Fırtına kopmadan önceki sessizliği yanındaki adamı korkutmuştu çünkü onun ne yapacağı asla belli olmuyordu. Görevdeyken bile düşmandan çok o öngörülemezdi.
“Ne yapacaksın? ”
Faris ceketinin iç cebine koyduğu telefonu çıkardı. Numara çevirerek kulağına götürdü. Çağrısı ikinci çalışta cevaplanmıştı.
“Mahmut. Mekanı hazırla. Çok önemli misafirimiz var. Onu hak ettiği şekilde ağırlayalım. ”
“Kuzenini öldürmeyeceksin değil mi ağabey? ”
“İki küçük kızına kurban olsun o dalkavuk. ” dedi telefonu cebine atarken.
“He iyi. O zaman ben onları mekana götürüyorum. İzninle. ”
“İstediğini yap gardaş. Ben de şu kadının işini halledeyim geliyorum. ”
Samir kafasını sallayarak gittikten sonra sakinleşmeye çalışan adam yanında durduğu ağaca yumruk attı. Ağacın pürüzlü ve sert yüzeyi derisini kanatsa da umursamadı. Aklı zavallı annesindeydi. Ona durumu nasıl açıklayacaktı? Lale artık bitmişti onun için ama yaptıklarını yaşlı kadına anlatmak zor gelecekti.
Lale...
Saatler önce nikah memuruna evet diyerek hayatını birleştirdiği kadın. Düşündü. Kalbini yokladı.
Üzülmüş müydü?
Hayır.
Peki öfkeli miydi?
Hem çok. Fakat Lale`ye değil kuzeni olacak o midesize oldukça öfkeliydi. Lale kalbine bile yaklaşamamış şımarık kızın tekiydi. Bencil, istediğini elde edinceye kadar her yolu deneyen biriydi.
“Eliniz kanıyor. ”
Sesini duyduğu kadına baktı. Olduğu kısım yarı karanlık olduğu için yüzünü tam göremiyordu. O yüzden kim olduğunu bilemedi. Elini kaldırarak parmaklarının arasından süzülen kanına baktı. Elinin acısını o an hissetti.
“Sorun değil. ” kadın onu dinlemeden yanına yaklaştı. Faris o an yüzüne vuran lamba ışığında kim olduğunu gördü. Keskin hafızası ona kadını Lale`nin kuzeni Zehra`nın yanında gördüğünü hatırlattı. Kadın onun kendisini izlediğini görünce kulağının arkasına sıkıştırdığı saçını yüzüne getirdi. Yüzünü mü saklamaya çalışmıştı o? Neden?
“Eliniz çok kötü. Ben Refika teyzeyi çağırayım. ” Diyerek düğün çadırına doğru yürümek için hareketlenen kadını
“Gerek yok dedim hanımefendi. İşine bak sen. ” diyerek durdurdu. İnsanlara özellikle kadınlara karşı kaba davranan biri değildi fakat şu an öyle olması gerekiyordu. Gerçi şu an kadın denen varlığı görmek bile istemiyordu. Karanlıkta yüzüne bakan kadın
“Size yardım etmek isteyende kabahat. Kan kaybından ölmezsiniz inşallah. ” diyerek yanından uzaklaştı. Bakışlarını eline indiren genç adam güldü. Kanı kurumaya yüz tutmuştu bile. Ölmeyecekti.
“Ah be kadın. Bu beden ne kan kayıpları gördü bir bilsen. ”
* * * * * * *
Düğün bitince konuklar dağıldı. Heyecandan eli ayağına dolanan Lale`yi görümceleri kocasının yeni inşa ettiği evine götürdüler. Yatak odasına girdiğinde kuzenlerinin her şeyi istediği gibi yerleştirdiğini görünce içi rahatladı. Azerbaycan`da düğünden önce kız nişanlısının evine gidemediği için evini veya odasını kızın akrabaları ve varsa kız kardeşleri hazırlarlar. Lale makyaj masasının önüne gelerek kendine baktı. Güzeldi. Kocasının kendisine dayanamayacağı kadar hem de. O aynadan kendine gülümserken içeri Elnure girmişti. Bakışlarını aynadan çeken genç kız kuzenine baktı. Kız hafif endişeliydi. Kaşlarını çatan Lale
“Ne oldu? ” diye sordu. Elnure Lale`nin çok sevdiği dizi karakteri Bihter Ziyagil`in dizide kullandığı, o diziden sonra Bihter koltuğu ismi verilen josefin koltuğa oturdu. Rengi bile o koltukla aynıydı. Gül kurusu.
“Faris ve tafyası ortada yoklar. ” dedi kuzenine dikkatle bakan Elnure.
“Neredeler ki? Bir şey mi oldu? ” diye kendi kendine soru soran Lale aniden kuzenine baktı. Bakışlarından endişe vardı. “Faris`in bir şeyler bilme ihtimali var mı? ” diye sordu. Elnure omuz silkti.
“Bilmiyorum ki. Belki biri çok içti rahatsız oldu. Onu evine filan götürdüler. Hemen karaları bağlama canım. Rahatla. Kocan geldiğinde de hiçbir şey belli etme. ”
“Haklısın. Rahatlamam lazım. ” diyerek derin nefes aldı. Fakat saniyeler sonra içi daralan kadın elini kolunu nereye koyacağını bilemedi. “Ya Azer`e bir şey olduysa? Hastaneye filan götürüldüyse? Düğün bitmeden önce karısı ile dans ederken hiç iyi görünmüyordu. Bir yeri mi ağrıyordu acaba? ” cevabı olmayan sorularla hem kendine hem kuzenine eziyet ediyordu. Elnure kuzeninin komplo teorilerini dinlemek istemedi ve ayağa kalktı. Lale`ye yaklaşarak omuzlarını kavradı. Hafif silkerek gözlerine baktı.
“Yeter artık! Kendine gel kızım. Senin şu an düşünmen gereken kişi Faris. Biri bizi duymadan kapat şu şom ağzını. Azer`e bir şey olmayacak. Domuz gibi adam. ” sinirle sarf ettiği cümleler Lale`yi kendine getirmişti. Kafasını salladı.
“Haklısın canım. Birazdan Faris`in kadını olacağım. Beni bırakan adamın değil. ”
Elnure arada bunun şakasını yapsa da kuzeninin Azer denen adamla tekrar bir araya gelerek durumunu tehlikeye atmasını istemiyordu. Bu hiç doğru değildi. Faris Azer`den bin kat daha iyiydi. Hem karakter, hem dış görünüş olarak. En önemlisi de Faris şu an onun kocasıydı. Lale böyle yapmaya devam ederse Faris`in öğrenmemesi gereken şeyleri öğrenmesine sebep olacaktı.
“Lütfen zihninde o adamı azad et. Amca oğlunun nişanlısına göz koyan adamdan kimseye hayır gelmez. ”
Onlar konuşurken içeri Faris`in ablası Fidan girdi. Onları konuşurken görünce gülümseyerek
“Ne fısırdaşıyorsunuz? ” diye sordu. Gayet doğal olmaya çalışan Elnure
“Faris`in biraz gecikeceğini söyleyince kocası için endişelendi yeni gelin hanım. ” dedi kıkırdayarak. Fidan kardeşinin karısına baktı. Uzun zamandır onlar için elinden gelenin en iyisini yapan kardeşinin nihayet evlenip de böyle ilgili bir eşe sahip olmasına çok seviniyordu. Belki ileride kardeşi de Lale`yi severdi.
Kim bilir.
“Faris anneme çocuklarla az bir işi olduğunu ve elinden geldiğince erken gelmeye çalışacağını dedi. Endişelenme canım. Kocan birazdan gelir. ” diyerek eline dokuduğu gelinin teninin buz gibi olduğunu hissetti. O sırada odaya giren kişiyi görmek için arkasını dönen Lale karşısındaki kişi ile rengi attı. Azer`in karısı Gültekin kucağında küçük kızı ile onlara yaklaştı. Gültekin çok güzel ve iyi kalpli bir kadındı. Lale her zaman olmasa da ara ara onun kocası ile yaptıklarına pişman oluyordu.
“Nasılsın yeni gelin? ” diye sordu Gültekin. Gülümsüyordu.
“Kocasını merak etti. ” diyen görümcesi Fidan elini sıktı.
“Teşekkür ederim Gültekin. Sen nasılsın? ”
“Ben iyiyim. Şu küçük yaramaz ile uğraşarak zaman nasıl geçiyor anlamıyorum bile. ” Küçük kızı yakasındaki broşu almaya çalışıyor başaramayınca dudaklarını büzüyordu. Öyle yapınca çok sevimli görünmüştü. “Faris Azer ile merak etme. Bir yere kadar gidip gelecekler. Ne olduğunu öğrenmeye çalıştım ama ser verdi sır vermedi benimki. ” diyerek kayıtsızca omuz silken Gültekin`e bakmayı kesen Lale bakışlarını Elnure`ye çevirdi. Elnure o an en arkada olduğu için kafasını iki yana sallayarak yapma dedi. Kendine hemen çeki düzen veren Lale yüzüne gülümseme kondurdu.
“Her şey yolunda da şimdi ben bu gelinlikle tuvalete nasıl gideceğim? ” dedi kısık sesle. Utanmıştı. Fidan gelinin utangaç haline gülümseyerek
“Şimdi ben milleti diğer odaya sokarım. Sen de tuvalete rahat rahat gidersin. Kimse görmez. ” dedi. Adete göre gelin yatak odasına girdi mi onu diğer kişiler üç gün sonra görebilirdi.
Bunu eskilerin gelini ve yeni yaptığı evliliği kem gözlerden, ve kötü nefisten sakınmak için yaptıkları düşünülüyordu. Ayrıca gelin o üç gün boyunca odasından kaynanasına görünmemek için de çıkmazmış. Üçüncü günün sabahı kaynana kahvaltı sofrası hazırlar kaynatası ise gelini ya yüksek sesle sofraya çağırır ya da gider kendisi getirirdi. Adete göre sofraya geçmeden önce kaynata geline pahalı bir hediye ederdi. Bu genelde altın bir takı olurdu.
* * * * * * *
Faris yanında duran kuzeninin gözlerinin içine baktı. Elini omzuna koyarak sertçe sıktı. Azer kuzeninin her şeyi öğrendiği gerçeğini bir an hazmedemedi. Midesine yediği bir şey oturmuş gibi yüzünü buruşturdu. Kara gözlerine baktığında orada yanan cehennem ateşini görünce yutkunmakta zorlandı. O ateş birazdan kendisini yakıp kül edecekti.
Allah kahretsin.
Birazdan başına geleceklerinin küçük bir ön gösterisi gibi yanan gözler onu korkutmuştu. Faris ondan üç yaş küçüktü fakat Azer ondan hep çekinirdi. Faris Karaduman ağır bir otoriteye sahipti. Faris uzanarak onun cebinden telefonunu çıkardı ve eline tutuşturdu. Telefonu kuzenine vermeden önce ekranında ekran kağıdı olarak lale çiçeğini görmüştü.
Geri zekalı...
“Ara. ” dedi belirsiz bir sesle. O telefonla kuzenine bakarken adam damatlığının ceketini çıkararak Samir`e uzattı. Kar beyazı gömleğinin kol düğmelerinden de kurtulup kollarını kıvırmaya başladı.
Belirsizlik diğer her şeyden daha korkunçtu. Azer korkusunu belli etmemek için çenesini havaya dikerek kuzeninin gözlerine bakma cesaretinde bulundu.
“Kimi? ” diye sordu. Lale`yi aramasını istemiyordu değil mi? Yapamazdı. Şu an karısı Gültekin de oradaydı ve her an yediği naneyi öğrenebilirdi.
“Gültekin`i. ” bu daha beterdi. Hayır. Bunu yapamazdı. Ona ben sana ihanet ettim diyemezdi. Onu incitemeyecek kadar çok seviyordu. Gültekin onun hayatını aydınlatan güneşiydi.
“Neden? Ne yapmaya çalışıyorsun amca oğlu? ”
Kuzeninin sorularını yanıtsız bırakan genç adam isteklerini sıraladı. Buraya gelmeden önce karısı ile hesaplaşmak istese de sonradan vazgeçmişti. Öfkesini önce kuzenine kusmaya sonra karısının icabına bakmaya karar vermişti. Bu öfke ile yapmaması gererek şeyleri yapabilirdi.
“Onu ara ve benim yaptığım pencere ve kapıları yeni eve montaj yapmak için Şeki`ye gideceğini söyle. Kuzenler arasında büyük yardımlaşma. ” dedi zehirli gülümseme ile. Azer karşısındaki artık yabancı olan adamın yüzündeki gülümsemede kendi celladını gördüğü hissine kapıldı. Bu işte daha kötüydü. Ona bir şey yapacaktı. Bunu az geride duran Samir`in kıkırdamasından daha net anlamıştı. Dili damağı anında kuruyan adam yutkunmakta zorlandı.
“Bunu karınla birlikte olduğum için mi yapıyorsan - ” cümlesini bitirmesine izin vermeyen Faris yakasına yapıştığı gibi oldukları mekanın bozuk duvarına çarptı. Sırtına ağrı giren adam acıyla inledi.
“Onu da nereden çıkardın kuzen? Ben hiç karımla yattığını dert eden birine benziyor muyum? Ben bunu eskiden konuştuğun kızın sana güvenerek gönderdiği çıplak fotoğrafını etrafındakilere göstererek bunu sikiyorum diye gururlandığın için yapıyorum. “ Faris önceden belirlediği yere; çenesine darbe indirdi. Azer acı ile ciyakladı. Onu kale almadan devam etti. “ Onunla gittiğin her buluşmayı ballandırarak anlattığın için yapıyorum. Başka ne için yapıyorum? “ düşünür gibi yaptı. Hatırladığında (!) kuzeninin gövdesine soldan iki kaburgasını kıracak kadar sert yumruk attı. “Ha hatırladım. Nişanlanacağım kızın o kız olduğunu öğrendiğin gün susup beni kardeşim bu kız benim fingirdeşdiğim kız diyerek uyarmadığın için yapıyorum. O nişanlı kız ile bir ay öncesine kadar görüştüğün için yapıyorum. Ve en önemlisi de senin gibi döl israfının kaypaklığı yüzünden o kızla artık evli olduğum için yapıyorum. ”
Faris onu özenle döverken Azer kırılan çenesi yüzünden konuşamadığı için yapabildiği tek şey hırıldamaktı. Önce çenesi kırıldı. Sonra sol kolu kırıldı, sağ dizi zarar gördü. Adam onu sanki bir yerden düşmüş hale getirene kadar durmadı. En sonra boğazına yapışarak “Yaralarının hepsi iyileşecek emmi oğlu dert etme. Biraz acı çekeceksin o kadar. Eminim evde seni bekleyen gül gibi eşin yaralarına çok iyi bakarak çabuk iyileşmeni sağlayacak. Merak etme. ” diyerek zehirli sesle tısladı adama doğru. Azer kendisine öfke karışımı pişmanlıkla bakıyordu. Ama çok geçti. Olan artık olmuştu. Aynı soyadı, aynı kanı taşısalar da onlar o andan itibaren bir birilerine artık yabancılardı. Faris onu arada takıldığı mekana getirdiğinde planı onu hemen bu hale sokmak değildi. Ama kuzeni pişkinliği yüzünden kendisinin tüm soğukkanlılığını kaybetmesine neden olarak vaktinden evvel “dam” dan düşmüş imajına kavuşmuştu.
“Samir. ”
Deminde beri adamın yaptıklarını sakince izleyen Samir ona doğru yürüdü.
“Efendim ağabey. ”
Faris kuzeninden gözlerini ayırmadan “Götür bunu hastaneye. Sonra anamın numarasını arayarak Gültekin`e kocasının benimle güreş yaparken ayağının kaydığını ve üçüncü kattan düşerek hasar aldığını haber ver aslanım. Sen de o kırık çeneni kapalı tut emmi oğlu. Yoksa soluğunu keserim. ” dedi. Gözleri dolan adam konuşamasa da kafasını hafif aşağı yukarı salladı. Foyasını ortaya çıkarmadığı için kendisine minnettardı. Umurunda değildi. Ceketini Samir`den alarak çıkışa doğru yürüdü. Kapıdan çıkmadan önce birkaç saniye durdu. Arkasında çocukluk anılarını bırakıyordu. Azer ile hep iyi anlaşmıştı. Onu amca oğlu değil büyük kardeşi olarak görüyordu. Saniyeler sonra arkasına bakmadan terk edilmiş binadan çıkan adam az ileride duran arabasına doğru yürüdü. Hayatının bir devrini daha kapatmıştı. Arabaya binerek eve doğru sürdü. Eve yaklaştıkça sakinliğini korumak adına nefes egzersizi yaptı. Kuzenine olan öfkesini tam atsa da evde onu kimin beklediği zihnine zehir gibi sızar sızmaz o öfke yeniden alevlendi. Az önce sırtına saplanan hançeri çıkarsa da sızısı hala aynı duruyordu. O hançeri Azer adamın sırtına yalnız saplamamamıştı. O hançerin sapını soyadını verdiği kadın da tutuyordu. Açık kapıdan bahçeye araba ile giren adam evin önünde park ederek indi. Kapıyı kapatır kapatmaz kendisine doğru gelen ablasına “Evdeki herkesi dışarı çıkar abla. Lale ile yalnız olmak istiyorum. ” dedi. Fidan kardeşinin yüz ifadesindeki ciddiyeti görmeseydi ona sataşırdı. Fakat kardeşi öyle sert ve ulaşılmazdı ki tek diyebildiği
“Yengeyi de mi göndereyim? ” oldu.
Yenge Azerbaycan düğün geleneğinde gelin tarafının seçtiği sözüne güvenilen kadına diyorlar. Bir nevi geline refakat eder. İlk gecesinde kocasına nasıl davranması gerektiğini, nasıl davranmaması gerektiğini anlatır. Akrabalardan seçilen bu kadın gelinin gerdek gecesi bakire olduğuna yatağa serilmiş beyaz çarşafta gördüğü kan lekesi ile şahitlik eder ve gelinin ailesine her şeyin yolunda gittiğini haber verir. Damat o gece odadan çıkarken yenge için yastığın altına bahşiş bırakır.
Yenge bu gece ona lazım olan en son kişiydi. Kuzeninin her noktasını gördüğü ve dokunduğu kadına dokunacak kadar düşmemişti daha. Hayal bile etmek içini tiksintinin kaplamasına neden oldu.
“Herkes dedim abla! ” adamın keskin sesi havayı bıçak gibi kesince Fidan kafasını sallayarak eve doğru gitti. Beş dakika sonra evden çıkanlar ona merakla baktılar. Hepsinin yüzünde bilmiş bir ifade vardı. Adam şu an onlar ne düşündüğünü biliyordu. Vuslata ermek isteyen istekli damat karısı ile gerdek gecesinde yalnız olmak istiyordu. Kahkaha atmak istedi.
İçi öfke ile kaynayan kahkaha.
Evde sadece karısının kaldığının işaretini ablasından alan adam nihayet eve girdi. Kapıyı kapatar koridor boyunca yürüdü ve yatak odasının önünde durdu. Derin nefes alarak kapıyı açtı. Oda loş ışıkla kısmen aydınlanmıştı. Yatağın yanında üzerinde beyaz çarşaf serili döşek vardı. Odada muhtemelen ablası Gülnar`ın işi olan kokulu tütsü yanıyordu. Onun odaya girdiğini gören Lale oturduğu koltuktan kalktı. Titrek nefes alarak nereye koyacağını bilemediği ellerini önünde birleştirdi. Bakışlarını kaldırarak kocasına
“Hoş geldin aşkım. ” dedi. Faris onu yanıtsız bırakarak elektrik anahtarına dokundu. Oda ışığa kavuşunca Lale adamın yüz ifadesini fark etti. Daha bugün evlendiği, aylardır nişanlısı olan adamın yüzünde az sonra kendisi ile sevişeceğine dair bir ifade değil kalemini kıracak cellat ifadesi vardı. O an gelinliğinin altına yapış yapış soğuk bir korku girdi. O iğrenç his kalbini ele geçirerek buz kesmesine neden oldu. Bir birine kenetlediği parmaklarını sıktı. Bu sefer heyecandan değil korkudan sesi titredi.
“Faris? Bir şey mi oldu canım? ” diye sorunca adamın dudağının sol kenarı yukarı doğru alaycı bir şekilde süründü.
“Canım. Aşkım. ” karısının kendisine en çok kullandığı sevgi sözcüklerini tükürür gibi söyledi. “Söylesene Lale. Kuzenimi tatmin ederken nişan yüzüğün de parmağında mıydı? ” sorusu kadını kurşun gibi delip geçmişti. Hafif sendeleyen Lale genç adama doğru bir adım attı. Faris anında geri gitmişti.
“Ne diyorsun sen? Ne tatmin etmesi? Kimi tatmin etmişim ben? Yalan aşkım. Hepsi yalan. Bana iftira atıyorlar. ” diyerek kendini aklamaya çalıştı. Çabası denizde boğulan birinin saman çöpüne sarılması kadar boşunaydı. Kelimeler ağzından çıkar çıkmaz kocası yüzünü buruşturdu.
“Gözümden olmayan değerini kaybediyorsun Lale. Yapma. ”
“Asıl sen yapma Faris. Ben senin karınım. Neyi bilmek istiyorsan bana sormalıydın. Başkalarına değil. ”
Lale korktuğunun başına geldiğini çoktan anlamıştı. Faris Azer ile boşuna bir yerlere gitmemişti. Aralarında yaşanan her şeyi biliyordu. Adam onun itiraf etmesini bekliyordu ama o bunu asla yapmayacaktı. Çünkü itiraf ederse kendini kapının önünde bulacaktı. Gerçi şu anki durumu da pek parlak değildi. Beş aydır tanıdığı adamın gözleri çok soğuk ve yabancı bakıyordu. Adam kafasını olumlu anlamda sallayarak kadının etrafında döndü.
“Üzerindeki beyaz elbise şu an o kadar kirli ve iğrenç ki. Ruhunun kiri pası üzerine sinmiş resmen. ” sesi sıcak metal kadar ağır sözleri bir ok gibi yaralıyıcıydı. Adam ona bağırıp çağırarak değer verdiğini göstermek istemiyordu. O değeri ona vermiyordu zaten.
“Faris lütfen. Biz senle evliyiz. Ömrümüzü birlikte geçireceğiz. Kalbimi kırma. ” Lale ona doğru adım atarak koluna yapıştı. Faris kolunu ondan kurtararak odanın kapısını açtı.
“Defol evimden! ” dedi adam sakin öfkeyle. Lale gitmemekte kararlıydı. Direnecekti. Ondan öylece vazgeçmeyecekti. Başı dik bir şekilde çıktığı baba evine utanç içinde dönmeyecekti. Kendisini sevmeyenleri mutlu etmeyecekti. Faris
“Hayır. Burası benim de evim ve ben hiçbir yere gitmiyorum. ” diye direten kadının koluna yapıştı. Onun gelinliğine ve duvağına takılıp düşme ihtimaline aldırmadan odadan sürükleyerek çıkardı. Koridor boyunca da ayaklarını yere dayayarak durmaya çalışan Lale adamın gücü karşısında acizdi. Fakat o pes etmedi. Hiçbir şey yapamasa da bağırmaya başladı. Birazdan boş bir çuval gibi herkes gözü önünde sokağa atılacaktı. Buna asla dayanamazdı. O utancı yaşarsa kendini öldürürdü.
Adam dış kapıyı açmak için yeltendiğinde kapı kendilinden ardına kadar açıldı. Lale direnmeyi bırakıp gelene bakmak için kafasını kaldırdı. Faris gelen kişini görür görmez kadını tuttuğu gibi kaldırdı. Kaldırdığı gibi kendinden uzağa ittirdi.
“Ana. ” dedi kadın ona doğru koşarak. Gözyaşları yüzünden makyajı akmış yüzünü kötü hale sokmuştu.