2. FİRUZE GÖZLER

1329 Words
“Aç gözlerini!” Emir, genç kızın yanağına hafifçe vurdu. “Benim arabamla ölemezsin, kendine gel.” dedi ama nafile bir uğraştı. Genç kız baygındı ve başından akan kan durmuyordu. “Rüstem, direksiyona geç!” diye bağırdığında zayıf bedeni kucaklayıp arabanın arka koltuğuna ilerledi. Adamı kapıyı kendisi için açmıştı. Yabancıyla beraber dikkatlice bindi. “Hastaneye sür, acele et.” Göğsüne yatırdığı başın üzerindeki açık yaraya eliyle bastırarak kanamayı durdurmaya çalışıyordu. Üzerindeki beyaz gömlek kırmızıya boyanmıştı. Aynı şekilde genç kızın zayıf bedenini kapatan beyaz elbisesi de kırmızıya boyanıp yeni bir modele kavuşuyordu. Sarı saçları boştaki eliyle geri çektiğinde açığa çıkan yüze dikkatle baktı. Saçlarının sarılığı kendi rengiydi boya değildi ve çok açık bir tondaydı. Aynı şekilde kaşları, kirpikleri de yok gibi görünecek kadar açık bir sarı renkteydi. Normalde olması gereken kilodan daha zayıftı. Sanki aç bırakılmıştı ve bunun karşılığında zayıflamıştı. “Her gece rüyama girip beni kurtar derken arabamın önüne atlamak zorunda mıydın?” dedi fısıldayarak. “Kimden kurtarayım, neyden kurtarayım şu an kurtaracağım tek kişi benim çünkü sana çarpıp bu hâle getiren benim!” Araba çukura girip çıktığında oluşan sarsıntıyla genç kızın karnının üzerinde duran eli aşağıya düştü. Emir elini eski konumuna getirmek için tutunca bileğindeki morlukları ve kesikleri fark etti. “Bu benim çarpmamla olmuş olamaz.” dediğinde diğer bileğini tuttu o da aynıydı. Ayakkabısız olduğu için yolda koşarken yaralanan ayaklarına baktı. Ayak bileklerinde de aynı kesiklerden ve morluklardan vardı. “Kimsin sen? Ne yaşadın? Neden kaçıyordun da arabamı göremeyecek kadar telaşlıydın?” Emir yol boyu bakışlarını genç kızın yüzünden ayıramadı. Dört aydır her gece rüyasında gördüğü yüzdü. Her çizgisi birebir aynıydı. Bu benzerlik değildi rüyasının gerçeğe dönmesiydi. Hiç tanımadığı bir insanı nasıl bu kadar net olarak rüyasında görebilmişti ve sonrasında da onunla Bozkıran gibi bir yerde karşılaşmıştı. Yabancı misafiri bu topraklardan olsaydı bilirdi ama değildi. Sarı saçları, kaşları ve süt beyazı teni fazla dikkat çekiciydi. Hastanenin önünde durduklarında arabaya binerken yaptığı gibi inerken de kucağına aldı. Koşar adım acil servise girdiğinde hallerini gören çalışanlar hızlıca sedyeyi gösterdi. Gösterilen yere yatırıp bıraktı. Geri çekildiğinde üzerini ve ellerini kaplamış kanın daha net farkına varmıştı. Bu kadar çok kan akınca yaşar mıydı? Kurtulur muydu? Doktor yanında hemşirelerle gerekli müdahaleyi yaparken hastane polisi yanına geldi. “Olay nasıl oldu?” “Ayağı kaydı başını taşa vurdu.” dedi Emir. Kaza olduğunu söylerse hem kendi uğraşacaktı hem de genç kızı zor durumda bırakmak istemiyordu. Gerçekten kaçtığı bir durum varsa polis kayıtlarına ismi girerse yeri de bulunurdu. Önce uyanmasını bekleyecekti -tabi uyanırsa- sonrasında hikayesine göre hareket ederdi. “Tanıyor musun?” diye sordu bu defa polis. “Tarlada çalışanlarımdan biri.” Konuşması rahattı, duruşu kendinden emin. Emir, Bozkıran’da yaşayan herkesçe tanınırdı, bir söz söylerse o sözün değişmeyeceğini de tanıyanlar iyi bilirdi. “Kız kendine geldiğinde farklı anlatırsa bozuşuruz.” diyen polis rahat bakışları ardında bırakıp uzaklaştı. “Bir kendine gelse anlatacaklarını sizden daha çok merak ediyorum.” dedi kendi kendine. Olduğu yerden bir kaç adımda Rüstem’in beklediği yere gitti. “Birisi sorarsa tarlada çalışıyordu ayağı kayınca düştü başını vurdu, tamam mı?” Rüstem söyleneni onayladı. “Tamam ağam ben birkaç kişiyi daha tembihlerim şahitlik ederler.” “Gerekli olursa ayarlarsın.” Emir acil servisin önüne çıkıp sigarasını yaktı. Çarptığı kızın biran önce uyanmasını ve kim olduğunu söylemesini istiyordu. Rüyalarına girme sebebini merak ediyordu. Neden kendi rüyalarıydı da bir başkasının değildi? Aceleye getirmeden sigarasını içip tekrar içeri girdi. Odanın önünde duvara dayanmış banka oturduğunda sabırsızlıkla beklemeye devam etti. Yanına gelen hemşire, ‘’Hastanın yakını siz misiniz?’’ diye sorunca derin bir nefes aldı. ‘’Kimliğini bilmiyorum tarlada çalışanlardan biri, düşünce getirdim ama ne lazımsa söyleyin kendisiyle ilgilenecek benden başka kimse yok.’’ ‘’Kayıt açmamız için kimliği gerekiyor.’’ ‘’Kimliği yok.’’ dedi Emir kısaca. Hemşire gittiğinde olduğu yerde iki saatten fazla bekledi. Bu bekleyiş uzadıkça sıkıntısı artıyordu. En sonunda doktor göründü. ‘’Durumu nasıl?’’ diye sordu. Doktor, Emir’in yüzüne dikkatle baktı. ‘’Başından ciddi bir darbe almış, kimliği olmadığı için herhangi bir detayı atlamamak için daha kapsamlı tahlil yapmak durumunda kaldık. Hastanın yakınına ulaşma imkanınız var mı?’’ ‘’Yok.’’ derken sesi hep olduğu gibi keskin ve netti. ‘’Benim çalışanımdı sorumluluk bende ne söylenecekse bana söyleyin.’’ ‘’Kanında sinir sistemine etki eden ilaçlar saptadık. Bu düzenli psikiyatri tedavisi görmesinden de olabilir farklı bir madde kullanımından da… Aynı zamanda hem el hem ayak bileklerinde önceden oluşmuş zedelenmeler var. Kesin tanı için hastanın öyküsünü bilmemiz gerekiyor. Duruma göre gerekli birime yönlendirme yapmalıyız.’’ Emir söylenenleri zihnine not ediyordu. Bu kız kimdi? En büyük sorusu şimdilik buydu! ‘’Doktor Bey, kendisi benim himayemde uyandığında ne gerekiyorsa bizzat yapacağım. Şimdi izniniz varsa yanına girip göreyim.’’ Doktorun onayıyla odaya girdi. Genç kız kolunda serum gözleri kapalı uykusunda yatmaya devam ediyordu. Sarı saçlarının üzerini saran beyaz bandaj şapka görevi görmüştü. Kenardaki sandalyeyi çekip oturduğunda tesbihi eline geçti. Yavaş yavaş çekerken gözleri hasta yatağında yatandaydı. ‘’Kendine gelince bana rüyalarıma nasıl girdiğinin hesabını vereceksin!’’ Hafif burnunu çekerek arkasına yaslandı. ‘’O kullandığın madde neyse belli kafanı iyi uçuruyor ki tanımadığın halde rüyalarıma girmeyi başarıyorsun ya da bunların hepsi birer palavra sen gökten düşmüş bir meleksin geri dönmenin yolunu böyle arıyorsun. Hangisi gerçek bir an önce uyanıp söyle çünkü dört aydır bu bilinmezliğin içinde olmaktan yoruldum.’’ Bakışları o masum görünen yüzden bilekleri kaplayan morluklara kaydı. Sanki hem ayak bileklerine hem de el bileklerine bir ip bağlanmıştı onu açmaya çalışırken kendine zarar vermişti. ‘’Kimsin sen? Uyan ve bana bir cevap ver yoksa delireceğim.’’ Bilinmezliğe olan öfkesiyle elindeki tesbihi o kadar sıkı tutmuştu ki ipi parçalanıp boncukları etrafa saçılmıştı. Yerdeki boncukların sekerek yayılırken çıkardığı seslerle firuze gözler aralandı. Emir duyduğu inleme sesiyle genç kızın yüzüne baktı. Yüzünün güzelliği ortadaydı ama o parlayan firuze gözleri görmek bambaşkaydı. Tek kelime edene kadar odanın kapısı açıldı. Doktor yanında hemşire ile içeri girdiğinde genç kızın uyandığını görmüştü. Yanına yaklaşıp cebinden çıkardığı küçük kalem ışıkla gözlerine baktı. ‘’Beni anlıyor musun?’’ diye sordu. ‘’Evet.’’ Genç kız ne olduğunu anlayamamanın şaşkınlığıyla konuşunca sesi Emir ağa için ikinci bir darbe oldu. Her gece rüyasında beni kurtar diyen sesin aynısıydı. Ne bir ton ince ne bir ton kalın birebir aynısı! ‘’Adın ne?’’ Genç kız bir süre düşündü ama neyi düşündüğünü bilmiyordu. ‘’Bilmiyorum.’’ dedi en sonunda. ‘’En son hatırladığın yer neresi?’’ Genç kız yine düşündü. ‘’Hatırlamıyorum.’’ derken eli ağrıyan başına gitti. ‘’Acıyor.’’ ‘’Başından yaralandın.’’ diye açıkladı Doktor. ‘’Kendinle ilgili bilgi verebilir misin? Kimsin, kaç yaşındasın, nerede yaşıyorsun?’’ Genç kız düşünüyordu ama zihni tamamen boştu. ‘’Bilmiyorum.’’ dediğinde ağlamaya başladı. ‘’Başım ağrıyor.’’ ‘’Hemşire Hanım seruma ilacını ekleyin.’’ diyen Doktor ile hemşire ağrı kesici ilacı seruma karıştırdı. ‘’Başının ağrısı birazdan geçecektir. Aldığın darbe güçlü bir darbe seni nasıl etkilediğini anlamaya çalışıyoruz. Bize hatırladığın bir şey söyler misin?’’ ‘’Ben…’’ dediğinde duraksadı. Kim olduğunu neden hatırlamıyordu? ‘’Ben kimim?’’ diye bu defa o doktora sordu. Yattığı yerden kalkmaya çalıştı. ‘’Burası neresi?’’ ‘’Hastanedesin sakin ol.’’ Doktor omzundan bastırarak geri yatırdı. ‘’Zorlama kendini dinlen daha sonra yine konuşuruz.’’ Emir olanlara bir anlam veremiyordu. Bu kızın kim olduğunu sorması gereken kendisiyken o, ben kimim diye sormuştu. Doktor odadan çıkacakken arkasından gitti. ‘’Doktor Bey ne oluyor?’’ dedi. ‘’Hafızası etkilenmiş olabilir nöroloji doktorumuzla iletişime geçeceğim.’’ ‘’Nasıl etkilenmiş olabilir?’’ ‘’Aldığı darbeye bağlı hafıza kaybı yaşıyor gibi, geçici bir durumda olabilir kalıcı bir durumda uzman doktorumuz değerlendirsin ayrıntılı bilgiyi o zaman alırsınız.’’ Doktor gittiğinde Emir yatakta korkudan cenin pozisyonuna geçmiş genç kıza baktı. ‘’Kimsin sen!’’ dedi fısıldayarak. Birkaç adımda sandalyeyi yatağa biraz daha yaklaştırarak oturdu. ‘’Adını hatırlamıyor musun?’’ diye sordu. Genç kız korku dolu bakışlarını Emir’in yüzüne çevirdi. Cevap vermek yerine hastane nevresimini yüzünün yarısını kapatacak kadar üzerine çekti. ‘’Adını boşver nereden geldiğini hatırlı bari?’’ Sorusuyla açıkta kalan yüzde biraz daha yukarı çekilen nevresimle tamamen kapandı. Emir küçük bir çocuk gibi davranıp korkudan örtünün altına saklanmış genç kıza bakarken kahkaha attı. ‘’Niye ben?’’ dedi kahkahası arasında sitemle. ‘’Ben olmak zorunda mıydım? Dört aydır yapıştın yakama kimsin, nesin? İn misin cin misin? Peri misin, melek misin? Kimsin söyle!’’ Son sözleri bağırmaya geçmişti. Örtüyü çekip açtığında kendisine korkuyla bakan firuze gözlere yeşil gözleri kilitlendi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD