5-Veda

1550 Words
Akşam sinema saati organize etmişti abim, Neşe Ablayla birlikte… Gördüğüm en uyumlu çift olabilirler. Biri diğerini tamamlıyor; sanki iki parçalı bir yapboz gibiler. Birbirlerini deli gibi seviyorlar. Yakın zamanda nişan ve düğün planlıyorlar. Bu işe en çok annemle babam seviniyor, çünkü belli bir yaştan sonra büyüklerin torun sevdası başlıyor. Ne yalan söyleyeyim, o duyguyu henüz anlayamıyorum. Annemle babam bugün, birkaç günlüğüne İzmir’deki halamın yanına gittiler. Gülay Teyze ile Hilmi Amca da genç âşıklar gibi her fırsatta tatile kaçıyor. Gerçi Gülay Teyze, Poyrazı bırakmak istememişti. Ama Poyraz, “Bir süre burada kalacağım.” deyip annesini ikna etti. Gülay Teyzenin Poyraza ayrı bir düşkünlüğü vardı. Her fırsatta evlendirme sevdasına kapılıyordu ama Allah’tan Poyraz bu konuşmalara pek fırsat vermiyordu. Bahçeyi açık hava sinemasına çevirmiş abim ve Neşe Abla. Arta kalan işleri Esinle bana yıktılar. Ama değdi. Dev ekran, kocaman minderler, koltuklar, içecekler, patlamış mısırlar, cipsler... Eski zamanlarda olduğu gibi harika bir atmosferdi. Hepimiz bayıldık. Her şey harikaydı. Tabii gecenin en harika şeyi henüz bahçeye teşrif etmemişti. Pazartesi tempolu bir dönem başlayacaktı hayatımızda. En çok Esini özleyecektim. Çocukluğumdan beri en yakın dostum, arkadaşımdı. Ama artık fakültelerimiz birbirinden çok uzakta. Neyse ki Tunçla aynı bölüme düştüm diye sevinmiştim ama onunla da farklı sınıflardayız. Bu yıl biraz yalnız kalacak gibiyim. “Ama alışırım,” dedim kendi kendime. Bu konuları Esin ve Tunçla konuşurken, onların da pek memnun olmadıklarını fark ettim. Çocukluğumuz “Üç Silahşör” gibi geçmişti ama artık o dönemleri geride bırakmamız gerektiğinin farkındaydık. Biz böyle harıl harıl konuşurken, bahçe yavaş yavaş dolmaya başlamıştı bile. Öncelikle timin tamamı buradaydı, Neşe Ablanın birkaç arkadaşı ve tabii ki Poyraz da gelmişti. Hepimiz film izlemeye hazırdık. Abimler filmleri eski, nostaljik yapımlardan seçmişlerdi. Film kura usulü seçildi. Şansıma en sevdiğim filmlerden biri çıktı: Melekler şehri. Her izlediğimde duygulandığım, içime işleyen, aşka olan inancımı artıran ender filmlerden biriydi. Herkes yerleşirken, biri kolumdan tuttu, kendine doğru çekti. Koltuğunun altına alıp ilerlemeye başladı. Poyrazdı. İkili minderlere oturduk. Elini omzuma attı, beni göğsüne doğru yasladı. Esinin kıskanç bir homurtusu geldi hemen ardından: “Abi, gerçekten kıskanıyorum. Ben senin kardeşinim, kalk kız yerimden!” diyerek bana şakayla karışık çıkıştı. Tunç da espri yaptı: “Abi, iyice kardeşleri karıştırdın.” Abim ise gülerek: “Kıskanmayın, ben kabullendim. Naz, artık benden çok Poyrazın kardeşi olmuş.” dedi. Bu söz Poyrazı bir anlık gerdi. Gözleri değişti. Ama kimse fark etmedi. Timin bakışları üzerimizdeydi. Özellikle Can, çok farklı bakıyordu bize. Neşe Abla: “Hadi bırakın şamatayı da başlayalım,” dedi. Ve film başladı. Ben Poyrazın yanında, onun kokusu, nefesi, dokunuşu arasında en huzur bulduğum yerde filmi izlemeye başladım. Beni göğsüne o kadar çok bastırmıştı ki nefes alırken zorlanıyordum. Bir ara yüzümü çenesinden yukarı kaldırdı, gözlerimin içine baktı: “İyi misin?” dedi. “Çok iyiyim,” dedim. Gülümsedi. “Ah, yeşil...” diye sessizce mırıldandı. Herkes filme dalmıştı. Abim Neşe Ablaya sıkıca sarılmış, Serkan’la Esin yan yana utangaç bir şekilde oturuyorlardı. Can sık sık bize bakıyordu. Ortam çok güzeldi. Arada böyle şeyler yapar abimler, nostaljik takılmayı severler. Bugün onlara minnettardım bu ortamı hazırladıkları için. Filmin ilerleyen saatlerinde saçlarımda onun nefesini hissettim. Saçlarımı kokladı ve sessizce: “Şampuanını mı değiştirdin?” dedi. Başımı olumsuz anlamda salladım. O ise kendi kendine fısıldadı: “Bu koku… Ah, bu koku…” Poyraz bu gelişinde farklıydı. Anlam veremediğim bir durgunluk vardı üstünde. Bakışları farklı şeyler anlatıyordu sanki. Sonra, ne olduğunu anlamadığım şekilde birden yanımdan fırladı ve: “Bana müsaade,” dedi. Abim ve timdekiler imalı imalı gülüştü. Berk takıldı: “Komutanım, sizin mesai hiç bitmiyor!” Poyraz: “Zevzeklik yapmayın, hadi ben kaçtım,” dedi ve yüzüme bakmadan bir hışımla çıktı, gitti. Ne olduğunu anlamadım. Sanki güvenli alanımdan düşmüş, dipsiz bir kuyuya yuvarlanmıştım. Tadım tuzum kalmamıştı. Can gelip yanıma oturdu. Ama aramızda bir mesafe vardı. Birkaç defa konuşmaya çalıştı ama filmi bahane edip kısa cevaplar verdim. Aklım Poyraz’daydı. Yine o kadına gitmişti. Belki de âşık olmuştu o kadına ve duygularını kabul edemiyordu. Ama her fırsatta soluğu onun yanında aldığına göre, sıradan biri değildi bu kadın onun için. İçim yavaş yavaş parçalanıyordu. Ama kimseye bir şey belli etmedim, edemedim. İçim kan ağlarken gülmeye çalıştım. En yakın arkadaşım Esine bile bu durumu anlatamadım. Ve bütün bu duyguları içimde yaşamak, her geçen gün daha da zorlaşıyordu benim için. Film bitti. Muhabbetler edildi. Can beni yarın için dışarı davet etti. Ama “Çok işim var,” diyerek reddettim. Başka zamana söz istedi, kıramadım. “Tamam,” dedim. Gece Esinle birlikte kalacaktık. Üzerimize rahat bir şeyler giyip yatağa geçtik. Ona sordum: “Hadi anlat.” Önce biraz utandı, çekindi ama sonra: “Serkan,” dedi. “Ne olmuş Serkan’a?” dedim. “Galiba benden hoşlanıyor…” Ve onun cümlesini ben tamamladım: “Sen de ondan hoşlanıyorsun.” “Evet, ondan çok hoşlanıyorum ama cesaret edemiyorum bir şeyler yaşamaya.” dedi. “Neden Esin?” diye sordum. Bahaneler sıralamaya başladı: yaş farkı, asker olması, uzun görevlere çıkıyor olmaları, Poyrazın arkadaşı olması… “Esin,” dedim, “gerçek sevgide bahanelere yer yoktur. Sen önce duygularından emin ol. Yoksa ikiniz de çok yıpranırsınız.” “Doğru söylüyorsun ama o kadar sıkıntılı durumlar var ki… Korkuyorum. Ona kapılırsam bu olumsuzluklara alışabilir miyim, bilemiyorum. Of, kafam çok karışık.” dedi. “Ya sende durumlar nasıl? Can sana ölüp bitiyor,” dedi Esin. “Gözünü senden ayıramıyor. Neredeyse abimden kıskanacak seni, o derece yani.” “Farkındayım,” dedim. “Ama ona karşı hiçbir şey hissetmiyorum.” İçimden: “Poyraz dışında kimseye bir şey hissedemem,” diye geçirdim. Esin: “Var sende bir şeyler ama çözemiyorum. Abime söyleyeceğim, senin dilinin kilidini ancak o çözer.” dedi. “Sakın,” dedim. “Ne olacak olsa, anlatırım.” Sohbet muhabbet derken saat 3’ü geçmişti. Esin hemen uyuyakaldı ama benim uykum kaçmıştı. Poyrazın ani gidişi beni çok etkilemişti. Mutfakta su içmek için aşağı indim. Dışarıdan gelen sesleri duydum. Abim ve Poyraz, biraları açmış, konuşuyorlardı. Abim: “Hadi anlat. Oğlum, neyin var? Bu defa başkasın. Tadın tuzun yok. Var sende bir durumlar. Âşık mı oldun diyeceğim ama seni tanıyorum; sende aşk meşk olmaz. Kısa ilişkiler yaşarsın sen, al gülüm ver gülüm… Ama canını sıkan bir şey var, anlat hadi.” Poyraz derin bir iç çekti: “Karışığım abi... Kafam, aklım, ruhum... Her şeyim karışık. Ben bile anlamıyorum kendimdeki bu durumu. Bu duygular dengemi altüst etti. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmiyorum. Kaybolmuş hissediyorum kendimi. Pusulam bozuldu. Yanlış yönü gösteriyor bana ama o yöne gitmek istiyorum... Yanlış olduğunu bile bile… Ama yapamam... Bana yasak…” dedi. Bu cümleler içimi paramparça etti, bir hançer gibi kalbime saplandı. Poyraz birini seviyor. Bu cümlelerin, bu davranışların başka bir açıklaması olamaz. Nefesim kesildi bir an. Olduğum yerde sendeledim. Kapıya tutundum sessizce. Sanki bütün umutlarım bir anda yok olup uçmuştu ve ben o an kendi içimde kayboldum. Bir süre sessizlik oldu. Abim: “Siktir,” diye bağırdı. “Oğlum, sen âşık olmuşsun!” dedi şok içinde. Poyraz: “Bağırmasana puşt, biri duyacak şimdi! Yok öyle bir şey.” dedi. Abim, gülerek: “Yalan yok oğlum, sevindim. Söylediklerinin açıklaması: aşk. Senin aşka ihtiyacın var.” dedi. “Artık durulman ve ciddi bir ilişki yaşamanın zamanı gelmişti,” dedi. “Kim seni pervane eden, yakan bu kız? Ne zaman tanıştıracaksın yengeyle? Senin demir kalbinin kilidini açan bu kızı çok merak ettim.” dedi. Poyraz bir süre sustu, sonra kafasını birden benim olduğum tarafa çevirdi. Göz göze geldik, yıkılmış hâlimle tam karşısındaydım. Birasından gözlerimin içine bakarak büyük bir yudum aldı. “Bana yasak,” dedi. “Bizden olmaz. Ona kıyamam. Yeni kanatlanıp uçmaya başladı, kanadını kıramam.” Ve derin bir iç çekip önüne döndü. O anda içimde ne varsa çöktü. Kalbim tuzla buz olmuştu bir anda. Zaman durmuş ve dünya dönmeyi bırakmıştı. Ve ben kocaman bir hayal kırıklığıyla orada duruyordum. Artık her şey netti. O, başkasına âşıktı. Gözlerindeki o gizemli hüzün, şimdi anlam kazanmıştı. Bir süre olduğum yerden onu izledim sessizce. Onun bu hâli beni paramparça etti. Âşıktı, aşk acısı çekiyordu. Kalbi başka bir kadınla doluydu. Ve en kötüsü, şu an mutsuzdu. Onu o kadar çok seviyordum ki… O kadın ben olmasam da çok mutlu olsun istiyordum. Onun o dağılmış, çaresiz görüntüsü beni çok etkiledi. Kendime üzülmeyi bırakıp ona üzülmeye başladım. Çünkü gerçek aşk, kendinden daha çok sevmekmiş karşındakini… Ve onun her koşulda mutlu olmasını istemekmiş. Ve ben, şu an aşık olduğum adamın aşkına kavuşmasını diliyorum tüm yüreğimle. Bir süre daha orada boş boş durdum ama Poyraz bir daha bana bakışlarını çevirmedi. Sessizce birasını yudumlamaya devam etti. Bacaklarımda yürüyecek dermanı bulduğumda sessizce yukarı çıktım. Önce odamda yatan Esine baktım. Uyuyordu. Tekrar odadan çıkıp babamların odasına gidip ışığı yakmadan, kapının arkasında yere çöktüm. Kapıya yaslanıp sessiz sessiz, yorgunluktan bitene kadar ağladım. Ne bekliyorum? Poyrazın beni sevmesini mi? Çocukça kurduğum hayallerin gerçekleşmesini mi? Şu an yaşadığım acı için kimseyi suçlayamazdım. Hele Poyrazı asla… Ben sevdim, ben hayaller kurdum onunla ilgili. Onun ne suçu ne günahı vardı? Bu benim seçimimdi. Ve benim artık Poyrazla ilgili hiçbir umudum kalmamıştı. Aşkta en büyük darbeyi o vurmuştu bana. Bilmeden… Benim için aşk kutsaldı. Ve şu an tek istediğim; onun kalbindeki acının son bulması ve sevdiği kadına kavuşup mutlu olmasıydı. Ben o gece büyüdüm. Poyrazı nefes alıp verdiğim sürece sevmeye devam edecektim. Onun aşkı bende ömürlüktü. Ama ben o gece… deli fırtınamdan, Poyrazımdan vazgeçtim. Hiç benim olmayan bir adamdan vazgeçtim. Artık biliyordum… Bazı hikayeler mutlu sonla bitmez. Ama bir hikaye biterken, insan içinde sessizce vedalaşır. “Mutlu ol, deli fırtınam. Benimle olmasan da çok mutlu ol. Benim yüreğimde hep sen olacaksın. Ama bunu asla bilemeyecek
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD