Naz
Uçak bulutların arasından süzülürken Paris, parça parça arkamızda kalıyordu. Poyraz’ın elini hâlâ sıkıca tutuyordum. Her iniş ve kalkışta olduğu gibi içimde küçük bir korku vardı ama bu kez farklıydı: korkum yükseklikten değil, bu büyünün bozulmasındandı.
Poyraz başını bana eğip kulağıma fısıldadı:
Yeşilim, düşündüğün şeyleri biliyorum. Bu büyü bitmeyecek, söz veriyorum. Lütfen canını sıkacak şeyler düşünmeyi bırak, her şeyi halledeceğim güzelim, söz veriyorum.
Yüzüme baktı, parmaklarını saçlarıma doladı. O an içimdeki tedirginliğin bir kısmı eridi gitti.
İnanıyorum sana, dedim kısık bir sesle.
Poyraz gülümsedi.
Bana inanmaya devam et. Çünkü artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Uçak Türkiye semalarına girdiğinde içimde hem bir huzur hem de tarifsiz bir ağırlık vardı. Paris’in ışıkları geride kalmıştı ama Poyraz’ın gözleri hâlâ aynı parıltıyla bakıyordu bana.
İndiğimizde hava kararmıştı. Havalimanı kalabalıktı. Poyraz kolumu tutup beni kendine yaklaştırdı.
Eşyaları Tunç alsın. Biz biraz dışarı çıkalım, temiz hava alırız, dedi.
Tunç itiraz edecek gibi oldu ama Poyraz’ın bakışı yeterliydi.
Tamam abi, siz romantikliğinizi yaşayın. Ben hallederim, dedi göz kırparak.
Havalimanının dışında serin bir rüzgâr esiyordu. Poyraz beni kollarının arasına çekti.
Burada da başka kokuyor hava, dedi.
Evet… sanki daha gerçek.
Çünkü artık evdeyiz.
Başımı göğsüne yasladım. Kalbinin ritmi o kadar tanıdıktı ki… Paris’te başlayan her şeyin burada da süreceğine inandım o anda.
Poyraz
Naz’ın saçlarının kokusu, Paris’ten taşıdığım tek şeydi belki. Ama en değerlisiydi. Uçakta onun her hareketini izledim. Dalgınlığının ardında bir tedirginlik vardı; benimle olmaktan mutlu ama içten içe bir şeyden korkuyordu. Ve haklıydı da.
Ama bilmediği bir şey vardı: Bundan sonra Naz için yapamayacağım hiçbir şey yoktu. Aramızdaki bütün problemleri çözmek, her anımızı en güzel şekilde yaşamak istiyordum. Ondan bir dakika bile ayrılmak istemiyordum.
Arabayı Tunç kullanıyordu. Arka koltukta Naz başını omzuma yaslamış, sessizce dışarıyı izliyordu. Farların ışığı yüzüne vurdukça güzelliği bir masal gibi parlıyordu.
Yorgunsun, dedim.
Biraz. Paris o kadar güzeldi ki, şimdi her şey rüya gibime geliyor.
Bu rüya daha yeni başladı güzelim, dedim ve elini tuttum. Avuçlarımda ısıttım.
Naz gülümsedi, gözleri buğulandı.
Sen yanımdayken her yer ve her şey çok güzel, dedi.
Çenesinden tutup kaldırdım ve dudaklarından hızlı bir öpücük aldım. Önden Tunç’un homurtuları duyuldu.
Ayıp oluyor abi artık, ben tam yedi gündür sevgilimi görmedim ve iki gündür sizin romantikliğinizden boğulacağım! Deyip nazı utandırmıştı yine
Arkadan ensesine vurup,
Laf yetiştirmeyi kes de yola bak, dedim sesimi sinirli tutmaya çalışarak.
Naz
Eve vardığımızda Tunç,
Ben size karışmıyorum, kendi evime kaçıyorum, dedi gülerek.
Poyraz’la birlikte arabada bir süre baş başa kaldık.
Yanındayken bile seni özlemeye başladım, dedim gözlerinin içine bakarak.
Güzelim, çok az sabredeceğiz. Sonra hep benimsin. Kimseyi üzmeden kırmadan bu işi halletmek istiyorum, seninle huzurla başlamak istiyorum. Anlıyorsun değil mi güzelim?
Evet anlıyorum, dedim ona sarılarak.Şimdi içeri girmem gerek.
Tamam güzelim. Seni seviyorum.
Seni seviyorum deli fırtınam, deyip arabadan indim.
Kalbimi ona bırakmıştım. Poyraz arabasıyla uzaklaştı. Ben kapıyı çalıp beklemeye başladım. Abim kapıyı açar açmaz boynuma sarıldı.
Hoş geldin ufaklık, dedi saçlarımı karıştırıp başıma öpücük kondurarak.
Hoş bulduk abi. Sen de hoş geldin.
Kızım ne hoş gelmesi, burası zaten benim evim, dedi gülümseyerek.
Abi çok keyifli görünüyorsun dedim
Birazdan sende benim kadar mutlu olacaksın ama gerçi Paris sana yaramış yüzüne resmen renk gelmiş dedi tekrar sarılarak.
Birlikte salona geçtik. Önce anneme, sonra babama sıkı sıkı sarıldım.
Çok özledim sizi.
Biz de seni çok özledik kuzum. Sen yokken bu ev çok sessizdi, dedi annem gözleri dolarak.
Anne sadece dört gün yoktum, dedim ama ikisinin de beni çok özlediği belliydi. Neşe ablaya da sarıldım.
Herkes çok mutluydu. “Bu mutluluğunuzun tek sebebi benim Paris’ten dönmüş olmam olamaz değil mi?” diye sordum. Herkes birbirine baktı.
Abim yanıma gelip,
Sen harika bir hala olacaksın, dedi.
Önce duyduklarımı kavrayamadım. Sonra çığlık atıp abime, ardından Neşe ablaya sarıldım.
Çok çok sevindim! Tebrik ederim. Ben şimdi hala olacağım, ha? Harika! Acaba kız mı erkek mi?ufaklık şimdiden heyecanlandım.
Ufaklık değil ufaklıklar, dedi abim.
Şaşkınlıkla Ne, ikiz mi?
Bu iki kere harika bir haberdi. Bir süre hep birlikte oturup bu mutlu haberin keyfini çıkardık. Abimler bize taşınacağını söyledi. İkiz gebelikten dolayı Neşe ablanın yalnız kalmaması gerekiyordu. Bu habere de çok sevindim; ev yakın zamanda çok kalabalık olacaktı.
Hep birlikte yemek yedik. Paris’ten, konferanstan bahsettim. Herkese hediyelerini verdim. Hayatımda her şey harika ilerliyordu.
Odama çıkınca telefona ancak bakma fırsatı buldum. Poyraz beş kere aramış, birçok da mesaj göndermişti. Sırayla mesajları okumaya başladım:
“Güzelim nasılsın?”
“Her şey yolunda mı?”
“Naz, neredesin bebeğim?”
“Türkiye’ye döner dönmez unutuldum mu?”
“Anladım güzelim, ben senin için sadece bir Paris macerası mıydım?”
Son mesajını gülümseyerek okudum. Odamın kapısını kilitleyip Poyraz’ı görüntülü aradım. Telefon ilk çalışta açıldı.
Canım, dedim. Özür dilerim, bizimkiler bir türlü bırakmadı. Ancak yalnız kalabildim.
Poyraz gülümseyerek,
Bir an beni kullanıp attığını, unutulduğumu düşündüm, dedi gülerek.
Seni unutmak ne mümkün. Poyraz seni özledim.
Ben de güzelim, ben de çok özledim. Şimdiden burnumda tütüyorsun.
Poyraz, ben de sensiz olmak istemiyorum. Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum.
O kadar güzel gülümsedi ki:
Sen bana bakıp beni sevdiğini söylediğin sürece hiçbir güç beni senden uzak tutamaz.
Bu arada hafta sonu bir bahane bul. Çünkü benimlesin, dedi.
Poyraz, nasıl yapacağım?
Bilmiyorum güzelim ama Esin cadısından yardım alabilirsin. O senden daha kurnaz, sana A, B, C bir sürü plan hazırlar.
Esin’e söyleyebilir miyim?
Tabii ki güzelim. Zaten bunu herkesle aynı anda öğrenirse kıyameti koparır. Benden söylemesi.
Haklısın. En kısa zamanda Esin’e bizden bahsedeceğim, dedim gülümseyerek.
Güzelim, hadi dinlen. Seni seviyorum.
Seni seviyorum, deyip telefonu kapattım.
Hızlıca duşumu alıp yatağıma uzandım. Poyraz’ı düşünerek uykuya daldım.
Poyraz
Sabah uyandığımda ilk aklıma gelen Naz’dı. Onu düşünmek bile mutlu olmam için yeterliydi. Ama önce, ondan uzak kalmamı gerektiren tüm nedenleri tek tek ortadan kaldırmalıydım.
Naz’a kısa bir “günaydın” mesajı attıktan sonra askeriyeye geçtim. Bugün yoğun bir gündü: yeni bir eğitim birliği gelecekti. Onları bir ay boyunca yoğun bir eğitimden geçirip, ilk operasyonlarına benim komutamda hazırlayacaktık.
Hazırlıkları tamamladık. Ama zihnim sürekli dağılıyordu.
Uzun zamandır aramızda adını koyamadığım bir mesafe vardı canla naza olan hislerinden sonra ona çok yakın davranamıyordum.
Öğle arasında dışarı çıkıp sigaramı yaktım. Tam o sırada Can yanıma geldi.
Müsaade var mı, komutanım?
Gel koçum, müsaade olmaz mı hiç? dedim gülümseyerek.
Nasılsınız komutanım? Annem çok selam söyledi. Çok özlemiş sizi gelsin de bir yüzünü göreyim diyor
Yüzüne baktım. O gözlerde kardeşimin yansımasını görmemek imkânsızdı.
Kusura bakmasın annen. Siz benim kan kardeşimin bana emanetisiniz. benim için çok kıymetlisiniz.Ama son zamanlarda ihmal ettim ayşe teyzeyi söyle en kısa zamanda elini öpmeye geleceğim.
Komutanım, son zamanlarda bana biraz mesafelisiniz… Bir yanlışım mı oldu diye çok düşündüm, dedi çekinerek.
Sigaradan bir nefes alıp yavaşça verdim.
Olur mu öyle şey? Sadece kafamda çözmem gereken bazı meseleler var. Seninle ilgisi yok.
Yüzündeki endişe bir anda dağıldı.
Çok sevindim komutanım. Kaç gündür içim içimi yiyordu.
Rahat ol, koçum.
Selam verip uzaklaştı.
Onu izlerken içim burkuldu.
Kaç cephede savaştım, kaç defa ölümle burun buruna geldim; hiçbiri böyle bir duygusal savaş kadar yıpratıcı olmamıştı.
Allah’ım, dedim içimden, bu çocuğun gönlünü kırmadan, naz mevzusunu nasıl anlatacağım ben .
Telefonumu çıkarıp Selin’i aradım. Artık o defteri tamamen kapatmalıydım.
Telefonu açtığında sesinde o tanıdık, coşkulu ton vardı:
Canım! Döndün mü sonunda?
Evet Selin, döndüm.
Çok özledim seni! Bu gece hemen buluşalım, olur mu?
Tam da onun için aradım, dedim. Akşam seninle konuşmam gereken şeyler var.
Harika! Hemen güzel bir sofra hazırlayayım. Gerisini zaten biliyorsun…
Sesinde bir davet vardı, ama ben artık o sese yabancıydım.
Tamam. Akşama sende görüşürüz, dedim ve kapattım.
Bunu seline söylemekte çok zor olacaktı işlerin ciddiyete binmesini beklerken bu duyduklarından asla hoşlanmayacaktı ama yapabileceğim bir şey yoktu ona hiçbir söz vermemiştim sadece annem yüzünden olaylar kontrolümden çıkmıştı ve şimdi toparlama zamanıydı. Şuan bütün önceliğim naz ve nazın mutluluğuydu.
Naz
Sabahım, Poyraz’ın attığı “Günaydın güzelim” mesajıyla başladı. Ekrana baktım, içim bir anda ısındı.
Tunç’la okula geçtik. Gün uzun, yoğun ve yorucuydu. Tunç her zamanki gibi şakalar yapıyor, arada da huysuzlanıyordu. “Neyse,” dedim içimden, “çıkışta Elif’le buluşacak, belki biraz yumuşar.”
Okul çıkışı Esin’le buluşmak için kafeye gittim. Esin masada tek başına oturmuş, telefonuna gömülmüştü.
Selam güzellik, dedim gülümseyerek, yanına oturup sarıldım.
Selam Naz’ım, dedi ama sesi biraz soğuktu.
Kahvelerimizi söyledik.
Ne oldu sana böyle? dedim.
Ben de mi ne var Naz? Ben de değil, sende ne var! Eskisi gibi değilsin. Hiçbir şeyini benimle paylaşmıyorsun, hep Tunç’la berabersin.
Bir an sustum. Haklıydı. Farkında olmadan onu ihmal etmiştim.
Özür dilerim Esin. Seni ihmal ettiğimi fark etmedim. Sen benim canımsın, affet ne olur.
Biraz sessiz kaldı, sonra yüzü yumuşadı.
Tamam, hatanı fark ettiysen affettim.
İçim rahatladı. Esin’in gönlünü almak her zaman kolaydı. Uzun süre küs kalamazdı.
Peki, sen anlat bakalım, dedim. Serkan’la aralar nasıl?
Yanaklarına pembelik geldi.
Naz, bu çocuk aklımı başımdan alıyor. Onunla olmak… başka bir şey. Sürekli yanında olmak istiyorum. Hem Serkan en kısa zamanda abimle konuşmak istiyor. Geç kaldığımızı düşünüyor ama ben emin olmak istemiştim. Sence abim çok tepki verir mi?
Gülümsedim.
Bence rahat ol. Poyraz olgun biridir, bu durumu anlayışla karşılayacaktır. Hem Serkan’ı da yıllardır tanıyor. Her şey güzel olacak.
İnşallah, dedi, derin bir nefes alarak. Sonra merakla bana döndü.
Ee Naz Hanım, ya sizde durumlar nasıl? Kime karar verdin bakalım: Can mı, Taner mi, Emre mi?
Derin bir nefes aldım.
Tabi ki hiçbiri, dedim. Ama şimdi sana bir şey söyleyeceğim, sadece sakin olmanı istiyorum.
Naz, ne oldu? Korkutuyorsun beni.
Tek nefeste söyledim:
Biz Poyraz’la beraberiz.
Esin’in yüzü dondu. Gözleri büyüdü, nefesi kesilmiş gibiydi.
Hangi Poyraz?
Senin abin olan Poyraz.
Bir an hiçbir şey demedi. Sonra birden çığlık attı. Kafede ki herkes bize dönüp baktı.
Esin, sakin ol! dedim panikle.
Naz! Sen… sen ciddisin!
Evet, hem de çok ciddiyim.
Ne zamandır?
Paris’e gittiğimiz günden beri. Poyraz da oraya geldi ve biz sonunda aramızdakine bir isim koyduk.
Esin bir süre hiçbir şey söylemeden bana baktı. Sonra yüzü değişti; hem şaşkın, hem kırgın, hem de sevinçliydi.
Naz… bunu bana şimdi mi söylüyorsun? En yakın arkadaşına!
Özür dilerim Esin. Poyraz’ı seviyordum ama onun bana karşı bir şey hissedeceğine ihtimal vermemiştim. İçimde yaşayıp sustum. O yüzden anlatmadım sana. Lütfen kırılma.
Yine de kırıldım Naz. Ben çocukluğumdan beri senden hiçbir şey saklamadım.
Haklısın, ama inan bana bu konuyu gizlemem gerekiyordu. Çünkü o zaman imkânsızdı.
Esin başını eğdi, sonra usulca gülümsedi.
Aslında anlamıştım, dedi. Senin abime farklı baktığını fark etmiştim ama sadece bir beğeni sandım. Bu kadar ciddi olacağını tahmin etmedim.
Sonra birden gözleri parladı.
Yani sen şimdi benim yengem mi oluyorsun?
İkimiz de kahkaha attık.
Galiba, dedim gülerek.
Naz! Çok sevindim! Gerçekten çok sevindim! Ama hâlâ biraz kırgınım. Bu konuyu benden başka bilen var mı?
Bir an duraksadım.
Esin, kızma ama Tunç da biliyor.
Ne? Benden önce ona mı söyledin?
Ben söylemedim, o anladı!
Bir süre birbirimize baktık, sonra o da gülmeye başladı.
Tamam tamam, benden sır çıkmaz. Ama bütün detayları istiyorum. Hemen şimdi!
Eve geçelim, orada anlatırım.
Tam o sırada telefonum çaldı. Ekranda “Poyraz” yazıyordu. İster istemez yüzümde bir tebessüm belirdi.
Abim mi arıyor? diye sordu Esin.
Evet, dedim heyecanla.
Hemen dönüyorum.
Bir köşeye geçip açtım telefonu.
Efendim, dedim.
Efendin değilim, Naz. Bir ömür kölen olmaya gönüllüyüm, dedi Poyraz gülerek.
Yine o ses... içimi ısıtan, kalbimi hızlandıran ses.
Seni özledim Naz. Sabah o kadar yoğundum ki arayamadım, kusura bakma.
Bende seni çok özledim. Ne kadar yoğun olduğunu biliyorum, açıklama yapmana gerek yok.
Bir sessizlik oldu, sonra Poyraz’ın sesi ciddileşti.
Naz, güzelim, sana bir şey söylemem gerek.
Söyle, dinliyorum.
Bu akşam Selin’le buluşacağım. Aramızdaki durumu tamamen sonlandırmak için. Ona bunu borçluyum.
Yutkundum.
Tamam, dedim sadece.
Naz’ım, sevdiğim kadın… kendini kötü hissetmeni istemem. Bana güveniyorsun, değil mi?
Evet güveniyorum ama o kadınla yalnız olman beni huzursuz ediyor.
Güzelim, sadece sen. Anladın mı? Sadece sen varsın. Bu çok kısa sürecek. Konuşup her şeyi bitireceğim. Sonra hemen seni ararım. Seni seviyorum.
Ben de seni seviyorum, dedim.
Telefonu kapattım. Evet, ona güveniyordum. Ama yine de içim rahatsızdı. Daha önce birlikte olduğu bir kadınla buluşacak olması hoşuma gitmiyordu. O düşüncelerle Esin’in yanına döndüm.
Bu gecenin bir an önce bitmesini, Poyraz’ın arayıp “Her şey bitti” demesini istiyordum.