Lara'dan
Kolundan kopardığı serumun hortumunu yere fırlatınca telaşlı çıkan sesimle konuşarak yanına adımladım.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen..!"
Kolundan kan beyaz tenine doğru süzülürken tepkime anlamsız bir bakış attı.
Ne vardı bu adamda böyle?
"Tuncay dur nereye?"
Bana ters bakmayı bırakan Tuncay sinirle odadan dışarı çıkınca Asmin ve ben ardına takıldık.
"Gitmem gerek, böyle elim kolum bağlı. Rahat rahat oturamam Asmin abla."
"Delirdin mi sen, nereye gideceksin?"
"Arar öğrenirim nerede olduklarını bir yardımım dokunur."
Bir yandan konuşarak koridordan hızlı hızlı yürümeye başladı. Arkasından da biz. Onun uzun bacaklarından geniş attığı adımlarına koşarak yetişmeye çalışıyorduk.
Bu adam deli.. tam benim tarzım...
"Tuncay durur musun, Demir senin bu halde gittiğini duyarsa daha çok kızar."
Asmin'in dediğini kulağı bile duymadı. Kafasına yediği darbeyi başka biri yese şimdi beyin kanaması geçirmişti. Ya çok şanslıydı yada baya kalın bir kafası olmalıydı.
Üçümüz birlikte hastanenin bahçesine çıkmıştık ki. Önümüzden geçen tanıdık siyah sedan arabayla Tuncay'la birlikte bizimde adımlarımız durdu.
"Şahin..!" diyerek arabanın gittiği acil kapısına doğru koşan adamın peşine bizde takıldık. Duran arabadan Şahin inince hızla arka kapıyı açtı. Kucağına aldığı Oylum'un baygın ve yüzü gözü is olmuş haliyle karşılaşırken korkum ve endişem ikiye katlandı.
"Oylum..!" diye bağırıp koşan Asmin'in tam arkasında koşuyordum. Oylum, Demir'in ilk karısından olma kızıydı.
"Şahin.. " diyerek Oylum'da göz gezdiren Tuncay endişeli ve sorgulu gözlerle Şahin'e baktı.
"Yanan evden çıkardı abi. Ama korkmayın sadece dumandan etkilenmiş."
Duyduğumla hızla acil kapısına koşup görevlilere seslendim.
"Sedye getirin buraya. Oksijen makinesini getirin çabuk olun...!"
Oylum'u oksijene bağlarken bir yandan konuşmalara kulak misafirliği yapıyordum.
"Yenge, yenge de iyi mi, o nerede?" soran Tuncay'ın sesi acı çeker gibi çıkıyordu. Kendini neden suçluyordu bu adam.
"Abi ve Suat yengemin peşine gitti. Oylum'u yanan evde bırskıp bizi oyalamak istediler. Onlarada kaçma fırsatı olmuş oldu işte. Yengeyi alıp kaçtılar."
"Nasıl kaçarlar lan! Hemde Demir abimin elinden? Bu nasıl mümkün olur?"
"Evin altında garajın başka çıkışı varmış. Ercan bu defa herşeyi düşünmüş. İnşallah çok geçmeden yengeyi de alırlar." diyen Şahin'le Tuncay bana bakıp mahçup bir şekilde bakışlarını kaçırdı.
"Neyseki dumana çok maruz kalmadan çıkarılmış. Durumu kötü değil."
"Ercan'a kim yardım etmiş?" dedi bay kendini çok kasan sarışın bey.
"O kadarını bende bilmiyorum."
"Çok şükür." dedi Asmin.
Asmin, Demir'in ikiziydi. Benimde manevi kardeşim gibiydi. Demir ve Asmin benim en zor zamanımda beni hiç yanlız bırakmayan iki insandı. Babam öldüğünde yanımda sadece Demir ve Asmin vardı. Kardeşim Betül bile babamın ölmesi onda bir acı etki yaratmamış, ölmesi zerre umrunda olmamıştı. Babamın düşmanı çok, öyle kolay kendi halinde bir hayatımız olmamıştı. Demir benim hayatımı kurtarmıştı. Beni kurtarmak için canını bile tehlikeye atmış adam şimdi gerekirse karısı için herşeyi yakar geçerdi.
"Ben böyle elim kolum bağlı duramam..!"
Tuncay'ın yeniden söylenmesine göz devirdim.
"Abi, Oylum'la ilgilenin dedi. Bence şimdi abinin yamacında olmak istemezsin Tuncay." dedi Şahin.
"Bana çok mu kızdı?"
"Yok sana kızmaya daha vakit bulamadı. O buz mavisi gözlerinden soğuk rüzgarlar estiriyordu."
Tuncay dişlerini sıkıp sertçe yüzünü sıvazladı. Adamın her hareketini dikkatle izlemem normal değildi.
Ne oluyor be bana?
Kafamı iki yana sallayıp Asmin'in üzgün görünen yüzüne baktım.
"Asmin gel biraz otur canım. Demir karısını azrailin elinden almış, Ercan kim köpekmiş."
"İzin vermez değil mi Lara? İkiside sağ sağlam gelir değil mi?"
"Gelir, gelecek..!" dedim kolundan tutup yanıma oturttum.
"Abi, Nazlı yengeme bir şey olmasına izin vermez Asmin abla, sen merak etme."
Bu adam Asmin'e neden abla diyordu acaba? İçime düşen yaşı kaç merakıyla sormamak için yerimde kıpırdandım.
Ne oluyor bana yaa?
***
Gün kendini akşamın karanlığına bırakırken Uyanan Oylum'un ilk sorduğu kişi Nazlı olunca kendimi dışarı attım. Hastanenin giriş kapısından çıkıp temiz havayı sesli bir şekilde içime çektim.
Karşı bankta oturup telefonla konuşan Tuncay'ı görünce sarıldığım ceketimi bedenime iyice çekip yanına yürüdüm. Telefonu kapatıp sertçe arkasını dönmüştü ki beni görünce sert adımlarını bana çevirdi.
"Senin var sayımlar doğru çıktı Lara hanım..!"
Sert bir şekilde bakan gözleri içimi ürperten bir etki oluşturur gibi olunca yutkunup hırkamın önüne biraz daha çekiştirdim.
"Anlamadım."
"Anladınız anladınız... sizin altıncı hissiniz ne kadar da gelişikmiş."
"Ne diyorsun be sen?"
"Nazlı yengemi kaçırtan canına kıymaya çalışan sizin kardeşiniz Betül hanımmış."
"Neee!"
"Hiç şaşırmış gibi yapmayın."
"Bak doğru konuş..! Benim bildiğim bir şey yok diyorum sana..!"
Öfkeden yanan gözlerimi kocaman açıp yüzüne bir adım daha yaklaştım. Onun bakışları ima dolu, tek kaşı havada benden önce konuştu.
"Öylemi? Tahminlerin doğru çıkıyor ama."
Kumral saçları, kahve, çikolataya benzer göz rengi vardı. Uzun boyuna yetişmek için duruşumu biraz daha dikleştirdim.
"Bak sabrımı zorluyorsun, ben senin bildiğin sakin, sessiz kadınlardan değilim."
"Abiler yoldaymış geliyorlar. Abi öğrenmiştir ne bilmek istiyorsak. Dua et bir ilginiz olmasın doktor hanım."
"Çok korktum. Ben, Yaşar SAYGINER'in kızıyım bay bunya çamı...! "
Dediğimi anlamak için gözlerini anlamadım der gibi kıstı.
"Ben öyle herşeyden, birinden korkacak bir kadın değilim. Sözüne ve ima ettiğin şeye dikkat edeceksin. Özellikle benimle konuşurken iki katı dikkat edeceksin.. yoksa bir bakmışsın sabaha çıkamamış bile olabilirsin."
"Ne yaparsınız? O Bahattin mi her kimse onu mu çağırırsın?"
Bu benim Bahattin'i nereden biliyor be?
Sen söylemiştin ya kızım..!
İçimden dediklerimi hatırlarken konuyu kapatmak için sordum.
"Sen bunları boş ver. Bana boşuna yüklendiğini Demir gelince anlayacaksın. Nazlı, nasılmış, sen onu söyle?"
"Bilmiyorum, Suat hastaneye getiriyoruz dedi."
Az önce öfkeli yüzüm, bu defa telaşla kaplanınca panikli bir şekilde sordum.
"Ne olmuş? Yaralı mı?"
"Bilmiyorum Lara hanım. Sadece böyle söyledi."
Derin bir iç çekip etrafında göz gezdirdi. Her an tetikte duruşunu babama benzettim bir an. Hoş duruşu, konuşması bile babama benzediğini farkettim.
Ne çok özlemiştim ilk aşkımı. Ondan sonra hiç kimse bu kalbe dokunamamıştı. Tabiki onun gibi bir kocam olsun istemedim. Ancak çocuğumun onun gibi bir babası olsun isterdim. Aslında babam annemi çok sevmiş. Babamın sürekli ülke değiştirmesi ve annemin babama uymayışı ilişkilerinde kopmalara yol açmıştı.
Bayan Larisa; İlkeleri ve hedefleri olan bir kadındı. Asla kendi çizgisinden ve bildiği doğrudan geri adım atmazmdı. O griye beyaz dediyse seninde beyaz demen gerektiğini düşünürdü. Yani çok zor bir kadındı. Küçük yaşımda bu baskılarla büyüdüm. Aslında babama da hak verdiğim çok şey vardı. Bazen seni yoran ve yıpratan şeyden uzaklaşmak en iyisi olurdu. Babam da tam olarak öyle yapmıştı.
Bende biraz babama benzemiş olabilirdim.
Ne çok değişik insan çeşidi vardı şu hayatta. Aslında her insan ona iyi gelmeyenden uzak durmalıydı. Ancak bazen bu mümkün olmuyor işte.
"Hava soğuk, üşüme içeri gir. Geldiklerinde ben haber veririm."
Sessizce kafamı sallayıp yavaşça arkamı döndüm. Benim kalbim bu adamın yanında niye böyle değişik ritme giriyordu ki?