8.Bölüm Kendi ipini çektin.

1177 Words
Lara'dan Nazlı'yı kocasının yanına gönderip yeniden evime çıktım. Bay sarışının sinirli hali de bir başka seksi oluyormuş. Kendi kendime gülüp elime eski kitaplarımdan birini aldım. Uzun zaman olmuştu kitaplarımı elime almayalı. Demir öküzü kırıp parçalamasa yerlerini bile unutmuşum. Gün içinde annem, bayan Larisa ile bile konuşma fırsatım olmamıştı. Fakat Larisa hanımın beni arayacak vakti yoktu. Kendimi bildim bileli iş kolikti. Şimdi yeni ailesinden bana fırsatı olmamıştır. Diye düşünürken koltuğun üzerine öylesine attığım telefon çalınca hızlı hareketle arayana baktım. Arayan Suat'la yüzüm düştü. Aramasını beklemiyorum desemde insan her yaşta annesinin şefkatini arıyordu. Hele şimdi, sabah yaşadıklarımdan sonra. Hepsini anneme anltıp akıl almayı çok isterdim. Ancak bayan Larisa akıl alan evladı, evladından saymazdı. Onun doğurduğu çocuk akıllı, kendi ayakları üstünde durabilen güçlü kimseler olurdu. Düşüp ağlamaya hak vermezdi. "Efendim Suat." diyerek sesimdeki soğuk hissi düzeltmeden konuştum. Suat, benim arkadaşımdan öte kardeşim gibiydi. Demir'den bile önce Suat arkadaşımdı. Zaten Demir'de babamın sayesinde Suat'ı yanına almıştı. Suat başlarda babamın çalışanıydı. Demir gibi onuda çok severdi babam. "Hayrola kraliçem, ne bu soğuk ses?" "Suat bırak dalgayı. Ne oldu, neden aradın?" Suat'ın derin aldığı nefes sesi kulağıma gelirken aynı anda rüzgar seside telefona çarpıyordu. "Bu Alparslan denen adamı araştırdım." Duyduğum isimle hızla yerimden doğruldum. Ben tamamen unutmuştum. "Ee neyin nesiymiş?" "Karasu takı tasarım firmasının cıo'su adam. Ancak her türlü kirli işi yaptığı belli. Şirket babasına ait. Şu ara babası ile arası açılmış mı? Adam evlatlıktan mı reddetmiş. Baya karışık." "Ee bizim Betül'e ne gibi bir bağlantısı var?" "Bu, yengeyi mekanından aldığımız adam, Necati. Bu, Alparslan'la bağlantılı çalışıyormuş. Adamın işleri karma anlayacağın." "Anladım." diyerek iç çektim. "O yüzden bu ara senin tek başına hiç bir yere gitmemen gerekiyor Lara. Adam, seni alenen tehdit etti. Üstüne işlerine çomak soktun. Bu tür adamlar işlerini bozanı sevmez." "Bende, bana karışanı sevmem Suat. Bilirsin." diyerek arkama yaslandım. "Bu defa azıcık söz dinle kraliçem." Kıkırdadım. "Tamam ya, tamam." Telefonu kapatacakken Suat'ın aklına bir şey gelmiş gibi konuşunca durdum. "Haa.Yarın Asmin ablaların, Demir abi ve yenge için bir şey yapası varmış." "Ne gibi?" dedim merakla. Hoş bugün Nazlı'nın gönlünü alırdı bence Demir. "İşte ne bileyim. Hem yılbaşı için toplanırız dedi. Hemde şu isteme işini Nazlı'ya süpriz yaparız diyor." Aslında akıllıca. Bizim Nazlı istemiyorum desede gelinlik giymek istediğini yüzünden anlıyordum. "Çok iyi düşünmüşler. O zaman burada toplanalım. Biz Nazlı'yla bir şeyler hazırlarız. Şimdi başka bir yere alıp gidersem anlar. En iyisi burası." Suat'ın erkeksi gülüşüne bende eşlik ettim. "İyi o zaman yarın kız istemesi var. Dur Tuncay'a da söyleyeyim, o da gelsin, bu cümbüş kaçmaz. Abinin yengenin yanında nasıl süt dökmüş kedi gibi olduğunu kaçırmasın o da." Kahkaha attım. " Demir duymasın Suat. Seni o bir kaşık sütle, süt banyosuna sokar." dedim. "Bencede duymasın. Hadi benim işim var. Oyalama beni." diyerek pat diye yüzüme kapattı. Manyak, Demir'in adamları ne olacak. Hepsi ona benzedi. Dengesiz su aygırı gibi hepsi. Kaç saat oturduğum yerden kalkmadım. Biraz film, biraz da kitap okudum derken uyuya kalmışım. Sabah gözlerimi açınca evin içini kaplayan mis gibi kokuları av köpeği edasıyla daha gözlerimi açmadan koklamaya başladım. Hızla yerimden doğrulup mutfağa, kokuların kayanağına koştum. "Uuuvvv, sen bana hergün böyle bir görüntü ile geleceksen hiç gitme Nazlı. Burada kal." diyerek masaya aşkla bakıyordum. Dün akşamda bir şey yememiştim. Midemden kurbağa sesleri geliyordu. "Ee nasıl geçti tanışma yemeği?" diyerek Nazlı'nın masaya koyduğu börekten bir dilim alıp ısırdım. Bu kız bence bir restaurant falan açsın. Bu el lezzeti ile Demir'in yanında harcanıyor. Gerçi Nazlı'nın paraya ihtiyacı olmadığını unutuyorum. Urfa'da nerdeyse bir servetin sahibiydi. "Güzel." diyerek geçiştirince onu taklit eder gibi aynı şeyi söyledim. "Güzel? " "Güzel işte." dedi gayet sakin. Sanırım Demir'in planı ters tepmiş gibiydi. "Ee düğün