6 sene önce..
-Genç kız babasını öldürmeden önceki gece çok düşünmüş ve artık karar vermişti. Bütün suçu annesinin üstüne yıkmayı planlıyordu. Çünkü ona göre bu yaşadıklarının çoğu annesinin yüzündendi. Kızının nasıl boktan bir durumda olduğunu görmemişti.
Sıcak yatağından çıktı. Aşağı kattaki mutfağa indi. Ayrıca odasından çıkmadan önce ellerine kışın taktığı kalın eldivenlerini taktı. Mutfaktan bir tane siyah poşet ve iki tane bıçak aldı.
Mutfaktan çıktıktan sonra annesi ve babasının odasına girip yatağın sağ tarafında yatan annesinin yanına çömeldi.
Elindeki bıçağın birini kadının avucuna koydu daha sonra avucunu kapattı. Annesi biraz hareketlendi ama uyanmadı çünkü kadının uykusu fazla ağırdı.
Bıçağa parmak izlerinin geçtiğinden emin olduktan sonra bıçağı dikkatlice poşete koydu.
Kız elindeki poşeti salondaki koltuğun üstüne koydu ve ardından elindeki diğer bıçakla odasına gitti. Odaya girdiğinde kapısını açık bıraktı. Babası her gece olduğu gibi onu ziyarete gelecekti. Bundan emindi. Genç kız uzun süre bekledi. Daha sonra koridordan ayak sesleri gelmeye başladı.
Canavar geliyordu.
Babası yüzündeki iğrenç gülümseme ile odaya girdi ve kapıyı kapattı.
İşte başlıyoruz.
Babası yanına geldi ve kızın önüne çöküp konuşmaya başladı "benim güzel kızım neden bu saatte hala uyanık" diyerek ellerini kızının bacaklarında gezdirdi. Kız dişlerini ve yumruklarını sıkarak "seni bekliyordum baba" dedi.
Canavar gülümsedi.
Genç kız atağa geçmek için doğru zamanı bekliyordu. Ve o doğru zaman gelmişti. Babası ellerini
pijamasının iplerine götürdü. Kız bütün gücünü topladı ve canavarın iri bedenini duvara doğru itti.
Babası daha ne olduğunu anlamadan yatağından kalktı ve arkasındaki bıçakla beraber merdivenlerden inip salona koştu.
Salona gittiğinde büyük kapının arkasına saklandı. Sessiz evde sadece canavarın ayak sesleri yankılanıyordu.
Adam salona girdi arkası kapıya dönüktü ve salonda kızını arıyordu.
Genç kız elindeki bıçağı daha sıkı kavradı derin bir nefes aldı. Saklandığı yerden çıkıp sessizce babasının arkasına geçti. " baba" dediğinde canavar arkasına döndü.
Kız bir an bile olsun düşünmeden bıçağı babasının karnına sertçe sapladı. Canavar yüzündeki şaşkınlık ve acıyla yere yığıldı.
Kız babasının yanına çömeldi ve adamı defalarca bıçakladı.
Adamın ağzından kanlar fışkırıyordu. Yüzü ve tüm bedeni kırmızıya bulanmıştı.
Bu görüntü kızın hoşuna gitmişti.
Elindeki bıçağı bıraktı ve eserine gülümseyerek bakmaya başladı. Daha sonra cesedin kulağına yaklaşıp "hak ettin" dedi.
Kısa zaman sonra kız üstündeki kanlı pijamalarından kurtuldu kendi parmak izinin olduğu bıçağı ve kanlı kıyafetlerini siyah poşetin içine koydu.
Bunlardan sonra kurtulacaktı.
Salona tekrar gitti. Ve annesinin parmak izinin olduğu bıçağı kana bulayıp koltuğun altına rastgele fırlattı.
Hızlı olması gerekiyordu.
Annesinin uyanma vakti gelmişti artık. Salondaki vazodan birini eline aldı. Hiç düşünmeden yere sertçe fırlattı.
Vazonun kırılma sesi evin içinde yankılandı. Kız komşularında duyması için güçlü bir çığlık attı.
Annesi o derin uykudan sonunda uyanmıştı. Merdivenlerden koşarak geliyordu. Salona girdiğinde gördüklerine inanamadı.
Koşa koşa adamın yerde yatan cansız bedeninin yanına gitti ve yere çömelip kocasının kanlı bedenini dürtmeye başladı. Yandan da deli gibi bağırıyordu.
Şimdi ise kız tüm soğukkanlılığını kullanıp "anne baba yapmayın!" Diyerek evde koşturdu ve eline ne geliyorsa yere fırlattı.
Ardından tekrar çığlık attı ve "anne yapma imdat!!" diye bağırdı ve salonun ortasındaki cam sehpayı devirdi.
Annesi hala ne olduğunu anlamamıştı.
Kız bu sefer koşarak odasına gidip kapıyı arkasından kilitledi. Masasındaki telefonunu alıp polisin numarasını tuşladı.
İşte şimdi oyunculuk zamanıydı.
Telefon ilk çalışta açılmıştı. "Alo 155 polis imdat" dedi karşıdan gelen tok ve sert ses.
Kız burnunu çekip ağlayarak konuşmaya başladı "lütfen yardım edin annem babamı bıçakladı çok korkuyorum!"
___________________
>Şimdiki zaman
Gördüğüm kabustan nefes nefese uyandım ve korkuyla etrafıma bakındım. Odamın tanıdık gri duvarlarını görünce derin bir nefes aldım. Kendime geldikten birkaç dakika sonra yataktan kalktım ve hemen mutfağa adımlamaya başladım. Mutfağa geldiğimde kahve makinasına kahvemi koyduktan sonra başlat düğmesine basıp mutfaktan ayrıldım. Kahvem olana kadar bende banyodaki işlerimi hallederdim.
Kısa süre sonra hazır olan kahvemi alıp büyük balkona çıktım. Burası genelde günümün çoğunu geçirdiğim yerdi. Burayı seviyordum. Şehir tamamen ayaklarımın altındaydı.ve tamamen bana aitmiş gibiydi. Balkondaki küçük masanın üstünden dün geceden kalma yarım sigara paketimi aldım ve çakmakla ucunu tutuşturduktan sonra kuruyan dudaklarımın arasına hapsettim.
Bir yandan sigaramdan bir yandan kahvemden içerken aynı zamanda aşağıdaki koşuşturan insanları izliyordum.
Kalçamdaki telefonun titrediğini fark ettim. Elimi arka cebime attım ve telefonu çıkarıp ekranına baktım.
“Ender Kayhan tarafından hesabınıza 21.000TL yatırılmıştır” Siktir bugün ayın kaçıydı da dedem hesabıma para yatırıyordu.
1 Kasım..
Hızlıca telefonumun rehberine girdim ve dedemin numarasının üstüne tıkladım. Çok sürmeden telefonu açmıştı. “alo dede”
“prensesim” diyerek karşılık verdi bana
“şey para yatırmışsın saol diyecektim” dedem her zaman para gönderirdi ama ben hep utanırdım sebebi yok aslında.
“ne demek kızım yetmezse ara beni”
“tamam dede ararım” dedim sakince
“sen iyisin dimi ada sesin iyi gelmiyor” bunu şüpheci bir şekilde sormuştu
“iyiyim dede sorun yok sadece…kabus gördüm o kadar” diye geveledim
“ilaçlarını aksatmıyorsun dimi”
“hayır dede”
“seni çok özledik en kısa zamanda istanbula seni görmeye geleceğiz. Ama şu şirketteki işleri bir türlü toparlayamıyorum” sesi üzgün çıkmıştı
onu çok özlemiştim cidden. Dedemle kısa bir süre daha konuştuktan sonra telefonu kapattık. Bende odama gidip üstümü giyinmeye başladım. Fakülteye gitmem gerekiyordu biriken derslerim vardı. Çok fazla.
^BİRKAÇ SAAT SONRA^
Tüm işlerimi halledip fakülteden çıkıp arabayı eve doğru sürmeye başladım. Çok kısa sürmeden eve geldiğimde alex ile biraz oynadım daha sonra salondaki büyük siyah kanepeme geçip ders çalışmaya başladım.
ne kadar zaman ders çalıştım bilmiyorum ama ders çalışmayı telefonumun çalmasıyla bıraktım. Arayan kişi Atalaydı çocukluk arkadaşım ve en büyük sırdaşımdı.
aramaya cevap verdiğimde “bebeğim!” diye bağırarak açtı telefonu.
“bağırmasana ata”
“of be kızım ne bu atar”
“neden aradın ata”
“bizim mekana gel takılalım biraz burası sensiz olmuyor” dedi emredercesine. Bahsettiği mekan ona aitti. Büyük bir bardı ve istanbulun en gözde mekanlarından biriydi. Gerçekten güzel bir yerde çoğu zaman orda olurduk. Her neyse daha sonra benden ses çıkmayınca tekrar konuştu “hadi lütfen canım arkadaşım” dedi. Bu sefer yalvarmıştı. “tamam yarım saate ordayım yalnız baştan söyleyeyim fazla kaçırıp seni fahişelerin kaldığı odalardan toplamam ona göre”
“ya tek istediğin bu olsun”
“tamam kapat”
Atayla olan konuşmamızı bitirdikten sonra odama gidip hazırlanmaya başladım. Makyajımı aynı kıyafetlerim gibi koyu renkte yapmıştım. Daha sonra dağınık saçlarımı düzleştirdim ve salona geçip alexin tasına su koydum.
arabamın anahtarını çantama attıktan sonra ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Bir residancenin en üst katında yaşıyordum balkonumu sevmemin sebeplerinden biride buydu. Yükseği severdim ama bir yandan da korkardım.
asansöre bindikten sonra -1 inci kata indim. Arabamı park ettiğim yere gittim ve hemen arabaya binip kapalı otoparktan çıktım.
Mekanın önüne geldiğimde kapının önüne rastgele arabayı koydum ve kapıyı açıp arabadan indim. Kapının önünde bekleyen valeye anahtarı verdikten sonra büyük ve gösterişli kapıdan içeri girdim. Yüksek ses kulaklarımı sızlatınca yüzümü buruşturdum. Yüksek seslerden oldum olası nefret ederdim. Ama yine de bu ortamlardan kopamazdım.
Atalay onlarca kişi arasından beni görünce hemen yanıma geldi.
“güzelim” diyerek belimden kavrayıp kendine çekti. Yanağını öptüğümde ikimizde geri çekildik. “gel benimle yeni bir içki yaptım ilk tadan sen ol” dedikten hemen sonra beni çekiştirerek bar taburelerin olduğu büyük aydınlık masanın olduğu yere götürdü.
Atayla biraz vakit geçirdikten sonra her zaman yaptığım gibi karanlık sahneye doğru adımladım. Gecenin sonlarına doğru genelde çıkıp şarkı söyleyip dans ederdim. Beni her zaman rahatlatırdı.
Sahnedekilere şarkının adını verdikten sonra mikrofonu elime aldım.
Gözlerimi kapadım ve kendimi şarkıya bıraktım.
Çok yalnız kaldı birden
Üşüdü, yok üstünü örten
Yağmur çamur ıslanırken
Doluyordu gözleri bazen
Zamanı çok geçmiş sanki
Halbuki henüz 22
Sağa sola koştururken
Dalıyordu gözleri bazen
Dokunmayın ona kırılgan bu ara
Küserse eğer gider uzaklara
Geçmişe ait anılarla
İşi yoktu daha fazla
Yine de yarını tasarlarken
Arıyordu gözleri bazen
Yerli yersiz sorar oldu
Yazıyor ya da çiziyordu
Ama her yer kararırken
Görür oldu gözleri bazen
Görüyordu gözleri bazen
Dokunmayın ona kırılgan bu ara
Küserse eğer gider uzaklara
Gözlerimi açtım ve onu gördüm. Yine buradaydı ve yine beni dikkatlice izliyordu.
_______________
Sahneden indim ve barın arkasındaki koridora sapıp lavaboya girdim. Ellerimi arka arkaya defalarca yıkadım sonunda rahatladığımda musluğu kapatıp lavabodan çıktım.
Uzun koridorda arkamda birinin olduğunu hissettim. İster istemez vücudum kasıldı. Ama kendimi toparlayıp hiç düşünmeden arkamı döndüm.
Siktir cidden koca bir siktir
O tam karşımdaydı
Ona bakıyordum ama yüzünde hiçbir mimik oynamıyordu. Buz gibi bakıyordu. Daha sonra bana doğru iki büyük adım attı onun bu hareketi sayesinde bende kendimi direk korumaya alıp ona yaklaşıp sağ elimi boynuna attı ama o benden hızlı davranarak. Sağ bileğimden tutarak beni kendine yaslamıştı.
Şimdi sırtım onun geniş ve yapılı göğüsün e değiyordu.
"fazla yavaşsın" dedi. Yüzünü görmüyordum ama hala mimiksiz olduğunu düşünüyordum.
"hadi ya" deyip güldüm. Sol ayağımı hızlıca kaldırdım ve ayakkabımın topuğunu ayağına geçirdim. Bazen topuklu giymek işe yarıyordu.
Bunu yapmamla birlikte inleyerek geri çekildi. E haliyle beni de bırakmak zorunda kalmıştı.
"piç kurusu" dedim ve onu orada bırakıp bara doğru ilerledim. Arka cebimden telefonumu çıkarıp atanın numarasının üstüne tıkladım. Dördüncü çalışta açmıştı.
“bebeğim”
“ata arabamı kapının önüne getirt ben eve dönüyorum”
“sen iyi misin”
“yorgunum ata”
“tamam çık kapının önünde hemen geliyor araç”
sözünü bitirdiğinde telefonu kapattım ve çıkışa doğru yürümeye başladım. Kapıdan çıktığım zaman valede tam arabamdan iniyordu. Yanına gidip elimi uzatıp anahtarımı aldım.
Arabayı çalıştıracağım sırada telefonum çaldı. Ekrana baktığımda arayan dedemdi. “güzelim ne yapıyorsun”
“atanın yanındayım dedem şimdi eve dönüyorum”
“dikkat et giderken arabayı yavaş kullan ve eve gidince bana haber ver”
“pekala ama eğer aramazsam bil ki uyumuşumdur çünkü cidden çok yorgunum dede”
“ara bani ada” deyip kapattı
“çattık ya” deyip kendi kendime mırıldanırken arabayı çalıştırdım. Yan tarafımda ki kapının açılmasıyla kafamı sağ tarafa çevirdim.
Siktir bakın bu sefer böyle en büyüğünden koca bir siktir.
“deli misin sen kendi kendine konuşuyorsun” diyerek yanımdaki koltuğa iyice yerleşti. “sen” dedim ve gerisini getiremedim.
Sapık mıydı?
Deli miydi?
Yoksa kafası mı güzeldi?
“evet ben” dedi ve elini uzattı “sanırım yanlış bir tanışma oldu ben ayaz korhan” öylece bana uzattığı eline baktım.
Güzeldi. Elleri işte
“elime şöyle bakmayı kes indiriyorum belli ki sen tanışmak istemiyorsun” dedikten hemen sonra derin bir nefes aldı ve tekrar konuşmaya başladı. “peşinde birileri var küçük hanım tehlikeli insanlar onlar”
Ne demem gerekiyordu?
“yani”
“yani artık birlikteyiz”
“siktir ordan”
“terbiyesiz küçük kız” diyerek eliyle ağzını kapattı
Ne? Ne vardı?
“kapa çeneni ve in şu arabadan”
“indirsene” diyerek sırıtarak bana bakmaya başladı
Budala herif
“deden sandığın kadar masum değil. Neredeyse 10 yıl önce bir kazaya karıştı ve yakalanmamak ve ismine leke bulaşmaması için herkesi parayla susturdu ve delilleri yok etti daha fazlasını merak ediyorsan benimle ol”
“ne saçmalıyorsun”
“öncelikle saçmalamıyorum. Eğer beni dinlemezsen ya morgda sen dedeni teşhis edeceksin yada o seni. Seçim senin deden hassas noktan biliyorum. Senin hakkında her boku biliyorum. Ve inan bana sevdiğin birini kaybetmek nasıl bir histir onu da biliyorum. Şimdi bana güven zor bir şey istiyor olabilirim ama onlardan intikam almam lazım ve bu yüzden sana ihtiyacım var”
“bitti mi” diye sordum sakince. Ruhsuzca bana baktı “bitti” dedi. “tamam şimdi in arabadan seni aptal”
“pişman olacaksın ve inan bana pişman olmanı istemiyorum” diyerek arabadan indi ve kapıyı kapatıp sokağın sonuna doğru yürümeye başladı.
Pişman olacağım şeyler yapmazdım.
___________
O aptal adamın söylediklerinin üstünden tam 3 gece geçmişti. Tamam merak etmiyor değildim ama bir yandan da saçma geliyordu.
Yatağımdan kalktım ve kafamdaki düşünceleri bir kenara bıraktım. Alex bana kapının önünden şirince bakmaya çalışıyordu.
“alex oğlum üzgünüm şirin değilsin” dedim. Benim bu sözüme karşılık havladı ve bana yavaş yavaş yaklaşmaya başladı.
gerçekten şirinlik yapamıyordu. Çünkü kocamandı simsiyahtı ve sanki size baktığında içinden sizin için öldürme planı yapıyormuş gibi bakıyordu. Cinsinden dolayı sinirli ve korkunç görünüyordu. Yani dışardaki çoğu insan ondan çekiniyordu. “tamam be şaka yaptım” diye çemkirdim ona. “koş tasmanı getir” dediğimde bir hışımla salona gitti ve tasmasını alıp geldi. Önüme geçti ve ağzında sıkıca tuttuğu büyük tasmayı önüme bıraktı.
Bende tasmayı onun koca kafasından geçirdim ve ayağa kalktım. Odamdaki sandalyenin üstüne rastgele fırlattığım kazağı üstüme geçirdim. Alexe baktığımda dış kapının önünde beni bekliyordu. Onun yanına gittim ve kapının yanında duran siyah botlarımı pijamamın altına giydim.
Binadan çıktığımızda sokağın sonuna doğru yürüdük ve işlek caddenin sonundaki parka gittik. Bu parkta çoğu zaman insanlar köpeklerini gezdirir, yaşlılar ağaçların altındaki banklarda oturur, çocuklar çimlerde ya da oyun alanında koşup oynarlardı. Çoğu sokak hayvanı burada olurdu çünkü hayvan severler her zaman belirli saatlerde buraya gelir onları beslerdi.
Alexin tasmasını saldım. Bana baktı benden komut bekliyordu. Git anlamında başımı salladım. Koşup ortadan kayboldu. Koca popolu it seni diye söylenirken banklardan birine oturdum. İnsanları izlemek güzeldi ayrıca bu yaşlı moruklar niye bu kadar mutluydu. Gözlerim alexi aradı çocukların yanındaydı çimlere uzanmış küçük veletlere kendine sevdiriyordu. Alex benim aksime çocukları severdi. Çocuklar alexe ters bir hareket yapsa bile alex sesini çıkarmazdı.
Sıkılmamak için biraz telefonda gezindim ama içten içe sanki birinin beni izlediğini hissediyordum. Bu düşünceyi çok umursamadım ve telefonuma bakmaya devam ettim. Büyük bir çığlı sesi yankılandı. Kafamı kaldırdım ve sesin geldiği yöne doğru baktım. Alex ayağa kalkmış bir adama havlıyordu.
Siktir kim bilir neye sinirlendi.
Parka doğru yürümeye başladım. “alex!” diye bağırdım. Alexin kafası anında bana döndü adamdan biraz uzaklaştı.
Adam sinirli bir şekilde bana bakıyordu. Aptal ben ne yaptım. Alexin yanına geçtim ve adamı süzmeye başladım. Küçük kızının kolundan sıkıca tutmuş arkasına almıştı. Kız ağlıyordu. Alexin bir şey yaptığını sanmıyordum. “sorun ne” dedim sakince. “bu canavarın çocuk parkında ne işi var”
Kolundan sıkıca tuttuğu kız çocuğuna baktım. Gözleri kızarmış bana bakıyordu. “öncelikle kızın kolunu bırakın yoksa bu canavar birazdan size saldıracak” dedim
Adamın kızı tutup çekmesi ve kız çocuğuna sert davranmasından dolayı alex sinirlenmiş ve çocuğun kaçırıldığını zannetmişti.
Akıllı canavar.
Adamla konuşup parktan ayrıldık. Oturduğum caddeye doğru yürüyorduk bir şekilde bir şeyler hissedip cebimden telefonumu çıkardım ve kamerasını açtım. Telefonu sıkıca tutarak kolumu aşağı indirdim. İçimden düzgünce fotoğraf çekebilmek için dua ettim. Fotoğrafı çektikten sonra telefonu cebime attım. Arkamdan tekerleklerin yanma sesi ve motorun yüksek sesini duydum. Araba hızlıca sokağın sonuna gitti ve gözden kayboldu.
Şu herif haklı olabilir miydi?
Eve geldiğimde solandaki geniş koltuğa yayıldığımda telefonum çalmaya başlamıştı. Dedem arıyordu. Dürüst olmak gerekirse tamamen unutmuştu.
“günaydınlar dedelerin en yakı-“ sözümü daha bitirmeden dedem sinirli ve gür bir sesle konuşmaya başladı. “ada neredesin kızım sen” sözü bittiğinde ona sakince cevap verdim. “evdeyim koltukta oturuyorum” karşıdan derin bir nefes alma sesi geldi. “ada dalga geçme dün akşam aramanı bekledim”
Dalga geçmemiştim doğruyu söylemiştim. “gece biraz fazla kaçırmışım ata beni eve bıraktı bende hemen uyumuşum” diyerek bir yalan uydurdum. “sözünde durmamandan nefret ediyorum ada ama bir daha olmasın merak ettik seni” niye bu kadar endişelenmişlerdi sanki?
“niye bu kadar korktun dede zaten yeterince güvenlikli bir binada yaşıyorum ayrıca senin adamlarında sürekli peşimde” dedim. “çevrene bu kadar güvenme ada her an her şey olabilir”
_____________
3 GÜN SONRA
Kapının zilinin çalmasıyla balkondaki koca yastıklarla dolu salıncağımdan kalktım ve kapıya doğru yürümeye başladım. Zil arka arkaya ısrarla çalıyordu. “hay ben senin..” diyerek kapıyı açtım.
“bende seni bebeğim” diye karşılık verdi ata. Beni ittirerek içeri girdi. “kızım nerdesin sen kaç gündür yoksun öldün sandım be” diye konuşmaya başladı.
“Fakültede dersler çok yoğundu ve inan bana dedemi bile aramadım” diye karşılık verdim ona. “o zaman biraz kafa dağıtmak için b-“ sözünü kestim “ata çok yorgunum gerçekten iki gündür uyumuyorum” bana baktı ardından gözleri vücudumda hasar tespiti yapmaya başladı. “ilaçlarını alıyorsun dimi ada” onun bu sorusuna karşın kafamı salladım.
“sahile gidelim deniz seni her zaman rahatlatır hem bir şeyler de alırız” dedi masumca. “tamam üstümü giyip geliyorum” dedikten sonra odama geçtim. Altıma bir tayt üstüme ise siyah bir kazak geçirdim. Odadan çıktığımda ata alex ile oynuyordu. “hadi gidelim”
Ata sesimi duyunca ayağa kaktı. İkimizde kapıya ilerledik ben askılıktan montumu ve beremi alıp üstüme geçirdim. Ata kendi ayakkabısını alıp dışarı koydu benim siyah uzun botlarımda ayakkabılıktan çıkarıp kendi ayakkabısının yanına koydu. Kısa süre içinde binadan çıktık ve atanın arabasına bindik. Oturduğum yer sahile yakındı aslında yürüyerek bile gidilebilirdi ama hava şu sıralar fazla serinlemişti ayrıca geceleri daha soğuk oluyordu. Araba durduğunda ata konuşmaya başladı “gel yiyecek içecek falan alalım” tamam anlamında kafamı salladım arabadan indim etrafıma bakındım büyük bir markete gelmiştik. Marketi görünce acıkmıştım. Ata benden önce markete girip alışveriş arabası aldı. Araba aldığına göre bu gece bende kalacaktı. Abur cuburların olduğu reyona geçtim. Hem atanın hem benim sevdiğim cipslerden, gofret falan aldım ve arabaya attım. Ata içki reyonundaydı yanına gidip arkasından sarıldım. Yüzünü bana dönmedi dikkatlice reyona bakıyordu. “tamam sana şarap alacağım merak etme”
Gülümsedim.
Ata bana döndü. “alacakların bu kadar mı 3 gece birlikteyiz bebeğim” dedi. Şaşırmıştım ne zamandır bu kadar uzun görüşmemiştik çünkü onun işleri ve benim okulum yoğun oluyordu. Çoğu zamanda benim ruh halim iyi olmuyordu. “bakma öyle kedi gibi hesap benden git ne zıkkım alıyorsan al hatta lisedeyken yaptığımız gibi cilt bakım şeyleri de al eğleniriz biraz”
Lisedeyken aynı evde kalıyorduk atanın ailesi yurt dışındaydı bu yüzden lise sona kadar bizimle kalmıştı. İnanın bana o günlere dönmek için her şeyimi verirdim. Atanın yanından ayrılıp koca markette gezinmeye ve aynı zamanda ataya kitleyecek bir şeyler aramaya başladım. Market cidden fazla büyüktü. Cilt bakım ürünlerinin olduğu stantlara gittim. Elime gelen kağıt maskeleri alıp arabaya atmaya başladım. “bana ulaşmadığına göre fikrini değiştirmedin galiba adacık” arkamdan gelen sesle korkuyla arkama döndüm.
Bu oydu. Hiç düşünmeden “takip ediliyorum” dedim. Yüzünü buruşturdu “seni takip ettiğim yok” o sözünü bitiremeden araya girdim. “hayır sen değil ahmak şu bahsettiklerin” dediğimde yüzünde mimik oynamadı. Cebimden aceleyle telefonumu çıkardım. Galeriye girdiğimde bu birkaç gün içinde peşimde dolanan siyah araçşarı çekmiştim. Telefonu ona çevirdim. Tüm fotoğraflara teker teker baktı. “plakaları farklı..” “ve” dedim ardından devam ettim “hepsinin önünde bıçak simgesi var” telefonumda birkaç tuşa bastı ardından telefonu bana uzattı. “umarım şimdi bana biraz da olsun inanıyorsundur. Seni arayacağım ve her ne olursa olsun beni ara tamam mı” bana öyle bir bakıyordu ki.
Ona karşılık tamam anlamında kafamı salladım. O gidene kadar arkasından baktım. Telefonumun hala açık olan ekranına baktım. Numarasını kaydetmişti. Ayaz Korhan. Güzeldi ismi.
Atayla marketten çıktıktan sonra sahile değil direk eve gittik çünkü hava daha fazla soğumuştu. Eve geldiğimizde aldıklarımızı yerleştirdik ardından yorgunlukla koltuğa attık kendimizi. Biraz koltukta kaldık daha sonra ata ayağa kalkıp “güzel bir film bul bende ikimize içecek bir şeyler koyayım” deyip mutfağa gitti. Televizyonda olan rastgele bir film açtım ve atayı beklemeye başladım. Kısa süre sonra mutfaktan çıkıp elinde iki bardakla yanıma gelip bana yaslanarak oturdu. Koltuğun önündeki masaya koyduğu şarap bardağını elime aldım ve kafama diktim. Aynı şekilde o da viski bardağını kafasına dikti.
Yavaştan gözlerim kaymaya ve uykum gelmeye başlamıştı. Atanın kokusu beni hep rahatlatıyordu ve büyük ihtimalle bunu bildiği için bu üç gün benim yanımda olacaktı. O iyi ki vardı.
Elimdeki bardağı masaya koyup kumandayla televizyonu kapattım. Yüzümü atanın boynuna gömdüm. Bu hareketimle elini saçlarıma götürdü ve hafifçe okşadı. Gözlerimi kapattım. Kokusunu iyice içime çektim. Çok büyük bir ihtimalle sabaha her yerimiz tutulacaktı ama kimin umurunda.
-Baba kız ilişkimiz olmamıştı hiçbir zaman babamla.
Sadece her gece aynı saatte, annem uyuduktan hemen
sonra bana, benim bedenim üzerinden sözde sevgisini
gösterirdi.-