•2• YANLIŞ YER VE YANLIŞ ZAMAN 4/4

1928 Words
MİRA Korkunç bir gün geride kalıyordu. Aydınlık yerine alacakaranlığa bırakıyordu. Ellerim belimde dolaşıktı. Önümde yürüyen Mia’yı izliyordum. O feci olaydan sonra fiziksel anlamda iyi görünüyordu. Jasper ise Mia’nın yanında yürürken topallıyordu. Ayağında bir problem varmış gibi görünüyordu. Mia sessizdi. Jasper ile ortak yanımız Mia’nın sessizliğinin ikimizi de son derece germiş olmasıydı. Jasper’ın o sudan çıkmış balık gibi kıvrandığı zamanı hatırlıyordum. En kötüsü vücudunda ki o eski ve yeni kesiklere benzeyen yara izleriydi. Açık teninde ki koyu renkli yaralar korkutucuydu. Söğüt ağaçlarının altında ki taşlı yoldan yürüyorduk. Sessizlik, etrafımızı saran gerginliği daha da yoğunlaştırıyordu. Mia'nın yüzünde hala yaşadığımız karşı karşıya geldiğimiz anın izleri vardı; gözlerindeki derin, içe kapanık bakışlar beni ürpertiyordu. Jasper'ın ise yüz ifadesindeki acı ve çaresizlik beni derinden etkiliyordu. Sessizliği bozan tek şey, yemyeşil söğüt ağaçlarının hafif esen rüzgarla sallanan yapraklarının hışırtısı ve taşlı yoldan gelen hafif ayak seslerimizdi. Jasper'ın topallayarak ilerlemesi, onun içindeki acının fiziksel yansıması gibiydi. Mia, önümüzde sessizce ilerlerken, başını göğe kaldırdı. Gökyüzü giderek kararıyordu, alacakaranlık daha da yoğunlaşıyordu. Bu an içinde bulunduğumuz karanlık ruh halinin somut haliydi. Jasper'ın yüzünde ki sessiz çığlıkları hala kulaklarımda çınlıyordu, tıpkı vücudundaki yara izlerinin görüntüsü gibi. Söğüt ağaçlarının altından geçerken, herkes bir şeylerle yüzleşiyormuş gibi hissediyordum. Mia'nın sessizliği, onun da içinde taşıdığı derin bilinmezliği yansıtıyordu. Taşlı yürüyüş yolunda ilerlerken, geçmişte yaşadıklarımızın izleriyle boğuşurken, bir sonraki adımımızı belirsizlik içinde atıyorduk. “Mia...” dedim, sesim titremişti. “Nasıl hissediyorsun?” “İyi.” demekle yetindi. Ellerini ona verdiğim siyah deri ceketin ceplerine sokmuştu. Yürümeye devam ediyordu. Jasper bana omzunun üzerinden baktı ve gözlerini devirdi. Lanet. Bana öyle bakamazdı. Sophie’ye bakar gibi. Ona kaşlarımı çatmakla yetindim. Jasper önüne dönerken birde Mia’nın omzuna elini koydu ve onu durdurdu. “Hadi konuşalım.” dedi emir verir gibi. “Sen ve ben.” “Gerek yok.” Mia omzunu silkerek Jasper’ın elini çekmesini sağladı. “Senden önce konuşacağım başkaları var.” “Konuşmak istiyorum.” Jasper dişlerini sıkarak ısrar etti. Diretiyordu. “Mia-” Ablam onun cümlesini bitirmesine izin vermeden önden yürümeye devam etti. Jasper gururu zedelenmiş bir bakışla öylece kalakaldı. “Onu zorlama Ruling.” diye uyardım. “Ne yapacağı belli olmuyor. Sabrını sınama.” Yanından geçip gittim. Jasper bir kaç adım attıktan sonra bana yeniden katıldı. Mia iç çekerek yeniden gökyüzüne bakındı ve derin bir nefes aldı. Melez kulaklarım keskindi. Annem ve babamın bir kaç adım ötede olduklarını da duymuştum. Babamın şeytani kızıl aurasını ondan önce görmüş ve hissetmiştim. Söğütlerin çevrelediği çardakta babamı ve annemi dikilirken gördüm. Mia’nın gözleri babamın ve babamın gözleri Mia’nın üzerindeydi. Kalbim göğsümde korkuyla çarparken önümde yaklaşan tehlikeyi hissedebiliyordum. Melez güdülerim canlanmıştı. Babam Peter dişlerini birbirine kenetlemişti. Yumruk yapıp sıktığı elinde Zihin Taşı vardı. Taş Mia onlara yaklaştıkça yakıcı bir sıcaklıkla ışık yayıyordu. Babamın eli kavruluyor olmalıydı. Annem Rosalyn, Mia’ya ilerlemek istediğinde babam bileğinden yakalayıp onu durdurdu. “Yanımda kal Rosa.” diye mırıldandı. “Yanımda kalmalısın. Benimle...” “Anneme zarar vermem. Bir anda dirilip karşıma çıksa da...” Mia kollarını göğsünün üzerinde birleştirdi. Sessizliği delen kıkırdaması rahatsız edici bir kahkahaya dönüştü. “Beni bir tehdit olarak mı görüyorsun baba?” “Tehdit görülmek için çok hamsın.” Babamın dudakları düzleşti. “Bana öfkeli olduğunun farkındayım ama bu saygısızlık yapacağın anlamına gelmiyor.” Çevredeki söğütlerin yaprakları hafifçe rüzgarla oynarken, gökyüzündeki bulutlar toplanıyordu. Babam Peter’ın, öfkesi Zihin Taşı'nın parlak ışığıyla birleşirken, ortamda gittikçe artan bir enerji hissediliyordu. Zihin Taşı, Mia'nın yaklaştıkça daha da parlaklaşırken, babamın taşı tutan elinden sıcak bir duman çıkıyordu. Ablamın gözleri yeniden mavi ışıkla dolup taşmıştı. Mia'nın cesur bakan gözleri, babamızın sert bakışlarıyla kesişmişti. Sessiz çatışmalarının havası gittikçe yoğunlaşıyordu. İçsel savaşları ve duygusal çatışmalar ikisinin de öfkesini uyandırmıştı. “Ne? Bana da Milan’a yaptıklarının aynısını mı yaparsın?” Mia katlanılamaz şekilde bir kez daha kahkaha attı. “Koparabileceğin kanatlarım yok, beni hapsetsen ile irademi benden alamazsın. Bilincimi de.” Parmağıyla beni işaret etti.”Ya da beni bir silaha da dönüştüremezsin.” Beni bir silah olarak görüyordu. Mia bağırdı. “On sekiz yıl boyunca zaten bir yalanla yaşadım! Ama ne yaparsan yap hiçbir şeyin önüne geçemedin! Buradayım. Valentina olarak... Doğuştan ve kanımdan gelen güçle.” “Seni her şeyden uzak tutmak istedim. Seni korumak istedim. Normal bir hayat yaşayabil diye...” Kaşları çatılırken, babamın yüzü gerildi. “Ama Beatrice Evergarden bizden erken davrandı.” Annem Rosa annesinin adını duyduğunda irkilmişti. “O kadın ve müttefikleri. Benim olmasa bile onların silahına dönüştüğün belli. En güçlü silah.” Babamın aşağılamasına karşın Mia da bir kez daha bir öfke kıvılcımı çaktı. “Nasıl bir silaha dönüştüğümü görmek ister misin baba?” “Ölmek mi istiyorsun?” diye sordu annem. “Daha yeni bir araya geldik. Yıllardan sonra kızıma kavuştum. Bu kadar düşüncesiz davranamazsın Mia!” Mia annemi duymazlıktan geldi. Annemin o gün büyükanneme yaptığı gibi. Babam, annemin bileğini bırakıp bir kaç adım öne çıktı. “Bana meydan mı okuyorsun Anna Maria Mia Valentina?” Mia dişlerini göstererek sırıttı. Bu babama açıkça bir meydan okumaydı. Herkes sessizleşti. Jasper’ın yanımda ki varlığını bile unutmuştum. Sessizlik giderek babam ve ablam arasında ki gerginliğe dönüşürken gözlerinde kararlılık ve hızla artan bir statik gerilimle doldu. Babamın kasları gergin, gözleri odaklanmış ve elleri dövüş pozisyonunda hazırlanmıştı. Kızına o da mı meydan mı okuyordu? Mia’nın duruşu da kararlıydı, ancak daha hızlı çevik bir şekilde yumruklarını sıktı ve hafifçe eğildi. Aralarında bir mesafe vardır, ancak her ikisi de birbirlerine karşı tetikte duruyordu. Babam daha fazla dayanamadan dövüşü başlatan ilk kişi oldu. Mia’nın üzerine atladı. Mia kolları ile başını korumaya alırken babamın vuruşları sanki görünmez bir duvara çarpıyordu. Mia çevikliği ve refleksleriyle vuruşlardan kaçınıyordu. Annemi korumak için kıyafetlerimin parçalanmasına aldırmadan kanatlarımı açtım. Annemin yanına koşarak ona sarıldım ve kanatlarımla üzerimizi örttüm. Hala kanatları arasında ki açıklıklardan babam ve ablamın mücadelesini izleyebiliyorduk. Her iki taraf da hızlı hareket ediyordu. Saldırılar ve savunmalar arasında çevik dans hareketlerine benziyordu. Ölümüne bir dans... Babamı güçlü vuruşlarına karşı koyan Mia’nın ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Sadece kendini savunuyordu. Babamdan istediğini almıştı; öfkesini. Babamın saldırılarından nasibini alan tek şey Rulinglerin bahçesiydi. Söğüt ağaçlarının dalları kırılmıştı, toprak parçalanmış, yerde derin çatlaklar oluşmuştu ve havaya toz bulutları yükselmişti. Her vuruş ve darbeyle birlikte babam çevresine zarar veriyordu. Mia ise hiçbir darbeden ve saldırıdan etkilenmiyordu. Ne babam ne de Mia geri adım atmadı. Babam saldırılarına, Mia kendini korumaya devam etti. Ya pes edeceklerdi ya da babam yenilecekti. Babam güçlü ve keskin vuruşlarla Mia’ya doğru ilerlemeyi sürdürdü. Mia çevikliği ve hızıyla babasının saldırılarından kaçıyordu. Yaptığı tek şey buydu. Her darbe, çevredeki toprağın derin çatlaklarının yayılarak derinleşmesine sebep oldu. Bu kavganın nereye gideceğini merak ederken annem aralarına girmemem için beni sıkı sıkı tutuyordu. Babamın her yumruğu, tekmesi ve darbesi sanki görünmez bir duvara çarpıyor gibi görünüyordu. Ta ki Mia sonunda saldırıya geçene kadar her ikisinin de aynı anda yumruklarının çarpışmasının etkisiyle toprak havalandı ve taşlar havada kurşun gibi uçuştu. Jasper yanımıza koşturdu ve güçlerini kullanabilmesinin etkisiyle bize yeşil cılız bir kalkan ördü. Taşların güçleri hala zayıftı. Bu kalkan sadece bir dakika dayanabilmişti. Jasper ise bu kısa anda nefes nefeseydi. Duman kadar yoğun olan toprak tabakası ortadan kalktığında babamın iblis formuna büründüğünü gördük. Yanlarına gitmek istedim ama annem Rosalyn beni tuttu ve benim ona sarıldığım gibi bana sarıldı. İblis, karanlık ve dehşet verici bir karanlık olarak ortaya çıkmıştı. Yüzü, derin çizgilerle dolu, sert ve pürüzsüz bir ciltle kaplıydı. Babamın yüzü kıvrık bir burun, keskin ve sivri bir çene ile donanmıştı. Dudakları ince ve çatıdır, hafifçe kıvrık bir gülümsemeyle çevriliydi. Babamın bakışları her an bir patlaması yaşanacakmış gibi kısılmıştı. Peter Valentina’nın gerçek formu karşımızdaydı. Gözleri, cehennemin alevlerini yansıtan kızıl harelerle bürülüydü.. Derin koyu kahverengi, hatta neredeyse siyah bir renge sahip gözlerinde hareler ateş kıvılcımları gibi parlıyordu. Babamın bakışlarının, derinliklerinden gelen yangın dehşeti yansıtıyor ve her şeyi yıkabilecekmiş gibi tehlikeli görünüyordu. Boynuzları, başının üstünden yükseliyor, sivri uçları ölümcül bir tehlike taşıyordu. Koyu renkli, koyu kırmızımsı bir tonla kaplı derisi ve boynuzları siyah bir aura ile parlıyordu. Boynuzlarının keskinliği, her iblisin güçlü ve korkutucu doğasına hastı. Babam her an saldırıya geçebilecekmiş gibi tetikte görünüyordu. Toz tabakasının daha yoğun olduğu yer Mia’nın siyah silueti belli belirsiz fark ediliyordu. Babam onu fark ettiğinde öfkesine yenik düşerek yarasa kanatlarını açtı ve saldırıya geçti. Babamın kuvvetli ve hızlı saldırıları iblis formuna geçtiği için artık daha da güçlüydü. Mia çevikliğinden hiçbir şey kaybetmemişti. Kuvvetli refleksleriyle babamın darbelerinden kaçabildi. Atmosfer giderek gerginleşiyordu. Gökyüzü, bulutlarla kaplanmış, hafif yağmur damlaları düşmeye başlamıştı. Bu annemin duygu değişiminden dolayı oluyordu. Annemin gözlerinden iki damla yaş aktığını gördüm. Apaçık biri babam diğer Mia içindi. Gözlerinde kararlılıkla parlayan Mia, babamızın vuruşlarını ustaca savuştururken, hızla karşı saldırıya geçti. Dans eder gibi çevik hareketlerle, saldırı ve savunmayı bir arada dengesiz dövüşten sonra havayı döven yumrukları babama çarpan görünmez darbelere dönüştü. Mia'nın gösterdiği bu çeviklik ve hız, babamı şaşırtırken, Jasper'ın yeniden ve yeniden oluşturduğu cılız kalkanlar bizi koruyordu. Ancak bu koruma, dövüşün kızışmasıyla birlikte hızla zayıflıyor ve dağılıyordu. Taşlar havada uçuşurken, çevredeki ağaçlar kırılıyr toprak parçalanır ve yer altından derin çatlaklar oluşmaya devam ediyordu. Babamın her darbesi, çevresine zarar verirken, Mia'nın hız ve çeviklikle verdiği karşılıklar kabul ediyorum ki büyüleyiciydi. Mia insan üstü bir fiziksel güce kısa bir sürede kavuşmuş üstüne iblis güçlerinin bile üzerine geçmiş görünüyordu. Dövüş, kızışırken, gerilim had safhaya ulaştı. Babam kükredi. Bu kükreme Mia’nın kararlı bakışlarını en küçük tereddüte düşürmedi. Hala kararlılıkla duruyor, bakıyor ve saldırıyordu. Annem Rosalyn, beni sıkı sıkı tutarken, ablam ve babamı durdurabilmenin yolunu düşündüm. Onlar durmadıktan sonra kimse onları durduramazdı. Anlaşılan öfkesi ağır basan kazanacaktı. “Hadi baba!” diye haykırdı Mia tüm coşkusuyla. “Bitirelim bunu!” Mavi bir ışık Mia’nın etrafını çevreledi. O gün ikimizin karşılaşmasında olan şey bugün yine oluyordu. Anlamıştım. Kalbimde güçlü bir gerilimin acısını hissettim. Mavi ışık güçlenerek arttı. Zihin Taşı Mia’nın tam başının üzerinde yükselmişti. Mia’nın saçları yönlerini kaybetmiş kuyruklu yıldızlar gibi salınıyordu. Mia ışığın içinde kaybolurken babamı da iblis formuyla o ışığın içine aldı. Gözlerim kamaşıyordu. Jasper güçlerini kullanarak bir kez daha bizi kalkanın içine aldı. Her şey o kısa bir anda yaşanmıştı ki. Işık sönüp yerini babamın yenilgisi aldığında Mia’nın ona aşağılayıcı bakışlarını görmek beni dumura uğratmıştı. Babamın her daim kaskatı olan yüzü şimdi şokla sarsılmıştı. Yüzünde var olan kibirle dolu olan ifade, şimdi bir çaresizlik ve hayal kırıklığı maskesiyle kaplanmıştı. Soluk alıp verişleri hızlanırken, bedeni kanayan yara izleriyle doluydu. Gözleri, dövüşürken tutku bir ateşle parlarken şimdi ki bakışlarda kızın karşı yenilmiş olmanın verdiği kırılmış gurunun yansıması vardı. İnsan formuna geri dönmüştü. Saçları terle ıslanmış, yüzündeki yaralar kan damlalarıyla süslenmişti. Mia’nın gücü karşısında güçsüzlük babama hakim olmuştu. Babam yenik düşen adamın bakışlarına sahipti. Yenilişinin bedelini bedeninde ve ruhunda hissediyor olmalıydı. Dizlerinin üzerine yığıldı. Ayakta kalamayacak kadar yorgun ve bitkindi. Derin derin soluklar alıp veriyordu. En az üç dakika boyunca öyle sessizce babamı izlemiştik. Annem bile aksini düşünürken babam yenilmişti. Mia burnundan akan ve dudağından sızan kanlara rağmen başını dik tutuyordu. Aldığı nefesler de bile hırsından ödün vermiyordu. Babama karıştığı mücadeleyi kazanmış olması umurunda değildi. Gözlerinde hala salt öfkenin alevleri tutuyor ve kıvılcımları çakışıyordu. Acısını saklamayı öğrenmişti. Çünkü yüzünde acıya dair hiçbir emare taşımıyordu. Kıyafetleri paramparçaydı. Görünürde hiçbir yara izi yoktu. Akan kanları doğrudan sağ elinde tuttuğu taşı doyuruyordu. Bu taş bizden daha önemliydi. O da babamdan farksızdı. Zincirin yeni bir halkası. İçimi kaplayan hüznü tarif edemezdim. Ablam beni bir silahtan farksız görmüyordu. Babamdan ve annemden nefret ediyordu. Abimin bu durumda belki konusu bile açılamazdı. Gerçek bir ile olabileceğimizi düşündüğüm için kendimi aptal gibi hissediyordum. Bu aptalca bir hayaldi. Bunun fark etmek, asla ulaşamayacağım bir hayal olması ile başa çıkmak, adeta bir kara delikte kaybolmak gibiydi. Var olmayan aile bağlarının bu denli çatlaması, beni derin bir yalnızlık duygusuyla dolduruyordu. Ailem vardı ama aynı zamanda da yoktu. Biz her şeye rağmen bir aile olabilir miydik? Aklımda ki soruya Mia cevaplandırdı. “Cevap yeterince açık değil mi Mira?" Elleri ile etrafımızda ki yıkımı gösterdi. Ve işaret parmağı ile yere yığılmış babamızı gösterdi. "Görüyorsun.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD