6. Tatlı Yenilgi

2801 Words
Esma üç gündür ilk kez geldiği evin camlarını açarak havalandırdı. Çocuklar için çırptığı kuruyemiş ve meyveli tam tahıllı keki fırına verip hızlıca duşa girdi. Çıktığında epeyce hafiflemiş hissediyordu. Kekten de güzel kokular gelmeye başlamıştı fakat pişmesi için hala on on beş dakika vardı. Bu da saçlarını kurutması için yeterli süre demekti. Kocası geç kalma demişti giderken, bir dakikayı bile ziyan etmek istemiyordu. Saçlarıyla işi bittiğinde keki fırından çıkardı. O soğurken gidip üzerini giyindi. Bu gün kocasının hediyesi olan pembe şalı takacaktı. Hatırlamasını beklemiyordu elbette, yine de küçük bir umuttu. Giyinmesi bitince ılınmış olan keki dilimleyip kaba yerleştirdi. Kocası içi yeşil elma, limon, zencefil ve lahanayı robottan geçirip suyunu cam şişeye aktardı. Böylece kapalıyken birkaç saat tazeliğini koruyabilirdi. Eve şöyle bir göz atıp çocuklar için hazırladığı çantayla beraber eli kolu dolu çıktı evden. Önce kreşe uğrayıp çocukları alacaktı. Çıkış saatine hala biraz vardı ama bu günlük sorun olmazdı. Oğlu zaten düzenli gitmiyordu. Kocasının tedavi sürecinde başlamış, yanında ablası da olduğu için kolayca uyum sağlamıştı. Eğer devam etmek isterse Esma hemşireliğe dönmeyi düşünebilirdi. Önce kocasıydı tabi ki, o sağlığına kavuşacak, ailesini hatırlayacak yada en baştan kabul edecekti. Bütün önceliği buydu Esma’nın. Okul saati olmadığı için rahat ilerleyen trafikle çok geçmeden kreşe ulaştı. İki gündür göremedikleri annelerini görmek çocukları mutlu etmişti. Vakit kaybetmeden ikinci kavuşma için hastahaneye yol aldılar. Esma yolda çocuklara, babalarının henüz tam olarak iyileşmediğini bu sebeple bazı şeyleri hatırlamazsa şaşırmamalarını, unuttuğu şeyleri güzelce anlatırlarsa sorun kalmayacağını söyledi. Oğlan henüz anlayacak yaşta değildi, fakat kızı cin gibi olduğu için gözünden bir şey kaçmıyordu. Baştan izah etmese sonra zor durumda kalabilirlerdi. Güle oynaya geldikleri hastane koridorunda heyecanla 253 numaralı odayı aradı çocuklar. Bulduklarında annelerine bakıp bir sonraki adım için beklediler. Anneleri, babalarının uyuyor olabileceğini bu yüzden sessiz olmalarını istemişti. Beraberce kapının önünde dizildikten sonra Esma usulca kapıyı tıkladı. Formaliteden tıklamıştı, ses gelmesini beklemeden araladı. Kocası tahmin ettiği gibi uyuyordu gerçekten. Keriman hanım odada yalnızdı. Tebessüm ederek başıyla selamladı. Çocuklara parmağı ile sessiz olmalarını işaret ederek içeri aldı. Babaannelerini gören çocukların neşeli halleri biraz sükuta uğradı çünkü hep otoriter davranan bu kadın karmaşadan hoşlanmıyordu. Bu sebeple çocuklar onun yanında gürültülü konuşmaz, koşturmaz yada onu oyunlarına katmaya uğraşmazlardı. Bir çeşit ateşkes imzalamış gibi birbirlerinden uzak kalmayı tercih ediyorlardı. Daha doğrusu Elif bu kararı uyguluyor, Bilal ona eşlik ediyordu. Küçük kız yaşından beklenmeyecek bir resmiyetle selam verdi “Merhaba babaanne.” “Merhaba Elifcim, hoş geldiniz. Gününüz nasıl geçti?” A a!. İşte bu beklenmeyen bir soruydu, babaanneleri genelde verilen selamı alır başka kelime etmezdi “Güzel bir gündü. Babamı özlediğimiz için biraz heyecanlıyız.” Keriman hanım büyümüş de küçülmüş torununa aynı ciddiyetle cevap verdi. “Uyuyalı epeyce oldu, birazdan uyanır merak etmeyin.” Alışıldıktan çok daha uzun süren konuşma böylece son bulmuş oldu. Esma çocukları önce banyoya sokup ellerini yüzlerini güzelce yıkamalarını sağladı. Sonra kanepeye oturtarak hazırladığı kekleri plastik tabaklara yerleştirdi. Karton bardaklara hazırladığı karışık meyve suyundan da doldurduğunda kendi aralarında fısıldaşarak yemeye başladı çocuklar. İstemezdi biliyordu ama kayınvalidesine de mis kokusu odayı kaplayan kenten teklif etmeden duramadı. “ Meyveli kek yapmıştım, tam tahıllı. Siz de alır mısınız?” Keriman hanım bu soruya kafanda böcek var demiş gibi şaşkın gözlerle baktı. Ne deseydi ki şimdi, gördüğü kadarıyla lezzetli de duruyordu. “ Zahmet olmazsa alayım bir dilim.” Esma beklemediği tepki karşısında şeker verilmiş çocuk gibi sevindi. Hemen bir tabağa servis hazırlayıp komodinin üzerine bıraktı usulca. “ Şeyy, karışık meyve suyu da yaptım. Elma zencefil lahana limon. Ondan da koyayım mı bardağınıza? “ Keriman hanım bu kadını çözemiyordu. Kaynanası verdiği keki yiyecek diye bu kadar neden seviniyordu ki. “ Teşekkür ederim, su içerim ben. Çocuklar severek mi içiyor lahana suyunu?” “Alışınca kötü gelmiyor.” Bu gün kayınvalidesi kendi aşmıştı resmen. Esma suratına yapışan sırıtmayı çocuklarla ilgileniyormuş gibi yaparak gizlemeye çalıştı. Çocuklar keklerini bitirip ellerini yıkamak için ayaklandıklarında Keriman hanım da tabağını bitirmişti. “Afiyet olsun” deyip çöpleri toplayan Esma ikindi namazını kılmak için hazırlandı. Hastane dolabında bulunan seccadeyi en kuytu gördüğü köşeye serip oyalanmadan huzura durdu. Bu esnada Bilal ablasını dinlemeyip babasının yatağına tırmanmıştı. Ayakkabıları ayağında olduğu için aşağı sarkıtırken yüzü duvara dönük yatan babasını görmeye çalışıyordu. Keriman hanım çocuğun bu haline kıyamayıp yerinden kalkarak ayakkabılarını ayağından çıkardı. Bir yandan konuşmayı çat pat söken kendi oğlunun kopyası bebeği “Sen babayı mı özledin, artık sabrın kalmadı mı” deyip seviyordu. Çocuk emekleyerek babası ile duvarın arasında kendine yer bularak güzelce yerleşti. Babasının kendine yaptığı gibi burnunu burnuna sürtüp uyandırmaya çalıştı. Namazı biten Esma arkasını döndüğünde gördüğü manzara için önce korkuyla kayınvalidesine baktı. Oğlunun azarlanmasına çok üzülürdü. Yaşlı kadının sakince yerinde oturarak yataktaki ikiliyi tebessümle izlemesi içini rahatlattı. Sakin adımlarla yatağa yaklaşarak oğluna uzattı kollarını. Hızlı hareket etse oğlu bunu oyun zannedip babasına zarar verecek bir şey yapabilirdi. Ani hareketler hala tehlikeliydi. Oğlu eliyle babasının yüzünü okşarken mutlu mırıltılar çıkarmaya devam ediyordu. Bulunduğu yerden kolları yetişmeyince duvar tarafına geçti. Tarık’ın ön tarafına geldiğinde gördüğü manzara birbirine meftun olmuş gibi aşkla bakan bir baba oğuldan başkası değildi. Küçük oğlan babasının kirli sakallarını okşarken babası da ezberlemek ister gibi oğlanı inceliyordu. Ağzı burnu, gözü kaşı Tarık’ın ufak bir kopyası olan bu küçük oğlan şimdiden kendine hayran bırakmıştı babasını. Genç adam usulca yataktan doğrularak oğlunu da kucağına çekti. Yüzünü odanın kalanına döndürdüğünde bukle bukle saçları omuzlarından salınan küçük bir kız dikkatle kendisine bakıyordu. Yüzünden hiçbir duygusu okunmayan küçük kız ilk adımı babasından bekler gibiydi. Tarık onu daha fazla bekletmeden elini uzatarak yanına tırmanmasına yardım etti. Annesi ayakkabılarını çıkardığında onu da diğer dizine yerleştiren genç adam kızına bakarak konuştu. “Bal köpüğüm hoş geldin. Özledin mi beni, ben sizi çok özledim.” Bu nasıl mümkün olur bilmiyordu ama bu iki yavruyu hakikaten özlemiş gibi hissediyordu. “Özledim baba, Bilal de özledi. Sen yokken fotoğraflarınıza baktık. Ben senin için resim yaptım, Bilal de çiçek çizdi. Ben çiçekleri pembe yapmak istemiştim ama Bilal bir tanesini sarı yaptı. Çünkü kreşte sarı rengi öğrenmişler. Ben de ona kızmadım. İkimiz de uslu olduk, sütannem de bize kurabiye yaptı ama damla çikolata koymuş. Annemin zencefilli ,tarçınlı yaptığını söyleyince Bir dahaki sefere öyle yapacağını söyledi. Biz de ikişer tane yedik.” Yarım Türkçesi ile uzun uzun konuşan küçük kız her kelimede biraz daha aşık ediyordu kendisine babasını. Hayatta bu kadar sevimli bir şey nasıl olabilirdi ki, Tarık’ın mıydı gerçekten bu iki afacan şimdi. İnanamaz gözlerle karısına baktı, o da dolu dolu olmuş gözlerle üçünü izliyordu. Tekrar kızına döndüğünde annesinin kopyası çakır gözlerini kendine dikmiş cevap beklediğini fark etti. Uzanıp pembe yanağını kokusunu içine çekerek öptü. “İyi etmişsiniz kızım, sütannen yaptıysa yememek olmazdı.” Genç kadın kocasıyla gurur duydu, şu ana kadar gayet güzel idare etmişti. Zaten arada kan bağı vardı, ne kadar yabancılık çekebilirdi ki. Onay bekleyen gözlerle kendine baktığında gözlerini kırpıştırarak tebessüm etti. Bu arada Tarık küçük adamın kel başını öpmekle meşguldü. Tıklandıktan sonra aralanan kapıdan Yahya bey gözüktü. Torunlarını oğlunun kucağında görünce yüzü gülmüştü. “ Ooo kıymetlilerim gelmiş. Hoş geldiniz.” Elif her zamanki bilmiş tavrıyla dedesini çabucak cevapladı. “Sen de hoş geldin dede. Babam iyileşmiş gördün mü, biz geldiğimizde uyuyordu ama Bilal uyandırdı.” Bilal’in de dedesine söyleyecekleri vardı. “Dedee ağğ!” Küçük oğlan ayaktaki dedesinin kucağına gitmek için kollarını çırparken dedesi zevkle kabul etti isteğini. Bu çocuklar ömrüne ömür katıyordu sanki yaşlı adamın. Kucağında oğlanla beraber koltuğa geçip otururken Esma da kızına uzandı. “Elifcim sen de bana gel, babanı çok yormayalım.” Tarık kucağının boşalmasına razı değildi. “İyiyim ben kalsın kızım kucağımda.” Esma kocası için endişe etmekten kendini alamıyordu. “Canım yine de zorlamasaydın kendini.” “İyiyim dedim Esma, Çok özledik biz kızımla birbirimizi, azıcık daha koklaşalım öyle alırsın.” Elif farklı gelen kelimeyi elbette ıskalamamıştı. “ Beni koklayacak mısın baba, ben de seni koklayayım mı, çok özlediğimizden mi kokluyoruz, kokla hadi.” Yanağını babasına doğru uzatınca genç adam ne yapayım der gibi karısının gözlerine baktı. Karısı şaşkın hallerinden oldukça eğleniyordu, tek omzunu çekerek kocasına bu işte yalnız olduğunu belli etti. Genç adam doğaçlama yapacaktı artık. Bir yandan deli gibi eğleniyordu. Kendisine uzatılan tombul yanağa burnunu yaslayarak derince soludu. Küçük kız tarifi imkansız bir kokuya sahipti, cennet gibi sanki. “Şimdi de ben koklayayım baba, ben de çok özledim.” Tarık da kendi yanağını küçük kıza uzattı. Babasının yanağına burnunu gömen Elif hızla geri çekti. Minik burnunu kırıştırmış kızgın bakıyordu. Tombul eliyle burnunu ovalarken konuştu. “Acıdı baba, dikenli olmuşsun!” Baba-kızın tatlı halleri Keriman hanımı bile gülümsetti. Oğlu çocuklarıyla mutluydu. Hafızasını kaybetmesi bir şey fark ettirmiyordu. Esma her ne kadar karşısındaki ikiliye kıyamasa da artık müdahale etmek zorunda hissetti. “Evet koklaşmanız da tamamlandığında göre sen kucağıma geliyorsun küçük hanım. Baban juice içecek.” Annesi kucağına alıp ayakkabılarını giydirirken küçük kızın odağı çoktan koltukta oturup oynayan dedesi ve kardeşine dönmüştü. Yere bastırıldığında doğruca yanlarına adımladı. Esma bayatlamasına izin vermeden kocası için hazırladığı içeceği içirmek derdindeydi. Hızlıca bir bardak doldurup uzattı. Tarık bardağın içindeki yeşil sıvıyı gördüğünde bir bardağa bir karısına bakıyordu. “Benden bu şeyi içmemi beklemiyorsun değil mi?” “ Evet beklemiyorum, bekletmeden içeceksin çünkü. En sevdiğinden yaptım.” Tarık bardağı gönülsüzce eline alıp kokladı. “Tuhaf kokuyor, içinde ne var bunun?” “İç sen iç, tadı gayet güzel, en sevdiğin dedim ya.” Tarık karısının gözlerine acıklı gözlerle bakarken bardağı ağzına götürüp küçük bir yudum aldı. Ekşi, acı, tatlı, tuhaf bir tadı vardı. İçilmeyecek gibi değildi ama sevebileceği bir şey olmadığı kesindi. “Bana bunu sevdiğimi söyleme.” “Olur söylemem. Bitir hadi.” Genç kadın gerçekten eğleniyordu ve bu kocadının gözünden kaçmıyordu. Kocası gönülsüz de olsa bir dikişte hepsini bitirip boş bardağı Esmaya uzattı. Kırıştırdığı burnu ile ufak bir oğlan çocuğuna benziyordu şimdi. “Bu şeyi sevdiğime beni inandıramazsın.” “Sev yada sevme, her zaman içersin.” “Nasıl!” “Çok etkili ikna yöntemlerim var diyelim.” Keriman hanım ve Yahya bey torunlarıyla o kadar meşguldü ki konuşulanları fark edecek durumda değillerdi. Genç kadın fısıldayarak söylediği sözlerini çapkın çapkın göz kırparak noktaladı. Kocasının donup kalmış haline kıkırdadı, bu tarz karışık içeceklerden her zaman yapardı ve gerçekten de aralarında en az itiraz ettiği buydu. En sevdiğin derken yalan söylemiş sayılmazdı yani. Çocukların hastahane odasındaki ziyaretlerinin artık bitmesi gereken akşamın ilerleyen saatlerinde birkaç planlama yapmak gerekmişti. Mahir düzenlerinin bozulmamasını, çocuklarla beraber onların evinde kalabileceğini söylüyordu. Yahya bey Torunlarını kendi evine götürmekte kararlıydı. Keriman hanım çok belli etmese de bu kararı destekliyordu. Ziyaret için gelen halime de tekrar kendilerinde kalmaları konusunda oldukça ısrarlıydı. Esma çocuklar için Halime yada Mahir seçeneğinin çok daha isabetli olduğunu biliyordu. Fakat kocasının ailesi ilk defa kendine bu kadar yakınlık göstermişlerken geri çevirmek istemedi. Yemek, uyku, kreş düzeni konusunda kuralları kızına hatırlatırken dedesi ve babaannesinin de duymasını sağladı. Çocuklar konusunda Esmaya oldukça saygılıydılar, dışarıdan bakan bunu torunları umursamamak seviyesinde bile görebilirdi fakat Esma bunun gerçek olmadığını biliyordu. Eğer önemsemiyor olsalardı bu akşam için de ısrarlı olmayacaklarını biliyordu. Arabada bıraktığı çocukların çantası için beraberce otoparka adımlarken zoraki bir sessizlik hakimdi. İki taraf da bir şeyler konuşmak istiyor fakat kimse ilk adımı atamıyordu. Esma bir zamanlar attığı adımlar net bir şekilde geri çevrildiği için kolay kolay cesaretini toplayıp tekrar deneyemezdi. Nihayet arabanın yanına geldiklerinde Yahya bey boğazını temizleyerek konuşmaya başladı " Esma, bu gün Tarık Funda ile telefonda konuştu. Gelip yanında olmasını istediğini söyledi. Ablası da kırmadı, en kısa zamanda burada olacağını düşünüyorum. " Esma zamanında kendisine ağıza alınmayacak hakaretler ederek saldıran kadın hakkında ne düşüneceğini bilemiyordu. Sessizliğini korudu. "Ben ablası ve Tarık’ın arasına girmeyeceğini düşünüyorum. Funda ve senin aranızda gecenler ikinizin meselesi, Tarık’ı karıştırma." Esma acıyla tebessüm etti. Karşısındaki adam kızının yaptığına üzgün değildi, sadece oğlu ve kızının bir araya gelmesini arzu ediyordu, Esma’nın duygularının hiçbir önemi yoktu. "Endişe etmeyin. Tarık beni tanımıyor bile. Geçirdiğimiz beş yılın şu an hiçbir önemi yok. İstesem de giremem aralarına." Yahya bey küskün konuşan gelininin rahatsızlığını geç de olsa fark etti. "Hayır böyle düşünme, sen de torunlarım da önemlisin. Biz, biz sana aile olmadık, olamayız da. Fakat bu hakkını yiyeceğimiz anlamına gelmiyor. Ben Funda'nın yaptıklarını onaylamadım, kavga ettik bizi terk etti. Onaylamadığım davranışın özürünü dilemem. Tarık’ın ablasına ihtiyacı var. Eski eskide kalsın." Esma tepkisizce dinledi. Ne diyebilirdi ki zaten. Şu an aileyi birbirine katmış karaçalı konumundaydı. "Benimle ilgili endişeniz olmasın. Kocam bu haldeyken eskileri kurcalayıp tatsızlık çıkaracak değilim. " Beklediğinden biraz daha sert çıkmıştı sesi, haklı olsa bile bu tavır onun tarzı değildi. Bir parça mahcubiyet hissetse de konuyu uzatmak istemedi. Çocuklarıyla kısa sayılamayacak vedalaşmalarını kocasının yukarıda yalnız olmasından dolayı daha fazla uzatmadan hepsini uğurladı. Oyalanmadan çıktığı odada kocasını uyur halde buldu. Gün içinde tanıştığı Meryem hemşireye uğrayarak sabaha kadar başka bir şey gerekip gerekmediğini sordu. Şu an takılı olan serum bittiğinde sökerlerse sabah yedideki kontrole kadar serbest olduklarını öğrendi. Kocası kendini yormadan yürüme denemeleri yapabilir, tuvaleti kullanabilirdi. İçinden girildiği için burnuna su getirmeden duş bile alabilirdi. Teşekkür ederek kapıyı kilitleyeceğini söyleyip tekrar odaya yöneldi. Yedek anahtar hemşirede vardı. Zaten Esma da bir hemşire olduğu için bu mahremiyet alanına izin verebildi. Odada kocasının hala uyuduğunu gören genç kadın usulca kapıyı kilitleyip ısıtıcıya su koydu. Normalde öğrenciliğinden beri kolay kolay ağzına sürmediği, fakat kocasının bayıldığı granül kahveden hazırlayıp içmeyi planlıyordu, zihnini toparlayabilmek için ihtiyacı varmış gibi hissediyordu. Kocasının durumu, Funda'nın gelişi her şey üst üste olmuştu. Gücünün tükenmemesi için dua ederek namaz hazırlığı yaptı. Tunik, şal boneyi çıkarıp getirdiği namazlık ve yazma ile örtünerek namazını eda etti. Hayatında bütün bunlar olurken doğru seçimler yapıp nefsine uymamak, ailesi ve kendisi için en doğru şekilde davranabilmek, özellikle de kocasının bir an evvel hatıralarına kavuşması en büyük niyazıydı. Şifalı bildiği ayetlerden de okuyup kocasına üfleyerek seccadesini toparladı. Namazlığın yakasındaki ilmeği çözmeye eğildiğinde kocasının sesi duyarak irkildi. "Yakaladım! Senin büyücü olduğunu biliyordum işte. Tılsımlı sözlerle beni üfürdüğünü itiraf et hadi." Bir an donup kaldı kadın. Kocası bu sözleri söylerken ciddi olabilir miydi? Boş boş bakmaya devam ederken kocasının eğlenen kahkahasıyla rahatladı. Herşey o kadar belirsizdi ki , bir de büyücülükle suçlansa fazla şaşıramazdı. Namazlığını çözmeyi boş verip kupaya sıcak su doldurdu. Granül kahvenin kavanozunu açtığında kokuyu alan genç adam gülmelerine son verdi. Dikkatle takip ettiği karısı kahveyi hazırlayıp sakince kanepeye oturmuş yudumlamaya hazırlanıyordu. Buna sessiz kalamazdı. “ Ne yani bana uzaylı sümüğüne benzeyen o şeyi içirdikten sonra karşıma geçip kahve mi içeceksin. Ben de bir bardak istiyorum, hemen şimdi. Sen nasıl dindarsın böyle göz hakkı diye bir şey duymadın mı, gözüm burnum kulağım her yerimin hakkı var o kahvede. “ Eğlenme sırası şimdi Esma’ya geçmişti. Kahvesinden büyük bir yudum aldı, gözlerini yumup başını arkaya atarak zevkle inledi. Hiç de o kadar sevmiyordu kahveyi, maksadı kocasını delirtmekten başkası değildi. Az önce konuştuğu hemşireden kahve içmesinin bir sakıncası olmadığını öğrenmişti çoktan, uyandığında kocasına da yapmayı planlıyordu, kavanozu hastahaneye kocası için getirmişti zaten. Tabi şimdilik bunu bilmesine gerek yoktu onun. Usulca gözlerini aralayıp kocasına baktığında beklediği manzara bu değildi. O kızgın, isyankar hatta ayaklanmaya çalışan bir koca bekliyordu fakat karşısında gördüğü adam güdümlü füze gibi kendisine kilitlenmişti. Genç adam ayaklarını sarkıtarak oturduğu yatakda elini kaldırıp karısına yaklaşmasını işaret etti. Konuşmak istemiyordu eyleme geçmek istiyordu, o kahveyi bir an önce tatmak istiyordu. Esma bir şey söylemeden kupayı sehpanın üzerine bıraktı. Kocasının bu bakışı oldukça tanıdıktı, kendisi gitmese o gelirdi biliyordu. Usulca ayaklanıp küçük adımlarla bir kol mesafesi kadar yaklaştı. Kocasının şimdi ne yapacağını deli gibi merak ederken her şey bir anda oluverdi. Genç adam hızla yakasından tuttuğu karısının kendine çekmiş iştahla dudaklarına kapanmıştı çoktan. İlk şoku atlatan genç kadın kocasının omzuna tutundu, itmiyordu ama karşılık da vermiyordu. Kocası, yakasından indirdiği elini beline dolayarak bedenini ayakları arasına çekip iyice kendine yaslamışken daha fazla direnemedi. Araladığı dudaklarından içeri sızan kocası aradığı kahve tadını bulmuş olmalıydı ki Esma’dan çok daha güçlü inledi. Adam keşfetmek istiyordu. Beş yılını geri almak ister gibi daha da tutku ile sarmaladığı kadını yanına oturtup yanaklarını kavradı. Elinin altında alev almış gibi yanan pürüzsüz ten adamı deli ediyordu, çok daha fazlasını istedi. Boynunun altına düğümlediği yazmasını çözüp hızla sıyırdı. Saçlarının etrafına doladığı lastiği bir çırpıda çıkardı. Ellerini sardığı ipek saçları görmek de isterdi tabi ama şimdi önceliği dokunmak, tatmak , koklamak olduğu için ne gözlerini araladı ne de kahveye bulanmış şeftali dudaklardan ayrıldı. Ellerinin keşfettiği incecik boyun ateş atıyordu sanki. Dokunmak yetmiyordu, tatmak istedi. Dudaklarını önce çenesine bastırdı. Dinlene dinlene usul usul ilerledi. Gözlerini açmadan kulağının altına oradan boynuna uzandığı kadın öpücükler gittikce ıslak bir hal alırken sıkıca omuzlarına tutunmuş, elinin altında küçük bir güvercin gibi titriyordu şimdi. Kendi takati de kesilmeden kadını yatağa yatırıp öyle sevecekti. Şu an şu saniye aklında başka hiçbir fikir, düşünce, ideal yer almıyordu. Dünyada yalnızca ikisi kalmıştı ve sanki bu kadarı her şeye yeter gibiydi. Kolunu omzunun etrafından doladığı kadını bebek gibi incitmeden yatağa yerleştirdi. Bir nefeslik mesafede uzaklaşıp gözlerini aralayarak sabahtan beri merak ettiği saçlara değdirdi. Kadının başının iki yanına dağılmış bukle bukle turuncuya çalan kızıl saçlar gerçek bir meydan okumaydı ve bu düelloda Tarık’ın kazanma olasılığı oldukça zayıftı. Bile bile kaybetmeyi seçerek hızla kadının üzerine eğildiğinde koluna takılı serumun direğinden güçlü bir ses geldi. Gözlerini kapayıp sakinleşmeye çalışırken alnını kadının omzuna yasladı. Canı da acımıştı ama umrunda bile değildi. Bütün atmosfer bozulmuştu, elinden şekeri alınmış çocuklar gibi tepinerek ağlamak istiyordu. Usulca doğrulmaya çalışırken kolu bir kez daha acıdı. - Hay s.eyim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD