Kördüğüm -14-

2502 Words
Ensar duyduğu isimle şok olmuştu. Güneş Kaşka onun tanıdığı Güneş’ti. Okula kaydolurken arda ve Güneş’le aynı sınıfta olmak istediklerini söylemişti. Orada öğrenmişti soyadını. Bu işi öğrenmeliydi. Geri odaya dönüp kalktığı yere oturdu. “Kusura bakmayın. Benim için çok önemli bir şey oldu da. Sizden saklamıyorum tabi önce anlatmam gerekeni anlatayım.” “Dinliyoruz.” “Şimdi Nehir teyze, Buğlem. Bundan birkaç yıl önce Buğra ve ben tek değildik. Bir arkadaş grbumuz vardı. 15 yaşlarında falandık. İçinde Alya diye bir kız vardı. Buğra onu seviyordu. Ama kız nasıl desem, biraz ergen bir tipti. Buğra sevdi mi tam sever. Onun için elinden gelen her şeyi yaptı. Tarzını değiştirdi,konuşmasını değiştirdi,insanlara davranış biçimine kadar her şeyi değiştirdi. Sonra sevgili oldular. Karar verdiler 18 olunca evleneceklerdi. Ailelerimiz iş sayesinde tanışıyorlardı. O yüzden sıkıntı değildi onlar için.  Daha o yaşta söz taktılar. Buğra çok büyük bir kaza geçirdi. Kazayı beraber yapmıştık ama Buğra en büyük darbeyi alan kişiydi. Yüzü tanınmaz haldeydi. Alya terk etti Buğra’yı. Buğra çok kötü olmuştu. Bir sürü ameliyat geçirdi. Yüzü bir yılda anca toparlandı. Alya Buğra’nın eskisinden daha yakışıklı, dikkat çekici olduğunu görünce ona geri döndü. Bizim saf aşık  kabul etti. Sonra biz on yedi yaşımızdayken kafamız esti. Ergendik. Bara gidelim dedik. Alya’nında ehliyeti olmadan bile bir sürü arabası vardı. Babası çok şımarık yetiştirmişti.” Buğlem Buğra’nın kendisinden başka birini sevdiğini hayal etti.Buğra'nın başkasına seni seviyorum deyişini, onun dışında birini öptüğünü hayal etmeye çalıştı. Görmediği şey bile canını yakıyordu. "Sonra bardayken Alya yakışıklı bulduğu biriyle kimse görmeden bir yere geçmiş. Yani anladınız işte. Buğra da yakaladı. Sarhoştum hatırlamıyorum falan dedi ama bir bardak bir şey içmişti ve sarhoş olmadığını hepimiz biliyorduk. Buğra inanmadı. İlk defa zoruna gitmişti yaptıkları. Ayrıldı. Alya arabayla giderken kaza yapmış. " " Hii. " dedi Nehir Hanım. Üzülmüştü tanımadığı bir kız için. Ne olursa olsun o da bir anneydi. Başka bir annenin evladının canının yanması, o annenin neler hissettiğini anlamasına düşünmesi bile yetmişti. " Alya öldü. " Buğlem kaskatı kesildi. Buğra kim bilir neler hissetmişti. Kim bilir ne yaşamıştı. Oysa Buğlem'i her şeyi geride bırakarak sevmişti. Ayrılmakta haksız değildi, kaza onun yüzünden olmamıştı ama emindi Buğra defalarca kez kendisini suçlamış olmalıydı. " Buğra'yı suçladı ailesi. Herkes onun üstüne geldi. Cenazesini bile göstermediler. Buğra vasat bir haldeydi. Her gece düşünmemek için alkol aldı. Tek istediği şey aklına gelmemesi. Uyuşturucu almasından korktuğum için yalnız bırakmadım onu hiç ama alkole bir şey diyemedim. Anlıyordum az çok. " Buğra uyuşturucu kullansa neler olurdu aklı almıyordu. Ensar resmen onun hayatını kurtarmıştı. Buğlem sevdiği adamın böyle şeyler yaşamış olmasına inanamıyordu. Çok Üzülmüştü. Kendi bencillikleri yüzünden Buğra'yı hiç dinlememişti. Belki de yapmamıştı. Doğru söylüyordu. Neden hiç bu seçeneği düşünmemiş, bu yönden bakmamıştı ki? "Sonra benim  bir süre işim çıktı yalnız bıraktım onu. Kızın teki yanına gelmiş. Ama dış görünüş olarak gerçekten Alya'ya benziyor. Bunları Buğra dan dinleyerek söylemiyorum barın kamera kayıtlarını izledim kız gelmiş. Yukarıda odalar var onlara çıkmışlar. Ben geldiğimde yoktu kimse. Bir yere gitti sanıp direkt bardan çıktım onu aramak için. " Kalbi sık sık çarpmaya başladı Buğlem'in. Asıl olay burada başlıyordu işte. Kızla beraber odaya çıktılarsa nasıl tecavüz oldu ki? Zaten böyle düşünerek kadınları suçlamıyorlar mıydı? Sırf Buğra'yı haklı görmek istediği için bir kadının yaşadığı şeyi nasıl görmezden gelebilirdi ki? "kamera kayıtlarına göre Buğra birkaç dakika sonra hızlı hızlı çıkmış içeriden. Sonra da kamera kapanmış. Ertesi gün polisler geldi kapıya. Hep beraber karakola gittik. Kız vasat haldeydi. Yüzü gözü çok kötüydü. Buğra yaptı dedi. Ama kanıt yoktu. Bu yüzden adli tıbba gönderdiler. Kızda cinsel ilişki bulgusu vardı ama Buğra yapmadım dedi. Test yaptırdık Buğra'nın dokuları uyuşmadı. Ama kız rahat durmadı. Onlar zengin para verip testi değiştirdi diye ortalığı ayağa kaldırdı. Herkeste ona inandı. Buğra'yı darp etmekten hapse attılar. Birkaç gün kaldı sonra kefaretle serbest bırakıldı. Olay tamamen bu. Sadece adını çıkardılar. Buğra yapmadı. İnanın hiçbir suçu yok. Raporlarda sadece darp var ama  Buğra'nın o kadar kısa sürede kızı öyle dövmesine imkan yok. " Buğlem derin bir nefes aldı. Neler söylemişti? "Buğra da sende temiz kalpli insanlarsınız. Bugün sizin sözlerinize inanıyorum. Ama eğer benden ve Buğlem den sakladığınız başka bir şey çıkarsa işte o zaman ikinizinde buraya adım bile atmasına asla izin vermem." "Kesinlikle." Buğlem hiçbir şey söyleyemiyordu. Kendisini nasıl affettirecekti? Bir kez olsun dinlememişti Buğrayı. Aptallık yapmıştı. Hemde en büyüğünden. İlk kez aşık olmuştu. İlk kez sevdiği adamda ona karşılık vermişti. Onun için her şeyi yapmaya hazır biri vardı. Acaba onu sevmekten vazgeçmiş miydi? Peki deyişi geldi aklına. Nasılda masum söylemişti. Buğlem ellerini yüzüne kapatmıştı. Annesi kızının ne kadar üzüldüğünü gördü. Ensar'da aynı şekilde Buğlem'in üzüldüğünü fark etmişti. Ama onu mutlu edecek bir haberi de vardı. "Ben nasıl inanmadım ona?" kendisine kızıyordu. Ensar telefonunu tekrar aldı eline. +Yukarı gel. Buğra mesajı görür görmez arabadan kapıya ışınlanmıştı. Kalbi hızla çarpıyor, eli ayağına dolanıyordu. Buğlem inanmış mıydı ona bilmiyordu. Ya inanmamışsa ne olacaktı? Bitecek miydi ilişkileri? Titreyerek zili çaldı. Avuçları terliyordu. Nehir Hanım kapıyı açtığında karşısında Buğra'yı görünce eskisi gibi bakamıyordu ona. Yaşadığı şeyler ağırdı. Sevdiğini kaybetmiş üstüne iftiraya uğramış hapse bile düşmüştü. Her şeye rağmen yeni bir sayfa açıp, kızını mutlu etmeyi seçmişti. Hakkını ödeyemezdi. "Hoşgeldin oğlum. İçeri geç Ensar içeride." Nehir Hanım'ın tavrına şaşırmıştı. İnanmışlar mıydı? Gülümsemesine bakılırsa inanmıştı. Kendi öz annesi bile inanmamıştı Buğra'ya. Sadece Ensar ve babası inanmıştı. Şimdiyse Nehir Hanım inanmıştı. Kanıtları bile arabadan almamıştı Ensar. İhtiyaç olursa göstermek için getirmişlerdi. İçeri giripte koltuktaki sevgilisini görünce onu ne kadar özlediğini fark etti. Yine ağlamıştı. Ensar Buğra'yı görünce sessizce çıktı odadan. Aklında hala Güneş vardı. Neden ona para gönderiliyordu? Yoksa düşündüğü şey miydi?  