2. bölüm/ Yeni bir yolculuk

1160 Words
Melih telefonu kapattığında aklına gelen fikirle her zamanki numarayı tuşladı. Ancak bu, işi yapsa yapsa o yapardı. Telefon çaldı çaldı ve en sonunda karşıdan kalın bir erkek sesi "Alo." Dediğinde Melih de derin bir nefes alarak "Her zaman ki yerinde misin?" Acil buluşmamız lazım." Dedi. Karşı taraftan da "Evet, yalnız burada buluşalım. Dışarısı ikimiz için de çok riskli olabilir." Diyerek telefonu kapattı. Melih taksiye atlayarak buluşma yerine gitti. Taksi eski yıpranmış bir binanın önünde durduğunda Melih taksiden indi. Burada kimse yaşanıyordu, o yüzden de yakalanma şansları yüzde sıfırdı. Bina belli ki çok eski bir yapıydı. Camları kırıktı, bu çoğu zaman içerisinin buz gibi olmasına sebep oluyordu. Melih binanın önünde durduğunda bir süre binaya baktı. İçinden "İnşallah bu sefer olur." Diye dua etti. Ardından da binaya doğru yürümeye başladı. Tan binanın önünde durduğunda iki iri yarı adam onu bekliyordu. Adamlardan biri ona baktığında her zaman yaptığı şeyi yaparak " Okyanus." Diye paraloyı söyledi. Adamlar ikna olmuş olacak ki, kapıyı açarak içeriye geçmesi için kenara çekildi. Melih de kibarca gülümseyerek içeriye girdi. İçeride hemen hemen hiç ışık yoktu. Sadece tavanda asılı olan lambanın cılız ışığı ortalığı aydınlatıyordu. O sırada adamlardan biri "Beni takip et, seni bekliyor." Diyerek önden ilerlemeye başladı. Uzun dar bir koridordan geçerek en sonunda bulunan odanın önüne geldiklerinde adam kapıyı açarak kenara çekildi. Melih odaya girdiğinde odanın ortasında sadece bir masa sandalye vardı. Onun dışında hiç eşya yoktu. Melih tam karşısında oturan yaşlı, kır saçlı adama baktığında adam da içtiği sigaranın dumanını havaya üfleyerek "Evet, bu kadar acil olan nedir, seni uzun zamandır burada görmüyorum?" Diye sordu. Melih de derin bir nefes alarak "Yardımına ihtiyacım var. Bu gece ailemi de alarak sınır dışına çıkmam lazım, bunun için de pasaport ve kimlik gerekiyor." Dediğinde adam şöyle bir düşündü. Melih için o bir kaç dakika sanki bir kaç sene gibi geldi. Adam da başını sallayarak "Hallederiz, paran var mı?" Diye sorduğunda Melih hemen cebinden bir tomar parayı çıkartacak adamın önüne koydu. "İşte istediğin miktar burada. Şimdi söyle bakalım, ne zaman yola çıkacağız." Diye sordu. Bu iş, uzadıkça sabırsızlanıyordu. Adamlar onu bulmadan bir an önce buradan gitmeliydi. Üstelik onun yüzünden daha fazla kişinin canı yanmadan.. Eğer bir kişiye zarar gelirse ömrü boyunca kendini asla affetmezdi. Adam da gülümseyerek "Anlaşıldı, işleri hızlandırmaya çalışırım. En geç sabaha buradan ayrılmış olursunuz.Ama sabahleyin erkenden limana gitmeniz gerek. Bu arada kimseye yakalanmayın." Diye cevap verdi. Melih de adama bakarak"Tamamdır, senden haber bekliyorum." Dedi. O an içi çok rahatlamıştı. Gülümseyerek oradan ayrıldı.Şimdi annesini görmeye gidebilirdi. Taksiye binerek mahalleye doğru yola koyuldu. Evinin önünde durduğunda taksiden inerek tam evine gidiyordu ki, o sırada hiç beklemediği bir şey oldu. Evlerinin önünde o adamlar vardı. Allah kahretsin, annesinin dediği doğruydu. Ya, bu adamlar annesine zarar verdiyse? Düşüncesi bile çok korkunçtu. Eğer öyle bir şey olursa bu adamları asla yaşatmazdı. Bu dünyadan hepsini silerdi. Tek bir toz taneleri bile kalmazdı. "S. Sizler. Demek ailemi buldunuz." Diye dişlerini sıkarak küfretti. Adamlardan biri onun olduğu tarafa doğru başını çevirdiğinde hemen korkuyla duvarın dibine saklandı. Adam onu görmüş olabilir miydi. Kalbi korkuyla atarken yavaşça başını kaldırıp tekrar eve baktı. Neyse ki onu gören kimse olmamıştı. Elinde olsa bir dakika düşünmez adamların karşısına dikilirdi. Ama işin ucunda annesi vardı, onu üzmek istemezdi. Sonra da sevgilisi Fulya... O da, onun arkasından perişan olurdu. Kendini zor tutarak olduğu yerde saklanmaya devam etti. Anlaşılan bu gece ona uyku yoktu. Sabahleyin... Olduğu yerde ağrıyla uyandı. Yan yattığından boynu tutulmuştu. Bütün her yeri agriyordu. Sahi ne ara uyuyakalmıştı, hiç bir fikri yoktu. Yerinde esneme hareketleri yaparak kendine geldikten sonra da