İlk Maaş ve Kutlama

1183 Words
Duru, haftasonu elinde kahvesiyle oturma odasında takılırken odanın içini ince bir gün ışığı dolduruyordu. Perdeleri aralayıp dışarıya baktı; gökyüzü açık, hava ılıktı. Yüzünde istemsiz bir gülümseme belirdi. Bugün güzel bir gündü. Bir süre koltuğa kalçasını yaslayıp öylece dışarıyı seyretti. Ellerini çenesine dayayıp pencereden gelen ılık rüzgârı hissetti. Sonra ayağa kalktı. Tembellik etmeye vakti yoktu. İşe başladığından beri zamanı daha az ve kıymetliydi. Kahve fincanını tezgaha koydu. O sırada telefonuna 'Hesabınıza para gelmiştir.' diye bildirim geldi. Ekran kilidini açıp heyecanla bankacılık uygulamasına girdi. İnanmıyorum, dedi kendi kendine. Askeriyede maaşların iyi olduğunu biliyordu ama bu rakamı hesabında görmek... İşte bu bambaşka bir histi. Gülümsedi. İçini sıcacık bir rahatlık sardı. Artık parasızlık korkusu yoktu. Kahve fincanı yıkarken aklına Serra geldi. Ona mesaj atmadan olmazdı: — “İlk maaşımı aldım. Akşam Beyoğlu’ndaki o mekâna gidiyoruz. Hesaplar benden!” Yanıt anında geldi: — “Harikasın! İşte bu! Hemen akşam için rezervasyon yapıyorum.!” Duru onun mesajına kısaca cevap verdikten sonra telefonunu şarja taktı. Ardından banyoya girdi, duşun altında saçlarını geriye doğru yatırırken suyun sıcaklığıyla birlikte günlerin yorgunluğunu üzerinden attı. Aynadaki buğulu yansımaya baktığında gözlerinin altındaki yorgunluk dolu halkaların azaldığını, daha mutlu göründüğünü fark etti. Alihan’dan ayrılmak ve yeni bir işe başlamak ona gerçekten çok iyi gelmişti. Dolabını açıp bir süre önünde durdu. Ne giyecekti? Ne çok abartılı ne de çok sıradan bir şey olmalıydı. Sonunda siyah, üzerine tam oturan, mini bir elbiseye karar verdi. Hafif bir makyaj yaptı; kahverengi gözlerinin etrafına ince bir kalem çekti, biraz far sürüp, dudaklarına pembe tonlarında bir parlatıcı sürdü. Saçlarını da düzleştirip açık bıraktı. Aynaya baktığında, yüzünde parlayan, genç ve çekici bir ifade vardı. Mutluydu. Topuklu ayakkabılarını giyip, küçük çantasını omzuna astı. Hazırdı. Evin kapısını kilitleyip sokağa adım attığında içindeki coşku adımlarına yansımıştı. Şansına hemen karşına çıkan boş taksiye atladı. Beyoğlu’na giden o tanıdık sokaklardan geçerken akşamın taze havasını derin derin içine çekti. Herşey çok güzeldi. Taksiden inip, mekana girdiğinde Serra'nın çoktan mekânda olduğunu gördü. Arka tarafta bir masaya oturmuş menüyü inceliyordu. Onu görür görmez Serra heyecanla, çılgınca el salladı: — “Duruuu, burdayım! ” Duru güldü, yanına oturup çantasını masaya bıraktı. Serra hayran hayran ona bakarak "Ayy ayy ay resmen ışıldıyorsun!!" dedi. — “Sence de ışıldamam normal değil mi? Aylar sonra hesabımda nihayet borç değil para var.” — “Ben demiştim, Alihan’dan kurtulup yeni bir işe bir işe başlamak sana iyi gelecek demiştim! O zaman bu gece bunu kutluyoruz! Seni ve yeniden hayata dönüşünü!” — “Tabi ki de! Herşey benden!” diye cevap verdi coşkuyla Duru. Gülüşerek siparişlerini verip, önden gelen şaraplarını yudumladılar. Duru şarabından bir yudum daha alırken Serra’nın gözlerindeki haklı gururu fark etti. “Bak gördün mü? Başardın işte” diyordu o bakış. “Ben sana hep inandım.” Az sonra yemekleri geldi. Neşeli bir sohbet eşliğinde yemeklerini yediler. Alihan’ın adı bile anılmadı. Duru heyecanla işteki ilk haftalarını anlatırken, Serra kahkahayla araya girdi: — “Yani diyorsun ki yakışıklı askerler seni görmek için revirin kapısını aşındırıyor? Hem de olmayan hastalıklarıyla?” — “Yani o kadar olmasa da evet malesef." Gülerek devam etti. "Tabi belli etmemeye çalışıyorlar ama insan anlıyor... Biliyorsun askeriyede fazla bayan personel yok, olanların çoğu da evli. Sanırım bu yüzden askeriyede kadınlar ister istemez değerli oluyor.” — “Sen yine dikkatli ol Durucuğum, bir Alihan vakasına daha tahammülüm edemem.” Duru başını salladı. “Biliyorum,” dedi ciddi bir sesle. “Ama şu ana kadar haddini aşan olmadı. Biliyorsun askeriyede işler çok ciddi.” --- Tatlılar masaya geldiğinde mekânın loş ışıkları ve insanların uğultusu bir fon gibi aralarındaki neşeli sohbeti sarıp sarmalamıştı. İkisi de çok mutluydu. Duru gelen sıcak sufleye iştahla bakarken gözlerinde heyecan dolu bir parıltı vardı. Serra, kahvesinden bir yudum alıp, kendi suflesine uzanmadan önce Duru’ya göz ucuyla baktı. “Çikolatayla resmen aşk yaşıyorsun,” dedi gülümseyerek. Duru kaşlarını kaldırarak hafifçe omuz silkti. “Eh, aşk yaşayacak kimse olmayınca çikolataya kaldım” dedi işi şakaya vurarak. Serra onun bu haline güldü. Duru istese hemen birini bulabilirdi. Ama onun istediği birini bulmak değildi, hayır. Onun istediği artık birlikte yürüyeceği gerçek birini bulmaktı. Serra bunları düşünürken sessizce iç geçirdi, yüzünde düşünceli bir ifade belirdi. Kaşığını tatlıya daldırmadan önce derin bir nefes aldı. “Keşke…” dedi umutsuzca. “Keşke beni de yanına aldırabilsen.” Duru bir an şaşırdı. Bunu beklemiyordu. Gözlerini Serra’ya çevirdi. Serra bıkkın bir tavırla, “Özelde sürünüyorum Duru. Gerçekten. Aldığım para da belli. Ay sonunu zar zor getiriyorum. Gün geliyor sabah kahvaltı etmeden hastaneye gidiyorum. Eve ise çoğu zaman hava karardıktan sonra dönebiliyorum. Vardiyalar, nöbetler, artık hemşirelikten nefret eder oldum.” Serra’nın sesi yorgundu. Duru başını eğip çatalıyla tabağındaki sufleden minik bir parça aldı. Biraz düşündükten sonra, gözlerini arkadaşına çevirip yumuşak bir sesle konuştu. “Biliyorum canım. Gerçekten çok iyi biliyorum. Ama askeriyede işler… Bizim düşündüğümüz gibi yürümüyor. Ama söz senin için yapabileceğim bir şey olur mu soracağım.” Ardından kahvesinden bir yudum aldı, fincanı tekrar tabağına bırakırken, sesi daha kararlı çıktı: “İlk fırsatta personel dairesine gidip başka bir geçici personele ihtiyaçları var mı soracağım...” Serra gözlerini Duru’dan ayırmadan gülümsedi. “Umarım... Umarım ben de şu özel hastanelerde sürünmekten kurtulurum” dedi umutsuz bir sesle. Duru içini çekti. Başını sallayarak arkadaşının haklılığını kabul etti. “Umarım,” dedi umutla. Bir süre daha oturup sohbet ettiler. Tatlılar bitti, kahveler yudumlandı. Hesap masaya geldiğinde Duru hiç düşünmeden kredi kartını çıkardı. Serra bir şey söyleyecek gibi olduysa da Duru hafif bir el hareketiyle onu durdurdu. “Bu gece benden, demiştim” dedi gülümseyerek. “Baştan anlanşmıştık.” Serra başını eğerek onay verdi. Arkadaşının yüzünde gördüğü gururu ve mutluluğu bozmaya niyeti yoktu. Mekândan çıktıklarında hava ayaza dönmüştü. Beyoğlu’nun sokak lambaları arasında yürüyen kalabalıklar, sokak müzisyenlerinin notalarına eşlik eden insanlar ve geceye karışan kahkahalar arasında ikili yavaş yavaş yürümeye başladı. Serra yürürken “Şarabı fazla kaçırdım galiba, başım çatlayacak gibi ağrıyor, bu gece sende kalayım mı?” diye sordu yorgunlukla. Duru göz kırptı. “Tabiki de sormana gerek yok.” Kısa bir yürüyüşten sonra Duru’nun yaşadığı apartmanın önüne geldiler. Ancak Duru’nun adımları apartmanın dış kapısının önüne geldiğinde tereddütle durdu. Anahtarları elindeydi ama kaşlarını çatarak dış kapıya bakıyordu. Gözlerini kapıya dikti, sonra yavaşça geri çekildi. Serra onun bu tereddütünü fark edip, “Ne oldu?” diye sordu sessizce. Duru, kapıyı gösterdi. “Dış kapı açık.” “Ee? Belki biri yeni girmiştir,” dedi Serra. Duru başını salladı. “Sanmıyorum… Genelde apartmanın dış kapısı kapalı olur. Hatta yönetici Ahmet bey bu konuda çok hassastır. Her toplantıda kapıyı kapatın, sakın açık bırakmayın diye uzun uzun vaaz verir. Bu yüzden herkes kapıyı kapatmaya dikkat eder. Burası İstanbul neticede.” Duru'nun içine yerleşen tedirginlik büyürken sağa sola bakındı. Etrafta her şey normal gözüküyordu. Sokak sakindi. Üst katlarda birkaç ışık yanıyor, köşedeki manavın tabelası hafifçe sallanıyordu. Binadan gelen bir ses, bir hareket yoktu. Belki de Serra'nın da dediği gibi gereksiz yere evham yapıyordu. Serra onun endişesini fark edip elini Duru’nun koluna koydu. “Gel,” dedi fısıltıyla. “Beraber çıkalım, kesin birisi aceleden kapıyı açık unutmuştur. Önemli bir şey yoktur.” Duru başını sallayıp içeri adım attı. Koridor loştu ama olağan dışı bir şey görünmüyordu. Çöp kovası yerindeydi, merdiven boşluğu sessizdi. Ancak yine de havada bir huzursuzluk vardı. O bilindik, açıklayamadığın ama hissedebildiğin o ince huzursuzluk hissi....
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD