4. Bölüm

757 Words
Arnaldo Marcelli'nin yüzünde sinsice bir gülümseme belirdi. "Bu iş bir güven meselesi değil, tesoro. Bu bir zorunluluk. Sana açıklamaya yapmak zorunda değilim! Eğer istediğimi yaparsan, hayatını geri kazanırsın. Ama eğer kabul etmezsen..." Silahını usulca masadan kaldırarak göz hizasında salladı. "Sana acımam. O kadar basit." Gözlerimi kapatıp bir anlığına nefesimi tuttum. Korku, boğazımda bir düğüm gibi büyüyordu. Derinlerde bir yerde, ona meydan okumak istiyordum, ama bu benim sonum olurdu. Cesaretimi topladım. Onun şartlarına tamamen uymak zorunda değildim. "Anlaşma yapalım," dedim, gözlerimi ondan kaçırmadan. "Ben seninle kalacağım, senden hamile kalacağım ama..." Bir an için duraksadım. Kelimeler ağızımdan zorla çıkıyordu. Tepkisinden korkuyordum. "Ben duygusuz bir şekilde ilişkiye giremem. Sevgilimi bile hiç öpmedim. Bana zaman vereceksin… Eğer... sana karşı duygularım olursa, o zaman bana dokunmana izin vereceğim." Marcelli kaşlarını kaldırdı, gözlerinde hafif bir şaşkınlık belirdi ama ardından kahkahasını tutamadı. "Duygu mu," dedi gülerek. "Duygusal bağ istiyorsun, ha? Beni oyalamaya çalışıyorsun, bunu anladım. Sevişmek için duyguya ihtiyaç yok!” dedi kaba bir sesle. “Pekala… Sadece bir hafta, seninle sevgiliymişiz gibi takılalım. Eğer duygusal bağ kuramazsam senin istediğin gibi duygular olmadan damızlık gibi altına yatarım.” “Damlık ne demek?” “Damızlık… Yani döl almak amacıyla yetiştirilen hayvana derler.” “Hımm fena bir teklif değil. Peki, tesoro... Kabul ediyorum. Ama şunu unutma, eğer bana ihanet etmeye kalkarsan! Birilerinden yardım istersen ya da kaçmaya kalkışırsan, seni bulurum. O zaman sadece seni değil, herkesi öldürürüm." Pazarlık yeteneğimle kazandığım küçük bir zaferdi belki ama çok daha derin bir çukurun içine çekildiğimi hissediyordum. Marcelli'nin tehditleri gerçekti ve bir an bile dikkatsiz olursam, kendimi ya da sevdiklerimi tehlikeye atabilirdim. "Anlaştık," dedim soğukkanlı görünmeye çalışarak. Ama içimde büyüyen bir panik dalgası vardı. Arnaldo, sandalyesinde rahatça geri yaslandı, bir sigara çıkartarak yaktı. "Sana güvenmiyorum ama teklifin ilginç. Uzun zamandır eğlenceli şeyler yapmadım.” Sonra sandalyemi çekerek beni kendine yaklaştırdı. Araladığı bacakların arasına dizlerim girerken beni adeta bacaklarının arasında sıkıştırdı. “Ben eğlenmiyorum.” “Üzülmeli miyim Amore mio?” dedi. Beni şimdiden sevgilisi ilan etmişti. Sigarasını yüzüme üflerken “İyi muamele görmek istiyorsan bana itaat edeceksin. Benim istediğim gibi yaşayacaksın. Bebeği doğurduğun gün her şey değişecek, kraliçe olacaksın ama o güne kadar seninle farklı bir oyun oynayacağız." Bakışları içimi ürpertiyordu. Kötü adam sempatim yoktu. Ben Cem gibi relax adamlardan hoşlanırdım. Gerçi relax olduğu için ihanet etti. “Ne oyunu?" diye sordum, daha fazla neyle karşılaşacağımı bilemeden. Marcelli, sigarasından derin bir nefes alıp dumanı yavaşça üfledi. "Bir hafta boyunca sevişmesekte kadınım olarak yanımda olacaksın, tesoro. Seni öpmeme, dokunmama itiraz etmeyeceksin. Ve benim evimde, benim yatağımda kalacaksın. Herkese bana aşık olduğunu söyleyeceksin. Bir hafta sonra da altıma gireceksin.” "Ama sana aşık değilim… Sadece senden korkuyorum," dedim, sesim hafifçe titreyerek. Marcelli bir kez daha iblis gibi gülümsedi. "Evet, tesoro. Aşık değilsin, ama olacaksın.” “Bu asla olmayacak.” Üst dişlerini diliyle okşar gibi oynattı. Sonra ağzını kapatarak dudaklarını büktü. Ve üstüme doğru bir hamleyle yaklaşıp “Hımmm… Bu kadar emin konuşma bella ragazza,” diyerek dudaklarını adeta kulağıma yapıştırır gibi fısıldadı. “Altımda adımı sayıklarken emin ol, bu sözünü hatırlatacağım!” Bu şimdi taciz mi değil mi? Gerçi adam beni ya sikecek ya öldürecek, kulak mememe değen dudakları taciz olsa kaç yazar… “İtalyan Mafyalara zaafım yok, üzgünüm!” Tok bir kahkaha attı. “Kalbimi böyle kırma bella fata, ilerde lazım olur.” Göz devirdim. Güzel kızdan Güzel Peri’ye terfi ettim, aman ne güzel! “Bir kalbin olduğunu mu düşünüyorsun?” diye sordum. “Burdan bakınca sadist bir mafya görüyorum! Beni bırakmak yerine acı çektirmekten zevk alan bir katilsin!” “Doğru bildin bella Fata,” dedi. “Bir kalbim yok. Sadece herkese hak ettiği gibi davranırım. Uysal olursan, kibar olurum. Ama o tırnaklarını çıkarırsan emin ol o tırnakları yerinden zevkle sökerim!” Sövmek istiyordum ama mecazen söylediği halde uzun tırnaklarıma bakınca ellerimi arkama sakladım. Biraz önce bu adama meydan mı okumuştum? ‘Kendine gel Peri…’ dedim. Kader de İlham perisi olmak yerine İtalyan Mafyanın Damızlık Perisi olmak da varmış… Kolumdan tutarak beni peşinden götürürken hiçte kibar değildi. İtalya, romantik şehirde payıma İtalyan öküzü düştü. Gerçi o bile belli değil. Dilimi tutamazsam muhtemelen cesedimi bile bulamayacaklar. “Kadını alın çiftlik evine götürün! Kimse kılına dokunmasın! Bu kadın artık bana ait!” dedi sert ve otoriter bir tavırla. Tabii bunu İtalyanca söyledi. İtalyancası kadar Türkçesi de iyiydi. İşler için mi öğrendi ya da Türkiye’de mi yaşadı? Adamlar kolumu tutacakken, “Non toccarmi, posso camminare da solo!” -Bana dokunmayın, kendim yürüyebilirim!- dedim. Arnaldo’ya baktılar. “Kaçarsa kafasına sıkın,” dedi ana dilinde ve içeri geri döndü. Kaçamayacağımı biliyordum. Yine de böyle katı bir tavırla bunu söylemesi beni ürkütmüştü. ***
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD