Sabah kapının kırılma sesiyle yaşlı kadın uyuduğu derin uykudan uyandı.
Önce ayak sesleri geldi, sanki evde birileri vardı.
Kim olduğunu bilmiyordu, bu adamların evinde ne işi vardı.
Yaşlı kadın o kadar korkmuştu ki, ne yapacağını bilemiyordu.
Bu adamlar onu bulmadan, kaçıp gitmeli, hayatını kurtarmalıydı.
Eğer onu bulursa, onu yaşatmzlardı. Oğlu annesinin başına gelenleri öğrenince de ne yapar eder, gözünü karartır, canı pahasına bu adamların karşısına dikilirdi ve annesi bunu asla istemezdi.
O, oğlunun saçının tek bir teline kıyamazken, onu o soğuk morgta görmeye dayanamazdı.
Bunu düşündükçe kalbi sıkıştı, nefesi kesildi. Başını sallayarak kötü düşüncelerden kurtuldu.
Ta ki, ayak seslerinin tekrar duyana kadar... Oğlunun kaybetme korkusuyla bu adamları tamamen unutmuştu.
Adamlardan biri "Buralarda bir yerde olmalı, bakılmayan yer bırakmayın." Diye bağırdı.
Tam o esnada yatağının hemen karşısında bulunan kocaman gardrobu gözüne kestirdi.
Hemen gardrobu açarak içine güzelce yerleşti. Kapağı da kapatarak adamların gitmesini bekledi.
O esnada kapının var gücüyle kırılmasıyla olduğu yerde sıçradı. Korkuyla ağzından küçük bir çığlık çıkıyordu ki son anda kendini zorlayarak bunu engelledi.
Adam odanın içinde dolaşırken yaşlı kadın da nefesini tutmuş, içinden dua ediyordu.
Adam odanın boş olduğundan emin olmuş olacak ki, tam arkasını dönüp gidecekken yaşlı kadın nasıl olduğunu anlamadığı bir halde ayağını çarptı.
Çarpmanın etkisiyle ağzından "Ah!" Diye bir ses çıktı.
Bu, sesi duyan adam da, olduğu yerde durarak odaya tekrar baktı.
Yanındaki adam ona "Burada kimse yok, gidelim." Diye cevap verdiğinde aynı adam da elini ağzına götürerek, "Şist!" Dedi.
Muhtemelen kadınının onu duyduğunu bilmesini istemiyordu.
Aynı adam yanındakilere el işareti yaparak odaya girmelerini istedi.
Sessizce gardırobun önüne doğru yürümeye başladılar. Kapağın bir anda açılmasıyla kadın olduğu yerde iyice sinmişti.
Adam pis bir gülüşle "O, bakın beyler! Burada kim varmış, gel buraya." Diyerek kadının kolundan tutarak dışarıya çıkartmak istedi.
Ama yaşlı kadın inatla direnerek "Bırakın beni! Sizin hiç vicdanınız yok mu, ne istiyorsunuz benden?" Diye sordu.
Aynı adam da arkadaşlarına bakarak güldü. Ardından da yaşlı kadına bakarak "Onu, oğluna soracaksın teyzecim, bizim paralarımızı alıp kaçan o." Diye cevap verdi.
Yaşlı kadın dolu gözlerle ona bakarken"Ne olur, oğluma bir şey yapmayın, ben onun yerini bile bilmiyorum."Dedi.
Ama bu dediği adama etki etmemişti. Böyle insanlara asla bu sözler işlemezdi. Onlarda vicdan ne gezerdi.
Yaşlı kadın adamın gözlerine baktığında o gözlerde öfkeyi gördü. Bu öfke öyle büyüktü ki, sanki bir kara delik olup herkesi yutacaktı.
Adam pis bir gülüşle bir anda kadını sert bir hamleyle yere itti. Kadın ani hareketle birlikte canı yanmış olacak ki, gözlerini acıdan yumdu.
Adam kadının yanına eğilerek buz gibi bir ses tonuyla "O, oğluna söyle, bir an önce paramızı bize getirsin, yoksa başka türlü almasını bilirim." Diye cevap verdi.
Kadın şimdi korkudan daha çok titriyordu. Korkuyla yutkunduğu esnada adam da gür bir sesle " Anladın mı?" Diye bağırdı.
Kadın olduğu yerde sıçrayarak "A, anladım." Dedi. Adam da başını sallayarak birden ayağa kalktı..
Kadına bakarak"Güzel, hadi gidelim." Diyerek önden ilerledi.
Kadın hala halının ortasında otururken diğerleri de ona kısaca baktıktan sonra odadan çıktı. Kadın olayın şokundaydı.
Komşuları da sesi duyarak yanına geldi. Onun omzuna dokunarak "Neriman teyze iyi misin?" Diye sordular.
Kadının ne konuşacak, ne de hareket edecek hali vardı. Bu haliyle bile bir heykelden farksızdı.
Sadece kafasını sallayarak" Oğlum, onu ölldürecekler. Onu aramam lazım." Diyordu.
Yan komşunun kızı İpek de ona korku dolu gözlerle bakarak " Melih'e ne olacak Nermin teyze, sen ne diyorsun?" Diye sordu.
Yaşlı kadın onu duymuyordu. Kulakları uğulduyor, kendi kendine aynı sözleri söyleyip duruyordu.
İpek annesine "Neriman teyze şokta. Ambulansı arayalım." Diye bağırdı.
Yaşlı kadını zar zor ayağa kaldırarak salona götürdüler. Yaşlı kadın salona şöyle bir baktığında her yer savaş alanı gibiydi. Yerlerde fotoğraflar, yastıklar vardı.
Masa dahil sehpanın üzerinde bulunan cam esyalar da yerlere saçılmıştı
Cam kırıkları doluydu. İpek, yaşlı kadını "Dikkat et, Nermin teyze." Diyerek yavaşça koltuğa oturttu.
Ardından da "Şunları da toplayalım, Nermin teyzenin ayağına batmasın." diyerek yerde bulunan cam parçalarını toplamaya başladı.
İşi bittiğinde ise sağlık görevlileri çoktan gelmişti. Kapının çalmasıyla İpek koşarak kapıyı açmaya gitti.
"Buyurun, buyurun bu taraftan." Diyerek salona girdiklerinde sağlık görevlileri hemen yaşlı kadına müdahale etti.
Yaşlı kadın ilk başta diren se de, daha sonra sakinleştirici etkisini yavaş yavaş göstermeye başladı.
Yaşlı kadının uyumamak için mücadele ederken, göz kapakları çoktan ağırlaşmıştı.
En sonunda uykuya yenik düştü. Baş ucunda da İpek vardı. O, ne olur olmaz diyerek yaşlı kadının yanında kalacaktı.
Annesine bakarak "Neriman teyzeye çok üzülüyorum. Evlatlarından çok çekti, bu da onun sınavı. " Dedi.
İpek kendini bildi bileli Melih'e aşktı. Ama Melih onu kardeşi gibi seviyordu.
Aslında İpek mahallenin en güzel kızıydı. Bir de tertemiz, herkesi seven kocaman kalbi vardı. Kumral omuzlarında olan saçları, yemyeşil gözleri, bembeyaz teniyle oldukça güzeldi.
Yaşlı kadın gün ağardığı zaman ancak kendine geldi. Koltukta uyuyakaldığı için her tarafı tutulmuştu. Esneyerek yerinden kalktığı sırada diğer koltukta yatan İpek'i gördü
Ne yani, bütün gece bu deli kız burada mı, kalmıştı?
Başı yana devrilmiş, saçı başı dağılmış ağzı bir karış açık öylece yatıyordu.
Muhtemelen çok yorulmuştu. Yaşlı kadın sessizce koltuktan kalkarak masaya doğru yürümeye başladı.
Masanın üzerinde duran telefonunu alarak son bir kez İpek'e baktı.
Ardından da salondan çıkararak mutfağa ilerledi. Onu arayacaktı, oğlunu..
Günlerdir ondan haber alamamıştı. Oysa ki onu çok özlemişti. Ah, keşke şimdi yanında olsaydı ona sımsıkı sarılsaydı.
Onu arayacak, başının belada olduğunu söyleyecekti.
Derin bir nefes alarak oğlunun numarasını tuşladı
Kulağına götürdüğünde telefon çaldı çaldı ve en sonunda oğlunun "Alo, anne?" Diyen sesini duyunca gözleri doldu.
Konuşamadı, sanki boğazı düğümlenmişti. Oğlu ses gelmeyince bir kez daha "Anne, orada mısın?" Diye sordu.
Yaşlı kadın hemen göz yaşını silerek "Buradayım, oğlum. Onlar geldi yine." Dedi.
Oğlu ise korku dolu bir sesle "Kim, kimler?" Dediğinde annesi acıyla gülümseyerek " Seni arayan adamlar." Dedi.
Oğlu bunun üzerine hiç konuşmadı. Yaşlı kadın da İpek'in gelip de her şeyi öğrenmesinden korkarak bir süre etrafı dinledi.
Neyse ki, gelen giden yoktu. Yaşlı kadın derin bir nefes alarak tekrar oğluna "Ne yapacağız?" diye sordu.
Oğlu da bunun üzerine "Ben halledeceğim. Sen merak etme." Diye cevap verdi.
Yaşlı kadın oğlunu çok iyi tanıyordu, ne olursa olsun ilk eli kanda da, olsa gelirdi. O, annesine asla kıyamazdı.
Oğlu " Yarın oraya geleceğim, seni alıp buradan gideceğiz, bizi kimsenin bulamayacağı bir yere." Diye cevap verdi.
Annesi de "Ama, oğlum. Bu, bu çok tehlikeli." Dese de oğlu dinlemedi.
Oğlu " Anne, şimdi kapatmam lazım." Diyerek telefonu kapattı.
Yaşlı kadının duyduğu son ses sinyal sesiydi.