Lara'dan Sabaha karşı balkonda oturdum. Deniz sakin, hava bulanıktı. Gecenin morlukları sadece bedenimde değil, ruhumun en karanlık köşelerinde bile yankı yapıyordu. Göğsüm tıkanmıştı; her nefeste kafesime geri dönüyormuş gibi hissediyordum. Kesik kesik soluk almak… Sanki kemiklerim bile çığlık atıyordu. Testler sonucu gösterecekti elbette. Ama babamda gördüğüm belirtileri üzerimde görünce şüpheye yer bırakmadım. O an aklıma başka bir ihtimal gelmiyordu. Sabahın serinliği cildime dokundu; elim buz gibiydi. İçimde ise yangın yükseliyordu. Alev alev. “Bu olabilir mi?” sorusu zihnime çakıldı. “Bu nasıl olur?” diye karşı koydum. Bilinç ayak diriyordu. Çünkü bu gerçekle yüzleşmek… her şeyin değişeceğini, dünyamın baştan sona başkalaşacağını gösteriyordu Bir çığlık değil ama boğukca gele

