Naz
Günler sonra ilk defa nefes aldığımı hissettim. Poyraz, benim nefesim olmuştu ve onu kaybetme korkusu yaşadığım en büyük kabusa dönüşmüştü. O bir askerdi; görevi gereği hayatı hep riskliydi. Bu durum benim için çok zordu. Alışır mıydım bilmiyorum ama alışmayı umut ediyordum. Şu an tüm kafa karışıklığımı bir kenara bırakıp, Poyraz’ın yanımda olduğu her ana şükretmek ve tadını doyasıya çıkarmak istiyordum.
Yaz tatilinde olmamız benim için büyük avantajdı; zamanımın tamamını ona ayırabilir, onunla ilgilenebilirdim. Sabah erkenden uyanıp hazırlandım. Aynaya baktığımda hâlâ yorgunluk izleri vardı ama bu kez gözlerimin içinde korku değil, umut parlıyordu.
Aşağı indiğimde herkes kahvaltı sofrasındaydı. Gündemimiz tabii ki Poyraz’dı. Ailemdeki herkes dünden sonra derin bir nefes almıştı çünkü Poyraz ve ailesi artık bizim ailemizin bir parçasıydı. Abim gece yarısı şehir dışından gelmişti ve bugün o da Poyraz’ı ziyarete gidecekti. Hepimiz gibi o da çok telaşlanmıştı.
Dün geçirdiğim kazadan dolayı babam bana hâlâ kızgındı. Eve geldiğimde olanları anlatmıştım ama dikkatsizliğim yüzünden uzun bir nutuk dinlemiştim. Şimdi de kızgınlığını aramıza koyduğu mesafeyle gösteriyordu. Babamın en belirgin özelliği buydu; kızgınlığını, öfkesini, kırgınlığını bağırarak değil, davranışlarıyla belli ederdi ve bence bu daha çok etkilerdi insanı. Sabah ne kadar konuşmaya çalışsam da yüz bulamayınca onun gönlünü alma işini sonraya bıraktım. Zaten birkaç güne yumuşardı.
Annem ise dünden beri bana daha dikkatli bakıyordu. Normalde cin gibi kadındı ama Poyraz’la aramızda bir şey olabileceğini düşünmediği için bende fark ettiği değişiklikleri fazla kurcalamıyordu.
Abimle arabaya binip yola koyulduk. Poyraz’ı dünden beri çok özlemiştim. İçimdeki heyecanı abime belli etmemeye çalışıyordum. Birlikte hastaneye geldik. Abim, kısa bir görüşme yapacağını söyleyince ben koşa koşa Poyraz’ın odasına gittim.
Kapıyı açıp içeri girdiğimde, yatağın başlığına yaslanmış ve her zamanki gibi çok yakışıklı duran bir adamla göz göze geldim. Yaşadıkları onu yıpratmış ve zayıflatmıştı ama Poyraz’ın çok güçlü bir bünyesi vardı, çabuk toparlanıyordu. Beni görünce, gözlerinden hiç eksik olmayan o gülümseme yeniden yerini aldı. Yanına koşup sarıldım.
“Günaydın canım,” deyip boynundan öptüm.
“Günaydın güzelim,” diye karşılık vererek beni sıkıca sardı.
“Naz, çok özledim seni. Sana doyamıyorum,” dedi ve hemen dudaklarıma kapanıp beni öpmeye başladı. Ona karşılık verdim ama öpücüğü çok kısa kestim.
Poyraz’ın kaşları çatıldı.
“Aşkım,” dedim nefes nefese, “abimle geldik. Dışarıda görüşme yapıyor, birazdan gelir. Yakalanmak istemezsin herhalde?”
“Naz, artık bu durumdan çok sıkıldım,” dedi huysuzca. “Toparlanır toparlanmaz konuşacağım. Saklı gizli ilişki bana göre değil. Seni istediğim gibi sevemiyorum.”
Yatağa yanına oturup, “Bende bu durumdan memnun değilim ama önce iyileş. Sonra konuşuruz, olur mu? Bu arada yaşlı huysuz amcalar gibisin,” dedim yarı ciddi, yarı alaycı şekilde gülerek.
Poyraz ciddileşerek, “Biraz bekle, sana yatakta göstereceğim o yaşlı amcayı,” deyip beni kendine çekti ve hızlı, sert bir öpücük kondurdu. Gözlerindeki tutku beni hem şaşırttı hem de biraz korkuttu. Elimi tutup çarşafın üzerinden vücuduna koydu; çoktan sertleşmişti. Gözlerim dehşetle açıldı, elimi hızla çektim.
“Poyraz! Şu durumda düşündüğün şeye bak!” dedim kızgınlıkla.
“Ne varmış durumumda? Ben seni gördüğüm her an böyleyim. Seni deli gibi özledim ve istiyorum. İyileşmem için senin kuytularında kaybolmam lazım,” dedi sesi şehvetle dolu bir şekilde. Sözleri saniyeler içinde aklımı bulandırmış ve içimi yakmıştı.
Bir süre sadece birbirimize baktık. Tam o sırada abim içeri resmen daldı.
“Poyraz kardeşim benim!” deyip ona sarıldı.
Poyraz da aynı samimiyetle karşılık verdi.
“Yavaş oğlum, öldüreceksin beni!”
“Sana bir şey olmaz. Sen kurşunlara kafa atan adamsın,” diye güldü abim.
Korkutun bizi poyraz dedi sesi ciddileşerek,
Selim mesleğim bu; riskler hep olacak hayatımda biliyorsun.
Sadece bu defa işler kontrolden çıktı.Asım binbaşı olayı babama haber verince herkes boşu boşuna üzüldü dedi gözlerimin içine bakarak halbuki ben gayet iyiyim dedi beni rahatlatmaya çalışarak.
Abim dikkat et kendine valla senle evlenecek kıza şimdiden üzülüyorum dedi şakayla karışık bu çok stresli şimdiden Allah yardımcısı olsun dedi; İçimde bastırdığım korkuları gün yüzüne çıkartarak.
Abimle Poyraz bir süre daha sohbet etti. Abim, Poyraz’ın yanından ayrılırken, “Hadi Naz, seni de bırakayım,” dedi. Bir an panikledim: “Abi, Esin gelecek, onu bekleyeceğim; hem Poyraz’ı da yalnız bırakmam.”
“Tamam güzelim, bu deli oğlan sana emanet,” diyerek Poyraz’la vedalaşıp çıktı.
Abim çıkınca derin bir nefes aldım ve Poyraz’ın yanına oturdum. Gözlerime bakıp, “Naz, ne oldu?” diye sordu.
“Bir şey yok,” dedim en sevimli halimi takınarak.
Ellerimi tutup gözüme bakarak konuştu:
“Güzelim, mesleğim,vatanım; vazgeçilmezim. Senin gibi biri hayatımdaysa, riskler hep olacak. Bunlar seni korkutuyor, anlıyorum. Ama benle olduğun sürece bu riskler hep var olacak. Onlarla yaşamayı öğrenmen gerek. Bana ne olursa olsun sana döneceğime inanman gerek. Eğer inanmazsan, güvenmezsen bu ilişki sana da bana da mutluluktan çok mutsuzluk verir. Benim yanımda sadece mutlu olmanı istiyorum; mutsuz bir hayat sürmene izin vermem, seni deli gibi sevsem de.”
Gözlerim doldu. Onun yanında mutsuz olmamdansa onsuz mutlu olmamı göze alıp benden uzak durmayı bile kabul eden, koca yürekli bir adam vardı karşımdaki. Tek kelime etmeden dudaklarından öpmeye başladım. Önce şaşırsa da hemen karşılık verdi; aynı istek ve arzu vardı onda da. Her an birinin içeri girme riski olmasına rağmen birbirimizde kayboluyorduk.
Nefeslenmek için ondan uzaklaşıp alnımı alnına dayadım. “Seni seviyorum ve senden gelecek her şeye razıyım,” dedim, “Bazen yorulsam, bazen korksam da her şeyi seninle yaşamak istiyorum.”
Poyraz bakışları yumuşadı, saçımı öpüp “Seni seviyorum, küçük kadınım,” dedi ve sarıldı.
O sırada Esin içeri girdi. “Günaydın, çifte kumrular,” diyerek yanımıza gelip önce bana, sonra Poyraz’a sarıldı ve öptü.
“Nasılsın, abi?” diye sordu Esin.
“İyiyim, güzelim. Erkencisin,” diye sordu poyraz gülümseyerek.
Esin tatlı tatlı, “Abimi çok özledim,” dedi.
Poyraz, Esin’e göz kırpıp, “Buraya kesin yalnız gelmemişsindir,” deyince Esin utanarak, “Aslında yalnız değilim; Serkan bıraktı beni,” dedi. Poyraz eliyle Esin’i yanına çağırıp sarıldı, sonra esine bakarak, “Canım kardeşim, çok mutlu ol. Serkan iyi bir adam; seni ona emanet ettim.Ve onun emanetime çok iyi bakacağını biliyorum. Bir sorun olursa bana gel, tamam mı?” dedi. Abi kardeş sarıldılar; bu sahne beni çok mutlu etti. Poyraz gerçekten harika bir abiydi.
Günün geri kalanında ziyaretçiler durmaksızın gelip gidiyordu: Hilmi amca, Gülay teyze, annemle babam, Neşe abla, Turgut, Suat abi ve daha birçok kişi… Poyraz bu durumdan hiç memnun değildi; daha önce de defalarca yaralanmıştı ama bu defa iyileşinceye kadar herkesin haberi olmuştu ve o huzursuzdu. Davranışları bunu ele veriyordu.
En keyifli ziyaret saatleri timin (ömür boyu yoldaşları) geliş saatleriydi; hepsi çok eğlenceli ve neşeliydi. Berk fırsatı kaçırmayıp sürekli Poyraz’la uğraşıyor, Fatih da kırık kaburgasından şikâyet ederek durmadan yakınırken Semih, “Oğlum delikanlı ol, çocuk gibi şikayet etme,” diyordu. İçlerinden en sakini Serkan’dı; Esin’le ilişkileri nedeniyle daha ciddi davranıyordu, Tunç’un kışkırtmalarına rağmen.
Birkaç gün böyle geçti. Her fırsatta Poyraz’ın yanında oldum; elimden geldiğince ilgilendim. Bütün erkekler gibi Poyraz da böyle dönemlerde mızmız ve ilgi delisi olabiliyormuş ama sadece bana.
Nihayet Poyraz’ın taburcu günü geldi. Onu daha hızlı toparlaması için beş gün hastanede kalması konusunda ikna etmiştik; bugün taburcu olacaktı. Poyraz’ın kendi evine geçmek istediğini öğrenen Gülay teyze kıyameti kopardı: “İyileşmeden eve mi bırakacağım seni? Asla!” diye tepki gösterdi. Sonunda Poyraz’ı aile evine gelmeye ikna etti. Poyraz’ın amacı kendi evine geçip benim onunla daha fazla ilgilenmemi sağlamak ve daha fazla birlikte zaman geçirmemizdi; ancak Gülay teyzenin tepkileri bütün planlarını bozdu.
Eve geçtik; Poyraz hızla iyileşiyordu. Son zamanlarda kendi evim yerine Gülay Teyze’de daha çok vakit geçirir olmuştum; annemin de dikkatini çekmeye başlamıştı ama bu durumdan rahatsız değildim. Zaten eninde sonunda öğreneceklerdi.
Tekrar hazırlanıp Poyraz’ların evine gittim. Kapıyı çaldım, içeri girdim ama gördüğüm manzara beni müthiş rahatsız etti. Poyraz koltukta oturmuş, Selin onun sargısını yeniliyor; elleri vücudunda dolaşıyordu. Aralarındaki yakınlık, benim orada olmamış gibi abartılıydı. O an kan beynime sıçramış gibiydi; olduğum yerde donup kaldım.
Selin beni fark edince daha da abartılı davranmaya başladı; gözleriyle adeta provokatif bir şeyler söylüyordu. Bu son damla sabrımın taşmasına sebep oldu. Hemen yanlarına gittim, gözümü Poyraz’a dikerek, öfkeyle:
“Burada neler oluyor?” dedim