Esmer'in anlatımıyla... Atın üzerinde giderken ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim yoktu. Hemen önümde atın yularından çeken Ecevit ağaya baktıkça içim ürperiyordu. Hala karısının ve ölen oğlunun yasını tutarken, bana el sürer miydi? Dokunur muydu bana? Başımı iki yana sallarken, yapmaz diye kendimi teselli ettim. Konağın kapısı göründüğünde içimde bir yerler kırıldı. Artık evimin kapısı bu kapıydı. Bu koca konağı yuvam olarak görebilecek miydim? . Davul zurna sustuğunda, Ecevit ağa bana döndü. Ellerini uzatıp belime dokundu. Sıkıca kavrayıp aşağıya inmem için beni çektiğinde ölecek gibi oldum. Tanımadığım, daha önce iki çift laf ettiğim adam bana dokunduğunda nasıl duracaktım ben... Kalbimde hala Yakup'un mektubundan süzülen güzel sözlerin yeri varken... Allah'ım ben ne yapacaktım?

