Kördüğüm - 2-

1650 Words
Buğra ne yapacağını bilmez halde bir genç kıza bir Ensar'a bakıp duruyordu. En sonunda içinde bulundukları durumu aklı başında olan tek kişi yani Ensar düzeltme kararı almıştı. "Adın Buğlem sanırım." diye sordu. Sessizliğin nihayet bozulması Buğlem'i az da olsa mutlu etmişti. "Evet." dedi sessizce. "Önce burdan çıkalım sonra da konuşalım olur mu?" diye sordu sakince Ensar. Buğra hala konulmuyordu. Yaptığı şeyden gerçekten çok utanmıştı. O aptala sinirlenip nasıl böyle bir şeyi fark etmezdi aklı almıyordu. Öfkesi bu sefer kendisineydi. Öfke problemlerini bir türlü aşamıyordu. Bunu düşünmek, şu an içinde bulunduğu durumu daha kötü hale getiriyordu.  "Ben eve gitmek istiyorum." duyduğu kadifemsi titrek sesle düşüncelerinden sıyrıldı. Oldukça korkmuş görünüyordu.   Buğra'nın bir şey söylemediğini fark eden Ensar konuşmaya devam etti.  "Biz yardımcı oluruz. Sadece Bir kere konuşmak istiyoruz. İçinde bulunduğumuz durumu açıklamamıza izin ver. Söz veriyorum kalabalık bir yerde olacağız."  Buğlem düşündü. Buraya gelene kadar insan sesinin hiç kesilmediğini fark etti. Bu insanlara güvenmemesi gerektiğini biliyordu. Ancak neden bu hale geldiğini de merak ediyordu. Merakına yenik düşerek" Tamam. " diye cevap verdi. Kolunda hissettiği elle irkildi.  "Benim. Yardımcı olmak için dokundum. Koluma girebilirsin."  Buğlem Ensar'ın yardımıyla onun koluna girdikten sonra elinde sopasının eksikliğini hissetti.  "Şey. Sopamı almadınız değil mi?"  Buğra Buğlem'i çekerken sorduğu soruyu hatırladı. Sopasını sormuştu. Avucunun içini alnına vurdu. Nihayet konuşmaya karar verdi.  "Ben seni çekince yere düştü. Almadık."  Buğlem'in duyduğu sesle kalbi tekledi. Bu ona öküz gibi davranan ikinci adamın sesiydi. Adı Buğra'ydı. Sesi etkileyiciydi. Buğlem güldü kendi kendine. Sanki görmediği adama aşık olacakmış gibi sesinden etkilenmişti. Zaten o etkilense ne olacaktı ki? Buğra ona mı bakardı?  "Neye güldün?"  Kolundaki çocuğun sesiyle onların görebildiğini hatırladı. İç sesini duymadıkları için Buğlem'in kör bir de üstüne deli olduğunu düşünebilirlerdi.  "İçinde olduğumuz duruma güldüm. Az önce beni zorla götürdünüz. Şimdiyse yardım ediyorsunuz. " "Benim adım Ensar. Sana davar gibi davranan arkadaşımın adı Buğra. Biz senin yanına gelmeden önce arkadaşlarımızla oturuyorduk. Ortaya bir iddia atıldı. İddiaya hile karıştırmışlar. Buğra da bu yüzden çok öfkeliydi. İddiayı ortaya atan çocuk, Mert. Birbirlerinden haz etmezler. Zaten o da kılığına yaptı. İddiayı kazanınca da seni gösterdi. O kızı alıp alışverişe götüreceksiniz şu kadarlık alışveriş yapacaksınız falan dedi. Buğra da seninde oyunun içinde olduğunu düşündüğü için öfkeyle hareket etti. Zaten öfke problemleri var. " Buğlem duyduğu şeyle nedensizce rahatladı. En azından onu ilgilendirmeyen bir şey varmış.  " Ben gerçekten çok özür dilerim. "  Buğlem duyduğu sesle ne diyeceğini düşünürken Ensar duyduğu şeyle şaşkına dönmüştü. Buğra hata yapardı evet. Ama asla özür dilemezdi. Egosundan değil. Dilemeyi gereksiz bulurdu. Yaptığı hatayı hareketleriyle telafi eder sözleri anlamsız bulurdu.  Buğra ise tam tersi defalarca kez özür dilemek istiyordu. Yaptığı şey çok büyük bir hataydı. Buğlem'i ne kadar incittiği gözle görülüyordu.  "İnan ben hiçbir şeyin farkında değildim."  Ensar Buğlem'in attığı adımlara dikkat etmek için baktığında dizilerindeki kurumuş kanları gördü.  "Dizin acıyor mu?" "Yok acısı geçti de kirli olduğunu hissediyorum. Sanki bir şey var üzerinde."  "Biraz kanamış. Kan kurumuş. Siz buraya oturun ben su ve peçete alıym büfeden. Temizleriz en azından."  İkisini banka oturttuktan sonra büfeye doğru ilerlemişti. Aynı zamanda yalnız kalmalarını istiyordu. Buğra'nın üzgün olduğunu tam olarak belli etmesini istiyordu.  Buğlem oturduğu yerde bir an yalnız kaldığını düşündü. Ta ki Buğra'nın sesini duyana kadar.  "Buğlem."  Buğra'nın sesinden adını duyunca garipsedi. İlk kez ailesinden olmayan bir erkekle konuşuyordu.  "Efendim."  "Ben gerçekten öfkemin kurbanı oldum. Bu durumu düzeltmeye çalıştım. Defalarca. Hala da çalışıyorum ama öfkelenince kendime engel olamıyorum. Seni bu yüzden incittim hem fiziksel hemde mental olarak. Bu yüzden beni affet. Mert masada sürekli olduğun tarafa bakınca bir de üstüne iddia böyle çıkınca, ben durumunun farkında olamadım. Pişmanım. Şu an ne istersen yapabilirim yeter ki affettim de. " Buğlem duyduğu şeyler karşısında tabiri caizse şok geçiriyordu. Bir erkek yanında oturmuş ona yalvarıyor, ondan af diliyordu. Elinin üstünde sıcak bir el hissetti.  "Bir şey demeyecek misin?"  "Şey. Ben ne diyeceğimi bilmiyorum. Ama üzülme."  Elini Buğra'nın elinin üstüne koyup devam etti.  "Problem değil. Alnımda kördür yaklaşmayın yazmıyor ya. Olabilir böyle şeyler. Hem sende hatanın farkındasın. Affettim yani."  Buğra duyduğu şeylere doğru düzgün odaklanamamıştı bile. Gözleri üst üste olan ellerde kalmıştı. Buğlem'in elleri soğuktu. Ama Buğra alev almıştı. Dik dik ellerine bakıyordu ve Buğlem'in onu bu şekilde görmemesi bir nevi avantajlıydı onun için.  Buğlem'in Buğra'dan kalır bir yanı yoktu. Onunda aklı ikisinin temas içindeki ellerindeydi. Durumdan utanıp ellerini çekti.  Rüzgarın esmesiyle hafif titrediğini fark etti. Hava soğumaya başlamıştı. Saat kim bilir kaçtı. Annesi merak etmiş olabilirdi. Sevtap zaten çoktan gitmişti. Acaba annesine bit şey demiş miydi?  "Üşüdün mü?"  "Biraz soğudu sanırım."  Buğra üstüne giydiği deri ceketi çıkarıp Buğlem'in narin omuzlarına bıraktı.  Omuzlarına ağırlık çökmesiyle şaşırdı. "Bu ne?"  "Üşüdüğün için ceketimi attım omzuna. Rahatsız mı oldun. Hava soğudu diye yani ben.."  Ne diyeceğini bilmiyordu. Neden yaptığını da. Sadece genç kızın üşümesini istememişti. Acıdığı için yapıyor olmalıydı. Başka bir açıklaması olamazdı onun için. Ya da çok güzel olduğu için. Çok çok güzeldi.  Kafasını iki yana salladı hızla. Neler düşünüyordu. Bu Ensar'da bir türlü gelmemişti.  Buğra'nın kokusu Buğlem'in burnuna dolmuştu. Gerçekten çok hoş kokuyordu. Sesi de çok güzeldi. Acaba yüzü nasıldı. Kendi yüzü nasıldı. Göremediği için bir kez daha lanet etti hayatına. Alışmıştı ama alışmaktan bıkmıştı. "Yok rahatsız olmadım şaşırdım sadece. Göremediğim için birden ağırlık çökünce merak ettim." kıkırdamıştı. Buğra'nın duyduğu en güzel melodiydi.  Bir süreli sessizlikten sonra ikisi de konuşma gereği duydu. Aynı anda cümleye başladılar.  "İsimlerimiz ne kadar benziyor değil mi? " "İsimlerimiz ne kadar benziyor değil mi? " İkisi de aynı cümleyi kurmuştu. Birlikte gülmüşlerdi. Buğlem Buğra'nın gülüşünü dinliyor Buğra ise tersine Buğlem'in gülüşünü izliyordu. Kalpler hızla çarparken romantizmi bozan şey Ensar'ın sesi olmuştu.  " 2 aydır o ceketi senden istiyorum. Buğlem'in alması 2 dakika sürmemiş. Ayıptır be."  Ensar'ın kinayeli ses tonuna Buğlem gülerken Buğra imasını anlayıp gözlerini kısmıştı.  Ensar peçeteyi ıslattıktan sonra Buğlem'in önüne diz çöktü. Direkt dokundurursa Buğlem'in irkileceğinin farkındaydı.  " Buğlem önünde diz çöktüm şimdi dizini peçeteyle temizleyeceğim."  Buğlem Ensar'ın ona durumu açıklamasından hoşlanmıştı. Ne kadar düşünceli bir hareketti.  Kafasını sallayarak "Anladım." demişti. Dizine değen ıslak şeyle canı biraz yanmıştı. Bankın kenarlarındaydı elleri. Tuttuğu yerleri sıktığını fark eden Ensar "Acıdı mı?" diye sordu. "Biraz sızladı sadece. Önemli değil."  Buğra olup biteni izlerken tekrar hüzün duydu. Durup dururken yaptığı şey aşırı saçmaydı. Nasıl alacaktı bu kızın gönlünü.  "Seni çocuklarla top oynarken gördüm. Uzaktan hiç şey durmuyorsun." cümlenin daha yarısında konuştuğuna pişman olmuştu. Konuştukça batıyor, düzeltmeye çalıştıkça içine ediyordu.  Buğlem gülerek "Kör mü durmuyorum? " diye sordu.  "Ben öyle demek istemedim." Zaten şu an mahçup hissediyorken Ensar'ın öldüresiye bakışları hiç ile yaramıyordu.  Buğlem kekelediğini duyunca daha çok güldü.  "Sakin ol. Ben normal insanım. Ayrıca nasıl kör durabilirim ki. Ben 8 yıldır bu haldeyim. O yüzden alıştım bu duruma merak etme."  "Nasıl yani 8 yıldır. Sen, yani durumun. Doğuştan değil mi?" "Neden durumun diyip duruyorsun ki. Bunda bir şey yok. Ve hayır doğuştan değil kaza sonucu." İki gençte duyduğuna şaşırmıştı. "Sormamda sakınca yoksa,nasıl oldu bu durum?" "Yok neden sakınca olsun ki? 8 yıl önce annem babam ve ben bir yere giderken bir kaza yaşadık. Kazada ben başımdan darbe alıp görme yetimi kaybettim, babamda bir kolunu kaybetti. Anneme bir şey olmadı neyse ki." Buğra ve Ensar duyduğu şeyler karşısında şok geçirmişken Buğlem kaza gününü tekrar hatırlamıştı. Yaşadığı acıyı iliklerine kadar hatırlıyor, gördüğü son gözleri bir türlü unutamıyordu. Rengin adını ne olduğunu unutmuş olsa bile bir adamın başında ona baktığını hatırlıyordu. Muhtemelen kaza yerinde ona yardım edenlerden biriydi. Yine de önemliydi Buğlem için. Çünkü gördüğü son insandı. Hatırladığı son kişiydi. Annesinin babasının kendisinin yüzünü bile hatırlamasada o adamın gözlerini çok net hatırlıyordu. "Yaşadığın şeyler için üzüldüm gerçekten."  "Bende."  Bir şey eklemezse kendisini eksik hissedecekmiş gibiydi.  Ensar dizlerini temizlemeyi bırakmıştı. Şimdiyse Buğlem'i nasıl eve bırakacaklarını düşünüyordu.  Buğra'ysa temizliğin bu kadar hızlı biteceğini düşünmemişti. Buğlem'le o banktan kalkmayı hiç istemiyordu. Gülüşünü izlemek, tatlı tatlı konuşmasını duymak, kocaman ceketinin içinde küçücük kalışına hayran hayran bakmak istiyordu.  "Evinin adresini biliyor musun? Yani seni nasıl evine bırakabiliriz?"  Hemende eve bırakmak istemişti Ensar. Bu durum Buğra'nın hiç hoşuna gitmemişti. Biraz daha zamanı olur belki diye düşünmüştü.  "Biliyorum evet tarif edebilirim. Ama doğru yere gidip gitmediğinizi kestiremem baştan söyleyeyim."  Diyip gülmüştü. Bazen kendisiyle barışık oluyordu. Bu durum hoşuna gidiyordu. Her zaman kendisiyle barışık olabilmeyi istiyordu ama bu hep mümkün olabilen bir şey değildi. O istese hayat buna müsaade etmiyordu.  Ensar ayağa kalkıp,  " Koluma girmene yardım edeyim araba ileride biraz." diyerek Buğlem'in koluna girmişti. İki adım attıktan sonra Buğlem bastığı bir şeye takılıp sendelemişti.  Buğra Ensar'dan önce davranıp hızla belinden tutmuştu genç kızı.  "İyi misin? Acıdı mı bir yerin. " Ses fazla yakınından geliyordu ve üstündeki ceketten gelen kokunun aynısı daha yoğun şekilde geliyordu.  Belindeki elleri de varsayarak Buğlem kalpten gitmek üzereydi.  "B-ben iyiyim. Sadece."  Lafının sonunu nasıl getireceğini bilmiyordu  "Taşı görmedim de." diyip yaptığı espriye gülmüştü.  Ensar duyduğu şeyle kendini tutamayıp o da gülünce Buğra da stresini kenara bırakıp gülmüştü.  Ensar merakla sordu. "Nasıl bu kadar kendinle barışıksın? Yani tabi bu çok güzel bir şey. Asla vazgeçme bundan. Helal sana ama merak ediyorum ben."  "Lan kızı yarışa mı hazırlıyorsun bu nasıl bir gaz verme. Utanmasan keşke bende olsam falan diyeceksin."  Kurduğu cümleden sonra Buğlem'in yüzüne baktı. Söylediği şeye alınmış mıydı?  Buğlem gülmekten kıpkırmızı olmuştu. Buğra'nın ani çıkışı ona çok komik gelmişti.  "Bilmem. Artık bir yerden sonra buna alışmak zorunda olduğumu fark ettim. Hayata bir kere geliyorum sonuçta. O da bana bu şekilde sunuldu. Bunun tadını çıkarmayıp oturup ölümü mü bekleyeceğim. Hem zaten kaza olmasa ben yine kör olurdum."  "O niye?"  "Çünkü benim star ışığım illaki beni kör edecekti. Parıl parıl parlamam korneamı bozmaya başlamıştı bulanık görüyordum. Görüşüm hepten gitti. Napalım nasip. " Buğlem'in kurduğu cümlelere ikisi de gülerken Buğlem kendi cümlelerini çoktan unutmuş az önceki teması düşünmeye başlamıştı.  Asla kendisinden beklenmeyecek, eve gidince nasıl yaptım bunu diyeceği bir şey yaparak, tekrar nasıl Buğra'nın ona temas edeceğini düşünmeye başlamıştı. Olmaması gereken bir şey yapıp tekrar düşüyormuş gibi davrandı. Tahmin ettiği gibi Buğra yine onu tutmuştu. Yaptığı şeyden utanıyordu.  Buğra ise iki saattir yolu izleyip Buğlem'in ayağının takılması için ettiği duaların tuttuğunu sanıyordu. Ensar yere bakarak yürüdüğü için Buğlem'in hiçbir şeye takılmadan yaptığını fark etmiş içten içe gülmüştü. 'birinin ilk görüşte diğerinin ilk gülüşte aşkı' diye geçirdi içinden. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD