Eve gidip yemek hazırladım. Ama bir yandan da içim hiç rahat değildi. Gün boyu hastanede olanları, Yusuf Sinan ’ın Berzan ’la karşılaşma anını, o sessiz ama keskin bakışını düşünmüştüm. Hiçbir şey belli etmemişti. Tavayı ocağa koyarken bile aklımda hep aynı soru dönüyordu. Acaba kıskandı mı, yoksa yine her zamanki gibi mantıklı bir açıklama mı getirecek? Yemek hazır olduğunda, içim bir parça huzursuzlukla doluydu. Masayı özenle hazırladım, sanki her tabak, her çatal konuşamadıklarımızın yerini dolduracaktı. Sonunda kapı açıldı. Yusuf Sinan içeri girdi. Her zamanki gibi sessiz, ölçülü adımlarla. Üniformasının yerine sivil kıyafet vardı ama üzerindeki disiplin hiç değişmemişti. Yemeğe geçtik. Günümün nasıl geçtiğini sordu. Ben anlattım; sakin, sıradan bir gün gibi. O da başını sallad

