Biiiipp... biiiipp... biiiipp... biiiipp... biiiipp... biiiipp...
Hayatımın bu sese bağlı olduğunu sonunda anlamıştım. Bu ses olmasaydı bende olmayacaktım... Tam sese alışmış onunla yalnızlığımı giderirken birden kesilmişti...
...Bir süredir karanlıkta, boşlukta ve sessizlik içinde kalınca ...biiiipp... sesini bile arar olmuştum. Bu sessizlik beni korkutuyordu...
Bana ne yapıyorlardı, gözlerim artık hayâl de görmüyordu. Kulaklarım, "siz beni duymuyorsunuz" dediğim kişileri de duymaz olmuştu, tek yapabildiğim, kimsenin duymadığını bile bile attığım çığlıklardı...
"İİİİİMMMDAAAATTT! YARDIM EDİİİİNNN... ANNEEE! BABAAA! FURKAAANNN!.."
Lütfen gelin lütfen beni bırakmayın lütfen...
Hafızam bana tekrar oyun oynamaya başlamıştı...
...
...
Yeri geldiğinde uzun yeri geldiğinde kısa, bazen mutlu, bazen hüzünlü bazen hızlı bazen yavaş geçen beş yılın ardından diplomamı alarak, arabamla köyüme doğru gidiyordum.
Köye otuz kilometre kala, yolun karşısında; kaputu açık, dörtlülerini yakmış, beyaz bir araba gördüm...
Bende, dörtlülerimi yakıp yavaşladıktan sonra arabayı park ettim... Arabayı kilitleyip yolu kontrol ederek karşı yoldaki arabaya doğru yürüdüm...
Motora doğru eğilmiş, belden yukarısı neredeyse hiç gözükmeyen, sıcağında etkisiyle sinirden çılgınca içine içine homurdanan ve kendisine yaklaşıldığını duymayan gence, "Merhaba, bir sorun mu var?" dedim...
Başını kaldırırken kaputa vuran gencin, "A.Akü bitmiş" diyen sesi ve beni görmenin sevinciyle parlayan gözleri ruhumu ısıtmıştı...
Yirmi altı yıllık hayatım boyunca bunu neden ilk defa yaşadığımı sorgularken, "Arkadaşlar bakmaya gittiler. Onları bekliyorum." dedi.
... "İsterseniz ben yardımcı olabilirim" derken sesimin titrememesi için kendime yalvarıyordum...
Genç, "Gerçekten mii? Çok sevinirim." derken aslında benim sevinmeme sebep olmuştu.
"Tamam, ama ben hiç takmadım, bilmiyorum!" dedim çocuk gibi şımararak...
Genç, her bir tanesi mızrak gibi dimdik ve uzun kirpiklerini kırparak, "Ben takabilirim." dedi tebessüm ederek.
Sevinç zıplaması ile birlikte el çırparak, "Süpper, hemen arabayı çevirip, geliyorum" deyip geriye döndüm...
Yaşımın yirmi altı olmasına rağmen on sekiz yaşındaki kızlar gibi uçuşan saçlarımı hissediyordum. Arkamdan bakması ümidiyle
geriye döndüm...
Aramızdan geçen araçların gürültülerinden kendimi duyurabilmek için bağırarak, "Sen de kabloları hazırla, benimkiler kim bilir nerede!" deyip bagajı gösterdiğimde, bana baktığını görüp sevindiğim genç, "Olur" diyerek gözlerini benden ayırmak zorunda kaldı ve kabloları almak için bagaja doğru yürüdü...
Arabayı çevirdikten sonra ilk defa gördüğümü düşündüğüm delikanlıya yaklaştım, "Bundan sonrası sende!" derken sadece aküyü kasdetmiyordum.
Delikanlı, kabloları alıp takarken, ara sokaktan yan komşumuzun oğlunu bize doğru yürürken gördüm...
Aylardır ayrı kaldığım için özlediğim bu tanıdık yüzü görünce heyecanlandım. Sevinçle ellerimi uzatarak boynuna abla şefkatiyle sarılıp, "Enes, ne haber?!" diye sordum.
Enes!.. Enes!.. Enes!..
O gün kollarını açmış bana doğru gelen Enes, bugün gitmişti...
Yalvarmalarım çığlıklarım kifayetsiz kalmıştı. Koridordaki çığlıkların kimler olduğunu tahmin edebiliyordum. Enes'in gitmesine mani olamadığım gibi çığlık atanların da yanında olamıyordum ama ben neredeydim...
Kulağıma gelen ama anlam veremediğim bir ses dikkatimi çekmişti...
Belirsiz sıklıkla bir şeyin yukarıya çekilme sesiydi...
Aynı sesi bazen benim de çıkarttığımı farkettim...
Bir süre bu sesi nerede duyduğumu hatırlamaya çalıştım...
Evet!
Evet!
Evet, ben bu sesi biliyordum, çoğunlukla ağladığımda, kimi zaman da grip olduğumda akmasını önlemek için burnumu yukarı çekerken çıkarttığım sesti.
Peki ama yanımda grip olan yada ağlayan kimdi?
~~~~~~•~~~~~~•
Furkan'ın beni bırakıp gitmesinin üzerinden çok uzun zaman geçmişti. Enes'in gitmesi onu ne hâle getirmişti kim bilir. Furkan gitmişti ama beni tehcih ettiği kızın sesi kulaklarımdan gitmiyordu...
F: "Eee, son durumu ne?"
H. B: "Kritik süreci atlattı. Dün uyandırıldı şuan kendine gelmesini bekliyoruz."
F: "Furkan çok sevinmiştir."
H.B: Fulyaa!"
F: "Ne var bee, yakışıklı çocuk."
H. B: "Ama Cansu'ya aşık bi çocuk."
F: "Kim biliyor? Sen ve ben."
H.B: "Cansu biliyor ve yaşıyor Fulya, sakın saçma sapan bir şey yapma."
F: "Ne yapacak, yirmi yaşında çocuk yatalak bir kızı mı bekleyecek."
H.B: "Gerçekten sevmişse neden beklemesin?"
F: "Göreceğiz bakalım."
-"Furkan... Furkan... Furkan..."
F: "Ne oluyor Büşra?"
H.B: "Ne olacak, Cansu Furkan'ı sana bırakmamak için uyanıyor... Koş doktora haber ver hemen."
~~~~~~•~~~~~~•
Bir süredir anlamadığım sesler yerini daha net kim olduğunu anımsadığım kişilere dönmüştü...
D: "Cansu, beni duyuyor musun?"
-"Evet, duyuyorum."
D: "Bu ışığı görüyor musun peki?"
-"Evet. Görüyorum ve çok rahatsız oluyorum çeker misiniz lütfen."
D: "Geçmiş olsun Cansu. Merak etme daha iyi olacaksın. Moralini bozma tamam mı?"
-"Neden bozayım kii, kendimi iyi hissediyorum. Enes'in gitmesi Furkan'ın beni terk etmesi dışında bi problemim yok ki."
D: "Sen çok güçlü bir kızsın Cansu, ben senin kadar güçlü bir kız daha görmedim. Sen her şeyin üstesinden gelirsin. Yeter ki azimli ol. Yapmayı iste, hayata tutun."
_"Yaptım yaa, açtım gözlerimi, görüyorum seni. Duyuyorum da."
D: "Ailesine haber verebilirsiniz. Gelsin kızlarını görsünler."
_"Annemmm."
D: "Evet Cansu annenle baban, senin için çok endişelendiler. Buradan hiç gitmediler."
_"İki saattir kendimde değildim, nereye gideceklerdi ki zaten."
D: "Tamam artık, daha fazla yorma kendini. Dinlen...Acele etme tamam mı, yavaş yavaş..."
~~~~~~•~~~~~~•
Aynı burun çekme sesi rahat uykumdan uyandırmıştı. Gözümü açıp, sümükle konuşmak istiyordum.
"Ak gitsin, yeter artık bu kadar mücadele."
Gözümü açtığımda beni rahatsız eden şeyleri bir bir görebiliyordum.
Bunlardan biri, koluma bağlı tansiyon aletiydi ve yarım saatte bir şişip beni rahatsız ediyordu. Bir diğeri u harfine benzeyen bir hortumla burnumdan gelen oksijen tüpünün ucuydu.
Başımı sağa sola çevirsem bundan kurtulabilir miydim acaba...
Denediğim anda bir elin beni durdurduğunu hissettim...
"Kızım, yavrum... Yapma... Dur."
_"Anne bunu istemiyorum. Çekin burnumdan."
"Kızım dur, Ben hemşireyi çağırayım."
İki dakika kendimi sıkmakta problem yoktu sanırım. Bu kadar zor saatler geçirmişken biraz daha bekleyebilirdim...
~~~~~~•~~~~~~•
"Cansu!"
_"Furkan?"
"Hoşgeldin."
Gözümden akan sıcaklıktan ağladığımı hissediyordum.
F: "Ağlama Cansu'yum, çok şükür geldin?"
_"Sende... Sende gelmişsin... Sende ağlama." diyerek yaşını silmeye çalıştım...
Furkan, elimi tutup parmaklarımı yüzüne değdirerek avucuma kokulu bir öpücük kondurunca, hissettiğim huzur bütün acılarımı dindirmişti.
~~~~~~•~~~~~~•
_"Furkan..."
"Kızım!"
_"Babaa!"
"Efendim kızım, bir şey mi istiyorsun?"
_"Çok korktum babaaa!"
"Ağlama kızım. Geçti çok şükür. Ağlama."
_"Babaa!"
"Şşşşşhh. Yapma böyle. Daha iyi olacaksın kızım. Güle oynaya gideceğiz buradan."
_"Sen yanımdasın ya bana bu da yeter canım babam."
"Anneni çağırayım mı?"
_"Oluuuurr."
~~~~~~•~~~~~~•
Neden yaşadıklarım kesik bir video gibiydi. Sonu neden karanlıktı. Neden her uyandığımda yanımda başka başka kişiler oluyordu...
"Geçmiş olsun, nasıl?"
"Sağol, çok şükür daha iyi."
"Elhamdülillah, verilmiş sadakası varmış."
"Öyle, öyle... Çok şükür... Afife nasıl?"
"Nasıl olsun hepsi perişan oldu."
"Nereye götürdüler."
"Dedesinin yanına."
"Neriman, ben o gün onu kovmaktan beter ettim. O bakışı gözümün önünden gitmiyor."
"Yapma böyle Seher, nereden bilecektin?"
"Ölümlü dünya Neriman, ne olacağımız belli miydi? Bu gaflete nasıl düştüm."
Annemler Enes'ten bahsediyordu... Ben Ölseydim beni kimin yanına götüreceklerdi...
Dedemin yanında babaannem vardı beni de babaannemin yanına mı gömeceklerdi...
_"Annee"
"Kızım."
_"Annee."
"Ağlama güzel kızım geçti çok şükür, daha iyi olacaksın inşallah."
"Annee."
"Neriman, Neriman duydun mu?"
"Evet, evet duydum."
"Bana öyle gelmedi değil mi? Anne dedi?"
"Anne dedi bende öyle anladım."
Annem, ona anne dememe mi seviniyordu. Ben uyandığımdan beri anne diyordum zaten, konuşuyordum, "Baba!"
"Efendim kızım."
_"Baba dedim anne."
"Çok şükür kızım çok şükür. Buradayım canım."
_"Anne babamı çağır."
"Kızım, zorlama kendini... Zamanla konuşacaksın inşaallah."
_"Konuşacak mıyım? Ben konuşmuyorum mu?"
"Neriman sen yanında dur, babasına da haber vereyim."
~~~~•
"Neriman teyze."
"Efendim kızım."
"Furkan nerede?"
"Annen babanı çağırmaya gitti kızım. Gelecek birazdan."
_"Anne demiyorum, Furkan diyorum Furkan."
"Kızım su mu istiyorsun?"
_"Furkan, Furkan."
"Cansu'cuğum kızım, ben seni anlayamıyorum..."
_"Neden, neden beni anlamıyorsunuz?"
"Türkân'ı soruyorsan eğer, geldi seni görüp gitti kızım."
...
Ben konuşamıyordum, günlerdir kendimi anlattığımı zannediyordum ama konuşamıyordum...
Ben ne zaman bu hâle gelmiştim... Bana ne olmuştu... Ne zamandır uyuyordum... Aklım çok bulanıktı... Kaza mı geçirmiştim yoksa vurulmuş muydum...
Yaptığımı zannettiğim neleri yapamadığımı merak etmeye başladım.... Bu zamana kadar yaşadığımı zannettiğim neler hafızamın oyunuydu?..
Ruhumdan emin değildim bende bedenimi düşünmeye başladım. Evet, kulaklarım duyuyordu... Gözlerim görüyordu... Kollarımı da oynatabiliyordum. Peki ayaklarım... Yürüyebiliyor muydum?..