Buğra Buğlem'in yanına oturdu. Buğlem yanında hissettiği hareketlilikle oraya doğru döndü. Eliyle koltuğu yoklamaya çalışırken eli birinin dizine çarpmıştı.  "Ensar sen misin?"  "Değilim."  Duyduğu sesle hareket etmeyi kesmişti. Buğra burda mıydı başından beri? Her şeyi görmüş müydü? Hayır az önce zili çalıp gelen kişi o olmalıydı. O zaman kapıda mıydı? Ensar'ın anlatmasını mı bekliyordu?  Aklında bin tane soru da olsa hiçbirini dile getiremiyordu. Ne söyleyebilirdi?  "Nasılsın? Ağrın var mı?"  Hala onu düşünüyordu. Buğra'ya atılan iftiraya inanmıştı. Hiç bilmediği bir olaya inanmak sevdiğine inanmaktan daha basit gelmişti.  "Bana sarılır mısın?"  Çaresizce yalvarmıştı. Çok ihtiyacı vardı Buğra'nın ona sarılmasına. Saçmalamıştı.  Buğra bunu Buğlem den daha çok istiyordu. Bu yüzden vakit kaybetmeden sarmıştı kollarını Buğlem'in beline. Çok geçmeden burnunu boynuna gömmüş kokusunu içine çekmişti.  Kulağına fısıldamıştı sessizce. "Yemin ederim ki masumum ben."  "Özür dilerim. Sana inanmadım. Çok kötü şeyler söyledim. Hiçbiri doğru değildi. Seni çok seviyorum."  Buğra çoktan söylediklerini unutmuştu. Ama bunları duymak ilaç  gibi gelmişti.  Onsuz olmayı düşünemiyordu bile.  "Artık bana inanıyorsun ya. Bu yeter bana. Ben söylediğin her şeyi unuttum bile. Bir daha böyle bir şey olmasın yeter. Söz ver bana bundan sonra sadece bana inanacaksın."  "Söz veriyorum."  Buğra Buğlem'in yanağına dudaklarını bastırdıktan sonra kokusunu içine çekerek öptü. Dudakları çok güzel görünse de henüz bunun için erken olduğunu düşünüyordu. Buğlem'in nasıl bir tepki vereceğini bilmiyordu. Zaten öpmek istese de evde annesinin olmadığı bir zaman daha mantıklı olurdu.  Ensar içeri girmişti. İkisini sarmaş dolaş görünce derin bir oh çekti. Nihayet düzelmişlerdi. Eskisi gibi olabilirlerdi. Tabi önce o Dilek denen hainin cezasını kesmesi lazımdı.  "Sizinle konuşmam gereken bir şey var."  Buğlem kendisini hafif çekmeye çalışsa da Buğra sıkı sıkı tutmuştu onu. Bırakmaya da hiç niyeti yoktu.  "Ne oldu Ensar?"  Buğra çatık kaşlarıyla sıkıntısı olduğu yüzünden belli olan arkadaşına baktı. Nesi vardı bilmiyordu.  "Şimdi Buğlem. Biz geçen gün Buğra'yla bizim şirket hesaplarında bir açık farkettik. Öğrendiğimize göre on iki yıldır devam eden bir şeymiş bu. Babamın başlattığı bir şeymiş."  Buğra oturduğu yerde dikleşerek dinlemeye devam etmişti. Bunu Buğlem'e neden anlatıyordu ki. Tabi anlayacaktı zaten ama neden bu şekilde ve bir şey olmuş gibi anlatıyordu.  " Anlamadım Ensar bana neden anlatıyorsun ki? " Buğlem meraklanmıştı. Her şeyi elbette gelip ona anlatıyorlardı ama şirketle ilgili bir şeyi neden anlatsınlardı ki?  "Çok güzel bir soru. Şimdi size neden anlattığımda gelelim. Para gönderilen hesabın kime ait olduğunu bulduk. " " Öyle mi? " Buğra şaşırmıştı. Önce kendisine söyler sanıyordu. Tabi karmaşa sürecinde anlatsa da anlamayacağı belliydi.  "Evet bu sabah öğrendim. Asır şaşırılacak olay, hesap Güneş'in annesi adına açılmış."  "Bizim Güneş mi?"   Herkes şaşkın şaşkın bakıyordu.  "İyide Güneş' in annesi öldü."  "Evet burada bir başka şey devreye giriyor. Hesabı şu an Güneş kullanıyor. Yani bizim şirketimiz sebepsiz bir şeyden dolayı her ay Güneş'e para yolluyor. Sebebini öğrenmemiz gerek."  Ensar ellerini saçlarına geçirdi. Stres içindeydi. Olabilir miydi bilmiyordu. Kaybolduğunu sandığı kardeşi Güneş olabilir miydi?  " Olabilir mi? " dedi Buğra kuşkuyla. O benzerlik normal değildi. Güneş' in bakışlarına kadar her şeyi Ensar'la aynıydı.  "Ne olabilir mi?" diye sordu Buğlem. Neler olduğu hakkında bir bilgisi yoktu. Ve en yakın arkadaşının neyin içinde olduğunu bilmek istiyordu.  "Ensar'ın annesi çok uzun yıllar önce Ensar'ın kız kardeşini alıp gitmişti. Şimdi de bunlar çıkınca ortaya, yani.. Güneş Ensar'ın kardeşi olabilir bu duruma bakılırsa."  "Ne?"  Buğlem duyduğu şeye Güneş'in nasıl bir tepki vereceğini hesaplamaya çalışıyordu. Ailesinden çok bahsetmezdi ama  hep annem ve ben derdi. Babasından hiç bahsetmemişti.  "Ya da tek alıp gittiğini sanan salak benmişim. Baksana babam yerlerini bildiği yetmemiş üstüne her ay para bile göndermiş. Ama hepsini benden saklamış."  Gerilmişti.  "Güneş bunu biliyor mudur?"  "Bilmiyorum ama önce emin olmamız lazım. Dna testi yaptırmalıyız." Buğlem Güneş'e söylemeli miydi bilmiyordu. Saklaması ona haksızlık değil miydi?  "Bunu ona söylemeliyiz." dedi.  "Şu an olmaz. Hiçbir şey kesin değil."  Bir bahane bulup Güneş' in evine gitmeleri gerekiyordu. Ne yapıp edip o saç tellerine ihtiyacı vardı.  "Güneş'in evine nasıl gireceğiz?"  Ensar gülümsedi.  "Çok basit. Buğlem sayesinde."  "Ne hayır."  --- Ensar Buğlem ve Buğra Güneş'in evinde oturmuş onlara içecek bir şey getirmesini bekliyorlardı. Ensar için bu önemliydi. Çünkü planının işlemesi için önce içecek bir şeye ihtiyacı vardı.  Güneş bu ani ziyarete şaşırsa da gelmelerine sevinmişti. En çokta Buğra ve Buğlem'in barışmasına sevinmişti.  Buğra bir an önce gerçeklerin ortaya çıkmasını isterken Buğlem arkadaşını kandırıyormuş gibi hissediyordu. Resmen plan yapıp gelmişler, arkasından iş çevirmişlerdi.  Herkese içecek bir şey getirmiş yanlarına oturmuştu.  "Tekrar hoşgeldiniz. Ayy."  "Ne oldu?" dedi Buğlem tedirgince. "Ensar üzerine döktü."  Ensar planının ilk aşamasını tamamlamıştı.  "Banyo ne tarafta acaba?"  "İlerde sağda hemen."  Ensar Buğra'ya kısa bir bakış attıktan sonra banyoya girdi.  "Kahretsin."  Banyo tertemizdi. Etrafta hiç saç teli yoktu. Çöp kutusu boştu. Dolaplara baksa da hiç tarak bulamamıştı. O saç telini bir şekilde alması lazımdı.  Etrafta hiçbir şey bulamayınca çaresiz geri dönmüştü. Olan pantolonuna olmuştu.  "Ne kadar titizmişsin." dedi gülümseyerek. Güneş sıcacık bir gülümseme atmıştı. Başak burcu olmak kolay değildi.  Ensar Güneş'in gülüşüne takılmıştı. Hatırladığı kadarıyla annesine çok benziyordu. Dna testini sırf elinde bir kanıt olsun diye istiyordu.  "Teşekkür ederim."  "Bu kadar uzun saçlı olmana rağmen etrafta bir saç teli bile yok." dedi Ensar Buğra' ya alamadığını belli etmek için. Buğra dudaklarını birbirine bastırdı. Şimdi ne yapacaklardı?  "Ben Güneş'in saçlarını gördüm." dedi Buğlem heyecanla. Güneş'e aynı heyecanla cevap vermişti.  "Evet evet evet gördü."  Buğra elindekini bırakıp kaşlarını çatmıştı.  "Nasıl gördü? Dalga mı geçiyorsunuz?"  Ensar'da aklındaki unutmuş konuya odaklanmıştı.  "Kaza geçirdiğimde. Arabada bir anlığına gördüm. Güneş ağlıyordu. Çok güzel saçları vardı."  "Evet görüyorum dedi. Sonra zaten gözleri kapandı."  Buğra'nın kalbi hızla attı. Keşke o an arabayı arda kullansa ve Buğlem onun kucağında olsaydı. O zaman onu görebilirdi.  "Bu bir gelişme değil mi? Neden söylemediniz daha önce. Belki tedavi falan olabilirdi. İnanmıyorum size ya."  "Ben bilemedim. Buğlem'le ikinizde konuşmayınca. Sahi o konuyu kapattınız değil mi?"  Buğra sevdiğine sımsıkı sarıldı.  "Evet kapattık o konuyu. Artık birbirimize güvenimiz daha fazla. Değil mi güzelim?"  "Evet. Hem ben çok pişman oldum. Salaklık yaptım güvenmedim Buğra'ya."  Buğlem'in yüzü yine asılınca Buğra çenesinden tutup yanağını öptü. "Asma şu güzel yüzünü."  Ensar da aynı şekilde destek çıktı Buğra'ya.  "Seninde haklı olduğun yönler vardı tabi. Sadece olaylar beklenmedik şekilde fazla uzadı o kadar. Ama her şey tatlıya bağlandığına göre bu konu kapanmış oldu."  "Arda nerede?" diye sordu Buğra. Güneş'in yüzü asıldı. Araları kötüydü. Buğlem'in kazasından sonra Güneş Ensar'a destek olmak için yanına gitmek istemişti. Onunda kız kardeşi gibiydi sonuçta sebebini bilmediği bir şekilde Ensar'a yakın hissediyordu. Arda başta buna bir şey demese de Güneş'in Ensar'a olan ilgisini yanlış yorumlamıştı. Bu yüzden kavga etmişlerdi.  "O yok. Yani bilmiyorum nerede olduğunu." dedi sessizce. Buğlem arkadaşının sesinden anlamıştı bir şeyler olduğunu.  "Kavga mı ettiniz?" dedi masumca. Güneş onaylayınca bu kez "Neden ki?" diye sordu.  Güneş'in istemsizce gözü Ensar'a kaymıştı. Ensar ona baktığını fark edince yüzündeki mutsuzluğun sebebinin kendisi olduğunu anlamıştı.  "Benim yüzümden mi?" diye sordu.  "Ya öyle değilde. Biraz yanlış anladı sanırım. Ben onu çok seviyorum ama o sana karşı hislerim olduğunu falan sandı sanırım. Ben sana sanki öz ağabeyimmişsin gibi hissediyorum ama o öyle bakmıyor işte." dedi üzgünce. Üçü de suçluluk hissetti. Zaten öz ağabeyine ağabey gözüyle baktığı için suçlanıyordu.  " Üzülme. Barışırsınız. Hem konuşurum ben onunla. " " Yok sen konuşma. Bende konuşmayacağım. Bana güvenmiyorsa kendisi bilir. " Bu konuda haklıydı Güneş. Defalarca kez onu sevdiğini söylemiş, aylarca peşinden koşmamış mıydı? Şimdi neden Güneş Ensar dan hoşlanıyor olmuştu? Önce Arda ona güvenmeyi öğrenmeliydi. "Ee sizin bu sürpriz ziyaretinizi neye borçluyuz? Yoksa çok mu özlediniz beni? Ay bende sizi çok özledim valla. Ne güzel alıştık birbirimize aile gibi."  Güneş bugün hep onlara sevgisini dile getirmek istemişti. Birkaç gündür Arda'yla konuşmuyordu ve diğerleri de yoktu. Bu yüzden çok yalnız hissediyordu. Şimdiyse onlar gelmiş ve yine cıvıl cıvıl hissetmişti.  " Bizde seni özledik. Bu yüzden geldik. " Buğlem kendisini çok kötü hissediyordu. Güneş'e yalan söylüyordu. Bunu öğrenince emindi ki Güneş çok kırılacaktı.  Ensar saç telini nasıl alacağını bilmiyordu. Aklına bir fikir geliyordu ama nasıl söyleyeceğini toparlamaya çalışıyordu. Dna testi sadece saçla yapılan bir şey değildi sonuçta. Hemde iyilik yapmış olacaktı.  "Hep beraber Kızılay'a kan vermeye gitsek mi?"  Buğra öfkeyle Ensar'a baktı. Aklına gele gele bu mu gelmişti? Bilmiyor muydu Buğra'nın iğneden korktuğunu?  Güneş el çırptı. "Ay oha çok iyi fikir. İyilikler bizi bekler. Ben hemen hazırlanayım."  Güneş kimsenin bir şey söylemesini beklemeden hazırlanmak için odasına gitmişti. Arda'yı düşünmemek için bir şeyler yapmak iyi gelecekti.  "Kan vermek nerden çıktı lan?" diye söylendi Buğra.  "Ne yapayım saç yoktu aklıma bu geldi."  Buğlem kıkırdadı. "Buğra iğneden mi korkuyorsun?"  "Yok öyle bir şey o nereden çıktı kim demiş hadi gidelim."  -- Kızılay'da kan sırası beklerken Ensar çoktan işini halletmiş Güneş'ten alınan kanın birazını vermeleri için birini ayarlamıştı.  Buğra tedirgince sıra bekliyor farkında olmadan Buğlem'in elini sıkıyordu.  Sıra Buğlem'e geldiğinde Buğra kendisi için endişelenmeyi bırakıp Buğlem için korkmaya başlamıştı.  "Güzelim canın acırsa söyle."  "Sen elimi tutarsan canım acımaz benim."  Buğra sıcacık gülümsemesini izlerken kendinden geçmişti.  En son sıra Buğra'ya geldiğinde Buğlem'in elini sıkı sıkı tutmuştu.  "Ah acıdı yavaş be."  "Beyefendi daha iğneyi değdirmedim."  "Öyle bir kapak açıyorsun ki şimdiden canım acıdı."  Herkes Buğra'ya kahkaha atıyordu. Buğlem duyduğu şeylerle gülmeden edemiyordu.  "Sakin olmanız gerek. Kolunuzu sıkmayı bırakın lütfen."  "Bırakayım da damarımı bulama. Yanlış yere  son iğneyi değil mi? Zaten acemiye benziyorsun. Yok mu başka bilen biri?"  Hemşire sıkılmış halde havaya bakarken Buğra’nın dikkati Buğlem'in güzel kahkahasıyla dağılmıştı.  Hemşire Buğra'nın Buğlem'i izlediğini fark edince iğneyi derisinden geçirmiş ve kan almaya başlamıştı.  Buğra Buğlem'in gülüşünü izledikten sonra hemşireye döndü.  "E hadi sende ne uyuşuksun ya."  "Buğra bey kanı aldım. Biraz dinlendikten sonra nihayet gidebilirsiniz."  Buğra melül melül Bi koluna Bi kadının götürdüğü kanlara bakarken Ensar gözlerindeki yaşı siliyordu.  Planını devreye koyarken bu kadar eğlenceli olacağını bilmiyordu.  İşleri bitmiş ilerlerken tek aklındaki sonuçlardı. Güneş ayağı kayıpta yere düşmek üzereyken Ensar'ın tutmasıyla son anda kurulmuştu. Ensar beline sarılmış Güneş'i tutmuştu. Kardeşine bir şey olmasına izin vermemişti.  Ancak karşıda onları izleyen Arda bunu pek böyle anlamamıştır. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD