Lara'dan
Doktor olmayı babamın hastalığını öğrendiğim zaman karar vermiştim. Hiç bir tedavisi olmadığını, nadir hastalığın gelip babamı bulduğunu öğrendiğimde iki yıllık tıp öğrencisiydim.
Şimdi adımı altın harflerle yazdıracak başarılara ulaşmış Rusya'da çok büyük bir hastanin beyin cerrahı olmuştum.
Rusya'da başarılı bir Türk kadın beyin cerrahı, tıp dünyasında önemli bir yere sahip, alanında uzmanlığı ve çözümüyle tanınan bir profesyonel olarak anılıyordum. Yüksek eğitim almış, gelişebildiği prestijli kurumlarda eğitim görülmüş ve mükemmel yetenekleri geliştirerek çeşitli tedavi hücrelerinde güçlülük kazanmış,Rusya'da, özellikle beyin cerrahisi gibi zorlu bir alanda, Türk kökenli bir kadın cerrahın başarısı, hem tıp camiasında hem de toplumsal alanda dikkat çekiyordu. Ayrıca, bir Türk kadın olarak, Rusya'daki kültürel engelleri aşmak ve profesyonel başarıyı elde etmek, büyük bir özveri ve azim gerektirmişti.
Babam Türkiye'nin en dip mafyalarından görünsede aslında devlete çalışıyordu. Annem Rusya'nın ünlü iş kadınlarından biriydi. Larisa. Babamla anlattığına göre büyük bir aşk yaşamış ancak babamı çok seviyor olsam bile annemi aldatmış olma gerçeğini gözardı edemezdim.
Babam bir çok ülkede bir çok kadınla annemi aldatmış olması benimde geleceğimde hayatıma alacağım erkek konusunda seçici olmaya itmişti. Öyle ki. Rusya'da büyük bir tıp fakültesinin öğrencisisin. Köşe bucak birbiriyle yiyişen hatta gecelerce düzüşen öğrencilerin arasından bakire olarak çıkmayı başarmış otuz yaşında hâlâ kutsal bakireliği koruyanlardandım.
Lara SAYGINER.
Babam her ne kadar eşlerine sadık olmayan iyi bir koca olmasada. Çok güzel bir kız babasıydı. Asla babamın Türk olmasından gocunmadım. Aksine gurur bile duymuştum. Beni asla Rus kültürüne göre yetiştirmemişti.
Babam sayesinde Türkiye'den elimi kesmem imkansızdı. Beni sevmesede bir kız kardeşim Türkiye'de yaşıyordu. Ve bize miras bıraktığı o çok sevdiği hastanesi vardı. Ben bayan Larisa'yı bırakmak istemediğim için babam öldükten sınra Rusya'ya yerleşmiştim. Ancak Larisa hanım yani kendisi annem olur. Yeniden büyük aşk yaşadığı bay İvan'ın evine taşınmış, kendine yeniden hayat kurmuştu.
Tabiki hayatına müdahale edecek şımarık kız çocuğu olmadığım için hali hazırda kendi düzenime ve hayatıma devam ettim.
Hastaneden ayrılmak için topladığım eşyalarımı el çantama gelişi güzel tıkıştırdım. Öyle düzen takıntım yoktu. Zamanım uyumak için bile kısıtlı olurken gün aşırı temizlik ve ev toparlamaya harcayamazdım. Her şeyim olduğu gibi temizlik hatta yemek saatlerim bile belirli ve kusıtlıdır. Mesleğime aşık bir kadın olarak tabiki bekar ve sevgilisi olmayan bir kadındım. Sevgili ile boş muhabbet bile bana zaman kaybı olarak geliyordu.
Odamdan dışarı adım atar atmaz acil hemşiresinin Rusça bana seslendiğini duydum.
"Doktor bayan Lara."
Arkamı dönüp ne olduğunu öğrenmek için büyük bir merakla bekledim. Rusya'da yaşamış olsam bile babam sayesinde Türkçem akıcı ve net çıkardı.
"Acil bir hasta, omur ilik yaralanması"
Kadın nefes nefese bana açıklama yaparken hızla geldiği yere koştum.
Ameliyathaneye çoktan alınmış. Ve bütün hastane çalışanları başına toplanmıştı.
"Önemli biri galiba?" dedim Rusça yanımda benimle birlikte koşan kadına. Kadın kfasını sallayarak açıklamaya çalıştı.
" Boris İvanov."
Gözlerimi sonuna kadar açıp şaşkınlığımı belli ettim. Boris Rus mafyasının en başlarında bir isimdi. Emrinde onca insan ve adam etten duvarla gezerdi. Şimdi sedyenin üzerinde cansız gibi yatan adama şaşırmadım desem yalan olurdu. Kurşun omurgasına çok yakın ancak kurtarılmayacak durumda değildi. En küçük hatada yatağa bağlı bir ot olma ihtimali yüzde doksan. Yani ayağa kalkma şansı yüzde onluk bir hasta elimin altında bana muhtaç yatıyordu.
"Lara." diyerek beni kendime getiren meslek taşıma baktım.
"Hadi hazırlan bunu senden başkası yapamaz."
Bu cümleyi bir çok kez ve bir çok insan tarafından duymuştum. Kendimden emin bir şekilde kafamı tamam anlamında sallayıp hazırlanmaya başladım.
Ameliyatın ne kadar riskli olduğunu biliyordum. Ve elimin altında yatan adamın ne kadar değerli olduğu hastanenin bu katının sadece Boris'in adamları tarafından korunmasından anlaşılıyordu. Bu katı tamamen diğer hastalardan arındırmışlardı.
Kurşunu büyük bir özenle saplandığı yerden çıkarmak ne bir saat ne iki saat, tam tamına on iki saat sürmüştü. Yorgunlukla kapatma işini başka doktora bırakırken kendimi dışarı attım. Ameliyat için bilgi almak için bekleyen insanlara konuşacak gücüm kalmamıştı. Asistanıma açıklama görevini verip hızla yanlarından ayrıldım.
***
1 ay sonra..
Yeni bir gün yeni bir başlangıçtı. Hastaneneye her zaman yaptığım gibi giriş yaparken önüme gelip durmuş iki adamla şaşırıp kaşlarımı çattım.
"Doktor Lara." dedi adam robot gibi bir hali vardı.
"Evet" dedim yolumdan çekilmeleri için işaret yaparken asker gibi duran siyahlı beyazlı adam konuştu.
"Bizimle geleceksiniz. Bay Boris sizi istiyor."
Ben, o adamın ayağına gitmezdim. Ama bu adamların benim isteğimi çok umursayacak bir hali yok gibiydi. Ameliyattan sonra Boris denen mafya ördeğini görmemiştim. Tedavisi hastanede sürdüğünü biliyordum. Derin bir nefes çektim.
"Gidelim" derken elimle adamlara yolu gösterdim. Onlardan korkacak bir kadın değildim. Ancak uğraşmakta istemiyordum.
Bulunduğu katın bütün odaları boştu. Her iki adımda kulaklıklı adamlar bekliyordu. Benim babam hayatta olsaydı bu adamı beni ayağına getirttiği için iki ayağını birden sakat bırakırdı.
Adam kapıyı açıp benim odaya girmemi sağladı. Elimin altında cansız gibi yatan adam sapa sağlam karşımda oturuyordu. Etrafı onunla ilgilenmek için gelmiş kadın doluydu. Kadınların haline burun kıvırıp Boris denen Rus bebesine baktım. Allah bilir ya babasının sunduğu bir imparatorluktu bu. Yoksa bu adamdan liderlik ve başarı beklemek biraz saçma olurdu.
Adam beni ayak ucumdan başlayıp büyük bir beğeniyle süzünce rahtsız oldum. Ancak bozuntuya vermedim.
"Bana sizden böyle bahsetmemişlerdi."
Elimdeki çanatayı koluma asıp kafamı adamın yüzüne kaldırdım. Bakışları beğeni dolu piç kurusu gibiydi. Kendimi biliyordum. Çirkin bir kadın değildim. Tabiki bunu kendim karar vermemiştim. Hastane hatta hayatımın her alanında bu yavşak gibi adamlar peşimdeydi.
Babam Türk, annem Rus kadınıydı. Babamın cesur ve korkusuz tarafını annemin güzel gözleri ve yüzünü almıştım. Saçlarım sarı, gözlerim yeşildi.
"Hayatımı size borçlu olduğum söylendi. Ancak bu kadar seksi bir kadın dememişlerdi."
Sözlerini duymazdan geldim.
"Borçlu bir durum yok bay Boris."
Oturduğu koltuktan elinde destekle ayağa kalkarken etrafında olan adamlar hemen yardımına koştu. Yavaşça yanıma yaklaşırken bakışları üzerimde aynı piç bakışları devam ediyordu.
"Size teşekkür etmek istiyorum."
"Önemli değil." diyerek arakamı dönüp odadan çıkacakken adamın baş işareti ile odada bulunan herkes dışarı çıktı. Adamın yüzüne geri döndüm.
"Seni çok araştırdım Lara. Ve inanılmaz bir kadınsın. Birlikte eğlenebileceğimizi düşünüyorum."
Pis bir sırıtma yerleştirdim yüzüme. Bu bay Boris kendini benim yanıma yakıştırıyordu. Yalan değil adam çekici çok çirkin bir adam değildi. Fakat beni hissetmek istediğim duyguyu içimde oluşturmamıştı. Elini uzatıp işaret parmağını açık olan yakamda hafif bir şekilde dolaştırdı. Adamın dokunuşu kadın arkadaşımın dokunuşları kadar bile içimde bir kıpırtı oluşturmadı. Üstüne hafif bir tiksinti olunca elini sertçe tutup bir adım yüzüne yaklaştım.
"Eğlenmeye vaktim yok bay Boris. Size iyi eğlenceler" diyerek elimdeki elini ittirdim. Mafya ördeğini arkamda bırakıp aynı geldiğim kararlı ve dik duruşla dışarı çıktım. Adamların ortasından geçerken çalan telefonuma şaşırıp hemen açtım. Türkiye'den aranıyordum.
"Alo Asmin."
Asmin, babamın beni emanet ettiği adamın kardeşiydi.
Demir DERVŞOĞLU. Babamdan dolayı bizde iyi arkadaş olmuştuk. Karısının tümör ameliyatını ben yapmıştım. Nazlı, Demir gibi bir adam öyle bir kadını nereden bulduysa şanslı adamdı doğrusu.
"Lara, gelmen gerek canım."
Asmin'in telaşlı ve üzgün çıkan sesi benim aklıma hemen Nazlı'yı getirdi.
"Ne oldu? Nazlı'ya bir şey mi oldu yoksa?"
"Hayır hayır. Nazlı değil."
"Kim?"
"Elif hanım." demesini beklemiyordum. Elif hanım babamın ilk eşiydi. Elif hanımdan bir de benden altı ay büyük bir kız kardeşim vardı. Babam iki ayrı ülkede iki ayrı kadını idare etmişti.
"Ne oldu Elif hanıma?"
"Öldü canım."
"Neee..!"
Şaşırıp hastane koridorunu inletirken Asmin devam etti.
"Yarın sabah toprağa koyulacak. Gelmek istersin diye düşündüm. Sonuçta kardeşinin annesi."
Betül, benden nefret ederdi. Hiç bir işi başaramayan rahatına düşkün bir kadındı. Güzel olmak için yatmadığı bıçak altı, estetik kalmamıştı. Bunu neden yaptığını iyi biliyordum. Demir'in gözüne görünebilmekti amacı. Demir'in birlikte olduğu kızları inceleyip kendini onlar gibi yapmaya çalışmıştı. Fakat bilmediği bir şey vardı.
Demir renk körüydü ve Betül'de fazla renkliydi. Asla onu görmeyeceğini ben biliyordum. Ancak Betül bir türlü kabullenemedi.
"Nasıl olmuş?" diye sorarken üzüldüğüm sesimden belli ettim.
"Merdivenlerden düşmüştü, durumu iyiye gidiyordu ancak ani beyin kanamısı geçirmiş."
Şaşkınlığımı atmakta zorlanarak konuştum.
"Tamam ben sabaha orada olacağım Asmin."
Kapanan telefona baka kalırken hızla toparlandım. Toparlanıp gitmem gerekiyordu.
Nerden bilebilirdim ki bu gidişin dönüşü olmayacağını.