giren adam elinde su şişeleri ile birlikte gelmişti. " Beni çözmen lazım. Tuvaletim geldi. " Adamım " Altına yapabilirsin önemli değil " deyince araya girdim. " Heyy ! Ben de burada kalıyorum. Bütün gece sidik kokusuyla duramam. Çöz götür işte bir kızdan mı korkuyorsunuz? " Bu sözlerle mesajı almıştı. Kızın ellerini çözerken adamım da bize laf yetiştiriyordu. " Sen de bir teşekkür edersin artık hücre arkadaşına ! " derken Asya ellerinin boşalmasıyla adamın boynuna doğru tek bir vuruş gerçekleştirdi. Elini düz tutup, yan tarafıyla olabildiğince hızlı ve sert vuruşu, adamı öldürmüş bile olabilirdi ! İşte bu çok ilginçti. Bu kız hayatının hatasını yapıyor, benim dikkatimi çekmeye devam ediyordu. Hızla adamın elindeki anahtarları aldı. Bu esnada ben çoktan kameraya işaret vermiş, müdahale edilmemesini sağlamıştım. Bana yaklaşıp yukarıdaki zincirleri çözmeye çalıştı. Boyu yetmiyor, yetişmek için ayaklarının parmak uçlarına basıyordu. Bu yüzden dengede duramıyor, bana çarpıp duruyordu. " Git hadi! Beni bırak git. Yoksa yakalanacaksın ! Olmuyor işte, daha fazla zorlama git gerçekten, önemli değil.. Ben de bir şekilde kurtulurum buradan ! " " Belinden bir rahatsızlığın var mı? " diye sordu. Kaşlarım çatıldı. Ben ne demiştim, o ne sormuştu. " Anlamadım ne alaka ? " " Cevap verir misin artık, var mı yok mu ? " Kapıya bakıp kontrol ediyor, geri bana dönüyordu. " Niye sorduğunu anlamadım ama yok " Yok dediğim anda omuzlarımdan tutmuş kucağıma zıplamıştı. Bacaklarını belime dolayıp iyice sıktı ve arkada kilitledi resmen ! Göz göze gelince yutkundum. Başına büyük bela almıştı bu kız. Sadece şu an bundan haberi yoktu. " Ben arkamda kimseyi bırakmam Ateş ! Buradan beraber çıkacağız ! " Hem benimle konuşuyor, hem de zar zor uzandığı yerden zinciri açmaya çalışıyordu. Göğüsleri ağzıma girecekti neredeyse. Ben ise gözlerimi kapatmış, kokusunu almıştım. Ona çaktırmadan derin derin soluyordum. Bacakları gevşedikçe kayıyor, kaymamak için iyice sıkıyordu. Daha fazla direnemezdim. Bu kızı burada sikmeden, bir an evvel şu siktiğimin kilidini açsa iyi ederdi ! Kilit nihayet açılınca ellerim boşluğa düştü. O kolumdan destek aldığı için, o da düşecek gibi oldu. Sırtından yakalayıp kendime doğru çektim. Kendime engel olamadan, bu kadar yakınken o dudakların tadını almak istedim. Yapışıp öptüğüm dudakları pamuk gibiydi. Tenlerin çekimi denen olay şu an yaşanıyordu. Sert bir kabuğun ardına kendini saklamıştı bu kız ! Geri çekilip hemen kucağımdan indi. " Bunu nasıl yaparsın? Benim sevgilim var ! " Göz bebekleri titriyor, parmak uçlarıyla da öptüğüm dudağını tutuyordu. " Afedersin, bir an kendimi tutamadım. Hadi çıkalım artık ! Yoksa adamlar her an gelebilir ! " Kendini hemen toparladı. Ama dişlerini sıkmayı da ihmal etmemişti. " Peşimden gel ve sessiz ol. Canın yansın istemiyorsan, arkamda dur. Her ne kadar, o patron bozuntusunun karşısına çıkıp hesap sormak istesem de şu an bununla uğraşamam ! " Bu oyun çok hoşuma gitmişti doğrusu. " Çıksan ne diyeceksin Allah aşkına! Çok konuşma da yürü çıkalım şuradan! " Birden durup bana cevap vermek için geri dönünce, ona çarptım. Düşmesin diye omuzlarından tutunca yine aynı çekim bizi ele geçirdi. O da bu çekimi anlamış, ancak geri çekilememişti.. " Bir şey diyeceksen de dışarıda de Asya ! Yakalanacağız şimdi ! " Ben ona bu sözleri ederken, adamlarıma bizi yakalamaları için de gizli kameralara işaretle emir vermiştim. Dar koridorda ilerliyor, deponun çıkışına ilerliyorduk. Önümüze çıkan bir kaç adamı, deyimi yerindeyse telef etmişti. Aşırı seksi görünmesi benim zihnimin oyunu değil, onun verdiği havayla alakalıydı. Çıkış kapısını açtığımız an eli silahlı bütün adamlarım, namluyu bize çevirmiş şekilde tutuyorlardı. Kıvanç bir elini takım elbisesinin cebine atıp, duvara yaslanmıştı. Bu piç şu an kıza poz mu kesiyordu ? İlerleyip karşımıza geldi. Asya sinirle yumruklarını sıkmış, öfkeyle nefes alıp veriyordu. Silahlı bir kaç adam onun göğüslerine doğru bakıyordu. Boğazımı temizleyip bana bakmalarını sağladım. Bakışlarımı anlayan adamlar gözlerini sadece bana diktiler. " Nereye Asya Hanım ? Daha yeni misafirimiz olmuştunuz halbuki ! Sizi rahat ettiremedik mi yoksa ? Bakın yanınıza bir de arkadaş getirmiştik ! " Asya ilerleyip Kıvanç'ın dibine girdi. Bakışlarla birini öldürmek mümkün olsaydı, Kıvanç şu an yaşamıyor olurdu. " Bana bak Kıvanç mısın Behlül müsün nesin bilmiyorum ama Akın'dan uzak dur ! Beni duydun mu ? " Bir adım geri çekilip, işaret parmağıyla Kıvanç'ın şakağına bir kaç kez vurdu. " Birazcık aklın varsa beni de bırakırsın. Akın ne yapar eder gelir alır beni ! Ama sen o zaman yaşamaya devam edebilir misin, orası büyük bir muamma ! " Bu kadar adamın önünde aşağılanmak, Kıvanç'ın zoruna gitmişti. Ancak benim yüzümden müdahale edemiyor, cevap veremiyordu istediği gibi. " Götürün bunları tekrar. Aynı yere bağlayın. Hatta bu kez birbirine bağlayın. Belki birbirlerini daha kolay çözerler ! Söz bu kez de kaçmayı başarırsan serbest bırakacağım seni ' özgür kız Asya ! '. Götürün bunları ! " diye son emrini de vermişti. İki adam kollarımıza girip bizi aynı yoldan depoya geri getirdiler. İki sandalyeyi sırt sırta vermişlerdi. Bizi oturtup önce ellerimizi bağladılar. Sonrada bir ipi üzerimizden geçirip sıkıca gövdelerimizi de bağladılar. " İsterseniz bir de ayaklarımızı bağlayın ! " Alayla söylediğim bu sözlerden sonra, ayakları bağlamaktan vaz geçtiler. " Haydi bakalım. Ben Akın'ı ararken, belki siz de nerede olacağını hatırlarsınız ! " Kıvanç bu sözlerinden sonra bizi bırakıp adamları alıp çıkmıştı. Asya bir an ' ooooffff ' diye bağırıp kafasını arkaya atmasıyla benim kafama çarptı. " Aaahhhh ! " Bu ahlama sesi ikimizden de geldi. " Kafamı kırdın be kızım ! " ' Hahhh ' benzeri bir ses çıkardı. " Senin kafan kalınsa ben ne yapayım ! Bu kadar kibar olursan yaşatmazlar seni ! " . . . . . Devam edecek ..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD