‘’Yapmayın.’’ dediğinde üzerine gelenden kaçmaya çalışıyordu. Geri geri giderken sırtının çarptığı sertlikle durmak zorunda kaldı. Çarptığı kişi kollarından tuttuğunda kurtulmak için çırpındı. ‘’Bu yaptığınıza sizi pişman edeceğim. Bir ömür hapislerde sürüneceksiniz.’’
Kollarından tutan kulağına doğru fısıldadı. ‘’Sana yalvardım, yapma dedim. Mutluluğumuzu, huzurumuzu bozmak zorunda mıydın?’’
‘’Sende pisliğin tekisin, hepiniz aynısınız beş para etmez insanlarsınız.’’ Genç kız kendisine yaklaşıp karşısında duran adamdan kaçmak için daha çok çırpınmaya başladı ama tutan eller sıkıydı. Gözyaşları yanaklarını yakıyordu. ‘’Yalvarırım yapma.’’ diyen bakışları yardım çığlıkları atıyordu.
‘’Bunu sen istedin.’’ diyen adam kolunu tutup elindeki enjektörü batırdı. İçindeki ilacı son damlasına kadar zerk etti.
Genç kız bedenini tutan ellerin gevşemesiyle dizleri üzerine yere çöktü. Algıları değişmeye başlamıştı. Olmayan sesler kulaklarına dolarken bulunduğu odanın içinde havada uçan, üzerine gelen karartılar görmeye başladı. Kaçmak için yerde sürünerek duvara yaklaştı.
Havada uçan karartılar kendisiyle konuşmaya çalışıyor gibiydi ama sesleri korkutucuydu. Kalbi korkudan patlayacak kadar hızlı atıyordu. Dudaklarından fırlayan çığlıkla kendisini sakinleştirmeye çalışan Beyza’yı duvara doğru iterek yaralanmasına sebep oldu.
Emir işlerle ilgilenmek için gitmişti, Rüya odada dinlenirken bir anda çığlıkları yükselince Beyza yanına gelmişti ve gördüğü delirmiş halde kendi kendine konuşan, çırpınan bir genç kız olmuştu. Yardım etmeye çalıştıkça kendisini de tehdit olarak algılamaya başlamıştı.
Rüya yüzlerini ayırt edemediği adamlardan ve karartılardan kaçmak için odadan dışarı kendisini attı.
Yabancı olan merdivenleri inip avluya çıktı. Beyza koşarak ardından gelmişti.
Okuldan gelen Rezzan konağın kapısını açtığı anda Rüya ile çarpıştı. ‘’Ne oluyor?’’ dediğinde Beyza seslendi.
‘’Rezzan hanımım engel olun gitmesin.’’
Rezzan ne olduğunu anlayana kadar Rüya yanından geçmiş, kaçıp gitmişti. ‘’O kız kimdi?’’
‘’Emir ağamın misafiriydi, hastaydı kaçtığını duyunca beni öldürecek.’’ Beyza, Emir’e haber vermek için telefonunu çıkardı. Alacağı tepkiden korktuğu için elleri titriyordu.
Emir fabrikadaki işlerle ilgilenirken çalan telefonuyla işine ara verdi. ‘’Söyle Beyza!’’
‘’Ağam, Rüya hanımım bir anda çığlık atmaya başladı yardım etmeye, tutmaya çalıştım ama kaçtı.’’
‘’Ne demek kaçtı?’’ Emir oturduğu yerden fırlayarak kalktı.
‘’Bilmiyorum ağam affedin sahip çıkamadım.’’
Emir cevap vermeden telefonu kapattı. ‘’Rüstem!’’ diye bağırdı.
Rüstem koşar adım geldi. ‘’Buyur ağam.’’
‘’Rüya, arabayla çarptığım kız konaktan kaçmış etrafa haber sal gören bana haber yollasın, kılına zarar veren olursa sülalesini bu topraklardan silerim.’’
‘’Hemen ağam.’’ Rüstem koşar adım gittiğinde Emir fabrikadan ayrılıp arabasına bindi. Nerede arayacağını bilmeden amaçsızca sürmeye başladı.
Rüya kendisini takip eden karartılardan kaçmaya çalışıyordu. ‘’Bırakın peşimi.’’ diyerek koşmaya devam etti. Bütün bedeni zangır zangır titriyordu.
Nereye gideceğini bilmeden yol boyu koştu. Gördüğü yol ayrımına girip yokuş yukarı koşmaya devam etti. Başındaki ağrı artmıştı. Titremesi artmıştı, duyduğu sesler artmıştı.
Yolun sonunda karşısına çıkan evle duraksadı. Geri dönmek istedi ama üzerine uçan karartıyla evin tahta kapısını itip içeri girdi. Bahçeye adım attığında nereye gittiğine bakmadan tavukların tellerle çevrili kümesine girip saklandı.
Başını kollarının arasına gömmüş kendisini takip edenlere görünmez olmak için uğraşıyordu. ‘’Yavrum!’’ diyen sesle çığlık attı.
‘’Yalvarırım bana zarar vermeyin.’’ Ağlaması şiddetlenirken bir el eline dokununca korku dolu çığlığı etrafa yayıldı. Arkasındaki demir tele sokulabildiği kadar sokulmuştu. ‘’Korkma kızım peşindekileri kovdum.’’
Söylenenle titreyen kollarının arasından etrafı görebilecek kadar gözünü açığa çıkardı. ‘’Gittiler mi?’’ dedi karşısında duran yaşlı kadına.
‘’Gittiler, tut elimi çıkalım kümesten.’’
Rüya korka korka kırışıklarla dolu eli tuttu. Kümesten çıktıklarında yaşlı kadın kenardaki tabureye oturttu. ‘’Sen burada otur ben sana su getireceğim.’’
Şehvar nine eve girdiğinde seccadenin üzerinde oturmuş tesbih çeken kocasının yanına gitti. ‘’Dışarıda genç bir kız var. Biri kovalıyormuş gibi koşarak geldi kümese saklandı ama peşinde kimse de yoktu. Yüzünden belli çok da korkmuş bir baksan.’’
Son duasını söyleyip ellerini yüzüne süren yaşlı adam seccadenin kenarını katlayıp ayağa kalktı. Bastonunu eline alıp ağır adımlarla evin avlusuna çıktı. Taburede otururken kollarıyla kendisini sarıp korumaya çalışan genç kıza yaklaştı.
Kenardan aldığı tabureyi yanına koyduğunda Rüya çıkan sesle havaya sıçramıştı. ‘’Lütfen canımı yakmayın.’’ dediğinde, ‘’Korkma.’’ diyen yaşlı adam sırtına yayılmış sarı saçlarını okşadı. ‘’Burada kimse sana zarar veremez.’’ Bir kaç nefes soluklanması için bekledikten sonra, ‘’Kimden kaçıyordun?’’ diye sordu.
‘’Bilmiyorum, yüzlerini görmedim ama takip ettiler.’’ Rüya yaşları akan gözlerini sildi. ‘’Yanımda güvendesin dedi sonra beni bırakıp gitti. Gitmeseydi korusaydı zarar vermeye çalışmazlardı.’’
‘’Yüzüme bak bakayım.’’ diyen Alphan dede, yüzüne çevrilen yüzle tebessüm etti.
Yanlarına gelen Şehvar nine içmesi için suyu uzattığında Rüya titreyen elleriyle aldı.
Alphan dede, eşine baktı. ‘’Emir oğlumu ara gelsin emanetine sahip çıksın.’’
Emir çalan telefonuyla telefonun ekranına baktı. ‘’Buyur ninem!’’
‘’Oğlum, deden gelsin emanetine sahip çıksın, dedi.’’
‘’Geliyorum.’’ Emir rahat bir nefes alıp arabanın yönünü değiştirdi. ‘’Ah Rüya, onca yolu yaya nasıl gitmeyi başardın?’’
Yolda gidebileceği en hızlı şekilde gitmişti. Arabayı durdurduğunda tahta kapıdan içeri koşarak girdi. Rüya’yı, Alphan dedesi ve Şehvar ninesiyle beraber buldu. Bir elinde ayran dolu bardak diğer elinde evde pişmiş ekmek vardı.
Yanlarına gittiğinde, ‘’Evden neden kaçtın?’’ diye hesap sorar şekilde konuştu.
Rüya, Emir’i gördüğünde sırtını döndü.
Emir bu hareketine alaycı şekilde gülmüştü. ‘’Evden kaçan sensin ben sana trip atacağım sen bana değil.’’
Rüya öfkeyle geri döndü. ‘’Yanında güvende olduğumu söylemiştin ama beni bırakıp gittin sen yokken peşimden geldiler.’’ Öfkesi yerini ağlamaya bıraktı.
‘’Kim geldi?’’
‘’Bilmiyorum.’’ Rüya elindekileri yerde duran tepsinin içine bıraktı. ‘’Başım ağrıyor, ellerimin titremesi geçmiyor, iyi hissetmiyorum sonra o karartılar sürekli bana bir şeyler söylüyorlar.’’
‘’Tamam gel gidelim bir çaresini buluruz.’’ Rüya’yı elinden tutup kaldırırken, ‘’Sağol dedem.’’ dedi yaşlı adama.
‘’Rüyaların doğmuş.’’ diyen Alphan dede tebessüm etmişti.
‘’Öyle oldu.’’
‘’Belli ki artık sana emanet korumayı bil.’’
Emir, Alphan dedesinin söylediklerini başıyla onayladı. Rüya’yı arabaya oturttuğunda gittiği adres konak değildi.
Yolda giderken Rüya oturduğu araba koltuğunda iki büklüm olmuş ağrıyan başını tutuyordu. Alnından soğuk soğuk terler akıyordu. ‘’Çok acıyor.’’ dedi ağlayarak.
Emir’in eli genç kızın yüzüne uzandı. Olması gerektiğinden daha sıcaktı. Yanakları al al olmuştu. ‘’Hasta mı oluyorsun yoksa başına aldığın darbeden dolayı mı ağrı çekiyorsun?’’
‘’Acıyor.’’ diyen Rüya ağlamasını sürdürdü.
‘’Biraz daha dayan.’’ Emir arabanın hızını artırdı. Kalabalık caddeye girdiğinde taş duvarlı bir yerin önünde durdu.
Rüya’nın olduğu tarafın kapısını açtı. ‘’Gel.’’ diyerek arabadan inmesine yardım etti. Genç kız yürürken tamamen Emir’in bedenine dayanmıştı. Gittikçe kötü hissediyordu. Attığı terler artık sadece alnında değil bütün bedenindeydi. Titremesi de aynı şekilde ellerinden vücuduna yayılmıştı.
Emir düşmemesi için sıkıca tutuyordu. Ağır tahta kapıyı açıp içeri girdi. Klimanın serinlettiği salonda bekleyen kadınlar Emir’i gördüğü anda başlarındaki şallarla yüzlerini kapatmıştı.
Emir içine girdiği durumun farkında kadınlara bakmadan Rüya’yı kenardaki odaya götürdü. Hemşire görüp ardından gelmişti. ‘’Zenan’a söyle buraya gelsin.’’ diye emrini verdi.
Hemşire koşar adım gittikten kısa bir süre sonra Zenan geldi. ‘’Ağam?’’ deyişi soru doluydu. Zenan Bozkıran’da kendi kliniğini açmış kadın doğum doktoruydu. Babası zamanında okumasını kabul ettiğinde ve tıp fakültesini kazandığında gitmesine parasızlık engel olunca bütün maddi ihtiyaçlarını Emir’in ailesi karşılamıştı ve okumak için gidebilmişti bu yüzden minnet borcu büyüktü.
‘’İyi değil ne olduğuna baksana!’’ dedi Emir, Rüya’yı göstererek.
‘’Gebe mi?’’
‘’Hayır.’’
Zenan anlamsız gözlerle bakarken Emir durumu açıkladı. ‘’Kaza oldu arabayla çarptım hafızasını kaybetti. Hastaneden bugün taburcu oldu ama iyi değil, hastaneye de götüremem kimliği yok taburcu olması için ailesini tanıyorum diye yalan söyledim. Hastanede doktor kan tahlillerine bakınca ya madde kullanıyor ya da psikiyatri ilacı demişti. Bugünde evden peşimde birileri var diye kaçmış, başım ağrıyor diyor, terliyor. Muayene et hastaneye gidemez bakımevine gönderemem ya da polise hesap veremem.’’
Zenan oturduğu yerde başını elleri arasına almış ağlayan genç kıza yaklaştı. ‘’İsmi ne?’’ diye sorunca Emir, ‘’Rüya, yani gerçek ismini bilmiyorum ben öyle sesleniyorum.’’ dedi.
‘’Rüyacığım bana neler olduğunu sen anlatır mısın?’’ derken elini tutup yavaşça kendisine çekerek nabzını kontrol etti. Bakışları bileklerdeki kesiklerdeydi.
‘’Başım çok ağrıyor, karartılar var birileri benimle konuşuyor ama ne dediklerini anlamıyorum.’’
‘’O karartılar burada bizimle mi?’’
Rüya, kendisini muayene eden doktora baktı. ‘’Yok gelmediler peşimden ama seslerini duyuyorum.’’
Zenan kısıtlı imkanlarıyla elinden geldiğince muayene edip genç kızın yanından uzaklaştı. Emir’i odanın diğer köşesine götürdü. ‘’Burada gerekli tahlilleri yapamam ama anlattığınıza ve Rüya’nın söylediklerine bakarak yoksunluk belirtisi çektiğini söyleyebilirim.’’
‘’Yoksunluk belirtisi? Ne olacak, nasıl iyi olacak?’’
‘’Ağam, tam olarak ne kullandığını, ne kadar süre kullandığını bilmeden yorum yapamam. Hemşiremi göndertip bir ilaç aldıracağım onu yapınca belirtiler hafifleyecektir ama bu bir defalık değil vücudu maddenin yokluğuna alışana kadar bu tür krizler olacaktır.’’
“Ne yapılması gerekiyorsa söyle onu yapayım.” Emir’in gözü acı içinde kıvranan genç kızın üzerindeydi.
“Önce ilacı aldırayım Rüya’yı rahatlatalım.” Zenan odadan çıktığında Emir, Rüya’nın yanına oturdu.
Rüya titreyen bedeniyle göğsüne sokulunca sarıp sarmaladı. Güneşten daha parlak, uzun, sarı saçları okşadı. “Doktor ilaç verince iyi olacaksın.”
“Sen neden beni yalnız bıraktın? Bırakmasaydın gelmezlerdi.”
“Gelen kimdi?”
“Bilmiyorum, hatırlamıyorum.” Rüya hissettiği huzursuzlukla, acıyla daha şiddetli ağladı. “Zorla tuttular, biri bana iğne yaptı.” diyerek kolunu uzattı.
Emir kolu tutup üzerine dikkatlice baktı. “Bu kolundan mı yaptı iğneyi?”
“Evet.”
Kolun her santimine dikkatle baktı ama iğne giriş izi yoktu. Rüya’nın gördüğü tamamen hayalden mi ibaretti yoksa geçmişinden bir parça mıydı? İçtiği ilaç, madde her ne idiyse zorla mı vermişlerdi? Bileklerindeki kesikler dikkate alınınca bu olasılık yüksekti.
Zenan geri geldiğinde küçük bir çocuk gibi Emir’in kollarına sığınmış olan Rüya’ya elindeki enjektörde olan ilacı yapmak istedi ama Rüya enjektörü görünce delirmiş gibi çırpınıp kaçmaya çalıştı.
“Yapmayın, yeter, dayanamıyorum.” Bağırışları olduğu odadan dışarı taşıyordu.
“Rüya bana bak, gözlerime bak.” Emir zorla tutup çırpınışları batırarak gözlerine bakması için zorladı. “O ilaç sana zarar vermeyecek bana güven. Daha iyi olacaksın.”
Rüya yaşlarla dolu gözleriyle sessizce yalvarıyordu. “Canım yanıyor.”
“Biliyorum izin ver seni iyi edeyim.” Emir elini sıkıca tuttuğunda korkutmamaya dikkat ederek kolunu açtırdı. Zenan enjektörü bastırdığında elini çekmek isteyince tutuşunu sıkılaştırdı.
“İlaç kısa sürede etki eder.” dedi Zenan. “Burada dinlensin sonra yine muayene ederim.”
Emir, Zenan gidince Rüya’yı dikkatlice koltuğa yatırdı. “Daha iyi misin?”
Rüya yattığı yerde başını aşağı yukarı salladı. “Başımın ağrısı azaldı, seslerde sustu.” Emir’in elini sıkıca tutmuştu. “Beni yalnız bırakma yine gelirler.”
“Bırakmayacağım. Gözlerini kapat biraz uyumaya çalış.”
Rüya ilacın etkisiyle kolayca uyumuştu. Emir başucunda oturmuş, tuttuğu eli bir saniye olsun bırakmadan genç kızın güzel yüzünü seyrediyordu.
Rüyalarındaki yardım çığlıkları gerçeğe dönmüştü. Neden kaçtığını, kimin zarar verdiğini bir öğrenebilse önüne kalkan olup koruyacaktı ama her şey saklıydı.
Bunca bilinmezlik arasında tek bildiği ne olursa olsun tuttuğu eli bırakmayacağıydı.
Tam dört ay her gece uykusunda bu yüzü görmüştü, parıldayan firuze gözlerinin içine bakmıştı, sesini dinlemişti. Uykularında yavaş yavaş benliğine sızmıştı şimdi ise her zerresiyle varlığını hissediyordu.
Rüya farkında değildi ama Emir’in ruhuna rüyalarında ilmek ilmek işlemişti.