yavaşça eve baktı. Adamlardan hiç bir iz yoktu. Anlaşılan onu bulamayınca gitmiş olmalılardı. Fırsat bu fırsat diyerek ayağa kalktı. Tam eve gidiyordu ki o an ona seslenen birini duydu. Merakla etrafına bakınırken aynı ses "Buradayım, Melih." Diye cevap verdi. Sol tarafına baktığında karşısında ona bakan patronunun adamını gördü. Adam duvarın dibinde durmuş, biri geliyor mu diye etrafına bakınırken Melih de onun yanına gitti. Adama merakla bakarken " Ne oldu, getirdin mi?" Diye sordu. Adam da cebinden küçük bir zarf çıkararak "İşte burada. Öğlen olmadan gemiye binmeniz gerek." Dedikten sonra da oradan ayrıldı. Melih zarfı açtığında içinde 6 pasaport bir de kimlik vardı. Gülümseyerek zarfı cebine koydu. Ardından da eve doğru yürüdü. Evin kapısına geldiğinde kimse var mı, diye kontrol ettikten sonra kimsenin olmadığını görünce de kapıyı sessizce çaldı. O sırada annesi de hiç uyumamış, oğlunun yolunu gözlüyordu. Kapı açıldığında Melih karşısında ona hasretle bakan annesini gördü. En son gördüğünden beri ne kadar da çökmüştü. Saçı ağarmış, yüzü kırışmıştı. Annesine dolu gözlerle "Annem!" Dediğinde annesi de bir anda "Oğlum!" Diye ona sımsıkı sarıldı. O kadar özlemişti ki, oğlunu! Yanaklarını defalarca öptü, kokusunu içine çekti. Ardından da elinden tutarak "Gel, hadi." Diyerek onu içeriye soktu. Melih evi görmeyeli uzun zaman olmuştu. Hiç bir şey değişmemişti, yine aynı o çocukluğundaki evdi. Annesi heyecanla onu koltuğa oturttuğunda ona " Karnın aç mı, sana ne hazırlayayım?" Diye sordu. Melih de onun bu heyecanına gülerek "Annem, annem otur şöyle." Diyerek annesinin elinden tutarak onu yerine oturttu. Annesi onu duymuyordu bile. Kendi kendine "Ay, İpek seni görünce ne çok sevinecek." Diye söylendi. O anda Melih şok olmuş bir halde annesine bakarak"İpek burada mı?" Diye sordu. Yalnız olduklarını ve zannediyordu. Annesi de heyecanla başını sallayarak "Evet, evet! İçeride. " Derken içeriye doğru "İpek!" Diye bağırdı. Sesi duyan İpek de esneyerek "Efendim Nermin teyz." Derken karşısında duran Melih'i görünce şok oldu. Melih'e bakarak "Hoş geldin." Derken gülümsedi. Kalbi heyecandan atmaya başlamıştı. Melih de ona kibarca gülümseyerek annesine baktı Annesine "Anne, hadi bir an önce hazırlanmamız gerek. Adamlar geri gelmeden buradan gitmeliyiz." Diye cevap verdi. İpek şok olmuş bir halde ona bakarken annesi de başını sallayarak ayağa kalktı. Melih de İpek'in yanından geçerek odasına girdi. Odasına girdiğinde de yüzünde gülümsemeyle bir süre durdu. Burada ne çok anısı vardı. Kardeşiyle kavga ettiği, ilk kez aşık olduğu zaman hayallere daldığı o güzel günler... Bir anda kendine gelerek hemen dolabından valizini çıkarttı. Gerekli bir kaç eşyayı içine tıkarken o sırada odanın kapısı açıldı. Dönüp baktığında gelen İpekti. Ona endişeyle bakarken "Ne oluyor Melih? Nereye gideceksiniz?" Diye sormaya başladı. Ama Melih İpek'i duymadı bile, işine devam etti. En sonunda işi bitmiş olacak ki,valizini eline alarak tam odadan çıkacakkken İpek önünü kesti. Melih'e üzgün gözlerle bakarken "Sana bir soru sordum," diye cevap verdi. Melih onun kolundan tutarak "Çekil önümden İpek." Diyerek yan tarafa doğru itti. Odadan çıktıklarında annesi de çoktan hazırdı. Herkes onu bekliyordu. İpek de Melih'in peşinden gelerek "Ben de geleyim mi?" Diye sordu Melih de kapıdan çıkmadan önce ona "Hayır, sen gelemezsin. Kendine dikkat et tamam mı?" Derken kapıyı kapattı. Taksiye binerek limana doğru yola koyuldular. Limanda durduklarında ise taksiden indiler. Karşılarında onları sınır dışına götürecek olan siyah renkli kocaman bir gemi vardı. Gemiye doğru yürüdüklerinde ise geminin kaptanı onları görünce gülümseyerek yanlarına geldi. Onlara "Hoş geldiniz, hadi acele edin. Gidelim bir an önce." Dedi. Hep birlikte gemiye bindiler. Herkes bindikten sonra da kaptan halatı atınca da gitmek için hazırlardı. Gemi yavaş yavaş limandan ayrıldı. O anda Melih Fulya' nın mektubu okuyup okumadığını düşünüyordu. Fulya'yla bu akşam nişanları vardı. Dalgın gözlerle kocaman okyanusa baktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD