Keyifli okumalar❣️.
Hiç uyumadan çıktım yataktan. Aşağı indiğimde babam hâlâ kalkmamıştı. Kendime bir kahve isteyip bahçeye çıktım.
Enes’e mesaj atıp kahvemi beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra geldi. Daha yeni bir yudum almıştım ki bahçe kapısında babam göründü.
“Günaydın kızım. Yasemin nerde sabah sabah?”
İyi,babamın bir şeyden haberi yoktu. ‘Özge ve Berat ile sabah erkenden çıktılar babiş. Kahve ister misin?’
Tedirginlik çıkarmaya gerek yoktu. Babam istemediğini söyleyerek yanıma oturdu. Kahvaltı masası hazırlanıyordu.
“Nereye gittiler ki sabah sabah? Bir şey demedi mi?”
Başımı olumsuz anlamda sallayıp kahvemi yudumladım. Enes’ten gelen mesaja baktım. Yarım saate geleceklerini yazmıştı.
Kahvaltıya başladığımız sırada kapı çalındı. Babam ‘Döndüler sanırım.’ diyerek çayından yudumladı.
Ama beklediği kişiler gelmedi. Gelenler polis kıyafeti içinde bizim adamlarımızdı.
“ Günaydın Sabri Bey. Polis memuru Ökkeş ben. Bu sabah yanmış bir araç bulundu. Aracın plakası sağlam kalmıştı ve araştırma sonucu sizin aracınız olduğu ortaya çıktı. Maalesef ki 2 kadın bir de erkek arabayla birlikte feci şekilde yanmışlardı.”
“Ne? Ne diyorsun sen memur? Ne yanması? Olamaz. Karım,çocuklarım.”
Babam kalktığı sandalyeye tutunarak tekrar oturdu. Kusura bakma babacığım,yapabilecek başka hiçbir şeyim yoktu.
Çok düşünmüştüm,ya Yasemin çocukları da aldı kaçtı diyecektim ya da öldüğünü. Kaçanı arardı ama ölüden umudu keserdi diye düşündüm.
Enesler,Yasemin’i ve kardeşlerimi arabaya koyup yol kenarında Berat’ın ölü bedenini direksiyona,Yasemin’inkini yanına ve Özge’yi de arkaya oturtup arabayı şarampole itmişlerdi.
Arabanın yanması hesapta yoktu ama yanınca daha iyi olmuştu. En azından kurşunla öldürüldükleri anlaşılmazdı. Zaten kim otopsi yapılmasını isteyecekti? Kazaydı işte.
“Başınız sağ olsun.” diyen Ökkeş ve yanındaki adam geldikleri gibi çıktılar.
Babam kötülemişti. Yardımcılar onu odasına çıkardılar. Ben ise acılı ama vakur rolündeydim.
Bahçe kapısında Tuna göründü bu kez. Yanıma gelip baş sağlığı verdi.
“Ben de haberi yeni aldım. Ekip ordaymış. Yapılacak bir şey yokmuş. İşlemler için morga götürülecekler. Tekrardan başınız sağ olsun.”
“Teşekkürler Tuna.”
“Yapılabilecek bir şey varsa eğer.”
Başımı olumsuz anlamda salladım. Tuna yanımdaki sandalyeye oturdu. Kaşları çatılmıştı.
“Hande Hanım ben bu işin cinayet olduğunu düşünüyorum.”
“Ne? Ne cinayeti? Kazaymış işte.”
“Bakın,önce mekanınızda biri ölü bulunuyor,sonra arkadaşım dediğiniz kişiler öldürülüyor. Şimdi de üvey anneniz ve kardeşleriniz. Bunlar tesadüf olamaz değil mi? Katil veya katillerin amacının size ulaşmak olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca bana göre niyetleri size zarar vermek değil. Sizden bir şey istiyor olabilirler. Son zamanlarda bilmediğiniz bir numara tarafından arandınız mı? Ya da ne bileyim karşınıza tanımadığınız biri çıktı mı? Bir tehdit,bir istek.”
Başımı olumsuz anlamda salladım. Bildiklerimi ona anlatacak değildim. Oflayarak sanki çok üzgünmüş havasını takındım. Dolu gözlerimi ondan kaçırmak ister gibi kapıya baktım.
Arkadaşlarım Ece ve Seçil gelmişti bu kez de. Haberi duyan herkes tabur tabur gelecekti sanırım. Zoraki bir şekilde gülümsemeye çalışıp onlara sarıldım.
İkisi de babamın iş yaptığı insanların kızlarıydı. Pek bir samimiyetimiz yoktu. Yine de görüşürdük.
“Başın sağ olsun Hande. Duyunca çok üzüldük.”
“Sağ olun kızlar. Oturun şöyle.”
Tuna ile kızları hızlıca tanıştırdım. Tuna’yı korumam olarak tanıtmıştım.
Tuna’nın telefonu çaldı. Yanımızdan kalkmaya bile gerek duymadan açtı telefonunu. Her ne haber aldıysa kaşları çatılmıştı.
“Hay Nova’nızı ama ya!” diyerek telefonu kapattı. Dün geceki öldürdüğüm şerefisizler yeni bulunmuş olmalıydı.
“Nova mı dediniz? Yine hangi pislikleri temizlemiş?”
“Böylelerinin artması lazım. Feminen erkeklerin yani. Söz konusu kadın ve çocuk olunca Nova mangalda kül bırakmıyor.”
“Katilleri kahraman yapamayız Ece Hanım. Bu ülkede adalet diye bir şey var. Biz varız,polis teşkilatı.”
“Siz polis misiniz?”
Tuna başını büyük bir gururla olumlu anlamda salladı. Ben sessiz kalmayı tercih ediyordum.
“Eğer bu ülkede ‘Adalet’ diye bir şey olsaydı Tuna Bey,günün kahramanı Nova değil siz yani ‘Polis Teşkilatı’ olurdu.”
Tuna cevap verememişti. Ece ise bastırmaya devam ediyordu.
“Dün gece öldürülen şahıslar daha önce de çocuk istismarından göz altına alınıp serbest bırakılmış. Neden Tuna Bey? Neden polis bu zanlıları suçlu olduklarını bile bile serbest bırakıyor?”
“Bakın Ece Hanım evet haklısınız ama şu da bir gerçek,her ne sebeple olursa olsun birini öldürmek suç sayısını azaltmaz.”
“Ben Nova’yı destekliyorum. Helal olsun adama. Bulsam alnından öperim. Bize böyle adamlar lazım.”
“Hadi Ece biz kalkalım artık. İnsanların acılı günü.”
Ece,Seçil’i hiç ikiletmeden kalktı. Onları kapıya kadar uğurlayıp Tuna’nın yanına döndüm.
“Arkadaşlarınız gelmeden önce dediğim gibi Hande Hanım. Ben bu işi araştıracağım. Bu öyle kaza falan değil. Müsaadenizle ben de kalkayım.”
Tuna’yı da uğurladıktan sonra oflayarak bahçe sandalyesine oturdum. Her şey her geçen gün sarpa sarıyordu. Telefona gelen bildirime baktım. Enes organize çocuk çetesinin adamlarını yakaladıklarını yazıyordu.
❄️
Enes ile Kürşat’ın evinde buluştuk. Depoya kadar Enes bana işkence planlarını anlattı. Bir de kendisine Mr. E dememi istiyordu. Mr. Vana’dan çok etkilenmişmiş.
“Dün akşam öldürdüğüm Şafak Yurt. Onun bu çeteyle bir bağlantısı var mı?”
Başını olumsuz anlamda salladı. “Şafak korkağın teki. Okul köşelerinde bekleyip çocukları taciz ediyordu. En büyük ilgisi yetişkin erkeklerdi zaten. Bu çete çok başka Hande. Çocukları fuhuştan,hırsızlığa her alanda çalıştırıyorlar. Şu an yakaladıklarımız çetenin önemli üyeleri. Asıl patronun sadece ismini biliyoruz. Selahattin Asal. Üye dediysem de küçümseme. Üst üyelerden bunlar. Zor oldu bulması.”
“Tanışalım bakalım şu büyük üyelerle.”
Biri kadın,4 üyenin olduğu eski deponun önüne geldik. Enes elimi kolumu bağlayıp yanıma da 2 adam vererek beni içeriye yaka paça gönderdi.
“Bırakın,bırakın diyorum size neden anlamıyorsunuz? Siz benim kim olduğumu biliyor musunuz? Selin Asal’ım ben.”
Selin Asal,Selahattin Asal’ın genç ve güzel karısıydı. Diğerlerinin gözleri bağlıydı Ama yüzlerindeki şok olmuş ifade fark ediliyordu.
Adamlar beni de sandalyeye bağlayıp çıktılar. Kapı kapanır kapanmaz içlerinden biri atıldı.
“Yenge cidden sen misin? İnanmıyorum seni de mi kaçırdılar?”
“Evet benim Harun. Bizi kim niye kaçırdı? Neler oluyor burda?”
“Sen beni tanıyor musun yenge?”
Anlaşılan o ki bunlar da Selin’in sadece adını biliyorlardı.
“Selahattin’in yanında çalıştığı çoğu adamı tanırım. Sen Harun Demirel,yanındaki Yavuz Akdemir,İlayda Erdem ve Cem Ayaz.”
“Oğlum sence yenge olmasa neden ben Selin Asal’ım diye bağırsın ki? Kim tanıyor şu alemde yengeyi?”
“Haklısın Cem. Özür dilerim yenge.”
Böylesine bir suç örgütü böyle adamlarla mı çalışıyordu cidden?
“Sizi nasıl kaçırdılar? Selahattin nerde?”
“Selahattin abim İzmir’de yenge. Unuttun mu?”
“Doğru,panik hâli işte.”
“Hadi biz neyse de seni nasıl kaçırdılar yenge?”
“Bahçede otururken bir anda silah sesleri duyuldu. Çok kalabalıklardı. Tüm adamları öldürdüler. Bizden ne istiyorlar?”
“Biz de bilmiyoruz ki. Abimin düşmanı çok bu alemde.”
Bu andavallar düşündüğümden daha akıllı çıkmışlardı. Hiçbir şeyden haberleri yoktu güya. Dinlenme ihtimallerini göz önünde bulunduruyorlardı.
Büyüm kapıdan içeri Enes girdi. İki elini sertçe birbirine vurduğunda aynı anda ‘Ah!’ diye tiz bir çığlık attım.
Harun sanki kurtulma ihtimali varmış gibi sinirle çırpındı.
“Dokunmayın lan yengeye. Gücünüz kadına mı yetiyor şerefsizler.”
Enes okkalı bir tokadı Harun’un suratına indirdi. Harun sandalyeyle birlikte yeri boyladı. Öyle ki Enes’in avcu kıpkırmızı olmuştu.
“Sizin gücünüz de bir tek çocuklara yetiyor değil mi? Amına koduğumun piçi.”
İki adam gelip Harun’u yerden kaldırdı ve sırayla hepsinim gözlerini açtı. Harun’un bakışları hızlıca etrafı taradıktan sonra benimle kesişti.
“Yenge nerde lan?”
“Burda!” diyerek ayağa kalktım. “Pardon ben yenge değilim,yenge sandığınız kişiyim. Bu arada Harun senin bu yengene olan özel ilgin nerden geliyor? Selahattin abiciğin duymasın.”
“Ne ima ediyorsun sen?”
Kısılmaktan neredeyse kapanmak üzere olan gözleri hâlâ beni süzüyordu.
“Sen bizim çeteden değilsin. Kimsin sen? Karşının adamısın değil mi?”
“Ne kadar da zeki maşallah. Her şeyi hemen çözdü. Helal lan sana.”
Harun’un bakışları bu kez Enes ile kesişti. ‘Ne istiyorsun lan?’
‼️‼️Aşağıda rahatsız edici sahneler yaşanacaktır. Okumak istemeyenler,rahatsız olanlar lütfen ünlemin bittiği yerden devam etsin.‼️‼️
Enes ‘Sahibini bulmak istiyorum.’ derken masadaki büyüklü küçüklü çeşitli bıçaklardan bir tanesini eline aldı ve hiç tereddüt etmeden Harun’un omzuna sapladı. Harun acıyla inlerken ben Enes’i izliyordum.
Onu daha önce birine işkence ederken ya da öldürürken izlememiştim. Hatta hiçbir zaman acaba birini öldürürken nasıldır diye düşünmemiştim bile.
Şimdi ona baktığımda o eğlenceli,enerjik adam gitmiş yerine gözlerinden adeta ateş çıkan azılı bir katil gelmişti.
“Hızlısın Mr. E.”
“Size layık olmaya çalışıyorum Nova Hanım.”
Şok içinde bana bakan 4 çift göz gördüm. ‘Sen Nova denen katil misin? Ee biz seni bambaşka düşünüyorduk. Afetmişsin sen.”
Harun omzundaki bıçağa rağmen Cem’in sözlerine alayla güldü.
“Her Nova diyene inanma Cem. Bu kaltak az önce de Selin yengeydi.”
Omzundaki bıçağı tutarak kanırttım biraz daha. Harun yine acıyla inledi. İlk kez birine işkence ediyordum. Tuhaftı ama hoşuma da gitmişti. Acaba bundan sonra Enes ile çalışıp çıplak elle mi öldürseydim kurbanlarımı? Düşüncelerimi Enes’in sesi böldü.
“Şimdi,beni tüm İzmir’i aramakla uğraştırmayın da Selahattin’in yerini söyleyin.”
Hiçbirinden ses çıkmıyordu. Enes yarım ağız gülerek ‘Tabi ki bu kadar kolay söylemezdiniz.’ diyerek masadan aldığı bir bıçağı geldiğinden beri hiç konuşmayan Yavuz’a fırlattı. Bıçak Yavuz’un alnına saplandığı gibi onu öldürmüştü.
“Ha şu da var. Ben uğraşır,İzmir’i alt üst eder o şerefsizi bulurum. Konuşmayanın sonu bu arkadaşınız gibi olur onu da söyleyeyim.”
“Çeşme.” diye atıldı İlayda. Sesi korkudan titrese de kafasını dimdik tutuyordu.
“Çeşme’deki villasında kalıyor”
“Nova sana şu iki dingili bırakıyorum. Bir kadına bir kadını öldürtemem.”
“Konuşanı bırakacaktınız hani?”
“Bırakacaktım demedim,konuşmayanın hâli böyle olur dedim. Konuşan işkence çekmeden direkt ölecek.”
Belinden silahı çıkarıp İlayda’ya doğrultunca onu durdurmak istedim. Bir kadını öldürmesine göz yummak istemedim. ‘O kadın kötü tarafta Hande.’ dedi içimdeki bir ses. Bense gerçek anlamda göz yumdum. Silah sesi depoyu doldururken gözlerimi sımsıkı kapattım. Açtığımda İlayda’nın sağa düşmüş başını ve kanlı yüzünü gördüm.
“İkiniz de psikopatsınız. Ne istediniz lan kadından? Konuşmuştu işte. Söyledi ya Çeşme’de diye.”
Onu duymazdan gelip masaya şöyle bir göz attım. Büyük bir kavanozdaki tuz dikkatimi çekti.
“Tuz ne için Mr. E?”
“Tabi ki yaraya tuz basmak için Nova. Eskiler biliyormuş bu işi.”
“Yaa,demek yaraya tuz basıyorsun.”
Harun’un omzundan çektiğim bıçağı Cem’in erkeklik organının biraz üstüne sapladım.
Hem korkudan hem de acıdan deli gibi bağırdı.
“Bu şerefsizin çocuklara tecavüz ettiğini biliyor muydun?”
Bıçağı sapladığım yerden aşağı doğru hızla kaydırdım. Malum organı biraz uf olmuştu. Pantolon da kesildiği için açtığım yara görünüyordu.
“Biraz da yarana tuz basalım Cem.”
Cem artık acıdan konuşamaz hâle gelmişti. Tuzu yarasına dökmemle acıyla inlese de karşı koymaya hâli yoktu.
“Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar.” diyerek Harun’un da omzuna tuz bastım. Deli gibi çığlık atmıştı.
“Bunun sesi de hem ince hem çok çıkıyor.”
Elime birkaç yaprak peçete aldım ve Harun’un önüne geldim.
“Bu var ya bu,diliyle çocukları kandırıp tuzağa çekiyormuş. Şeker,çikolata vereceğim diye kandırıyormuş. Çıkart bakayım tatlı dilini.”
Enes hiç konuşmadan beni izliyordu. Harun dilini çıkarıp çıkarmamak arasında kararsız kalmıştı. Omzunu var gücümle sıkınca el mecbur çıkarttı dilini.
Elimdeki peçetelerle dilini sıkıca tutarak diğer elimdeki bıçakla dilini kestim. Boğukça inledi. Hem omzundan hem dilinden akan kanlar yerde küçük bir gölet oluşturuyordu.
“Arkadaşın dilsiz kaldığına göre Cem’ciğim,artık her şeyi sen anlatıyorsun.”
‼️‼️ Rahatsız edici sahneler burada bitmiştir.‼️‼️
Cem biz ne sorduysak kelimesi kelimesine cevaplamıştı. Öyle ki Selahattin’in açık adresini bile vermişti. Bu kadar bilginin ardından ikisinin de kafasına sıktım.
“Burdaki işimiz de bitti. İyi iş çıkardık ortak.”
“Valla ben senden bu kadarını bile beklemiyordum. İçinden canavar çıktı resmen.”
Güldüğüm sırada Enes Harun’a yaklaştı. Altında biriken kana parmaklarını daldırıp daldırıp yere bir şeyler yazdı.
‘Mr.E & Nova’
“İmzamızı da attığımıza göre,hadi gidip bana Derya’yı isteyelim.”
Deponun arkasında bizi bekleyen arabaya geçtik. Yorucu bir gündü ve daha Derya’yı isteme olayı vardı. Yolculuk boyunca gözlerimi kapalı tuttum. Tüm olanı biteni düşündüm. Bunları cidden ben mi yapmıştım? Ben bile artık kendimden korkuyordum. Sanırım yakında herkes yeni Nova ile tanışacaktı.