0.2

695 Words
Sabah gözlerimi atanın bağırması ile açtım. “ata sabah sabah kes sesini” diye bağırdım ama susmadı. “ya kızım insan uyandırır bu ne böyle boynum, kıçım, belim her tarafım ağrıyor anasını satayım” oflayarak koltuktan kalktım ve mutfağa doğru adımladım. Mutfağa geçtiğimde hemen kahve makinasının önüne geldim. Makinayı çalıştırdım ardından duvarın dibinde duran alexin mama kabına yemeğini koyup ataya seslendim. “ata hayvanı salda yemeğini yesin” ata alexin kalçasına hafifçe vurdu. “alex kurt bakışlım zıkkımlanma saatin gelmiş yürü git” olan kahvemi ve sigaramı alıp balkona çıktım tabi atada arkamdan. “konuşmamız lazım gibi hissediyorum ada” ata konuşurken bende ağzımdaki sigara dumanını üfledim. Ataya bakmadan “sorun ne” dedim. Ama o bana bakarak konuşuyordu. “sorun senin 1 haftadır garip davranman” “garip davranmıyorum ata sadece ilaçla-” benim sözümü kesip kendi konuşmaya başladı. “ilaçlarını bahane etmeyi bırakmanı istiyorum ada” durdum ve sadece ona baktım. Bu konuşma hiç iyi yerlere gitmeyecekti bundan emindim. “ata sana anlatacağım şeyler var ama şuan değil tamam mı? Cidden bak anlatacağım söz veriyorum” “tamam” dedi sadece daha sonra bana biraz daha yaklaştı ve yanağımdan öpüp saçlarımı karıştırdı. Ata kısa süre sonra evden işlerinin olduğunu söyleyip çıktı. Bende atanın arkasından alexi gezdirmek için çıktım. Alexle dışarıda biraz oyalandıktan sonra eve geldim ve geldiğim gibi kendimi koca koltuğa bırakıp televizyon izlemeye başladım. Ne zaman uyuya kaldığımı bilmiyorum ama alexin arkamda kıpırdaşmasıyla uyandım. Gerçekten uzun zamandır içimde bir boşluk vardı. Yani ne yapacağım? Onca şey varken ben tahmin edin ne yapıyorum. Kanepenin üzerinde boş boş televizyondaki aptal programları izliyordum. Dedeme bu hafta olanlardan bahsetmeli miydim? Ne yapmalıyım? Yattığım yerden bile bunları düşünmek beni yoruyordu. Ayağa kalktım salondan çıkıp mutfağa girdim ve dolabı açtım. Üst rafta sadece ilaçlarım vardı. Hatta yarısı da odamdaki çekmecedeydi. Onlara bağımlıydım. Onlar benim her şeyden kaçışımdı. Açıkçası ben onlarsız hiçbir şeydim. Üst rafa uzanıp elime ilaç kutusunu aldım ve dolabı kapadım. Kutunun ağzını açıp içinden iki tane hap çıkardım. Daha sonra arkamı dönüp kaç gündür tezgahın üstünde duran yarısı dolu olan bardağı aldım ve kafama diktim. Elimde kalan ilaç kutusunun kapağını bile kapatmadan tezgahın her hangi bir yerine gelişi güzel attım. Tekrar salona geçip koltuğa oturdum. Biraz olsun rahatlamaya, sakinleşmeye ve zihnimdeki sürekli bağırıp çağıran sesleri susturmam gerekiyordu. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama bir an bile düşünmeden telefonumu elime aldım ve ayazın kayıtlı numarasının üstünde parmağımı gezdirdim. Eninde sonunda bunu yapıp onu arayacaktım. Ne kadar erken o kadar iyiydi dimi? Arama başladıktan yalnızca dört saniye sonra telefonu açmıştı. İlk konuşan ben oldum. “ada ben” sesimim titremesine engel olamadım. Sonuçta onunla ilk defa telefonda konuşuyordum, o bir yabancıydı ve ne bileyim işte anlarsınız ya. “gerçekten bir ara hiç aramayacaksın sandım adacık” Ne demem gerekiyordu? “akşam çamlıca parkında buluşalım ne anlatacaksan anlat” diyerek konuyu kısa kestim. “tamam bana uyar akşama kadar ölmemeye çalış adacık” diyerek telefonu suratıma kapattı. Budala herif Hava karardıktan birkaç saat sonra odama gidip altıma siyah eşofman üstüme siyah boğazlı bir kazak ve her zaman kapının arkasında asılı olan dedemin kocaman siyah ceketini giydim. Odamdan çıkıp alexe seslendim ama ortalarda yoktu. Daha doğrusu öğlenden beri ortalarda yoktu. Bir yere uyuya kalmıştır diye umursamadım ve kapının yanına gidip siyah botlarımı giydim. Kapının hemen yanında duran beremi de alıp evden çıktım. Uzun ama bana kulaklık ve müzikle kısa gelen yolun sonunda parka ulaşmıştım. Rastgele bir banka oturdum ve beklemeye başladım. Bekledim ve bekledim. Sonra biraz daha bekledim. Beklemekten sıkılınca elimi ceketimin cebine attım. Sigara paketimi elime alıp içinde bir sigara çıkarıp dilimle ıslattığım dudaklarımın arasına yerleştirdim. Elimi cebime atıp bu sefer çakmağımı aradım ama yoktu. Bu sefer elimi sağ cebimden çıkarıp sol cebime attım. Bunu yaparken arkamda birinin varlığını hissetmemle yaptığım hareketi bıraktım ve öylece kaldım. Sanki o an ortamdaki bütün sesler kesildi. Kibrit yakma sesi bütün parkta yankılandı. Gözlerimin önüne henüz daha yeni aşina olduğum o eller geldi. Hala dudaklarımın arasında öylece bekleyen sigaraya uzanan kibrit yaklaştıkça yaklaştı. Ve sonunda amacına ulaşıp sigarama yaktı. Sonrasında gözlerimin önünden giden el, tanıdık sert ve tok ses “heyecandan erken geldin galiba” -Ve küçük kız o gece ilk defa yalnız kaldı. Canavar onu yalnız bırakmıştı. Bu sefer ona sevgi göstermemişti
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD