Bölüm 3:Gizli Duyguların Yansıması

748 Words
Mesut Ağa, sabah erkenden uyanıp güne başladığında, evinin dışındaki topraklar hala serinliğini koruyordu. Ancak içinde bir gariplik vardı. Bir süre önce yaşadığı huzursuzluk, şimdilerde daha da derinleşmişti. O kadının kızı... Yaser. Ne garip bir adı vardı, sanki bir zamanlar hayatında hiç dokunulmamış bir duyguyu hatırlatıyordu. Sevgiyi hatırlatıyordu. Sıcak, tutkulu bir sevgiyi... Yaser’in gözleri, siyah saçları, cesur bakışları… hepsi onu başka bir dünyaya çekiyordu. Yaser, o kadının kızıydı. O kadının, sığınak arayan, her türlü zorlukla boğuşan o kadının... Mesut, bu kadını ve kızını köyüne kabul ederken, merhametle hareket etmişti. Ancak zamanla, bu yardım, başka bir anlam kazandı. Yaser'in güzelliği, Mesut’un gönlünde sanki bir kıvılcım çakmıştı. Mesut, kadına yardım ederken aslında kendi kalbine de yardım ediyordu. Her bakışında, her adımında, Yaser’in çekiciliği, ona hoş bir sıkıntı veriyordu. Bir gün, yine evinin önünde çalışırken Yaser dışarı çıktı. Güneşin yavaşça batmaya başladığı saatlerde, Yaser'in silueti, uzaklardan çekici bir şekilde gözüküyordu. Yavaşça yürüdü, hafifçe gülümsedi. Bir an için Mesut, bu görüntüye bakarken kalbinin hızlandığını fark etti. Bir rahatsızlık hissetti, ama aynı zamanda kendini durduramadı. Yaser, kendilerine sığınan kadının kızıydı ve ona bakmamalıydı. Ama bakıyordu. Gözleri, Yaser'in her hareketini izliyordu, sanki büyülenmişti. Yaser’in elbisesinin uçuşan kenarları, zarif bir şekilde rüzgarda dalgalanırken, Mesut’un kalbinde bir şeyler çırpınıyordu. Bunu kabullenmek zordu. Mesut Ağa, bu hislerin doğru olmadığını biliyordu. Yaser’in yanında olmak, ona bu kadar dikkatli bakmak, onun bu kadar çekici olmasını hissetmek, Mesut’un onuruna zarar veriyordu. Ama zamanla, kendisini susturmak, bu duygulardan kaçmak imkansız hale geldi. Bir gece, Halit Ağa’nın şehirden gelmesiyle bu karmaşa daha da derinleşti. Son zamanlarda, Halit Ağa’nın Mesut’a ve onun davranışlarına karşı duyduğu rahatsızlık, giderek daha belirgin hale gelmişti. Halit, aşiret içinde Mesut’un verdiği kararları ve tavırlarını eleştiriyor, ona karşı bitmek bilmeyen bir kin besliyordu. Her fırsatta Mesut’u küçümsüyor ve aşiretin başına geçmek için sert bir tavır sergiliyordu. "Mesut," dedi Halit, bir akşam yemeği sırasında, "Bu kadına yardım ettiğini söylüyorsun. Ama o kadının kızı... Yaser, ne olacak? Nereye kadar gidecek bu işler? Yarın öbür gün kadını, aşireti geri isterse ne yapacağız? Hem sen amca kızın Zeliha ile beşik kertmesisin. Bu yaptığın doğru değil." Halit'in sözleri, Mesut'un içinde bir kıvılcım daha yaktı. Halit Ağa’nın meselenin ciddiyetini anlatmaya çalışırken, Mesut’u ne kadar küçümsediği ve kararını çoktan verdiği her halinden belliydi. O an Mesut, abisi Halit'in sözlerinden bir an bile olsa etkilenmemek için sert bir tavırla ayağa kalktı. Yaser’in güzelliği, ona duyduğu çekim, hiçbir şekilde abisi Halit’in düşündüğü gibi bir "ihanet" değildi. Ne aşiretine ne de hiç ısınamadığı amca kızına... Ama bunu ona anlatmak mümkün değildi. O çoktan kararını vermişti. Evden çıkıp yıldızlı geceye adım attı. Yaser, içine önceleri yavaş yavaş, sonra ise boşluk kalmayasıya nüfuz etmişti. Ondan vazgeçmesi söz konusu bile değildi. Ama abisi Halit’in bu konuşmalarla babasını da kandırıp onu da kendi tarafına çekmesi yakındı. Sonra Yaser’i düşündü. Onun siyah saçlarını ve çekici bakışlarını... Hayır, hayır... Ondan vazgeçmesi artık söz konusu bile değildi... ... Bir gün, gün batımında, Mesut Ağa, Yaser’in bir iş için tarlaya gelmesini istedi. Yaser, tarlaya gelmiş, bir an tereddüt ettikten sonra çekingen adımlarla Mesut’a yaklaşmıştı. Aşk dolu bakan masum gözleri, Mesut’un içine işlemişti. O an, aralarındaki mesafe tamamen yok olmuştu. Yaser’in bakışları, ona söylemek istediklerinden daha fazlasını anlatıyordu. Mesut, bir an için Yaser’e doğru adım attı, sonra durdu. Gözlerini kaçırdı, ama Yaser’in bakışları ona vurmaya devam etti. Yaser, ona yaklaşırken, aralarındaki gerilim hiç olmadığı kadar yoğundu. Yaser’in parlayan gözleri ve narin vücudu, Mesut’un ruhunda bir şeyler uyandırıyordu. Bir taraftan merhamet, diğer taraftan yasak olan bir arzu... Mesut, bu karmaşanın içinde, duygularının kontrolünü kaybetmeye başlıyordu. Yaser, bir adım daha atarak Mesut’un önünde durdu ve “Ağam?,” dedi. Mesut, Yaser’in bi tek kelimek cümlesinden derinden etkilenmişti. Ondan korkuyordu. Korkuyordu çünkü Yaser, sadece bir kadın değildi. Onun bakışları, duyguları, her hareketi Mesut’un kalbini yerinden onatıyordu ve içinde her şeyi yapabilecek deli bir cesaretin dolmasına sebep oluyordu. Mesut, kendini kaybetmemek için direnmeye çalıştı, ama artık dayanamayacak gibiydi. “Yaser...” dedi Mesut, sesi titreyerek. Elini onun yanağına doğru uzattı “Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun? Seni sevmek beni mahveder.” Yaser, adeta Mesut’un içindeki fırtınayı hissediyordu. “O zaman, git ağam, bana en az benim kadar cesur bir er gerek. Korkak bir yeniyetme değil ” diyerek, Mesut’a daha da yaklaştı. O an, her şey sessizleşti. Mesut, gözlerini Yaser’in gözlerinden ayıramadı. Yaser, ona doğru adım attı, elleri birbirine kenetlendi. Mesut, ellerini sıkıca tutup ona yaklaşırken kalbi deli gibi atıyordu. Bir yandan Halit Ağa’nın uyarıları, bir yandan içindeki yasak arzu… Mesut Ağa, bu duygulardan kaçamazdı. Yaser’in yakıcı bakışları onu kavururken, "Hayır" diye düşündü. "Hayır, gerekirse tüm aşiretini karşısına alırdı ama bu kızı bırakamazdı..."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD