Poyraz
Yağmur dinmek bilmiyordu.
Silecekler ritmik bir şekilde çalışıyor, ben direksiyonu sıkıca kavramış halde yola bakıyordum.
Her şey bitmişti. En azından söylemem gereken her şeyi söylemiştim.
Ama içimde tuhaf bir sessizlik vardı.
Bir dönemin kapandığını bilmek, insana garip bir huzur veriyordu.
Eve vardığımda saat gece yarısına yaklaşıyordu.
Ceketimi çıkarıp koltuğa attım.
Kendime bir içki doldurup Naz’ı düşünmeye başladım.
Selin söylemeden önce dikkatimi çekmemişti belki ama, aramızda bariz bir yaş farkı vardı.
Birçok insan için bu sorun olabilirdi ama benim için değildi.
Naz nerede, nasıl davranacağını çok iyi bilen bir kızdı.
Onun eksik olduğu yerlerde ben, benim eksik olduğum yerlerde o tamamlardı beni.
Yeter ki yanımda olsun… Yeşilim benim.
Telefon elimdeydi. Aradım.
Üçüncü çalmada açtı.
“Poyraz…”
Sesi öyle yumuşaktı ki, yorgunluğum bir anda dağıldı.
Nazım çok özledim seni. Ne yaptın sen bana Sensiz nefes almak bile zor geliyor nasıl büyüledin beni?
Derin bir nefes aldı, biraz sustu.
“Sadece sevdim.” dedi.
Evet sadece sevmişti.
Ama onun sevgisi beni esir etmişti.
“Yarın görüşelim mi, güzelim?”
“Olur. Okuldan sonra.”
“Okuldan sonra…” diye tekrarladım.
“İyi geceler, güzelim.”
Ve telefonu kapattım.
Selin
Salon hâlâ dağınıktı.
Mumlar sönmüş, şarap kadehleri yarım kalmıştı.
Ben ise öylece koltukta oturuyordum.
Gözyaşlarım kurumuştu, ama içim yanıyordu.
Bir anda her şeyin nasıl bu kadar değiştiğini anlamıyordum.
“Bir çocuk için…” diye mırıldandım kendi kendime.
Sonra sustum. Çünkü biliyordum; mesele o kız değil, bendim.
Ben yıllardır geçmişin içinde kalmıştım.
Poyraz çoktan başka bir zamana geçmişti.
Kalkıp aynaya yürüdüm.
Yüzüme baktım; gözlerim şişmiş, makyajım akmıştı.
Kendimi ilk kez bu kadar yabancı gördüm.
“Bu kadar sevilmek istedim sadece,” dedim aynadaki yansımama.
“Bir kez olsun biri sadece beni seçsin.”
Telefonu elime aldım ama kimseyi arayamadım.
O an anladım; bazen kaybettiğin kişi değil, kaybettiğin ihtimal acı veriyordu insana.
Yine yalnız kalmıştım.
Poyraz’la beraber hep tatmak istediğim o aile sıcaklığı elimden kayıp gitmişti.
Ama aynaya tekrar baktım.
“Bu ilk düşüşüm değil,” dedim sessizce.
“Yine kalkarım ayağa.”
Naz
Esin gece bende kalmıştı.
Sabah birlikte hızlıca kahvaltı yapıp okula geçtik.
Ders saatimize daha zaman olduğu için kantine uğradık.
Çok geçmeden Tunç ve Elif de geldi.
Gördüğüm en güzel çiftti onlar. O kadar uyumlulardı ki, gözlerinden birbirlerine aşk akıyordu.
Bizim masaya oturdular.
Elif ikimize, Tunç sadece bana selam verdi.
“Hayırdır ikiz fırtınalar, ne oldu?” diye sordum.
“Bide soruyor musun?” dedi Tunç.
“Ben ne yaptım yine?
” Bu esin cadısı benle samimiyetini kıskanıp küstü bana dedi
Elif’le aynı anda kahkahaya boğulduk.
“Esin ciddi misin?”
“Gayet ciddiyim! En yakın arkadaşımı benden çalmaya çalıştı.”
Tunç gülümseyerek, onu daha da kızdırmak istercesine:
“Kızım, senden daha çok seviliyorum, gör artık bunu.” dedi.
Esin hemen üstüne atladı ama Tunç onu tek eliyle yakaladı.Tunc esinin iki katıydı.
Sonra Elif’e dönüp:
“Güzelim, evlenince bununla görüşmeyeceğiz, sana kötü örnek.” dedi.
Esin’in yüzü kıpkırmızı olmuştu.
Biz gülmekten nefes alamıyorduk.
Ders saatimiz yaklaşınca kantinden çıktık.
Tunç’la fakülteye doğru yürürken bana döndü:
“Güzelim, mutlu musun?”
“Evet Tunç, şimdilik her şey harika.” dedim gülümseyerek.
“Naz, seni böyle görmek beni çok mutlu ediyor. Sen canımsın.”
“Sen de benim canımsın Tunç.” dedim, koluna girip birlikte yürümeye devam ettik.
Bütün gün yoğundu ama güzeldi.
Çünkü Tunç’la ikimizin çocukluğundan beri hayali aynıydı: Doktor olmak.
O yüzden yaşadığımız her yorgunluk buna değerdi.
Dersten çıkarken Tunç’a Poyraz’ın beni almaya geleceğini söyledim.
Çıkışa yaklaştığımda, karşımda yepyeni, simsiyah bir Mercedes jeep duruyordu.
Poyraz siyahlara bürünmüştü.
Tek kelimeyle harika görünüyordu.
Hızla yanına gidip boynuna sarıldım.
“Birileri galiba beni özlemiş.” dedi, beni kendine bastırırken.
“Belli oluyor mu?” dedim gülerek.
“Tam olarak değil… Şimdi bana gidiyoruz. Orada gösterirsin ne kadar özlediğini.”
“Poyraz, uzun kalamam. Bizimkilere ne diyeceğim?”
“Esin’i ara, o bir yol bulur.” dedi.
Esin’i aradım. İlk çalmada açtı.
“Efendim kuzum?”
“Bu gece yakışıklı bir beyde biraz zaman geçireceğim ama bizimkilere ne diyeceğimi bilemedim.” dedim.
“Tamam tatlım, biz kız günü yapıyoruz. Sinema, alışveriş, sonra da yemek. Hepsi zaman alır. O yakışıklı beye söyle, sırf sen güzel vakit geçir diye ben de dışarıdayım bu gece.” dedi muzipçe.
Poyraz, konuşmaları gülümseyerek dinliyordu.
“Bir şey söylemeyecek misin?” dedim telefonu kapattıktan sonra.
“Naz, sence ben çok mu saf duruyorum?”
“Hayır.”
“O zaman Esin’in Serkan’la birlikte olduğunu bildiğimi biliyorsundur.”
“Gerçekten biliyor muydun?”
“Evet güzelim, ilk günden beri.”
“Neden belli etmedin?”
“Onları huzursuz etmek istemedim. Ayrıca onların söylemesini bekliyorum.”
“Yani onları onaylıyorsun?”
“Nazım, bu bana düşmez. Onlar karar verecek. Eğer bir yola girerlerse, ben sadece desteklerim.”
“Bu kadar anlayışlı olduğunu bilmiyordum.”
“Nazım, beni hâlâ tam tanımıyorsun. Poyraz’la seni yavaş yavaş tanıştıracağım.”
Elimi tuttu.
Arabayı sürdü.
“Arabanı neden değiştirdin?”
“Hayatımdaki her şey yeni olsun, tertemiz olsun istiyorum, Yeşilim.” dedi.
Sadece gülümsedim.
“Şimdi ne yapacağız?”
“Eve gideceğiz. Sana harika bir yemek yapacağım. Sonrası sürpriz.” dedi göz kırparak.
Naz – Romantik Akşam
Eve gittiğimizde Poyraz direkt mutfağa geçti.
Ben de yanında yardımcısı gibiydim.
Poyraz mutfakta harikalar yaratıyordu.
Kollarını sıvamış, ciddiyetle sosu karıştırıyordu.
Mutfakta sadece yağın cızırtısı ve fonda çalan eski bir caz parçası vardı.
O kadar huzurluydu bir atmosferdi ki, dışarıdaki dünya tamamen susmuş gibiydi.
“Yardım edeyim mi?”
Göz ucuyla baktı, gülümsedi.
“Sen yeterince yardım ediyorsun zaten.”
“Nasıl yani?”
“Burada olman yeter.”
Kalbim bir an hızla çarptı.
Sözleri o kadar sade ama o kadar doluydu ki
Yavaşça yerimden kalktım yanına gittim, önlüğün iplerini beline bağladım.
Ellerim ona değdiğinde nefesi kesildi.sonra sessizce fısıldadı.
“Yeşilim… bana böyle bakma.”
“Nasıl bakmayayım?” dedim gülerek.
“Her seferinde içimde bir şeyleri yerinden oynatıyorsun.”
O an bütün Dünya durdu sanki
Elimi tuttu, parmaklarımız birbirine geçti.
“Gel, makarnayı birlikte karıştıralım.”
Kepçeyi tuttum, o da ellerini benim ellerimin üstüne koydu.
Kremalı sosun kokusu mutfağı sardı.
Kalbimin sesi kulaklarımda yankılanıyordu.
Bazen mutluluk bu kadar basitti işte iki insan tek bir mutfak aynı ritimde atan iki kalp.
Poyraz başını eğip kulağıma doğru fısıldadı
“Seninle geçen her an, bana yaşamayı hatırlatıyor.” dedi Poyraz.
Yutkundum, kalbim boğazımda düğümlendi.
“Ben de seninle nefes almayı.” dedim.
Birlikte sofraya oturduk.
Mumları yaktı, ışık hafifçe titreşti.
İki tabak, iki kadeh… ama bana göre tüm dünya o sofraya sığmıştı.
Bir süre konuştuk; hayattan, hayallerden, geçmişten…
Poyraz deniz kenarında yaşamak istediğini anlattı.
Ben çocukken beyaz önlüklere hayran olduğumu, doktor olma hayalimi paylaştım.
Kelimelerin ötesinde bir bağ kurulmuştu aramızda.
Yemek bitince kadehini kaldırdı.
“Yeni başlangıçlara.”
“Yeni başlangıçlara…”
Bir yudum aldım, sonra sadece baktım ona.
Çünkü bazı anlar kelimelerle değil, kalbin sessizliğiyle anlatılırdı.
Mumun ışığı gözlerinde dans ediyordu.
Ve o an içimden şu geçti:
Belki de hayat uzun uzun düşünülmeden yaşanmalıydı. Sadece hissedilerek.
Poyraz yaklaştı, saçlarımı geriye itti.
“Yeşilim, sen geldiğinden beri bu ev ilk defa ev gibi kokuyor.”
Bir şey diyemedim.
Sadece başımı göğsüne yasladım.
Dışarıda yağmur yeniden başlamıştı.
Ama bu kez yağmur sesi bile huzur veriyordu.
Yemekten sonra sofrayı birlikte topladık.
Bulaşıkları makineye yerleştirirken evli bir çift gibiydik ve bu his tek kelimeyle harikaydı.
Salona döndüğümde Poyraz romantik bir müzik açmıştı.
“Benimle dans eder misin, güzelim?” dedi.
“Büyük bir zevkle.”
Sarmaş dolaş dans etmeye başladık.
Onun kollarındayken her şey mükemmeldi.
“Naz… seni kendime katmak istiyorum.” dedi ve dudaklarıma kapandı ve tutkuyla öpmeye başladı bende ona karşılık vermekte geç kalmadım tabii.
O an, dışarıdaki yağmurun sesi bile yavaşladı.
Bu gece, ikimizin gecesi olacaktı.
Ve ben, kalbimi ruhumu bedenimi ona emanet edecektim.