GÖKÇE Dünya üzerinde duygu denizi diye bir yer vardıysa eğer, Kağan beni tam olarak oraya fırlatmıştı. Bir sürü duygunun bedenime ve zihnime çarptığını hissediyordum. Şaşkınlık, dehşet, heyecan, istek, zevk… Yeniden şaşkınlık… Ve yeniden titreşimli bir zevk dalgası… Feleğin çemberinden geçmediysem de, duygu çemberinin içinden geçiyordum. Öyle aheste ahaste de değil üstelik. Sağa sola çarpa çarpa geçiyordum. Bir duygudan diğerine geçiş hızım resmen ışık hızıyla yarışır moddaydı. Ayakta kalmam ona bağlıymış gibi ellerim Kağan’ın gömleğinin kollarını kavramıştı. Tüm akşam boyunca öpücükten bahsedince son ana kadar beni gafil avlatacak öpücüğü beklediğimi itiraf edeyim. Dilim başka söylüyordu, bedenim başka. Durduk yere ‘gel, öp,’ diyecek halim yoktu nihayetinde. Dışarıdan ben istemem yan

