Bölüm 2

1765 Words
"La la la la lunapark bahçesi!" Önümde anıran hayvana bir tane geçirdim. Dersimiz boştu ve bizim sınıf tam anlamıyla hayvanlaşmıştı. "Elin çok ağır Sinem!" Omuz silktim. Genlerimden gelen bir şeydi sanırım elimin ağır olması. Kapı aniden açılınca herkes dondu ve kapıya baktı. Çatık kaşları, alev saçan gözleri ve kel kafasıyla müdür duruyordu karşımızda. Herkes hızlıca yerine oturdu. Müdür sınıfın ortasına geçti ve sınıfa göz gezdirdi. Gözleri benim üzerimde durunca yutkundum. Yine bir şey diyecek kesin. "Sinem, teneffüste odama gel." Ne yaptım yine? Bir günde müdürün odasına çağrılmasam ölürüm zaten. Sınıfa tekrar göz attı ve başka bir şey demeden gitti. Resmen müdür benim ayağıma kadar gelmişti. Kesin önemli bir şey oldu. Kafasına vurduğum hayvan arkasına döndü. O dönünce arkamda oturan kankam benim yanıma geldi. "Yine ne yaptın da müdür ayağına kadar geldi çok merak ediyorum." Kankalarımdan biri olan ve şuanda yanımda oturan Ahmet konuşmuştu. Diğer kankam olan ve önümde oturan Sinan gururla bana bakmakla meşguldü. "Bu sefer ne yaptığımı bende bilmiyorum." İkisininde kaşı aynı anda havaya kalktı. "Durum o kadar ciddi yani." Sinan'ın yüzü aydınlanmış, gururu daha fazla artmış bir şekilde konuştu. Sağ avuç içini alnına koydu ve kafasını geriye atarak konuşmaya devam etti. "Seninle gurur duyuyorum. Kankaların en iyisisin valla. Aferin kız sana! Giderek bana benziyorsun." Duruş şeklini bozmadan derin bir nefes alıp verdi. "Çocuklar çok hızlı büyüyor." Tekrar kafasına vurdum. "Bir şeyi de cıvıtma. Ne kadar anormalsiniz. Genellikle müdürün yanına kimse gitmek istemez, gidenlere de tuhaf tuhaf bakılır. Siz resmen müdüre gideceğim diye halay çekeceksiniz." Sinan omuz silkti ve gülümsemesi büyüdü. Ahmet ise konuşmayı devam ettirdi. "Sinem 'Kanka kankanın aynasıdır.' derler." Kaşımı çattım. "O söz farklıydı sanki." O da gözlerini yukarı kaldırarak düşündü. Sonra bana baktı ve omzunu silkti. "Sen içindeki anlama bak. Biz müdürün odasına gideceğimizde sende aynı şekilde bakıyorsun." Derin bir nefes verdim ve susmayı tercih ettim. "Buse niye gelmedi?" Henüz sınıfa yeni gelen ve benim ne yazık ki kankalarımdan biri olan Yaşar, Sinan'ın yanına otururken sormuştu. "Sanada merhaba Yaşar." Sinan kafasını bir ileri bir geri sallayarak imalı gülümsemesiyle konuştu. "Biz de iyiyiz. Ne yapalım işte yuvarlanıp gidiyoruz." Ahmet'te Sinan'a katıldı. "Acımız çok yeni. Bizim Sinem yine müdüre gidiyor." Sinan burnunu çekerek söylemişti. Yaşar tepkisiz bir şekilde onların geçtiği dalgayı izliyordu. "Ha ha ha... Çok komik." Yaşar konuştuktan sonra son umutla bana baktı. Yani dalga geçmesem olmaz şimdi. "Buse intihar etmek istediğini söylemişti en son. Sonra bende haber alamadım." Yaşar anlamsız gözlerle bana baktı. "Ne diyosun kızım sen?" Sakın gülme Sinem. Gülme. Büyükanneni düşün... "Dedi ki: "Sevgilisiz sap sap gezeceğime ölürüm daha iyi. Sen diğerlerine söylersin öldüğümü." Bende haber vermeyi unutmuşum size ne yapayım yahu?" Dudaklarım lütfen sırıtmayın. Benim sözümü dinleyin arada lütfen. "Sinem şaka yapıyorum de." Sinan ve Ahmet'e baktım. Onlarında hali benim gibiydi. Kendilerini sıkıyorlardı. Ahmet yavaşça ayağı kalktı ve Yaşar'ın sırtına destek olurmuş gibi vurdu. "Boşver Yaşar. Bir Buse gelir bir Buse gider. Kankan için bu kadar üzülme." Az kaldı Sinem dayan. Bir çuval inciri berbat etme. "Ayrıca zaten Buse de salağın tekiydi. Gruba yenisini alırız n'olacak? Var ya acaba annesine sorsam telefonunu bana verir mi? Yeni almıştı Buse. Yazık olmasın. " İyice damarına bastığımda Yaşar ayağa fırladı. Uzun süredir Buse'yi seviyordu. Ama Buse salak olduğu için anlamamıştı. Yaşar da korkak olduğu için kendine sevdiğini itiraf edememişti. "Ya ne diyorsunuz siz? Ne kankası lan!? Ben onu seviyorum! Hatta sevmekten daha fazlası! " En sonunda hepimiz kahkaha atmaya başladık. Hemen de tuzağa düşüyor zavallım. "Merak etme. Ederse saplıktan değil bugün olacağımız matematik sınavından intihar eder. Uyuya kalmıştır." Gülmekten zar zor konuşurken Yaşar bozguna uğramış bir şekilde bize bakıyordu. Ama yüzündeki rahatlama apaçık belliydi. "Siz ne biçim insanlarsınız!? Ödüm koptu." Hala ayakta dururken bize hesap sormaya çalışıyordu. Valla iyi geldi. Ben bile rahatladım. Yıllardır çocukluk arkadaşımın kıvranıp durmasını görmekten içim sıkılmıştı. "Bak kanka. Yada bakma. Tipini gördükçe daha çok gülesim geliyor." Sinan zar zor cümle kurarken aramızda kendini daha hızlı toparlayan Ahmet konuşmaya başladı. "Yaşar ister kusura bak, ister bakma ama bunu kendine itiraf etmen gerekiyordu. Sen kendine itiraf edene kadar Buse başkasıyla sevgili olsa senin canın daha çok yanardı. Biz zaten senin Buse'yi sevdiğini biliyorduk. Tabii Buse de senin kadar salak olduğu için o da senin onu sevdiğini anlamadı. Şimdi sen kendine itiraf ettiğine göre tek yapman gereken Buse'ye itiraf etmen." Ahmet bir abi edasıyla konuşurken biz nedense hala katıla katıla gülüyorduk. Ben biraz sakinleşmiştim gerçi ama Sinan öyle bir gülüyordu ki onu gördükçe gülesim geliyordu. Zil sesi kulağımı doldurunca nefes verip yerimden kalktım. Hadi ne gelecek başıma bakalım. "Kazan mübarek olsun." Ahmet sırtıma vururken Sinan konuşmuştu. Cevap vermeden sınıftan çıktım ve müdürün odasına gittim. Ellerim ceketimin cebindeydi ve dudağımı ısırıyordum. Müdür'ün kapısının önüne geldiğimde kapıyı tıklatıp cevap beklemeden içeri girdim. Müdür yerinde oturmuş, önünde ise 4 erkek hazır ol pozisyonunda yere bakıyordu. "Gel dediğimi hatırlamıyorum Sinem?" Kapıyı kapattım ve sıra halindeki erkeklerin yanına geçtim. "Hocam sizin ağzınız yorulmasın diye gel demenizi beklemeden girdim." Ellerim ceplerimde olabildiğince rahat cevap vermiştim. Tabii ellerimin gerginlikten terlemesini saymıyorum. Müdür kafasını senden bir şey olmaz anlamında sağa sola salladı. Eliyle sandalyelerden birini gösterdi. Kaşlarımı kaldırarak gösterdiği yere oturdum ve kafası eğik 4 erkeğe bakmaya başladım. Hepsi benden uzundu. Saçları kumral olan çocukla sadece boylarımız yakındı. "Kaldırın kafanızı!" Müdür konuşunca hepsi aynı anda kafasını kaldırdı. Renk renk gözlerle bir bana bir müdüre bakmaya başladılar. Evet, hepsinin göz rengi farklıydı. Mavi, yeşil, siyah ve kahverengi. Seç, beğen, al. Onlarda oturmaya yeltenince "Size oturun demedim!" diyen müdürün sesi doldurdu odayı. Hepsi olduğu yerde durmaya devam etti. Büyük bir suç işlemişler sanırım. Acıdım şimdi. "Bu Sinem. Sizden sorumlu olacak kişi." Müdür'ün söylediğini duyunca öksürmeye başladım. Sorumlu olacak kişi mi dedi o? Yok canım sizden daha sorumsuz kişi demiştir. "Ne!?" Hızla bağırmamla müdür kaşlarını çattı. Bende sorumu düzelttim. "Yani hocam ne demek istiyorsunuz? Sorumlu derken? Ne suçum var benim?" Müdür hiç istifini bozmadan konuşmaya başladı. "Bu zamana kadar yaptıklarınla tutanak tutulmaması birinci nedeni. İkincisi ise kız olman ve ağzının iyi laf yapıyor olması. Üçüncü nedeni bu dingilleri sadece dingil birisi anlar." Hoca'nın söylediklerini erkekler gülünce anladım. Hoca bildiğin laflarıyla gömüyor. "Hocam benim nerem dingil? Aşkolsun." Müdür kaşını kaldırdı. "Kızım bizim okula geldiğinden beri boş durmuyorsun. Çatıdaki bacayı kırmayı başaran kızsın sen. Ve çatıya nasıl çıktığını bile sorgulamıyorum. Sen düşün. Daha sonra güvenlik görevlisinin şok cihazını alıp bahçede adamı sırf kapıyı açmıyor diye kovalayan, sevmediğin hocanın sandalyesini boyayarak güzelim beyaz elbisesini bir daha giyemeyecek olmasını sağlayan kızsın. Hadi hepsini geçtim. Belki olabilir hani belki. Ama dersten sıkılıp ikinci kattan ağaca atlamak nedir be kızım? Bir de yaralanmadan kalktın gittin." Gururla başımı kaldırdım. Tamam boş durmuyor olabilirdim ama bu erkek bakıcılığı yapacağım anlamına gelmiyor. Erkekler hocanın saydıkları bitince ilk birbirlerine baktılar. Boyu bana yakın olan mavi gözlü ıslık çalmaya başlarken diğerleri hayretle gülüyordu. "Hocam bir kere hepsi o hocanın suçu. Ben uykuluyum gelmiş " Size sürprizim var." diyor. Ben merakla uykumdan uyandım. Canım uykumu heba ettim. Sözlü yapacağım, dediğini duyunca boş bulduğum camdan atladım. Ne yani sabah sabah sözlü mü olayım?" Hoca derin bir nefes verdi. Hayır, haksız değildim. Hiç sevmezdim zaten o hocayı ve bir de habersiz sözlü yapmaya kalkmıştı. Az bile yaptım camdan atlayarak. Keşke onu atsaydım. "Bunlar sizin sınıfa geçiş yapacaklar. Sizin sınıftan 4 kişi de başka sınıfa. Bunlar ceza aldığında sende bunlarla beraber alacaksın. Başlarında bekleyeceksin. Sorusu olan?" Ben elimi kaldırdım. Hayır itiraz etsem de faydasız gerçi. "Çok afedersiniz de bunlar ne yaptı da benim bile alamadığım cezayı aldılar?" Müdür benim sorumla onlara baktı. Onlarda yüzünde pek pişman olamayan bir gülümsemeyle başlarını eğdiler. Resmen, Yaptıklarımdan pişman değilim. Aklım hala yapamadıklarımda, diyorlar. "Siz anlatın bakalım son olayınızı." Hepsi bana bakmaya başladı. 1.68 boyundaydım ve sanırım onlar 1.80 falandı. Mavi gözlü hariç. "Hocam şimdi kıza rezil olmayalım." Yeşil gözlü konuştu. Hadi ama ben sizden daha rezilim. "Anlatın!" Müdürün keskin sesi karşısında anlatmaya başladılar. "Ben Türkçe hocasının kahvesine uyku ilacı koydum ve sınıftaki öğretmenler masasının üstüne yerleştirdim." Mavi gözlü konuştu. Yeşil gözlü konuşmaya devam etti. " Hoca'nın gelmesine yakın güçlü bir yapıştırıcıyı saldalyesine sürdüm." İşler ilginç bir hal alıyor. Kahverengi gözlü konuşmayı devam ettirdi. "Bende uyuyan hocanın sakallarını kestim." Ağzım şaşkınlıkla açıldı ve müdüre baktım. Adamcağız sinirle dişlerini sıkmıştı. En sonuncusu yani siyah gözlü konuştu. " Bende yüzüne makyaj yaptım ve saçının arkasını tıraş makinesiyle kalp şeklinde tıraş ettim." Ağzımdan bir oha ifadesi döküldü. Beni aşmışlar. "Eeee... Devam edin." Hepsi birbirine bakınmaya başladı. Bende sabırla devam etmelerini bekledim. "Hocanın müdür çıkması dışında bir sorunumuz yok." Kahkahamı tutamadım. Yuh lan! "Hocam sizi mi tıraş etmiş bunlar? Allahım sana geliyorum. Elinize sağlık be!" Müdürün burada olduğunu hatırlayınca ona döndüm ve yüzümü düzeltmeye çalışarak kurduğum cümleyi de düzeltmeye çalıştım. Adam yakında okuldan atacak. " Vah vah hocam! Başınıza neler gelmiş. Çok üzüldüm. Keşke söyleseydiniz daha önce." Hoca hiç istifini bozmadı. "Eğer herhangi birinizden bir şikayet alırsam hepinizi okuldan atarım haberiniz olsun. Çıkın şimdi." Bir şey demeden odadan çıktık. Biraz yürüdükten sonra durdum. İçerde rahat rahat gülememiştim. Onlarda ben durunca durdular ve bana bakmaya başladılar. Ben ise onlara bakmamla kahkahamı patlattım. "Sizdeki cesareti herkese vermeliler. Oğlum müdürü tıraş etmek ne!? Ben bile bu kadar ileri gitmemiştim. Ben buna iki gün gülerim." Onlarda sırıtmaya başladı. Ders zili çaldığı için koridor boştu ama her an bir hoca kapıdan çıkıp kızabilirdi. Gülmemi durdurdum ve sınıfa doğru yürümeye başladım. Kapıyı tıkladım ve sınıfa girdim. Herkes bir anda kafasını bize çevirdi. Hoca hariç. "Yerinize geçin." Bir şey demeden yerime oturdum. Dördü de ayakta bana bakıyordu. Kendimi küçük çocuklara talimat veren anla gibi hissettim. "Doğru size de yer lazım." Olayları çözmeye çalışan Sinan ve Yaşar'ı dürttüm. "Arkaya geçin." Hiç sorgulamadan yerlerinden kalktılar ve Ahmet'in arkasına geçtiler. Sonradan hesap isteyeceklerdi kesinlikle. Yeşil ve mavi gözlü önüme oturdu. Siyah gözlü ise onların önünde boş olan yere oturdu. Kahverengi gözlü benim yanıma oturacak iken çantamı ittim. "Bura dolu. Arkaya otur sen." Kafasıyla onayladı ve Ahmet'in yanına oturdu. Herkes dikkatle bana bakarken bir açıklama istiyor gibilerdi. Çok beklersiniz. Sürünün zuhahahaha... Aptal mısın? Bozma keyfimi. Telefonum titreyince hocaya baktım. Ders anlatmakla meşguldü. Muhtemelen beni görmezdi. Gerçi görse en fazla telefon giderdi. Ona da alışığım zaten. Hızla mesaja baktım. 0535*******: Dün mesaj atan kişiyim ben. Ama hemen engelleme. 0535*******: Gerçi engellersen yedekte 5 numaram daha var. Başından ayrılmam. 0535*******: Evet zenginim :) 0535*******: Bak dün söylediklerimde ciddiydim. Seni gerçekten seviyorum ve yanlış numara değil. 0535*******: Karşına çıkabilecek kadar güçlü hissetmiyorum. Bu yüzden bende bir anonim olayım dedim. 0535*******: Senden karşılık beklemiyorum. Yani karşılık versen iyi olur ama vermesen de seni sevmekten vazgeçmeyeceğim. 0535*******: Mesajlarımı şuanda görmen ve engellememen bile beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsin. 0535*******: Bugün seni gördüm yine. Hemde gülerken. O kadar içten ve rahat gülüyorsun ki senin gülüşündeki sebep olmak istediğimi anladım. 0535*******: Sinem bir cevap versen. Böyle bir tuhaf hissettim kendimi. Deli gibi. 0535******* kişisini engellediniz. 0535*******: Cevap isterken bunu kastetmemiştim. Ama en azından mesajlarımı gördün. Diğer kartımı takacağım artık ne yapalım?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD