Eve girdiğinde Bediz ayakkabılarını çıkarıp dolaba koyarken Ayser mutfaktan çıktı.
-"Geç kaldın kuzum. Merak ettik. Aradık telefonlarına da bakmadın." Telefonu çantasında sessizce kalmış olmalıydı. Hatırlayınca yüzünü buruşturdu.
-"Çantamda sessizde kalmış. Duymadım." Ama nedense onun sakin tavırları dikkatini çekti. Normalde şuan onun telaştan ortalığı ayağa kaldırması gerekiyordu. Önceleri öyle yapardı. Kaşlarını çatarak ona bakınca Ayser güldü.
-"Çatma o güzel kaşlarını hemen. Meraktan öldük ama sağ olsun Tuğrul onun yanında olduğunu mesaj atınca sakinleştim." Bediz başını aşağı yukarı salladı anladım dercesine.
-"Hadi geç üstünü başını değiştir ben çayı getiriyorum." Odasına geçip üstünü değiştirdi ve hızlıca onların yanına geçti. Loren ona kaşlarını çatarak bakınca ona dönüp konuştu.
-"Bir problem mi Loren'im niye öyle bakıyorsun?" Dün gecenin tekrarını yaşıyor gibi hissetti Bediz.
-"Sen neden yemek yemiyorsun işten gelince." Bediz önce soruyu algılayıp bir iki saniye bekleyip gülmeye başladı.
-"Bu muydu?"
-"Evet buydu. Geldiğinde bir çay içip yatıyorsun. Yemek de yesene."
-"Kilo alırım. Vücudumu korumam lazım." Loren onun vücuduna şöyle bir bakınca fit olmaya dikkat ettiğini anladı. Göğsünden başladı bakmaya. Gayet yerinde olgunlukla göbeğine inince croptan görünen dümdüz göbeğine ve göbeğindeki piercinge takıldı. Fena halde güzel görünüyordu. Adından kalçalarına ve uzun pürüzsüz bacaklarına baktı.
-"Uzaktan bakınca şimdi, gerçekten seksisin he." Loren'in tespiti ile Ayser ve Bediz gülmeye başladı.
-"Sağ ol Loren'im. " Ayser araya girdi.
-"Ve Tuğrul körü bu dibindeki güzelliği görmüyor." Bediz kıkırdadı.
-"Gözlerini açacağım onun merak etme Ayser'im. "
-"Açmıyorsa açalım bence." Diye fikir sunan Loren'e karşı Bediz gözlerini kocaman açtı.
-"Hayır sakın." Onun aklındaki planı biliyordu Bediz. Yakışıklı arkadaşlarından bir tanesini bulup Bediz'in yanına gönderecek ve Tuğrul'u kıskandıracaklardı.
-"Ama neden?"
-"Ya Loren'im biraz mantıklı baksana. Adam daha beni kıskanma aşamasına gelmedi ki. Bunu yapsak benden soğur. Hem ben de istemiyorum ya planlı bir şekilde böyle oyunları." Loren suratını astı.
-"İki entrika zevkimiz vardı onu da aldın elimizden."
-"Başkalarına inşAllah Loren'im. Benden uzak mümkünse." Kızlar konuyu kapatıp çaylarını içmeye başladıklarında yine müzik sesleri duyunca Ayser gözlerini devirdi.
-"Ben kanser olacağım ya cidden bak. Bu çocuk beni kanser, verem edecek. Ömrümü yedi bu mahalle benim ömrümü." Bediz omzunu silkeledi umursamazca.
-"Mahalle ne alaka? Sorun ex eniştemde." Ayser inanamazca ona baktı.
-"Bu mahalleye taşınmasaydık Muratla karşılaşmayacak ve mutlu mesut bir hayatımız olacaktı."
-"Ya yeme şimdi beni Ayser'im. Çocuğun sana aşık olması hoşuna gidiyor kabul et."
-"Hayır." Dedi dişlerini sıkarak. Ve ardından cama doğru yürüdü. Kızlar da peşinden. Murat yanındaki arkadaşları ile balkonun önünde durmuş elinde mikrofon ile şarkıya hazırlanıyordu. Ayser'i görünce gözlerinin içinin parladığına yemin edebilirdi Bediz.
-"Ayser'im. Gülüm. Umarım bu akşamki şarkıyı beğenirsin." Ayser tam kızmak için ağzını aralamıştı ki sustu. Tekrar konuşmak için ağzını araladı ve kapadı. Bu işlemi iki üç defa tekrarladı. Kızlar onun bir tepki vermesini beklerken Murat gülümseyerek şarkının sözlerine girdi.
Sen Allahın bir lütfusun gözlerimin nurusun
Seni gören şifa bulur gel de gönlüm şifa bulsun
Seni seven aşkı bulur gel de gönlüm aşka doysun
Biliyorum yüreğin beni ister
O zaman bu biçare niye bekler
Burada bir garip seni bekler
Gel sevindir şu garibi gel de üzme bu garibi
Gel sevindir şu garibi gel de üzme bu garibi
Nakaratı söyleyip bitirdiğinde Bediz gülümseyerek baktı Murat'a. Bu defaki şarkı seçimi güzel ne kelime mükemmelinde ötesindeydi. Ayser'in belki kalbinin tam ortasından vurmamıştı ama şarkıyı beğendiği yüzünde oluşan küçük gülümsemeden belli oluyordu. Heyecanla bekliyordu Ayser'in nasıl bir tepki vereceğini görmek için. Zaten çok geçmedi gördü. Müzik bittiğinde Ayser kaşlarını çattı.
-"Murat Allah rızası için artık gelme şu kapıya. Mahallecek bıktık senin bu şarkılarından." Murat Bediz'e baktı. Genç kız elini boşver sen ona bakma dercesine umursamazlıkla sallayınca gülümseyerek Ayser'e baktı.
-"Niye öyle diyorsun gülüm. Ne güzel şarkılar seçiyorum senin için." Ayser ona kaşlarını çatarak bakmaya devam ediyordu.
-"Tabi ya bana kahpe dediğin şarkı da güzeldi sans göre değil mi?"
-"O şarkı için senden binlerce kez özür dilerim gülüm. Sana hiç öyle demek ister miyim?"
-"Özür dilemen beni mahalleye rezil ettiğin gerçeğini değiştirmiyor." Murat indirdiği mikrofonu tekrar kaldırıp ağzına yaklaştırdı.
-"Saçma sapan bir şarkı seçip kalbini kırdığım için özür dilerim gül güzelim." Sonra balkondan onlara bakan komşulara seslendi.
-"Sevdiğimin kalbini kıracak tek laf duyarsam bende sizin kalbinizi kırarım ona göre." Ayser daha da utandı.
-"Ya Murat sus lütfen." Geriye dönüp odaya girerken Bediz göz kırptı.
-"Aferin ex eniştem." Sonra elini kaldırıp zafer kazanmış gibi yumruk yapıp salladı.
-"Böyle devam." Ve yine nihayet olaysız bir şekildeh sonlandı şarkı söyleme faslı.
Sabah yine her zamanki gibi kalkıp kahvaltısını yaptı. Evi topladı ve işe geçti. Mağazaya girdiğinde kasadaki kızlara selam verdi ve kasasını devralıp işlem almaya başladı. Karşısında sarışın bir kız ve erkek vardı. Aldıkları ürünleri gerçekten erkek olanın ona ilgiyle baktığını fark etse de başını kaldırmadan ürünleri okuttu, alarmlarını söktü ve poşete koydu. Ücreti söylediğine yüzüne öylece baktıklarını görünce Bediz yabancı olduklarını anladı.
-"Madam price." Kasadaki ücret yazan yeri gösterip söyleyince kız kartı uzattı. Bediz tam kartı alıyordu ki erkek olan kızın elindeki kartı alıp kendi cüzdanındaki kartı uzattı. Bediz kartı aldığında posta takarken çocuğun isim ve soy ismini olduğu kısmı görünce güldü. Çocuğun derdi ismini ve soyismini Bediz'e göstermekti. İşlem bitince kartı ve fişi çocuğa uzattı. Ve o sırada çocuk diğer elini uzattı.
-"Hello. My name is Adriano." Bediz elini uzattı kibarlıktan. İngilizce bildiği için anlamakta sıkıntı çekmedi.
-"Hello. My name is Bediz. " Kız da elini uzattı.
-"My name is Sara." Adriano gülümsedi. Ve sonrasında muhabbet İngilizce devam etti
-"Ne kadar güzelsin." Bediz dudaklarını birbirine bastırdı gülmemek için.
-"Teşekkür ederim."
-"Eğer bir sakıncası yoksa numaranı verir misin? Seni tanımak isterim." İlk defa yabancı bir müşterisi numarasını istiyordu ve bunun şaşkınlığını yaşıyordu. Bediz gülümsedi.
-"Mağazamızın kuralları gereği yasak maalesef." Adriano üzgünce baktı.
-"Üzüldüm. Seni tanımak isterdim." Bediz ellerini iki yana açtı.
-"Üzgünüm." Adriano elini uzattı. Karşılık olarak Bediz tekrar elini uzattı ve genç adamın elini avuçlarımda içerinde tutmasına izin verdi. Güçlü bir tutuşu vardı ve gözlerindeki maviler ona bir havai fişek gösterisini vaad ediyordu.
-"Peki. Şimdilik gidiyorum fakat tekrar geleceğim. Senin gibi güzel bir kadınla tanışmadan İtalya'ya geri dönmeye niyetim yok. Tanıştığımıza memnun oldum güzelim." Sonda söylediği İtalyanca kelime ile kaşları havalandı. Bazen Loren'in ona güzelim diye seslenirken kullandığı o İtalyanca kelimeden dolayı biliyordu şuan anlamını. Tanışmak istemesindeki ısrarını görmezden geldi.
-"Bende memnun oldum Adriano bey. Tekrar bekleriz. İyi günlerde kullanın." Adriano'nun delici bakışları altında onların gidişini izledi. Ardından Gülşen'in kolunu dürtmesi ile ona döndü.
-"Kız o neydi öyle. Adam resmen sana yürüdü."
-"İlk defa yabancı bir müşterim böyle yaptı." Gülşen kıkırdadı.
-"Ay bana da yapsa ya hayır demem. Adam çok iyiydi. Laf arasında İtalya dedi. Adam İtalyan mıymış?" Bediz dudaklarını büzdü bilmiyorum dercesine.
-"Bilmem muhtemelen."
-"Belli ama ya. Adam yıkılıyor. İtalyanlar hep böyle zaten." Bediz başını iki yana sallayarak önüne döndüğünde karşısında Murat'ı görmeyi beklemiyordu."
-"Murat? Senin ne işin var burada." Murat sırıttı.
-"Burası mağaza değil mi kızım? Ne var bunda?"
-"Bırak şimdi tatavayı. Sen buraya hiç gelmezsin. Hayırdır." Elindeki ürünleri kasanın önüne bıraktı.
-"Alışverişe çıkmıştım. Sana da uğrayayım dedim. Baktım sizin mağazada fiyatlar uygun gelmişken kendime birkaç birşey aldım." Bediz ürünleri alıp alarmları sökerken aldıklarını inceliyordu. Güzel güzel tişörtler, pantolonlar almıştı. Katlayıp poşetlerken ödemeyi aldı.
-"Güzel şeyler almışsın güle güle kullan."
-"Sağ ol baldız." Poşeti aldıktan sonra Bediz'e baktı.
-"Molaya ne zaman çıkacaksın." Bediz kasanın köşesindeki saate baktı.
-"Daha iki saat var çıkmama."
-"Çok varmış. Bekleyeyim diyeceğim ama işim var baldız."
-"Bekleme bekleme sen git. Başka zaman gideriz."
-"Görüşürüz."
-"Görüşürüz Murat." Murat gidince kasada oluşan kalabalıkla Bediz içinden söylendi.
-"Ulan Murat ayağını sürüyerek mi geldin. Su içmeye bile vakit bulamıyorum. Bu ne kalabalık." Hızlı bir şekilde kasada işlemleri alarak sırayı bitirmeye çalışırken saatin ne ara mola zamanına geldiğini anlamadı. Kasasını başka bir arkadaşına devredip molasına gitti.
Mola dönüşünde de sıra epey vardı. Vakit kaybetmeden kasasını alıp tekrar işlem almaya başladı. Akşam kapanışa doğru gelen bir müşteri ile oldukça gerilmişlerdi. Zira adam ürünü kullanmış, değişim istiyordu. Kullanmadığını söylese de gömleğin altındaki leş gibi ter kokusundan yalan söylediğini anlaşılıyordu. Bediz iade alamayacağını söyleyip işlemini yapmazken adam mağazanın ortasında yöneticinizle görüşmek istiyorum diye ortalığı birbirine katınca şef odasından çıkan Emre bey ile Bediz aradan çekilmiş kasa bölgesindeki işlerini halletmeye başlamıştı. Gülşen de işlem alıyor bir yandan gözü kulağı da şef ve müşterideydi.
İşini halledip kasasının başına geçerken müşterinin sinirle mağazadan çıktığını görünce Emre beye baktı. Kasanın oraya gelmiş gergin bir ifadeyle duruyordu.
-"Şefim ne oldu?"
-"Kabul edemeyeceğimizi söyledim."
-"Kullanılmış ürünleri alamayacağımızı söyledim fakat bunu kabul etmeyince yöneticinizle görüşeceğim diye bağırıp çağırdı."
-"Laftan anlamayacak ne var bunda. Fişlerin altında kabak gibi kullanılmış ürünlerin değişim ve iadesi yoktur yazıyor." Sinirle söylene söylene içeriye giren şefin ardından Bediz kaldığı yerden devam etti. Kapanışa doğru kasasını kapatmıştı yanındaki arkadaşa yardım ediyordu.
Saat on olduğunda mağazayı kapatmışlar soyunma odasına inip üzerini değiştirmişti. Hızlıca avm den çıkıp eve doğru yürüdü. O sırada Tuğrul'a mesaj attı.
-"Nasılsın orman gözlüm." Çok geçmeden de cevap geldi.
-"Sizin mahallede görevdeyim." Mesajı görünce Bediz'in gözleri heyecanla parladı. Onu göreceğini düşününce nefesi hızlandı.
-"Ya öyle mi?(✿ ♡‿♡)"
-"Sen neredesin? Çıktın mı mağazadan?"
-"Evet. Kızlar dondurma istedi bende onlara dondurma almaya gidiyorum." Diye ufak bir yalan söyledi Bediz.
-"Hani şu karakolun ilerisindeki dondurmacı mı?"
-"Evet."
-"Yani karakolun önünden geçeceksin." Diye teyet etmek için sordu Tuğrul.
-"Evet Gamzelim. Beni göreceğin için heyecanlı mısın?" Heyecanlı mıydı? Evet kalbi hafiften hızlandı Tuğrul'un. Ama bunu yine belli etmekten kaçındı.
-"Hayır. Niye heyecanlanayım?" Bediz güldü.
-"Tamam inanmış gibi yapıyorum Gamzelim merak etme." O mesajı yazıp göndermişti ki karakolun önüne geldi. Başını çevirip araca baktı ve yoluna devam etti. Dondurmacıya gidip eve paket yapıp Tuğrul için de ayrı bir paket yaptırdı. Hemen karakolun yanında onların aracının olduğu sokağa yöneldi. Daha demin caddeden geçtiği için uğramamıştı. Emniyet şeridi ile çevrilmiş yolun dışında kalan kaldırımdan yürürken araçtan inen Tuğrul ile yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Tuğrul ile gözleri kesişince göz temasını hiç kesmeden birbirlerine yaklaştılar. Tuğrul onun karşısına dikildiginde gördüğünün aksine bir Bediz ile karşılaştı. Her zaman kahverengi saçları omuzlarından pelerin gibi dökülür beline kadar uzanırdı. Şimdi saçları ensesinde sımsıkı topuz yapılmış, kulağında sallanan portakallı küpeleri vardı. Kalın askılı gül kurusu bir crop giymiş yüksel bel pantolon beyaz pantolon ile adeta Tuğrul'un karanlığında parlayan bir prenses gibiydi. Tuğrul onu baştan aşağıya incelerken göbeğindeki piercingi görünce yutkundu.
-"Siktir."
-"Ne oldu?"
-"Hiç." Bediz onun baktığı yere bakınca güldü.
-"Yoksa piercing fetişi falan mı var sende." Tuğrul kaşlarını çattı.
-"Hayır dedim ya Bediz."
-"Niye beğeniyorsun o zaman? Doğru söyle daha önceki sevgililerin de böyle piercing mi takıyordu da oradan bir beğeni kaldı." Tuğrul şaşkınca baktı.
-"Ya havle. Ne eski sevgilileri ya? Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama yok öyle bir şey."
-"Neler geçmiyor ki bir bilsen. Sevgililerinin piercinglerini beğendiğin, dokunduğun, öptüğün. Tövbe yarabbim." Bediz başını iki yana salladı.
-"Saçmalama ne öpmesi ne dokunması. Sen bugün çok yoğun çalıştın galiba. "
-"Bilemiyorum artık." Tuğrul derin bir nefes aldı.
-"Hiçbir sevgilim de piercing yoktu. Sadece bazı kadınlarda hoş duruyor beğeniyorum."
-"Yani benimkini beğendin?" Bediz beklenti içinde ondan gelecek cevabı bekledi. Tuğrul mu? Tuğrul bu defa inkar etmedi. Gözlerinin içine baktı.
-"Evet. Çok hoş durmuş." Gözleri mutlulukla kısıldı
-"Yaaa. Teşekkür ederim Gamzelim."
-"Rica ederim." Bediz gözlerini kıstı.
-"Bak doğru söyle piercing fetişin yok değil mi? Böyle öpmek, dokunmak gibi." Tuğrul gözlerini devirdi.
-"Evet Bediz var. Göbeği açık piercingli kadın görünce dokunmadan göbeğinden öpmeden duramıyorum."
-"Tamam orman gözlüm tamam sinirlenme hemen." Sonra güldü.
-"Varsa bileyim diye dedim."
-"Varsa ne yapacaksın." Tuğrul'un tek gözünü kapatıp başını iki yana sallayarak ne oldu dercesine bakması ile Bediz de aynı şekilde hareket yaptı.
-"Sen ne yapmak istersin?"
-"Bilmek istemezsin." Sesi tehlikeliydi. Fakat Bediz o tehlikeyi severdi.
-"Ya bilmek istiyorsam?"
-"Yaşın yetmez. Küçüksün." Onun söylediği sözler karşısında Bediz kahkaha attı. Sağ elinin işaret parmağını Tuğrul'un göğsüne bastırdı.
-"Bu lafını unutma Gamzelim. Çünkü o gün geldiğinde sen bu piercinge dokunmak isteyip de dokunmadığında sana zevkle hatırlatacağım." Elindeki poşeti ona uzattı.
-"Al bu da benden sana. Elinden kayıp giden fırsat için." Tuğrul elinden aldığı poşeti açınca ona döndü.
-"Dondurma?" Dedi sorarcasına. Ve Bediz durur mu? Pası gole çevirdi.
-"Evet kaçırdığın fırsatlar için orman gözlüm. Avucunu yalamak mahiyetinde. Afiyet olsun." Göz kırpıp elini hafiften sanki saçlarına vuruyormuş gibi yaparak salladı ve ona öpücük atıp parkın içinde girdi ve gözden kayboldu. Arkasından homurdanan Tuğrul'u bırakarak.
-"Sen içimi yak yak sonra gel serinlemek için dondurma getir."