5.Bölüm-Hasta Ziyareti💜

2060 Words
Kızlar ve komşular yine bir akşam Murat'ın söylediği şarkı ile şoklar geçirirken en sonunda Huriye Teyze cama çıkıp bir kova suyu Murat ve yanındaki ikiliye boşalttı. -"Senin gözün kör olmasın emi Murat. Ben yaşlı başlı kadınım. Her akşam gürültü patırtı. Git başka yerde çal, söyle şu zımbırtını." Murat başını kaldırıp saçlarından yüzüne doğru süzülen sular bir kenara itip Huriye Teyzeye baktı. -"Aşığım Huriye Teyze. Çok aşığım. Ondan böyleyim. Hem sevenleri kavuşturmak sevaptır. Bizi kavuştursan ya. Çok büyük sevaba girersin." Huriye Teyze bir an kalakaldı. Murat'tan böyle bir cevap beklemiyordu. -"Evladım kızın gönlü olsa hiç yapmam mı? Ama görmüyor musun sen hiç?" Murat Huriye teyzeden aldığı cevapla yüzü düşük bir halde Ayser'e baktı. Kimsenin duymayacağı bir halde mırıldandı. -"Belki sever." O sırada Ayser Bediz'in belinden tutup onun canını acıtmayacak şekilde odaya sokup yerine yatırdı ve kapıyı kapattı. Loren ve Bediz'in kendini tuttuğunu görünce parmağını salladı. -"Eğer tek bir ses duyarsam sizi gebertirim." Bediz başını aşağı yukarı salladı. Lorense başını yastığa gömmüş gülme seslerini bastırmaya çalışıyordu. Ayser odadan çıkıp mutfağa geçtiğinde Bediz gülmüş yarası sızlayınca gülümsemesi yarım kalmış Loren ise karnını tutuyordu. Bediz'in yüzünü görünce ona baktı. -"Ne oldu?" -"Yaram sızladı." -"Dur gülme o zaman sızlaması geçince güleriz biraz dinlen." Loren'in cevabı Bediz'i daha da güldürdü. -"Ya sus. Gülme derken bile güldürüyorsun." -"Ne dedim ben şimdi." Bediz başını iki yana sallayarak yerine tekrar uzanırken Loren'in o tatlı haline gülümsemeden edemedi. Bazen öyle anlarda bir laf ediyordu ki gülmeden edemiyordu. -"Ee güldürüyorsun." Loren hemen sırıttı. -"Ayy teveccühün aşkım." Loren ve Bediz daha deminki olayı unutup muhabbetlerine devam ederken Ayser mutfakta kek yapma telaşındaydı. Kızlar Ayser mutfaktayken kesinlikle içeri ayak basmazlardı. Zira yemek yaparken mutfakta birilerinin olması Ayser'i delirtiyordu. Daha doğrusu Loren'in olması. Loren yemek yapmayı bilmeyen önüne ne konursa yiyen bir kızdı. Yumurta kır desen onu bile yapamazdı. Bir defasında Ayser ona yemek yapmayı öğretmek için mutfağa soktuğunda savaş alanına dönmüştü mutfak. Loren yumurtaları tabağa kırmayı beceremeyip tezgaha düşürmüş oradan da yumurta kayarak halıyla buluşmuştu. O sarı lekeleri görünce Ayser'in başından aşağıya kaynar su dökülmüş gibi hissetmişti ama yine de pes etmedi. İlk deneyimi diyerek devam etti. Loren domates dolu blenderın ağzını kapatmadan çalıştırması Ayser'in sabrını taşıran son damla olmuştu. Zira her şey kıpkırmızı leke olmuş fayanslar duvarlar halı batmıştı. O sinirle onu kovmuş ve bir daha da yemek için onu mutfağa almamıştı. Bediz ona bakarak daha iyiydi. Dedesi ve anneannesinin yanında kaldığı için anneannesi ona yaptığı bütün yemekleri göstermiş belli bir yaştan sonra da o yapmıştı. Şimdi yapmamasının sebebi Ayser'di. O zaten halihazırda yaptığı için gerek duymuyordu. Zaten onun yemek yapmayı bildiğini Ayser daha keşfetmediği için şuanlık yemek yapma görevi Ayser'deydi. Kek piştikten sonra Ayser ve Loren oturma odasındaki orta sehpanın üzerini boşaltıp tabakları yerleştirdiler. Bediz ise yatıp onların yaptıklarını izliyordu. Aslında kalkıp yardım etmek niyetindeydi lakin Ayser kesin bir dille reddetmiş yataktan kalkmasını engellemişti. Masa hazır olduğunda kızlar Bediz'in kalkmasına yardım etmiş ardından yere oturtmuşlardı. Hep beraber hazırladıkları keki kahkahalar atarak yerken Bediz dikişlerinin acıdığını hissedince karnını tuttu. -"Dikişlerim acıdı." Ayser hemen yanına koştu onu yerden kaldırdı. Gülmeyi yasakladığında Loren ve Bediz daha çok gülmüştü. -"Aaa bak hiç laf dinliyor mu? Bak geliyor terlik." Anne edasıyla ayağından çıkardığı terliği sallayınca Bediz gülerek başını aşağı yukarı salladı tamam anlamında. Ve ardından elini kaldırıp ağzına hayali bir fermuar çekti. Kirliler toplanmış bulaşıklar makinaya yerleştirilmiş ve üç kız koltuğa yerleşip yeni filme başlar saatin epey geç olduğunun farkına varamamışlardı. Bu akşam yine Murat sayesinde maceralı geçmişti. Yemek faslını yapmışlardı yapmasına ama Ayser o kadar sinirlenmişti ki tekrar mutfağa gitmiş bu defa sinirden kek yapmıştı. Sinirlenince bazı insanlar vurup kırarak, bazı insanlar küfür edip bağırıp çağırarak, bazıları da kendini mutfağa atıp kek, börek yapanlardı. İşte Ayser o son kesimdendi. Küçüklüğünden beri ona terapi gibi gelirdi yemek yapmak. O da kendini bu şekilde sakinleştiriyordu. Onun bu terapisi de en çok kızları mutlu ediyordu. Zira öyle güzel yemekler, tatlılar yapıyordu ki Bediz ve Loren bazen onun sinirlenmesi için dua bile ediyorlardı. Kızlar Bediz'in alnından öpüp odalarına gittiler. Gün içinde odada canı sıkıldığı için ona burada yatak yapmışlardı. Burada yatıyordu. Kısa sürede gözlerini kapatıp uykuya daldı. Sabah gözlerini açtığında daha kimse uyanmamıştı. Tuvalete gitmeye ihtiyacı vardı fakat kızlar yoktu. Kendi kendine neredeyse onbeş dakika uğraş vererek yataktan kalkmayı başardı. Yarası her kıpırdadığında ben buradayım dercesine sızlıyordu. Dikişli yerini tuta tuta lavaboya girdi. Orada da yine on beş dakika oyalandı. Çıktığında koridorda yürürken kendi kendine söyleniyordu. -"Allah'ım ne olursun bir an önce geçsin şu sızı. Lütfen." Oturma odasına geçtiğinde içeriden kapı açılma sesi duyduğunda bekledi bir süre. Sonra Ayser'in ay gibi parlayan gülümsemesini gördü. -"Günaydın güzelim." Ayser Bediz'e yaklaşıp alnından öptü. Bediz de onu yanağından öptü. -"Günaydın kuzum." -"Loren uyanmadı mı daha?" -"Loren dedesine gitti. Bu sabah başbaşayız." -"Yaaa." -"Sen neden ayaktasın. Gel böyle." Diyerek kolundan tutmuş onu yerine götürüyordu. -"Tuvaletim geldi o yüzden kalktım." -"Bana seslenseydin ya." -"Yok artık Ayser. Tuvalet için de seni çağırmayayım bir zahmet." Ayser'in tek kaşı havalandı. -"Tabi ki çağıracaksın. Sen yaralısın." Bediz bir şey demedi. Ayser'in onu tekrar yerine götürmesine izin verdi. Koltuğa oturmuş mutfaktan gelen sesleri dinliyordu. Başında biraz ağrı vardı bu sabah. Ekstra olarak dikiş yeri sızlıyordu. Lavaboya giderken zorladığı için diye düşündü. Ve sonra gözlerinin önüne Tuğrul'un görüntüsü geldi. Bir anda gözleri kocaman açıldı. Telefonu eline aldı. Gelen giden mesaj var mı diye kontrol etti. Ve sonra büyük bir hüsran yaşadı. Ondan gelen hiçbir mesaj yoktu. Hesabına girip bir şeyler paylaşmış mı diye baktı. O da yoktu. İlk adımı kendi atmaya karar verdi. Dm kutusuna girdi. -"Günaydın gamzeli." Derin bir nefes verip telefonu koltuğun bir köşesine fırlatıp gözlerini kapattı. Kaç dakika geçmişti bilmiyordu fakat Ayser'in ona seslenmesi ile yavaşça gözlerini araladı. Gece ara sıra yoklayan bu yaraların sızısı onu uykusundan edebiliyordu. Birkaç gündür doğru düzgün uyku uyuyamadığı için gündüzleri böyle uyukluyordu Bediz. Gözlerini açtığında Ayser kapının köşesine yaslanmış ona bakıyordu. -"Yine mi uyutmadı dikişlerin." Bediz başını salladı. -"Bazen öyle keskin ağrıyor ki dayanamayacak gibi oluyorum." "Geçecek birtanem az kaldı. Bu da gelip geçecek inşaAllah. Ama şimdi kahvaltı yapalım. Sonra sen ilaçlarını içer bir güzel dinlenirsin." İkili mutfağa geçip taburelere oturdular. Ayser'in hazırladığı nefis kahvaltı sofrasını bir güzel silip süpürdüler. Bulaşıkları toplamaya Bediz yardım etmek istediyse de Ayser izin vermedi. O da mutfaktan çıktı. Önde lavaboya gidip ellerini yıkadı adından oturma odasına geçti. Yatağına girerken telefonun yanıp sönen ışığı dikkatini çekti. Hemen eline aldı. Instagramdan bildirim gelmişti. Ekranı açtı. TuğrulDgn -"Günaydın." Mesajı görünce bir yandanda sevinmiş bir yandan da gözlerini devirmişti. -"Nasılsın?" Mesajı atıp yine telefonu bir köşeye bıraktı. Bu onun için bir alışkanlık haline geldi. Elinden telefon ondan gelen mesajı beklemek daha zor oluyordu. -"İyiyim sağ olasın sen nasılsın?" -"İyiyim." -"Ağrın sızın var mı?" Bediz güldü. -"Biraz sızısı var. Zorladım galiba dikişleri bu sabah. Acıyor." Diyerek Tuğrul'un tepkisini görmek istedi. -"Kendini zorlama. Dikişlerin kaynasın biraz. Arkadaşlarından yardım al kendi başına bir şey yapmaya kalkma." Bediz'in yüzünde sırıtma oluşunca Ayser kapının kirişine yaslanmış kollarını da birbirine dolamış ona bakıyordu. -"Eyvahlar olsun." Bediz telefondan başını kaldırıp ona baktı. -"Ne oldu?" -"Ne olacak ergen oğlu aşık olmuş analar gibi hissediyorum şuan." -"O ne demek ya?" -"Bizim Burak da böyle oluyordu. Telefon başında sırıtarak mesajlaşırdı. Meğer aşık olmuş. Telefon sarjdayken priz yanına çömelip mesajlaşıyordu. Sende onun gibisin şuan." -"Ne güzel işte aşık olmuş sevmiş." -"Ama sonu iyi bitmedi." -"Ayrıldılar mı?" -"Evet. Kız bizimkini bıraktı. O da böyle ergen ergen aşk acıları çekiyordu. Annem odasını süpürmek istese beni yalnız bırak diye bağırırdı. Kahvaltıya bağırsak yemeyeceğim diye kızıyordu anneme." -"Ah benim canım teyzem ya. Nasıl üzülür o." -"Bir iki üzüldü sonra baktı olacak gibi değil bir gün bir sinirlendi. Burağı terlikle dövdü." Bediz ve Ayser kahkahalarla gülmeye başladı. -"Yoksa sende beni öyle mi yaparsın." -"Evet. Buraktan çektim biliyorum bir daha çekemem. Sakın aşık olayım deme. " -"Yok be ne aşkı ben sadece hoşlanıyorum ondan. Yani onun varlığı mutlu ediyor beni o kadar. Onsuz olamam diye kendimi paramparça edecek değilim." Ayser ona uzunca baktı. Zira Bediz'in bu dediklerine inanası gelmiyordu. Çoktan kendini ona kaptırmaya başlamıştı. İçinden bir ses de bunun iyi bitmeyeceğini bas bas bağırıyordu. Kızlar oturmuş kahvelerini içtiler. Ardından Ayser hazırlanıp işe gitmek üzere evden çıktı. Bediz can sıkıntısından önce televizyon izledi. Ama yatmaktan sıkıldığı için yerinde doğruldu. Ne yapsam diye düşündü bir süre. Kalksa bir şeyler yapsa dikişleri yine acıyacaktı. Yatsa sırtı ağrıyordu. Kara kara düşünürken kapı çaldı. Zor bela koltuktan kalkıp kapının önüne geldi. Kapı kulpunu kavrayıp açtığında karşısında görmeyi beklediği en son kişiyi gördü. Tuğrul'u... -"Aaaa gamzeli." Tuğrul hafifçe gülümsedi. -"Beklemiyordun değil mi?" -"Hemde hiç." Yarasını tutarak kapıyı ardına kadar açtı. -"Gelsene." -"Yok sadece bir uğrayıp bakayım dedim." -"Gelmişsin o karar yolu. Vallahi bir kahve içmeden bırakmam. Gel." Tuğrul girmemek için ne kadar inat ediyorsa Bediz de girmesi için o kadar ısrarcıydı. Sonunda Tuğrul o ısrarlara kayıtsız kalamadı. Ayakkabılarını çıkarıp içeri girerken elindeki poşetleri hemen kapı girişine bıraktı. -"Bunlar nedir?" -"Bizde hasta görmeye eli boş gidilmez. Bir kaç meyve aldım ye bir an önce sağlığına kavuş diye." Bediz bir anda gülümsedi. -"Yaaa benim düşünceli gamzelim. Ne kadar tatlısın." Tuğrul güldü. -"Şöyle demeyi bıraksan mı artık?" -"Ne demeyi?" -"Gamzelim demeyi." -"Yoo nedenmiş. Ben çok beğeniyorum Gamzelim demeyi. " Tuğrul güldü. Bir şey demedi. İkili içeri geçtiklerinde Bediz yatağını toplamak için eğildiği sırada Tuğrul onu durdurdu. -"Dur ne yapıyorsun sen." -"Eve misafir gelmiş. Hiç misafir varken yatılır mı?" -"Hastasın sen. Uğraşma şimdi. Otur sen." -"Yok olmaz. İçim rahat etmez benim." Tuğrul ayaklandı. Tekli koltuktan kalkıp yatağın kenarına geldi. -"Tamam öyleyse sen otur." İnce pikeyi katladı. Ardından çarşafı da düzenli bir şekilde katlayıp yastığın üzerine koydu ve koltuğun en dibine çekti. Bediz ise ona hayranlıkla bakıyordu. -"Nasıl da becerikli bir gamzeli. Allah'ım düşüyorum ben sanırım." Tuğrul kahkaha attı. -"Narkoz sana fazla bir etki yapmış. Ne yapsam beğeniyorsun." Bediz iç çekti. -"Sende beğenilmeyecek bir huy yok ki gamzeli. Tam bizim kızlara layık bir eniştesin." -"Nasıl da hemen şıp sevdi bir kız." Bediz yalandan suratını buruşturdu. -"Nasıl da nazlı bir gamzeli." -"Nazlı demeyelim de öyle hemen birine tutulacak bir adam değil diyelim." -"Sevmek zaten bir anda gerçekleşen bir eylemdir Tuğrul. Planlayarak birilerini sevemezsin, aşık olamazsın." -"Zaten biri var gönlümde." Bediz yutkundu. -"Hayatında biri olmadığını biliyorum." -"Nereden biliyorsun?" -"Hissediyorum. Olsaydı anlardım. Olsaydı birisi sana böyle olmazdım." Tuğrul'un kocaman gülümsemesi tebessüme dönüştü. -"Belki de yanlış hissediyorsun?" -"Bilmem. Belki. Ama sen uğraşmaya değersin." -"Bediz." -"Hoşlanıyorum senden. Ne var bunda. Bunu saklayacak değilim. Hem ayrıca sen neden sana yaklaşmamı istemiyorsun. Neden uzak tutmaya çalışıyorsun beni?" -"Üzülmeni istemiyorum. Bu yüzden." -"Üzülmem merak etme." Sonra Bediz kocaman gülümsedi. -"Seni alana kadar durmayacağım gamzeli. Peşindeyim bırakmam." -"Sen uslanmaz bir kız çocuğusun Biliyorsun değil mi?" -"Evet. Bir tek sana."İkilinin arasındaki sohbet dış kapının açılması ve Loren'in sesiyle bozuldu. -"Kuzu ben geldim. Evde misiniz? Ayy sana bomba haberlerim var." Tam odaya girmişti ki Tuğrul'u görünce sustu Loren. -"Aaa merhaba hoşgeldin Tuğrul.." -"Hoşbuldum Loren. Nasılsın?" -"İyiyim sen nasılsın." -"İyiyim arkadaşını ziyarete geldim de baya iyi gördüm." -"İyi iyi seni görünce daha da iyi olmuştur o şimdi." Tuğrul güldü. -"O zaten iyi. Benimle bir alakası yok." Bediz derin bir nefes aldı. -"Ya o orman gözlerini görünce benim bütün yaralarım iyi oluyor oğlum sen ne diyorsun ya." O cümle ile Tuğrul ve Loren kahkaha attı. -"Bediz." -"Efendim Gamzelim." -"Ben artık gideyim sen dinlen. Yoksa saçmalamaya devam edeceksin." -"Neresi saçma ya. Sana burada bir ilanı aşk etmediğim kaldı sen hala saçmalık diyorsun. Aşk olsun Tuğrul. Çok kırıldım." Tuğrul bir an duraksadı. -"Kırdım mı seni?" -"Evet. Duygularımı küçümsedin." -"Öyle bir şey yapmak değildi niyetim." -"Ama yaptın." -"Özür dilerim." -"Tamam önemli değil." Aralarındaki diyaloğun ardından Tuğrul ayrılmak için izin istedi. O sırada Bediz'e baktı. Ama o bakmadı. Tuğrul'un canı sıkıldı. -"Seni kırdıysam özür dilerim." -"Önemli değil." -"Önemli. Kalbin kırık gitmek istemiyorum buradan. Doğru söyle bana." -"Tamam sorun yok cidden gamzeli." Tuğrul pek de içi rahat olmayarak evden ayrıldı. Kapı kapanır kapanmaz Loren onun yanına geldi. Gözlerini kıstı. -"Sende benden fenasın biliyorsun değil mi? " Bediz dayanamadı ve kahkahayı bastı. O sırada Loren de gülmeye başladı. -"Ama çok tatlı değil miydi Loren ya. Kırıldım diye nasıl yüzü düştü." -"Fark ettim. Giderken bir garipti. Bir an cidden bende kırıldın sandım. İnandım inanacaktım." -"Ahaha demek ki iyi oynadım." -"Cadı. Aferin kız böyle devam et." -"Eee kimin öğrencisiyim." -"Tabi ki Loren'in. Benden iyi hoca mı var sanki. Hıh." Diyerek saçlarını savurdu. -"Bundan sonra mottom Murat gibi olacak." Loren anlamadı. -"Ne mottosu?" Bediz sırıttı. -"O Ayser'i ne zaman görse şarkı söylüyor ya. Bende öyle yapacağım." Loren güldü. Başını iki yana sakladı sorarcasına. -"Ay onun gibi bela savuran şarkılar seçme de sakın." -"Yok yok güzel bir şarkı buldum bile ben ona çoktan." -"Neymiş o şarkı?" Ve o sözlerini söyledi. -'Seni anan benim için doğurmuş canım. Hamurunu benim için yoğurmuş.'
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD