Kördüğüm - 21-

2288 Words
Ensar hisselerini satmak için güvenilir birini bulmak istese bile etrafında satacak kimseyi bir türlü bulamıyordu. Adnan beyi arayıp hisseleri kendisi satın almasını söylerken Adnan bey bıkmadan Ensar'a yalvarıyordu.  "Oğlum."  "Bana oğlum deme. Senin oğlun değilim."  "Ensar. Lütfen bir düşün. Bunların hepsi sana ait. Ne olur yapma böyle."  "Hisseleri alıyor musun başkasına mı satayım?"  "Ensar."  "Kararını ver bekliyorum."  İçeri güle oynaya giren Güneş'e baktı. Her şeyi daha yeni oturtmuşken bu haber onu yerle bir edecekti.  "Ne oldu neyin var?" dedi yanına oturup.  "Güneş. Seninle bir şey konuşmak istiyorum."  "Dinliyorum. Ay ama dur önce ben anlatacağım. Bugün ne oldu biliyor musun?"  "Ne oldu?"  "Bak şimdi. Ben bugün okula arabayla gittim ya. Herkes alışık Arda'nın arabasıyla gelmeme. Arabayı ben kullandım ya. Herkes işte arabaya şey diyor. Arda yeni araban hayırlı olsun falan demeye başladı. Arda 'da dedi ki benim değil Güneş'in arabası abisi aldı falan dedi. Herkes şok. Ay nasıl mutluyum. Bir hafta falan o yüzlerini izleyeceğim için çok heyecanlandım. " " İzleyemeyeceksin. " " Anlamadım." "Güneş. Gidiyoruz buradan?"  "Nereye? Tatile falan mı çıkıyoruz?"  "Hayır. Taşınıyoruz."  "Ne taşınması? Neyden bahsediyorsun?"  "Bak. İyi olmayan şeyler oldu. Bizim buradan gitmemiz lazım. Belki şehirden belki ülkeden."  Güneş ayağa kalktı.  "Ben hiçbir yere gitmiyorum ya. Neden durup dururken ülke değiştiriyoruz?"  "Sebebini sorma. Böyle olması gerekiyor."  "Ne demek sorma? Sen benim hayatıma bu şekilde doğrudan müdahale edemezsin. Ben burada kalıyorum. Sen istediğin yere gidebilirsin."  "Güneş. Ben nereye gidiyorsam sende benimle geliyorsun. Konu kapandı."  "Benim hayatım hakkında karar veremezsin. Ben burada kalacağım."  "Unuttun galiba. Sen artık Güneş Erten'sin. Bu yüzden ben ne dersem o. Gidiyoruz dedim."  "Neden ya?"  Ensar cevap vermedi. Ayağa kalktığında Güneş arkasından çığlık atmıştı. Gitmek istemiyordu. Onu yapmak istemediği bir şeye zorlayamazdı.  Ensar cevap vermedi. Ayağa kalktığında Güneş arkasından çığlık atmıştı. Gitmek istemiyordu. Onu yapmak istemediği bir şeye zorlayamazdı. Ensar yukarı çıktığında uzun zamandır girmediği odaya girdi. Babasının odasında her şeyin üzerinde beyaz bir örtü vardı. Tıpkı o ameliyat masasında üzerine örttükleri gibi bembeyaz örtüydü. Yatağın üzerine oturdu. Kaldırdığı yük ona çok ağır geliyordu. Aylarca, yıllarca Adnan beyi babası yerine koymuştu. Yetmemiş Buğra'ya davrandığı gibi davranmıştı Adnan bey, ona. Yeri gelmiş ikisine de kızmış, yeri gelmiş ikisini de mutlu etmişti. Veli toplantıları, aile izinleri. Hepsinde Adnan beyin imzası vardı. Yatağı yumrukladı. Haksızlıktı. Buğra yatağının yanında yerde oturmuştu. Babasının böyle bir şey yapmış olması onu yerle bir etmişti. Gözü yanında duran resme kaydı. Çerçeveyi eline aldığında gözleri dolu doluyken gülümsedi. Fotoğraf liseye ilk başladıkları zaman çekilmişti. Alya seviyor diye Buğra kulağını deldirmişti. Babasının duymaması gerekiyordu. Ensar defalarca kez yapma demesine rağmen Buğra ısrar edince anca beraber kanca beraber demişti. Hiç yalnız bırakmamıştı onu. Babası görmesin diye yara bandı takıyordu kulağına. Bir gün duşta yara bandını unutunca babası yakalamıştı küpeyi. İkisini de evire çevire dövmüştü. Dayak yedikten sonra anısı için güle oynaya resim çekilmişlerdi. Buğra delirmiş gibi kahkaha attı. Artık yoktu arkadaşı. Etrafında Buğlem'den başka kimsesi kalmıyordu. Kim bilir belki o da giderdi. Elindeki çerçeveyi duvara fırlatmak için kaldırdı. Öfkesinin kendisine hakim olmaya başladığını hissetti. Artık onu durduracak bir Ensar olmayacaktı. Buğra Ensar için babasının katilinin oğluydu. Kim neden kardeşi gibi gördüğü insanın ölümüne izin verir diye düşündü. Kendisi olsa, biri Ensar'ı öldürürüz ver dosyayı dese. O dosyayı yoktan var eder yine de Ensar'a zarar gelmesine asla izin vermezdi. Kendisini yalnız hissetti. Eli yavaş yavaş yere inerken çerçeveyi yatağın üzerine bıraktı. Başka biri olsa oğlunu defalarca kez kontrol ederdi. Ama Buğra'nın annesinin umurunda bile değildi. Hayatı bok yolunda ilerliyordu. Hayatındaki tek güzel şey Buğlem'di. Telefonunun çalmasıyla baktı. Kimseyle konuşacak hali yoktu. Arayanı görünce telefonu açıp kulağına yasladı hemen. "Alo." "Alo. Buğra nasılsın?" "Nasıl olabilirim ki? En yakın arkadaşım kardeşim dediğim insan artık yok. Çünkü babam babasının ölümüne sebep oldu." Buğlem sessizleşti. Bu basit bir şey değildi. Güneş kendi babasının ölümüne sebep olsaydı o nasıl hissederdi bilmiyordu. "Ben Ensar'la konuşsam olmaz mı?" "Gerek yok artık. Zaten taşınıyor. Hisselerini babama satmak için anlaşma yaptılar. Bir haftaya kalmaz sonuçlanır. Üstelik sonuçlanmasını bile beklemiyor. Kendisine ev almış bile muhasebeden bilgisi geldi. Sadece adresi kesin olarak bize vermiyor." "Üzülme. Ben inanıyorum bir mucize olacak. Hem baban silahı çekip onun babasını vutmamış ki. O anı kimse bilemez. Sende babanı suçlama lütfen eminim o zaten çok vicdan azabı çekmiştir." "Sen neden bu kadar iyi kalplisin ki? Herkes beni terk ediyor." "Ben seni hiç bırakmayacağım." "Ya bir gün ölüm bizi ayırırsa?" "Bil ki ben başka bir yerde yine senin yanında olacağım. Bedenen olmasam bile benim ruhum hep seninle olur. Çünkü ben sana çok aşığım." "İyi ki varsın sevgilim." "Sende iyi ki varsın sevgilim." Buğra sessiz kaldı. Ona ihtiyacı vardı. "Belki sevgilini alıp sahile götürmek istersin?" dedi Buğlem muzip bir tonla. Bir şeyler yapıp Buğra'nın kafasını dağıtmak istiyordu. Ona sarılıp her şey geçecek demek istiyordu. "Birazdan oradayım." dedi Buğra ayağa kalkıp. Üzerini değiştirmesi gerek. Duş alsa mıydı? "Ya da bir saate oradayım." Buğlem kıkırdadı "Hazır bir şekilde bekliyor olacağım." "Yalvarırım çok güzel olma etrafta sana bakan var mı diye kontrol etmekten seni izleyemiyorum." "Eh biraz imkansız ama denerim." dedi Buğlem gülerek. Buğra duştan sonra direkt Buğlem'in kapısına ışınlandığında Buğlem aşağıda merdivenlerde oturmuş bekliyordu. Tabi ki dediği şey imkansızdı ve Buğlem yine çok güzeldi. Bu kız kaç kişinin hakkını yemişti? Bu güzellik en az yüz kadına dağıtılabilirdi. "Ben sana güzel olma diyorum sen her geçen gün güzelliğine güzellik katıyorsun? Ne yapacağız senin bu kural tanımaz serseri serbest hallerini?" Buğlem duyduğu sesle gülerek yerden destek aldı. Buğra koşarak yardım ettikten sonra arabaya doğru ilerletmeye başladı. " Ne yapabilirim şekerim. Tabiatımdan güzellik fışkırıyorsa bu benim suçum olamaz. " " Dünyada kaç yüz kadının hakkını yediğin hakkında bir fikrin var mı?" "Onlar da benim hakkımı yiyor olamaz mı?" Buğra koltuğa oturup arabayı çalıştırırken Buğlem'e baktı. "Ne konuda hakkını yiyorlarmış. Güzellik sende, tatlılık sende, ses sende, yakışıklı sevgili sende. Daha Allah'tan belanı mı istiyorsun?" Buğra kendisini de araya katınca Buğlem kahkaha attı. "Yakışıklı sevgili hariç hepsini alıp bana gözlerini verseler yeter." dedi Buğlem iç çekerek. Görmek herkesin en basit gördüğü şeyken Buğlem görebilmek için güzelliğinden sesinden her şeyinden vazgeçebilirdi. Konuşamayan biri yine de müzik dinleyip televizyon izleyip istediği yere çıkabilirdi. Duymayan biri konuşup, sessiz filmler izleyip yine de birileriyle iletişime girebilirdi. Ama görmeyen bir insan tek başına bir yere çıkmayı geç, tek başına evde bile yeterli şekilde hareket edemiyordu. Elbet hiçbir engel basit değildi. Hepsinin kendine göre zorluğu vardı. Belki de duymayan bir insan gözlerini duyma yetisi için saniyesinde harcardı. Ama Buğlem tüm her şeyi görmek için harcamaya hazırdı Buğra kolunu Buğlem'in omzuna dolayıp kendisine çekti ve şakaklarından öptü. "Olacak bebeğim. İstediğimiz her şey olacak. Hayatımız yoluna girecek. Hemde sahip olduğun hiçbir şeyi kaybetmeden görebileceksin." Buğlem'in gözünden akan yaşı sildi. Arabayı çalıştırdığında Buğlem'in keyfini yerine getirmek istiyordu. "O Güneş zillisini çok kıskanıyorum. Sürekli gördüğü tek kişi benim diye bana nispet yapıyor. Keskin nişancı tutup indireceğim onu da işte ben katil değilim. Babamın aksine." "Buğra ya! Neden böyle konuşuyorsun?" "Yalan mı?" "Yalan. Sen ölüm korkusunu kaç kere yaşadın? Babanın ne hissettiğini nereden bilebilirsin ki? Göreceksin bir mucize olacak." "Hiçbir şey olmayacak." Buğlem kollarını önüne bağlayıp sustu. Buğra sahile geldiğinde arabayı durdurup indi. Buğlem'in kapısını açıp kemeri çözdüğünde Buğlem inmek için hamle yapmadı. "Buğlem insene." "İnmeyeceğim." "İyi de sahile gelmek istedin diye geldik." "Şimdi istemiyorum hevesimi kaçırdın." Buğra kapıyı kapattı. Buğlem döneceklerini düşündü. Buğra kendi kapısını açtıktan sonra telefonu alıp video kayda aldı. Daha sonra radyodan şarkı açınca Buğlem kaşlarını çatıp müzik açarak ne yapmaya çalıştığını çözmeye çalıştı. " Ne yapıyorsun? " Buğra bırak sende kaybolayım şarkısını açtıktan sonra kapıyı kapattı. Buğlem'in kapısını tekrar açtı. "Hadi in." dedi. Buğlem yine hamle yapmayınca Buğra eğilip bir kolunu bacaklarından geçirdi. Diğer kolunu da beline sarıp kucağına alarak indirdi onu arabadan. "Buğra ne yapıyorsun?" diye çığlık attı aniden zeminle teması kesilince. "Ben sana in demiştim." dedi gülerek. Şarkı çalarken Buğlem korkudan Buğra'nın boynuna sarılmıştı. "Bırak korkuların orda kalsın biz seninle sonsuz olalım." dedi şarkıdan alıntı yaparak. "Ya korkuyorum ama ben." Buğra Buğlem'i indirip ayaklarının yere inmesini sağladı. Buğlem ayakları yere basınca rahatladığını hissetti. Buğra Buğlem'in kollarını boynuna doladıktan sonra beline sarıldı. Bir ileri bir geri salınırken Buğlem yapmaya çalıştığı şeyi anladı. Gülerek eşlik ettiğinde Buğra alnını alnına yasladı. "Bu masalda mutluluk var inanırsan var olurlar tutun bana." Buğlem'in kalbi deli gibi atıyordu. "Ben nasıl bir iyilik yaptım ki sen benim oldun?" diye mırıldandı. Şarkı otomatik olarak değişmişti. "Senin varlığın en büyük iyilik zaten." Ensar arabadan inip gelen sese doğru döndü. Sahilde yürümek istemişti. "Bana ellerini ver. Hayat seni sevince güzel." Gelen müziği takip ettiğinde dans eden Buğra ve Buğlem'i gördü. Kalbini değişik bir his kapladı. İkisini de gülerek dans ederken görünce gülümsedi. Her şeye rağmen ikisini mutlu görmek onu da mutlu ediyordu. Telefonunu çıkardı. Buğra Buğlem'i çevirip kendisine çekince yüzleri çok yakınlaşmıştı. Ensar tam anı yakaladığında gülümsedi. Kim bilir belki bir gün bu fotoğrafı onların çocuklarına gösterirdi. Acıyla eğdi kafasını. Artık bu imkansızdı. İzmir'e gidiyordu. Bir daha onları görmeyecekti bile. Buğlem'in hiçbir suçu yoktu. Kardeşinin de öyle. Ama kendisini asla mutlu hissetmeyecekti burada. İstanbul artık ona sadece acı hatırlatıyordu. Bir süre daha izledi Buğlem ve Buğra'yı. Arabanın içinde yanan kırmızı ışıkla sırıttı. Buğra deli gibi aşıktı Buğlem'e. Sırf gözleri açıldığında görsün diye her anlarını videoya alıyordu. Onu görmemeleri için tekrar arabasına döndüğünde çektiği fotoğrafa baktı. Onun için anısı büyük olacaktı. Buğlem yorulunca kendisini Buğra'nın kollarına bıraktı. "Yoruldum." Buğra kameraya bakıp gülümseyerek Buğlem'i kameraya doğru çevirdikten sonra beline sarıldı. "Ne yapıyorsun?" "Poz veriyorum." "Neye?" "İki saattir bizi kaydeden kameraya." Buğlem heyecanla yerinde zıpladı. "Ne kamerası?" "O kadar romantik an yaşadık. Sen bunların hepsini göremeyeceğini mi sandın? Hadi şimdilik göremiyorsun diye affediyorum ama gözlerin açılınca tek tek izleyeceğiz bunları." "Buğra." dedi gözleri dolu dolu. "Meleğim." dedi kollarını sıkarak. "Seni çok seviyorum ben." Buğra gözlerini kameradan ayırıp Buğlem'i kendisine çevirdi. "Bende seni çok seviyorum." Buğlem Buğra'nın dudaklarını öpmek istiyor bunu bir türlü dile getiremiyordu. Gözlerinin içine bakarak yapmak istiyordu. Buğra'nın gözleri Buğlem'in dudaklarına kaydı. Eğilip öpecekken tepkisini kestiremediği için rotasını değiştirdi. Yanağını öpecekken, Buğlem ona doğru döndüğünde dudakları dudağının kenarına sürttü. Buğlem hissettiği şeyle şaşkına döndü. "Ben. Yemin ederim yanağını öpecektim." Buğlem utanmıştı. Sesini çıkaramıyordu. Yüzünü gizlemek istiyordu. "Buğlem gerçekten istemeden oldu." Buğlem duyduğu şeyle kırıldığını hissetti. "Önemli değil." diye mırıldandı. Buğra'nın yüzü düştü. İstemediğini anlamıştı. Buğlem'se 'istemeden' lafına kırılmıştı. Onu öpmek istemiyordu. "Gidelim mi artık?" dedi Buğlem. Buğra önce kafasını salladı. Buğlem'in hala bir cevap beklediğini görünce "Gidelim." dedi. İkisi de hiç konuşmamıştı tüm yol boyunca. Buğra geldiklerini belli edince Buğlem elini üzerindeki kemerde gezdirdi. Buğra elini tutup baktı ona. "Yaptığım şey için gerçekten özür dilerim. Bu kadar moralinin bozulacağını bilsem hiç yeltenmezdim öpmeye." Buğlem kafasını gelen ses yönüne doğru çevirdi. "Anlamadım. Üzülmek mi?" "Öptüğüm için böyle moralin bozuldu. Onu diyorum." "Hayır. Yanlış anladın. Ben sadece." Sustu. Buğra çenesinden tutup yüzünü yüzüne çevirdi. "Sen sadece ne?" "Sen. İstemeden deyince." Buğra kaşlarını kaldırdı. "İstiyor musun?" dedi heyecanla. Buğlem'in kızaran yanakları Buğra'ya iki tatlı elma gibi geliyordu. Isırmamak için zor duruyordu. Buğlem hiçbir şey söylemeyince Buğra'nın kalbi çarptı. "Seni öpmeyi nasıl istemem ben? Sadece tepkini kestiremedim." dedi elini yanağına çıkararak. "Bende istemiyor değilim. Sadece gözlerin açılacak diyorsun ya hep. Ona umut bağladım biraz. Gözlerinin içine bakarak." Dedikten sonra sesi gittikçe kısıldı. "Yapmak istiyorum." diye devam etti. Buğra göremeyeceğini bile bile sıcacık gülümsedi. "O zaman söz ver bana. Gözlerin açılır açılmaz ilk fırsatta bugün gittiğimiz yerde göz göze dans edeceğiz. Ve beni öpeceksin." Buğlem'in kalbi hızla atarken sesi titredi.  "Söz." dedi gülümseyerek. Buğra'nın gider gitmez ilk işi doktoru daha çok darlamak olacaktı.  Buğra Buğlem'i eve bıraktıktan sonra Buğlem zili çalmadan cebinden telefonunu çıkardı. Parmağını tuşların üzerinde gezdirdikten sonra çıkıntılı sayılarda üçü buldu. Bir süre basılı tuttuktan sonra kulağına götürdü.  "Efendim." dedi ağlamaklı bir ses.  "Güneş neyin var?"  "Hiç iyi değilim Buğlem." dedi ağlayarak.  "Dur ağlama. Ben yanına gelmek istiyorum. Ama nasıl geleceğimi bilmiyorum. Evde misin?"  "Evdeyim. Bekle birini arayıp seni almasını söyleyeyim. Sana çok ihtiyacım var." dedi ağlayarak.  Çok kötü şeyler olmuştu. Ensar eve gelip hazırlanmasını söylemiş o sırada gelen Arda ne için hazırlanacağını sormuştu. Ensar gideceklerini söyleyince Arda "Güneş hiçbir yere gitmiyor." demişti. Bu yüzden ortam gerilmiş Ensar öfkesini Arda'dan çıkarmıştı.  "Sen kim olarak buna karar veriyorsun?" demişti.  "Peki sen Güneş'in hayatına gireli ne kadar oldu da onu böylece alıp götürüyorsun?" diye hesap sormuştu Arda. Ensar öfkesiyle Arda' ya yumruk atmıştı. Arda Güneş'e dönüp "Gidecek misin?" diye sormuş Güneş cevapsız kalmıştı. Arda öfkeyle Güneş'e seçim yapmasını söylemişti.  "Ya onunla gideceksin ya benimle kalacaksın seç." deyince Ensar sinirlenip evinden kovmuştu. Arda Güneş'ten cevap alamayınca ona tiksinç bir şekilde bakıp gitmişti.  Buğlem kapıya geldiğinde şoför yardımıyla zili çalmış, çalar çalmaz Güneş kapıyı açıp Buğlem' in boynuna atlamıştı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.  "Güneş sakin ol." dedi Buğlem şaşkın şaşkın konuşarak.  "Taşınıyoruz. Arda terk etti beni. Hiçbir şey yolunda gitmiyor. Çok kötüyüm Buğlem." dedi ağlamalarının arasında.  "Taşınıyor musunuz?" diye mırıldandı Buğlem Güneş'in hatırladığı güzel sarı saçlarını okşarken. Sarı rengi onun için sadece Güneş' in saçlarından ibaretti.  "Evet. " dedi ağlayarak. Güneş Buğlem'i içeri götürüp oturttuktan sonra her şeti anlattı. Buğlem arkadaşının yaşadığı şeylere üzülmüştü. Ensar anlamamıştı sebebini. Güneş'in üzülmesini istemese de böyle daha çok üzmüştü.  "Neden? Ensar nerede?"  "İçeride. Lütfen sende konuş onunla. Belki dinler seni, sana çok değer veriyor." dedi çaresizce. Son çaresiydi.  "Olur." dedi. Güneş Buğlem'i Ensar'ın yanına götürünce Ensar gülümsedi. Birkaç saat önce çok mutlu görmüştü onları. Güneş bir şey demeden odadan çıksa da kapıdan ayrılmamıştı. İkna edeceğine emin gibiydi.  "Gidiyor musunuz gerçekten?"  "Bu şehirde kalmayacağımı biliyorsun." dedi kafasını eğerek.  "Neden kalamayasın? Ensar neden böyle ketumsun? Biliyorum duydukların, yaşadıkların normal şeyler değil. Ama Güneş'in Buğra' nın benim ne suçumuz var?"  Güneş kaşlarını çattı. Buğlem taşınma sebeplerini biliyor muydu?  "Buğlem şaka mı yapıyorsun? Ben yıllarca baba yerine koydum o adamı. Bugün babamın ölümüne sebep olduğunu öğrendim. Sen hala o şirkette kal bizimle gül eğlen diyorsun. Ben ve Güneş bugün babasızsak bu Adnan'ın suçu. Biliyorum senin niyetin kötü değil. Beni Güneş'i sevdiğinden, Buğra'nın üzülmesini istemediğinden yapıyorsun bunları. " Güneş duyduğu şeyle dengesini kaybeder gibi olsa da sonradan toparladı. Çıkan gürültü ile Ensar Güneş'in onları dinlediğini düşünüp kapıya baksa da kimseyi göremedi. Güneş girdiği odada ağzını kapatarak ağlıyordu. Babası Buğra'nın babası yüzünden mi ölmüştü? 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD