HOŞ GELDİN PARTİSİ

1028 Words
Ben şaşkınlıktan donakalırken kızlar da tedirgin olmuşlardı. Berra korkuyla ona döndü. "Aşkım bu ne?" "Biraz kafalar yumuşasın diye getirdim. Bir tane dene yavrum, benim yanımda güvendesin," dediğinde Berra kararsızca pakete bakmıştı. Sert bir sesle tısladım. "Hayır denemeyeceksin Berra." Beni dinlemeden hızlıca haplardan birini ağzına attığında ağzım açık ona baktım. "Berra sen ne yaptın?" dediğimde omuz silkti. "Bir şey yok ki hem bir kerecik." Onu izleyen Çisem, Eren'e döndü. "Ben de istiyorum." "Ne?" diye çıkıştığımda Eren ona da uzatmıştı. "Hazal sadece bir kere." "Bir kereyle başlar zaten," dedim öfkeyle. Berra'nın yaptığı aptallık yüzünden ellerim titriyordu sinirden. Çisem de beni dinlemeden yuttuğunda Funda elini omzuma koydu. "Hazal abartma ya onlar yetişkin insanlar. Hem üniversite ortamını da bilirsin. Gençlik dediğin biraz uçar." "Çok haklı," dedi Oktay da ona destek çıkarak. Benim ise gözlerim dolmuştu. Bu kadar aptal olduklarına inanamıyordum. Benim can arkadaşlarım, gözümün önünde, hayatlarının en büyük aptallığını yapmışlardı. Funda, Oktay'dan güç alarak konuşmasına devam etti. "Hem bu hayatta bazı şeyleri deneyimlemek lazım. Sürekli kullanmadıkları sürece bir sorun yok. Bana da ver." Funda da Eren'den aldığı hapı yutarken sıkıntıyla ofladım. Eren, Aslı'ya da uzattığında Aslı reddeti. Sonunda zeki bir arkadaşım vardı. "Hazal haklı bir keresi yok bunun." Aslı'ya minnettar bakışlarımı yollarken o da elimi tuttu. Korkuyla onun kulağına eğildim. "Buradan çıkar çıkmaz kızlar için bir çözüm buluyoruz ve bu çocuklarla bir daha görüşmek yok." "Merak etme," diye fısıldadı o da kulağıma doğru. Diğerleri sohbete devam ederken ben oldukça sıkıntılı bir şekilde düşünüyordum. Buraya hiç gelmemeliydik. Keşke ne yapıp ne edip engel olsaydım onlara. Barış'ın yanıma geldiğini hissettim. "Kızların bir anneye ihtiyacı yok Hazal. Fazla tedirginsin." "Tedirgin olmakta haklıyım sanki," dedim alaycı bir şekilde. O güldü. "Böyle yasaklayıcı komutlar verdikçe onların daha çok ilgi duymasını sağlıyorsun." Bir an duraksadım. Haklıydı. Yasak olan insanları bu kadar cezbederken ben ekstra yasaklıyordum. "Sizi hiçbir zaman affetmeyeceğim, arkadaşlarıma bu kötülüğü yaptığınız için." "Onlar kendi kararlarını verdiler Hazal. Aslı da denemedi fark ettiysen, diğerleri, biz olmasak başkalarıyla deneyeceklerdi. Hem ben de hiç kullanmadım. Yalnızca yanımda özel birisi olursa denerim," dediğinde gözlerimi devirdim. O da ayağa kalkıp bana elini uzattı. "Ayık kafayla da eğlenildiğini onlara gösterelim, gel." Ben kafamı olumsuz anlamda sallarken o, kollarımdan tutup beni yanına çekmişti. Bıkkınlıkla ona bakarken o, yerinde sallanarak ve benim de kollarımı sallayarak bizi dans ettiriyordu. Diğerlerinin kahkaha seslerini duyabiliyordum. Aslı haricindekilerin kafası güzeldi ve onlarla kaynaşmaya başlamışlardı. Barış ise sadece benimle ilgileniyordu. Yerlerimize geçtiğimizde Barış, ikimize de kokteyl getirmişti. Ben diğer kızları izlerken bir taraftan da hayatım hakkında sorular soran Barış'a cevap yetiştirmeye çalışıyordum. Konu ilişki hayatıma geldiğinde aklıma Tuğkan'ın gelmesiyle kaskatı kesildim. "Ne oldu? Yüzün düştü." "Yeni, bir ayrılık yaşadım da," dediğimde kaşlarını çattı. "Kim?" "Adı Gökalp. Başka biri için terk etti," dedim. Tuğkan ile tanıştıktan sonra Gökalp umurumda bile olmamıştı ama Tuğkan ayrılığımız geçerli olmadığı için Gökalp'i anlatmıştım. Sonuçta ilişkimiz yalnızca bir oyundu. Barış saçımla oynamaya başladı. "Henüz büyüyememiş bir çocukmuş demek ki. Bir adam asla böyle bir hata yapmaz." "Senin ilişkin var mı?" dedim ilgisizce. Sahiden sormak için sormuştum merak etmiyordum. "Artık yok." İkimiz de dediğine gülerken bir anda ciddiyetle gözlerimin içine baktı. "Tanıştığıma çok memnun oldum Hazal." "Hıhı," dedim umursamayarak. O, buna da gülmüştü. Benimle ilgileniyordu ama bu karşılıksızdı. Böyle pis ortamları olan birine kapılırsam sonuç ya tımarhane olurdu ya da ölüm olurdu. Ben aptal okul aşklarından devam edecektim. Sabah olduğunda ve yurdun saati açıldığında kızlarla gülüşerek odalarımıza gittik. Çisem hala gecenin etkisindeydi. "Kafamız nasıl güzeldi ya!" "Aptal beni nasıl korkuttun. Bak bana söz verdiniz bir daha böyle bir şey yapmak yok harbi polisi ararım," dedim hiddetle. Onlar beni yatıştırırken saate baktım. "Tuğkan'ın dersine hiç gidesim yok. Üç saat uyusak öyle gitsek nasıl olur?" Hepsi teklifimi onayladığında kendimi yatağa bıraktım ve gözlerimi kapattım. Uyumak bir mucizeydi çünkü istemediğin bir günü bitirebiliyordun ve kapatıp sıfırlamış oluyordun. Bugünü de kapatmaya çok ihtiyacım vardı. "Hazal kalk." Aslı'nın sesiyle uyandığımda onların hazırlandığını görünce ben de kalkıp hazırlanmaya başladım. Uykusuz olmama rağmen hazırlanmak için çok efor harcayacaktım çünkü Tuğkan ile karşılaşabilirdik. Bu saatten sonra anca mutluluğumu uzaktan izleyebilirdi. Kot gömlek ve kot şort giyip fuşya rengi bir ruj sürdüm. Genelde kızlarım, her şey yolunda mesajı vermek için iddialı elbiseler giyer ve çarpıcı makyajlar yapardı. Bu, yalnızca düşmanı kadınsa işe yarardı ama erkekse, iddialı değil cıvıl cıvıl renkler tercih etmek gerekiyordu. Bir erkek için o kızı cıvıl cıvıl görmek bir tehditti. Kızlarla gülüşerek kampüsün bahçesine girdiğimizde, Tuğkan ile karşılaşmıştık. Bize kaşlarını çatarak bakmıştı. Kızlar ona selam verirken ben hiç bakmamıştım bile. Biz sınıfa gidip yerleşirken Tuğkan'ın kardeşi de arkamızdan girmişti. Bizim yan masamıza geçtiğinde kızlarla birbirimize kaş göz yaparak onu süzmüştük. İmza kağıdı masalarda dolaşırken Aslı da imzasını ona uzatmıştı. O ise kaşlarını çatarak Aslı'ya döndü. "Numaranı yazmamışsın." Aslı kağıdı geri alıp yazdıktan sonra ona tekrar uzattı. "Teşekkür ederim." Çocuk, ona karşılık göz kırptığında ağzım açık bir şekilde onları izledim. Bizim gruba dalga malzemesi vermişti. Biz imalı imalı Aslı'ya bakarken o ise kızararak gülümsemişti. Biz dersi dinliyormuş gibi yaparken Berra bize döndü ve fısıldadı. "Ara verildiğinde kaçalım mı? Erenler bizi alacakmış." "Hani onlarla bir daha görüşmeyecektiniz?" dedim sinirle. Funda yakaran gözlerle bana baktı. "Ya gidelim ne olur zaten dersi anlamıyoruz, biraz eğleniriz. Hem Oktay çok hoş çocuk onu yeniden görmek istiyorum." "Ya bizim müptezellerle ne işimiz var?" dedim sinirle. Aslı hariç hepsi bana yavru köpek bakışları atarken bıkkınlıkla geriye yaslandım. "Kesinlikle olmaz." "O halde biz gizlice gidiyoruz, sen de başımıza bir şey gelmemesi için mecburen geleceksin," dedi Funda. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Bu sefer Berra elimi tuttu. "Söz, yanlış bir şey yapmayacağız, sadece eğleneceğiz." Ne yapıp ne edip beni ikna etmişlerdi. Hoca derse ara verir vermez çıkmıştık. Bizi almaya Barış gelmişti. Onun arabasının yanına gittiğimizde arabadan inip karşımıza geçti ve hepimize selam verdi. Taktığı gözlük ve şapka yüzünden onu zor tanımıştım. Kızlara uzaktan selam vermişti ama sıra bana geldiğinde beni kendisine çekip sarıldı ve kulağıma fısıldadı. "Çok güzel olmuşsun." Ayrıldığımızda gülümsedim. "Teşekkürler." Hepimiz arabaya geçerken öne geçmem için kapıyı açmıştı. Gülümseyerek koltuğa geçerken kampüsün dışında Ceren hocayla konuşan Tuğkan'ı görmüştüm. Bakışları benim üzerimdeydi. Sert bir ifadesi vardı. Barış kapıyı kapatmadan önce elimi öptüğünde yüzümde kocaman bir gülümseme yayıldı. Hoşuma gittiği için gülmemiştim sadece şu anı, ben planlamış olsaydım asla gerçekleşmezdi ve kendiliğinden olduğu için gülmüştüm. Tuğkan ile gözlerimiz buluştuğunda bana karşılık "Görüşeceğiz," dercesine kafasını sallamıştı ama benim cevabım gülerek Barış'ın kolunu okşamak oldu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD