Yatağın içinde hafifçe döndüğümde, yanımdaki boşluğu fark ettim. Gözlerimi ovuşturup doğruldum, elim yastığın üzerine düştü. Soğuktu. Baran’ın çoktan kalktığını anladım. Başımı kaldırıp etrafa baktım. Odanın içinde ondan geriye kalan hiçbir iz yoktu. Gömleği, telefonu, bileklikleri… Hiçbiri ortalıkta değildi. İçimde tanıdık bir huzursuzluk dalgası yükseldi. Hemen telefonuma uzandım. Parmaklarım ekranı açtığında bir mesaj bildirimi belirdi: Baran: Ben geliyorum. Sen lobiye in, kahvaltını et. Seni yönlendirecekler. Sonra geleceğim. Kaşlarımı çattım. Nereye gittiğini söylememişti. Hızla cevap yazdım. Efsun: Tamam ama nereye gittin? Söylemeyecek misin? Birkaç saniye bekledim. Ekrana gözlerimi kilitlemiş halde, mesajın okunduğunu görmeyi umuyordum. Birkaç saniye sonra üç nokta belirdi. B

