Dikkat Çeken Biri...

740 Words
Komutan Alparslan ise her günkü gibi o gün de teftiş için ağır adımlarla kışlayı dolaşmaya çıkmıştı. Üniforması ütülü, botları parlak, yürüyüşü her zamanki gibi dimdikti. Her adımı yeri titretiyor, geniş omuzlarında üniformanın da verdiği ciddiyetle büyüyordu. O sırada bahçede, onun geldiği farketmeyen bir grup asker aylak bir tavırla ayakta dikiliyor, bazılarıysa elleri ceplerinde dolaşıyordu. Komutan Alparslan’ın gözleri o askerleri görünce öfkeyle büyüdü. Çenesi hafifçe gerildi. İki adım daha attıktan sonra kalın sesi askeriyenin taş duvarlarında yankılandı. “Kaç defa söyledim size! Kışlada eller cepte mi gezilir?! Bu ne saygısızlık?!” Genç bir onbaşı hemen toparlandı, hazırola geçip selam verdi ama gözlerindeki panik belli oluyordu. Komutan Alparslan devam etti, sesi daha da yükseldi: “İki gün etrafta dolaşmayınca, üçüncü gün gevşemeye başlıyorsunuz! Burası babanızın evi değil askeriye!” Sözlerini bitirirken gözleri hiddetle çevreyi taramaya devam ediyordu. Tam o sırada, biraz ileride revir binasının önünde beyaz önlükleriyle birkaç hemşire ve doktorun konuştuğu küçük bir grup dikkatini çekti. Gözleri, o grubun kenarında duran genç bir kadına takılıp kaldı. Güneşin altında duruşu netti. Kumral saçlarını arkadan sıkı bir topuzla toplamıştı. Beyaz önlüğünün altındaki yeşil üniformasıyla sade ama dikkat çekici bir duruşu vardı... Sanki diğerlerinden farklı duruyordu ama bu diğerleri ile arasındaki mesafeden değil, kendi doğallığından ve çekiciliğinden kaynaklanıyordu. “Yeni mi bu?” diye geçirdi içinden. Bedeninde tekinsiz bir kıpırtı hissetti. Uzun zamandır hissetmediği bir duygu içinde aniden uyanmıştı. Bakışlarını zorlukla o genç kadından ayırırken kaşlarını çatmıştı. Bu genç kadında farklı bir şey hissetmişti. Tam olarak çözemediği, ama içgüdüleriyle fark ettiği, onu çeken bir şey... Derin bir nefes aldı, öfkesini bastırmaya çalışarak bahçedeki askerlere son bir bakış attı. “Beş dakikaya herkes eğitim alanında olsun. Anlaşılan aranızda askeriyede olduğunu unutanlar var. Onlara ufak bir hatırlatma yapalım.” Gür sesiyle son emirlerini verdikten sonra hızlı adımlarla odasına yöneldi. Koridor boyunca yürürken yüzü hâlâ gergindi ama aklının bir köşesinde az önce gördüğü o genç hemşire vardı. Gözlerinin içinde arzuyla öfke arasında gidip gelen değişik bir fırtına vardı. Odasına girmek üzereyken, tereddüt ederek durdu ve kapısının yanındaki nöbetçi askeri çağırdı. “Nöbetçi,” diye bağırdı tok bir sesle. “Askeriyede son iki haftada göreve başlayan tüm personelin evraklarını getir bana. Sivil personel, geçici ya da kadrolu fark etmez. Hepsini istiyorum.” Asker hemen hazır ol vaziyetinde geçip selam verdi. “Emredersiniz Komutanım!” Nöbetçi, dakikalar sonra kolunun altında lacivert bir klasörle geri döndü. Genç askerin alnında hafif bir ter birikmişti. Anlaşılan komutanın öfkeli olduğunu görünce acele etmişti. Komutan Alparslan ona umursamaz bir tavırla bakıp, “Masama bırak. Çıkabilirsin,” dedi. Genç asker odadan çıkıp kapıyı kapattıktan sonra Hakan klasörü yavaşça açtı. Parlak telli dosyalardan ilki bir temizlik personeline aitti. Kısa bir bakış atıp kenara koydu. Bir diğeri idari sekreterlikte görevli bir memur... Derken üçüncü dosyayı eline aldığında kaşları kıpırdadı. Sayfanın başında ismi kalın harflerle yazıyordu: **Duru Serveroğlu.** Dosyaya zımbalanmış vesikalık fotoğrafa baktı. O sabah uzaktan gördüğü yüzün aynısı. Gözleri dosyanın üzerindeki fotoğrafta kilitlendi. Genç kadının kahverengi gözleri doğrudan objektife bakıyordu ama o bakışın içinde çekici ve farklı bir güzellik vardı. Temiz, güzel ve belki de ondan bir hayli genç... Alparslan, fotoğrafı inceledikten sonra alt satırlara geçti. Yaş: 27 Görev: Hemşire – Geçici personel Eğitim: Sağlık Bilimleri Üniversitesi – Hemşirelik Daha önceki görev yeri: Özel Medikent Hastanesi Başını hafifçe eğdi. Kendi kendine mırıldandı: “Uzun süredir boşta olduğum için ben mi abartıyorum yoksa gerçekten çekici bir halin mi var?” Dosyayı yavaşça kapatıp önüne koydu. Parmakları kapakta gezinirken kendi içinde yükselen o tanımsız hissi bastırmaya çalıştı. Rahatsız edici değildi ama beklenmedikti. Uzun zamandır bir kadının varlığı onun zihninde bu kadar ani bir çekim yaratmamıştı. Ve bu yalnızca fiziksel bir çekim değildi... Bir şey daha vardı Duru Serveroğlu’nda. Söze dökülemeyen, fakat sezgilerinden tanıdığı farklı ve özel bir şey… Alparslan arkasına yaslandı. Gözlerini kapatıp onu revirin kapısında gördüğü o anı zihninde tekrar canladırdı. Bir grubun içinde ama biraz dışında duran bir kadın… Sadece bir bakışla dikkat çeken, ama bunun farkında bile olmayan biri. Bir an aralarında hiçbir şey olmasa bile onu tanımak istediğini fark etti. Bu duygu onu ürkütse de dosyayı yeniden açıp medeni haline baktı, bekardı. Yüzünde tehlikeli bir gülümseme belirirken, kapısı hafifçe tıklatıldı. İçeri giren asker saygılı bir tavırla, “Komutanım, eğitim alanına askerler sizi bekliyor.” Komutan Alparslan bir anlık sessizlikten sonra ayağa kalktı. Üniformasının ceketini düzeltti, dosyayı klasöre geri yerleştirdi. “Tamam,” dedi kısa ve net bir tonla. Arkasına dönüp yürürken bir şeyden emindi: Duru Serveroğlu, artık sadece personel listesinde bir isim değildi. Zihninin bir köşesinde yankılanan, merak ve arzu dolu bir hissin ilk hecesiydi...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD