Furkan, şok olmuş gibi, "Karşılığı olabilir derken?!" diye sorunca Türkân kardeşine bildiğini söyleyerek uyarı da bulundu.
"Seher teyzeye göre Cansu, bu köyden birine aşık olmuş ondan karşılık bulamadığı için gitmiş."
"Sen Cansu'dan böyle bir şey duydun mu?"
"Duymadım ama o kişiyle AVM de samimi bir şekilde yemek yerken gördük."
"Gördük derkeeenn?"
"Abimle gördüm işte yaaa, sonrasında oda bizi gördü, biz onları görmemiş numarası yaptık falan öyle işte yaa."
"Yanındaki kimdi?"
"Furkaann, sırrını istediğin aşığım diye car car başının etini yediğin kız, hatırlatırım. Sadece senin üzülmeni istemiyorum o yüzden söyledim. Yani o kişi evlenme teklifi eder de Cansu kabul ederse lütfen yıkılma..."
... Furkan'la Türkân gözden kaybolana kadar gözlerimle takip ettikten sonra bakışlarımı partnerime, çevirerek, "Enes sana bir şey soracağım?" deyince Enes, *(Türkân'ın şakasına devam ederek,)* "Yok abla bana da söz vermedin." dedi. Mevzuyu bilmediğim için şaşırmıştım ama şarkı bitmeden konuşmak istediğim için üzerinde durmadım.
"Beni dinlee, neden bu sene?"
"Ney abla anlamadım?"
"Furkan saçlarını neden bu sene uzattı, geçen yıllarda da uzatabilirdi, sene ye de uzatabilirdi. yada okulu bitirip. Neden bu sene?"
"Senin dönüşünü beklemiş olabilir?"
"Hayır, çünkü benim tam dönüş yapacağımı kimse bilmiyordu. Doğru söyle çabuk neden?"
deyince Enes bütün kelimeleri yaya yaya konuşmaya başladı.
"Ablaa, ben dedim kiii, oğluuum, yapmaaa, bu kadar uzatmaaa, tadındaa, dozunda bırakalıııım, ama o inaaatt, beni dinler miii? Yoook, dediiii, uzatacağııım, dediim kii beş altı dakika neyine yetmiyor on dakika dans edip milleti mi yoracaksınnn..."
"NNNe saçmalıyorsun sen yaaa, aklın sıra beni oyalayıp kurtulacağını mı zannediyorsun?" deyip kızdım, arkamızda beliren Nalân meraklı gözlerle bakınca, "Şu kardeşin var yaa elimde kalacak, bir şey sordum beni oyalıyoorr." deyince Nalân partnerinin alnına üç parmakla vurarak, "Bu da beni on dakikadır oyalıyor!" dedi.
Enes, benim sorumdan kurtulmak için ablasının bileğinden tutup kendine çekerek Taner'e, "Al biraz da sen oyala!" deyip yanımdan geri çekildi.
Taner çekinerek bakınca, "O kadar zor bir soru değil merak etme, sadece Furkan'ın saçlarını neden bu sene uzattığını söyleyeceksin hepsi buu." deyince, teslim olmuş gibi ellerini yukarı kaldırıp, "Abla ben daha yeni öğrendim, olayların içindeki o adam, ona sor!" diyerek bilmiyormuş gibi yaptı...
Yaklaşık on dakikanın sonunda şarkı bitmiş herkes dağılmak için hazırlığa başlamıştı...
Derya'yı alıp Nalân'la birlikte dışarıya çıktığımda Furkan'ı yüzünde anlamsız boş bir bakışla yere bakarken gördüm. Türkân, pazısına destek dokunuşu yapıyordu. O an dansa geri dönüp bu hâlinin sebebini sormak istedim.
Furkan, kalabalığın arabalara dağıldığını görünce, arabaya bindi, o an eve nasıl döneceğimizi düşündüm. Çok geçmeden Türkân; Furkan'ın arabasını işaret ederek," Hakan abi biz kızlarla bunda gideriz sen erkekleri al." dedi.
Enes, Nazlı'nın kapısını açıp vedalaştıktan sonra el sallayıp boşta kalan gençlerle birlikte Hakan'ın arabasına yürüdü.
Türkân; önce ön kapıyı açıp binecekken, aklına bir şey gelmiş gibi geri çekilerek, "Derya bi dursana, Nalân'la bir şey konuşacağım. Cansu sen öne geç" diyerek beni Derya'dan ayırıp un çuvalı gibi arabaya tıktı.
Kızlar binerken bir kere daha Furkan'a baktım, Furkan aynı boş bakışla karşıya bakıyor arada bir de adem elması aşağı yukarı hareket edecek şekilde yutkunuyordu...
Arabada Derya olmasına rağmen, "Furkaann, iyi misin?" diye sorunca Furkan, bana cevap vermeden dikiz aynasından arkaya, "Tamam mısınız?" dedi.
Türkân, "Evet" anlamında kafasını sallar sallamaz, Furkan, ani bir kalkışla bizi koltuklara yapıştırarak sürmeye başladı. Bu kalkışın hayr-ı alâmet olmadığını bildiğim için hızlıca kemerimi taktım...
... Hakan, arkasından ıslık çalıp arabanın peşine koşarak, "Hooopp, ne yapıyorsun laaann!" diye bağırsa da sesini duyuramadı. Hemen arabasına binip Furkan'ın peşine düştü. Furkan, o kadar öfkeliydi kii; hırsını vites ve gaz pedalından çıkartıyordu...
Furkan, Türkân'ın kendisini sakinleştirmeye çalışmasını ve Hakan'ın arkadan selektör yaparak korna çalmasını duymuyor gibiydi.
Hakan ise arkadan Enes'e, "Ablanı bi ara sorsana ne oluyor, bu salak ne yapmaya çalışıyor!" diyordu...
... Arabada ben hariç, diğer kızlar korkmaya başlamıştı. Sol elimle koltuktan sağ elimle torpidonun üzerinden destek alarak Türkân'a baktım,
"Operasyona falsoyu ben mi veriyorum sen mi acaba?" deyip önüme dönünce Derya endişeyle, "Ya neler oluyor biri bana da söyleyebilir mi?" dedi.
Furkan'ın hız limitini zorlaması ve köye dönülecek yolu es geçmesi üzerine, kemerimi çözüp bileklik olan elimi direksiyona götürerek, Furkan'ın elini tutup, "Lütfen yavaşla, korkuyorum!" dedim...
... Furkan; Cansu'nun teninin buz kestiğini, sesinin endişelenmiş gibi titrediğini görünce, hemen hızını azaltıp sağa çekti.
Hakan da arabasını durdurup Furkan'ın yanına koşarak kapısını açıp kardeşini yakasından tuttuğu gibi dışarı çıkartıp bağırmaya başladı...
... El firenini çekip aşağı indim. Yüzü ve gözlerinin içi öfkeden kıpkırmızı olmuş Hakan, Furkan'ı yakasından sallayarak bağırıyordu.
"Salak mısın lan seeenn, ne yaptığını zannediyorsun hayvaann, hayvaaann, iiittt, it herif."
Derya ile Nalân ağlıyor, arkadaşları da Hakan'ı sakinleştirmeye çalışıyordu. Furkan, biriktirdiği güçle kollarını yukarıya kaldırıp yanlara doğru açarak abisinin ellerinden kurtuldu.
"Git başımdan!" dedikten sonra arkasını döndü. İçinde öfke patlaması olsa da konuşmuyor gibiydi.
Türkân, abisinin koluna girip çekmeye çalıştı, Hakan; sakinleşemese de, hızlı hızlı nefes alıp vererek, bize, "İyi misiniz?" diye sorunca Derya ağlayarak koşup boynuna sarıldı, "Abii, çok korktuuukk."
Hakan, acır gibi Furkan'a bakarken, "Türkân geçin arabaya" dedi, biz arabaya yürürken, "Erkan sende arkaya otur!" deyip Enes'lere bakarak, "İsteyen gelsin." deyince hiç birinin hareket etmediğini görüp, ne hâliniz varsa görün der gibi, "Buna canını emanet edenin aklına şaşarım." diyerek arabaya doğru yürüdü.
Arabaya binip dikiz aynasından Nalân'a bakarak, "İyi misin?" dedi. Nalân, parmaklarıyla yüzünü silerken beraberinde son yaşlarını da akıtıp, "Hı hıı!" deyince Hakan yanında duran su şişesini alıp Nalân'a uzatarak, "Al iç hadi sakinleş!" dedi.
Nalân, titreyen eliyle suyu alıp bir iki yudum içtikten sonra ağzını kapatıp şişeyi iki avcu ile kavrayıp dizilerinin arasına aldı...
... Ön kapının camından Furkan'a bakıyordum; Saçlarını, başının üzerinde parmaklarıyla sıkıştırmış pazısıyla sağ gözünü kapatmış Kaan'a bir şeyler söylüyordu. Çantasından telefonumu çıkartıp Türkân'a mesaj attım, "Ona ne söyledin?"
"Cansu, beeenn" (üzgün emojiyle)
"Onu bu hâle getirecek ne söyledin Türkânn?"
"Böyle olacağını tahmin edemedim. Uyardım sadece!"
"O'nu söyledin değil mi?" (sinirli emojiyle)
"Evet." (üzgün emoji ile)
"Ne hâliniz varsa görün tamam mı? Al kardeşini ne biliyorsan öyle yap."
"Cansu, lütfen yalvarıyorum, böyle bitirme. Okula gidecek burada böyleyse orada nasıl olur kim bilir?"
"Orasını, benim başkasına aşık olduğumu söylemeden önce düşünecektin. Kusura bakma." (susma emojisiyle)
"Cansu, Ona yaptığını kardeşime yapma, özür dilerim lütfen. Artık hiç bir şeyine karışmayacağım, söz veriyorum. lütfen." (yalvarma ve üzgün emoji ile)
"Bir daha işime burnunu sokarsan karışmam."
"Tamam tamam patron sensinn..."
... Enes, Furkan'ın yanına gelip, Hakan'dan bayrağı devr almış gibi kızarak, "Laannn arabanda ot bile taşısan o kadar hız yapmazsın! Sen can taşıyorsun caaaann! Ya bir şey olsaydı, ya karşıdan hayvan çıksaydı. Haa! geri zekalı, sik kafalı ibne..." diye saydırıyordu. Taner ve Kaan bu seferde Enes'i sakinleştirmeye çalıştı. Enes, Tamam abi ya bırakın!" diyerek bir iki adım geriye yürüyor sonra bir sey daha hatırlamış gibi geri gelerek tekrar bağırıyordu.
"Lan dal yarak, yarım saat önce senin köpeğin gibi orada şaklabanlıklar yaptık, bu mu lan karşılığı. İki dakikada ne oldu da siki tutulmuş ite döndün?"
Furkan, Enes'in sinirine sinirle karşılık vererek, "Sen söyle lan, sen söyle! Cansu abin yüzünden mi gitti." deyip Kaan'a bakarak, Yoksa senin amcanın oğlu yüzünden mi?" diye bağırdı.
Enes, "Ne saçmalıyorsun lan?!" deyince, "Ablam onu ikisinden biriyle sarmaş dolaş görmüş!" deyip arabanın tavanını yumrukladı.
E: "Saçmalama lan, benim abim o gece hariç, beş yıldır Cansu'yu görmüyor.
Taner: "Benim kuzen de Bursa da!"
Furkan: "İkisinden biri işte laaann. Ooofff."
E: "Lan iiiiitttt, suratını itin götüne benzetene kadar git de Cansu'ya sorsana, o seninle ilgili hepimizi darlıyor, sende git onu darlasana, amaa arabada canıyla korkutarak değil, sakince, yalan söylemetden gözlerine bakarak."
Kaan: "İyide birine aşık olsa bilekliği takar mı?"
Furkan: "Takmak istemedi kii ben zorla taktım."
Enes: "Lan sevgilisi olsa çeker bileğini, kendine gel der, ne zorlaması. Haa! Olduuu! benim abim de bileğinde altın bileklik görecek bu ne diye sormayacak, siker atar lan, o bilekliği de seni dee.
Taner: "Vallaa Furkan, Enes haklı. Benim kuzende başkasının hediye ettiğini alıp takmasını istemez. Boşuna geceninizi mahvettiniz bence."
Kaan: "Onları geçtim abi, kimse istemez kii. Sen ister misin Enes, lan ona kızlar bile sinir olup kıskanırlar sadece erkeklere has değil kii."
Taner: "Furkan, Türkân abla seni vazgeçirmek için yapmış olmasın?"
Enes: "Yok biz dans ederken onu yapacak gibi bi hâli yoktu, öyle olsa benden gider Furkan'la dans etmek isterdi."
Taner: "Ya Cansu'yla gördüğü kişinin durumunu yanlış anlamışsa?!"
Furkan: "Abimle birlikte mi yanlış anlamışlar?!"
Kaan: "Abin de mi görmüş?"
Furkan: "Evet!"
Taner: "E daha iyi işte, onları öyle gördüyse abin Cansu'yla evlenmek istemez."
Furkan: "Oooffff ooooffff, okulu bırakmak istiyorum, buradan gitmemem lazım!"
Taner: Kaan:"Saçmalama!"
Furkan: "Dondurcam o zaman, yapacağım bir şeyler abiii! yapmak zorundayım! yoksa kafayı yemek üzereyim."
Kaan: "Bi sakin olalım mı artık, hadi köye gidelim güzelce uyuyup sakin kafayla konuşalım. Hepimizin kafası dağıldı bi toparlanalım, hadii!"
"Tamam!" deyip arabaya binerlerken Enes Furkan'a engel olarak, "Abin haklı, şuan canımı sana emanet edemem." deyip direksiyona geçmek istediğinde Taner'de Enes'e engel olarak, "O zaman en sakininiz olarak ben kullanıyorum!" deyip direksiyona geçti.
Köye geldiklerinde evine yaklaşan arabadan indi. En son Enes'le Furkan kalınca Enes direksiyona geçip, "Bende kendimi bırakayım bari." diyerek daha sakin bir şekilde arabayı sürerek evlerinin önüne geldi. "Benim son durak burası!" deyince Furkan kafasıyla Cansu'ların evini göstererek, "Benimki de şurası." dedi. Enes, "İyi, herkes durağına o zaman!" diyerek arabadan indi.
Furkan; bir süre daha arabada oturduktan sonra, aşağı inerek karşı kaldırımda duran ağacın arkasına geçip, Cansu'nun odasına bakmaya başladı. Bir haftadır her akşam yaptığı gibi yine Cansu'nun ışığını kapatmasını bekledi...
... Derya ile sırasıyla banyolarımızı yapmıştık. Derya üzerini giyinmiş oturma odasına geçerken, bende banyodan yeni çıkmış odama doğru gidiyordum. Ayak üstü arabada yaşananları anlatmamasını söyledikten sonra ayrıldık.
Öğlen de olduğu gibi yine sırt üstü yatarak tavana baktım, sıcak suyun etkisiyle göz kapaklarımda ağırlık hissedince hemen oturdum, "Hayır, hayır, hayır, bu sefer olmaz. Melek hanımın dediği olmayacak, gerekirse uyku uyumayacağım!" diye düşünürken, oturduğum yerden çekmeceye uzanarak kutuyu aldım.
Bilekliği de altın kolyenin yanına koyarak, kutuya geri bıraktıktan sonra, masadan bir postiş alarak o gecenin tarihini ve kısaca olanları yazarak mini not defterimin arasına yapıştırdım. Bu not tutma şekliyle daha sonra yaşadıklarımı uzun uzun yazıyordum...