Sabah ezanı okunmadan uyandım. Gözlerim kapalıydı ama uykuda da değildim. Sanki içimde yıllar öncesinden bir çığlık yankılanıyordu, bastıramadığım, ama kimsenin duymadığı.
Neydi bu yaşadıklarım 20 yıllık hayatımda bir kez olsun istediğim bir şey olmamıştı şimdi de olmasını bekleyemezdim değilmi. Sadece düşündüm ne yapacaktım tanımadığım bir adamla bir ömür nasıl geçecekti.
Düşünmektem delirene kadar bunları düşündüm sadece. kapımın tıklatılmasıyla kendime geldim. içeriye giren kişiyi görünce garip bir his kapladı bedenimi. Abim gelmişti bu kadar şeyden sonra neden gelmişti ki pişmanım falan mı diyecekti. oysa beni kurban eden o değilmiydi.
Yavaş adımlarla yanım gelip önüme çöktü "Meryem konuşalım mı biraz?" diye sordu abim. hayatımı nasıl mahvettiği hakkında konuşmak istiyordu sanırım
"Konuşmak istemiyorum abi lütfen gidermisin. Zaten bu günden sonra bir daha beni göremeyeceksiniz. unuttunmu Sarvan ağa beni alacak ve bir daha göremeyeceksiniz beni" dedim. O kadar öfke doluyudm o kadar kırılmıştır ki hiç kimseyi görmek istemiyorumdum.
"Sen benim bacımsın Meryem izin ver konuşayı" sesi üzgün gibiydi. O kızı kaçırdığında bunların olacağını bilmiyormuydu sanki.
"Beni nasıl kurban ettiğini mi söyleceksin abi" Gözlerini kaçırdı benden. dudaklarımda alaycı bir gülümseme belirdi. Beni yok eden ailenden ne bekliyorduk ki zaten.
"Ben sadece sevdim çok sevdim. evlendireceklerdi ne yapsaydım oturup evlenmesine izin mi verseydim Meryem ne yapsaydım" Sevdiği kadın ölmesin diye kardeşini kurban eden bir abim vardı benim.
Ne kadar acınası bir durumdaydım. "Kardeşini kurban ettin ama" dedim acımasız bir ses tonuyla. Onlar bana acımazken ben neden onları affedeyim ki.
"Özür dilerim güzelim. Çok çabaladım ne yaptıysam olmadı vermediler bana Yasmini"Bir şey söylemedim sadece baktım. Ne diye bilirdim ki iyi yaptın abi sevdiğin kadını kurtardın ama beni öldürdün mü diyeydim ne diyeyim ben .
"Konuşmayacakmısın abinle Meryem" Bir insan nasıl bu kadar bencil ola biliyordu anlamıyordum bir türlü aklım almıyordu.
"Bana bunu yaptın ya abi dilerim ömür billah pişmanlık ateşinde yanıp kavrulursun" sözler ağzımdan bir dua gibi çıktı. bir ah eder gibi döküldü kelimeler bir bir.
"Bu kadar acımasız olma ben senin abimin. Bir gün affedeceksin beni. Anlayacaksın bir gün"Bir şey demedim. Oda dememi beklemedi zaten kapıyı çarpıp odadan çıktı. Yine gözyaşlarıyla yanlız kaldım.
Kapı kapandığında içeride bir yankı gibi dolandı sessizlik.
Sanki abimin varlığı bile burada hiç olmamıştı.
Sadece kırgınlığım, öfkem ve içimde büyüyen o kimsesizlik hissi kalmıştı geriye.
Yavaşça pencereye yürüdüm.
Gün doğmak üzereydi. Ufukta solgun bir kızıllık belirmişti.
Ama benim içimde hiçbir ışık yanmıyordu.
Odanın duvarına sırtımı verdim.
Ellerimi göğsümde kavuşturdum.
Bir dua eder gibi, ama hiçbir Tanrı’ya seslenmeden.
Kendi kendime fısıldadım:
"Ben kimim?"
Annesi tarafından sevilmeyen,
Babası tarafından susturulan,
Dedesi tarafından satılan,
Abisi tarafından kurban edilen bir kız.
Ben buyum.
Kapı bir daha tıklatıldı. Bu kez annemdi gelen.
Yüzünde her zamanki ifadesizlik vardı ama elinde bir bohça taşıyordu.
İçeri girmedi. Kapının eşiğinde kaldı.
“Bunu giyersin,” dedi.
Sesi öyle soğuktu ki sanki içinden ben değil, bir yabancı geçiyordu.
Hiçbir şey demedim.
Ne teşekkür ettim ne de baktım.
Bohçayı yere bıraktı.
Sonra duraksadı.
Bir anlığına, belki de ilk kez, gözleri gözlerime değdi.
“Mecburdum,” dedi.
Ama o ‘mecburiyet’, benim bütün hayatımı tüketmişti.
“Ben değildim,” dedim sadece.
“Ben hiçbir şeye mecbur değildim ama siz beni buna zorladınız.”
"Sus Meryem töreye karşı gelmezsin kisme gelemedi sende susucaksın" susmak. bende töreye mahkum edilen binlerce kadın gibi susup abimin yaptığının bedelini ödeyecekdim.
Sessizce çekip gitti.
Bohçaya baktım.
İçinden bir gelinlik çıkmadı.
Sade, kahverengi bir entari.
Ne gelinlik ne de ağıtlık…
Bir kadının mezarına giydirilecek kadar renksizdi.
Sonra kendimi aynanın karşısına attım.
Gözlerime baktım.
“Bu ben miyim?” dedim.
Cevap vermedi yüzüm.
Ama bir şey fark ettim.
Gözlerimde artık bir iz vardı.
Kırılmış, vazgeçmiş ama dimdik duran bir iz.
bu elbise bile kefenimdi ama kimse bunu göremeyecek kadar Kördü. Bu elbise bile kefenimdi ama kimse bunu göremeyecek kadar kördü.
Onlara göre ben “kurtarıldım.”
Ailenin onuru temizlendi, töre yerini buldu.
Ama aslında olan şuydu:
Ben diri diri gömüldüm.
İçimden taş gibi bir sessizlikle aynaya bir kez daha baktım.
“Bu sessizlikle yaşanır mı?” diye sordum kendime.
Ama o an, içimde yeni bir ses yükseldi.
Bir isyan, bir haykırış değil.
Bir bekleyişin sesi.
Sabır gibi görünen bir öfkenin sesi.
Artık korkmuyordum.
Korkacak ne kalmıştı ki?
Ailem yoktu.
Özgürlüğüm yoktu.
Hayallerim çoktan toprağa gömülmüştü.
Geriye bir tek ben kalmıştım.
Ve bu kez benim olan bir ben.
Kapının dışında ayak sesleri duyulmaya başlandı.
Sarvan Ağa’nın adamları gelmişti.
Bir teslim alma değil, bir “devralma” için.
Çıkarken ardıma son bir kez baktım.
Bu eve dair tek bir hatıra bile taşımayacaktım içimde.
Ne çocukluğumu ne annemin kokusunu ne de abimin sesini.
Hepsi o kapının arkasında kalacaktı.
Merdivenleri sessizce indim.
Dedem kapının önünde durmuş, elinde tespihiyle yüzüme bile bakmadan bekliyordu.
“Allah yardımcın olsun,” dedi sadece.
Bir elveda beklemiyordum zaten.
Ama belki bir “üzgünüm”...
Onu bile çok gördüler.
Sarvan oradaydı.
Avlunun ortasında dimdik durmuş, beni bekliyordu.
Gözlerinde tanıdık bir öfke vardı.
Ama bu öfke bana değil, dünyaya, sisteme, hatta belki de kendinedi.
Yine de... o öfkeyi taşıyan gözler, bana yönelmişti.
Sanki sadece onu mecbur bırakmışlar gibi davranıyordu.
Sanki kardeşi kaçtığında, töreyi ben bozmuşum gibi...
İmam nikahı bugün kıyılacaktı.
Kimse bana “hazır mısın” dememişti.
Zaten bu masalda benim rızam hiç yazılmamıştı.
Sarvan, sessizce arabaya yöneldi.
Bagajı açtı, bohçamı yerleştirdi.
Ben hiçbir şey demeden ön koltuğa geçtim.
O da direksiyona oturdu.
Motor çalıştı.
Ve biz, iki yabancı gibi yola çıktık.
Bir süre konuşmadı.
Ben camdan dışarıya, o ise yola baktı.
Sonunda sessizliği, içten içe tırmalayan sesiyle bozdu:
"O abin olacak şerefsizi öldürmeyi ne çok istediğimi biliyormusun. Ama onlar bedel diye önüme seni attılar. Evleneceğiz belki ama hiç bir zaman sana karım gözüyle bakmayacağım. bir hizmetçiden farksız olacaksın benim için sadece kendimi tatmin etmek için kullanırım belki seni" sözleri o kadar acımasızdı ki kalbim ezildi.
"Senin kadar bende günahsızım ama senin gücün töreye yetmediği için hıncını benden çıkarmak istiyorsun" dedim titrek bir sesle.
"Kes sesini!! sen kimsin bana hesap soruyorsun. karım olacak olman sana söz hakkı vermez kes sesini otur yerinde" dedi ve önüne döndü.
Korkmaz konuğına gidene kadar hiç birimiz konuşmadık. konağa geldiğimizde arabadan inip içeriye adımladık. Her kes bize bakıyordu. Kimisi kibirle kimisi acıyarak.
Avluya adım attığımda herkes susmuştu.
Kadınlar duvar dibine dizilmiş, göz ucuyla bana bakıyordu.
Kimse gülmüyordu.
Bu bir düğün değildi.
Bu, bir teslim töreniydi.
İmam ortada, başını eğmiş dua mırıldanıyordu.
Yanında dedem ve birkaç yaşlı adam vardı.
Annem yoktu.
Abim uzakta, gölgede duruyordu.
Sanki göz göze gelirsek yeniden bağıracaktım ona.
Sarvan, başı dik, gözleri sertti.
Yanıma gelip durdu.
“Hazırsan başlayalım,” dedi.
Hazır mıydım?
İnsan hiç kendi mezarına yürümeye hazır olur mu?
Yutkundum, bir şey demedim.
Dizlerimin titrediğini hissettim ama ayakta kaldım.
Çünkü düşersem, bir daha kalkamam sanıyordum.
İmam seslendi:
“Bismillahirrahmanirrahim...”
****
artık Sarvan ağanın İmam nikahlı karısı olmuştum. Şimdi ne olacaktı. Bu evliliğin yükümlülükleri neydi ben nasıl onun karısı olacaktım.
Sarvan ağanın annesi Süreyya hanım yanıma gelerek beni Sarvanın odasına götürdü.Koridorlar uzun ve sessizdi.
Duvarlardaki halılar adımlarımızı boğuyordu, sanki ses bile yükselmesin diye döşenmişti.
Süreyya Hanım, bir kapının önünde durdu.
Kapıyı açtı, ama içeri girmedi.
Eşiği gösterdi.
Ve gözlerimin içine bakarak konuştu:
“Sen artık onun karısısın, Meryem.
Ne yaşanır, ne yaşanmaz… bu sizin aranızda. Zamanla birbirinizi seversiniz belki. Şimdi ikimiz içinde zor bir evlilik olacak belki ama zamanla her şey düzene girer"
O konuştu ben sustum. Bana ilk gece için neler yapmam gerektiğini söyledi üstü kapalı sonrada odadan çıktı.
Şimdi de oturmuş Sarvan ağayı bekleyecektim onun gerçekten karısı olacaktım belkide bu gece
Her geçen saniye ruhumu öldürüyordu benim....