ne zaman?" diye biraz zorlamak isteyince Nazlı bu defa şaşırdığı belli yüz ifadesiyle bana baktı. "Düğün mü, ne düğünü?" Yapma Nazlı. Bir düğün istediğini her halinden anlıyorum demek yerine başka bir şekilde söyledim. "Baya düğün, ee yeniden başlangıç yapmadınız mı? Bir düğünsüz geri gitme sakın." Sadece acı bir gülümseme sundu yüzüme. "Bugün burada toplanalım dedi kızlar. Birde sana sormamı istediler. Demir'de gelsin mi diye? "Gelsin tabili Lara." "Hımm, iyi akşama hazırlık için seninle çıkalım alış veriş yapalım. Demir'in adamları da bizimle olacak." "Kimler?" "Suat, benim arkadaşım zaten onu çağırdım. Ee o da Tuncay denen kasıntı sarışında gelecek dedi." O sarışın pek böyle ortamlara girecek birine benzemiyordu. Ancak bakalım gelecek miydi? Bende merak ediyordum. Güzelim kahvaltının tadını çıkara çıkara oturup yedim. Dün yaşadığım şeyden sonra Nazlı bana iyi gelmişti. Bugün hastaneye gitmeyecektim. Hoş gidecek bir hastane bırakmamış Betül. Ancak orayı kendime göre güvenilir bir hastane yapana kadar uğraşacaktım. Babamın hatıralarını barındırıyordu orası. İkimiz birlikte hazırlanıp evden çıkarken Nazlı'nın heyecanı yüzünden belli oluyordu. Bir insan alış verişe giderken bile mutluluk duyar mıydı. Eğer geçmiş haytında hiç özgür olmadıysan duyardı. Evin kapısına gelince gördüğüm kişi ile şaşırdım. Bu adam hep bizim yanımızda mı olacaktı böyle? "Yok artık yaa, burada bir başkası vardı." diye söylenirken kasıntı sarışın hızla yanımıza koşup geldi. Yengesini ne çok sevdiğini görüyorum da. Bu kadarı da bana biraz abartı geliyordu. "Günaydın yenge." dedi. Sanki sadece yengesi vardı. "Günaydın." diyen Nazlı. Kasıntının bakışlarından anlayıp açıklamaya başladı. "Akşama yemek yapacağız Tuncay abi. Malzeme almaya gidiyoruz." "Tamam yenge, geçin." "Gerek yok, biz gider geliriz, ben varım sonuçta yanında." dedim sinirle. Yani niye sinirlendim onu da anlamış değilim. Beni görmezden gelmesi sinirime dokunuyordu. "Yengeyi kaçıranlara yardım eden kardeşindi, onu ne yapacağız?" "Sen ne demeye çalışıyorsun be..!" "Anlayan anladı." Sinirle ondan tarafa adım atmıştım ki. Nazlı'nın konuşmasıyla durdum. "Tamam, tamam hadi gidelim." "Bence de gidelim yoksa birileri elimde kalacak!" dedim. Adam seni umursamıyorum der gibi bana cevap vermeden yeniden yengesine döndü. "Neyse uzatmayın. Abinin kesin talimatı var. Yanınızdan ayrılmayacağım." diyerek cebinden bir kart çıkarıp Nazlı'ya uzattı. "Abi bunu sana verdi yenge. İhtiyacın ne varsa bununla alacaksın." "Ona gerek yok. Ben kendi paramı kullanacağım." İkilinin para mevzusunu şaşkın gözlerle izleyip gülerek Nazlı'ya baktım. "Ee yanımda hanım ağa götürüyorum sonuçta." dedim. Nazlı daha önce hiç kendi parasını kullanmamış. Onun için önemli bir özgürlük olduğu için mutlu olsun istiyordum. Para benim için problem bile olmadığı için Nazlı'nın mutluluğuna ayak uydurdum. Tuncay kasıntısı da yengesinin mutlu olduğunu anlayıp sessiz kaldı. Kapımızı açıp binmemizi sağlarken bu adamın sadece şöför olmadığını biliyordum. Demir güvenmediği adamı değil karısını, arabasını bile teslim etmezdi. Alış veriş yaparken çocuk gibi bir oraya bir oraya koşturan Nazlı'ya ayak uydurmaya çalıştık. Kiminle mi? Bay kasıntıyla. Neden kendini bu kadar kasıyor? Merak ediyordum. Çok az konuşuyor fakat iyi gözlem yapıyor gibi bakıyordu. Bu adamı neden bu kadar merak ediyorum? Bu yaşıma kadar erkekleri merak eden bir insan olmadım. Aldatılma korkumu kimseye açıkedemiyordum. Evet doğru, ben aldatılmamtan çok korkuyorum. Değersizlik hissi benim kabul edebileceğim bir şey değildir. Bu bana babamdan miras kalmıştı. Babamın sadık bir adam olmadığını daha önce söylemiştim. İyi bir koca olamadı ama iyi bir baba olmuştu. Nazlı elbise denemek için kabine girince bende öylesine bakınırken adamın biri yanıma yaklaşması ve uzaklaşması aynı anda oldu. Cebinden düşürdüğü katlanmış kağıdı eğilip elime aldım. Tuncay adamın peşine gidip çok uzaklaşmadan geri döndü. Bizi yanlız bırakmak istememiş olacak hızlı bir şekilde yanıma geldi. "Kimdi o, tanıyor musun?" Elimde kağıt, Tuncay'a kafamı iki yana salladım. "Hayır, adamın yüzünü bile görmedim." dedim. Hızla elimdeki kağıdı alıp açıp yazan notu okudu. "Kendi ipini kendin çektin Lara SAYGINER...!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD