"Akıl ve ötesine!"
LOGOS
"Doğanın gizli dilinde yankılanan,
Bilgeliğin kaynağı, adı Logos olan.
Blgeliğin izinde yola düşen genç,
Gizemli mağaralarda aradı anlamı her an.
Kitaplar, semboller, eski yazılarla dolu,
Logos'un yüreğinde coşan bilgelik, sonsuzluğa yolcu.
Bilgelikle donanmış, her adımda ışık saçar,
Logos'un adı, bilinçle kaynaşır, hayatın çeşmesinden taçlanır.
Göklerin yıldızlarında parıldayan,
Evrenin sırlarını taşıyan
Logos, hikayeleri sayfalandıran.
Gecenin sessizliğinde yankılanan sesi,
Doğanın kalbindeki sırları çözer, yüzyılları aşan dize.
Bilgeliğin kutsal aleviyle yanıp tutuşan,
Logos'un adı, evrende sonsuz bir ışık saçan.
Dağların zirvesinde dolaşan rüzgarla,
Logos'un şarkısı, dillerden dillerde taşınır, bir çağlar masal.
Suların kıyısında dans eden kuşlarla,
Bilgelik ve anlamın coşkusunu sunar, her bir yolculara.
Logos'un hikayesi sonsuzluğa uzanır,
Bilgelik ve anlamın kutsal damlası, evrene yayılır.
Doğanın suskun dilinden fısıldayan,
Bilgelik ve anlamın kutsal kaynağı,
Logos adını taşıyan o sonsuz kitap.
Bilgeliğin izinde,
Bir genç yola düştü gizemli ormana.
Mağaraların derinliklerinde,
Aydınlıkla gelen sırrı bulmak için.
Kitaplar, semboller ve eski yazılar,
Evrenin hikayesini anlatır adımlar.
Logos'un yüreğinde titreşen,
Bilgeliğin ışığı sonsuzdur.
Bir zamanlar çocuk, şimdi bir bilge,
Bakışları evrene yolculuk yapar.
Doğanın ritmini duyar kalbinde,
Logos'un şarkısı sonsuzluğa taşır.
Bilgelikle donanmış, kalpte bir ışık,
Logos'un adı bilinçle kaynaşır.
Her adımda, her nefeste yankılanır,
Bilgelik ve anlamın kutsal nakışı.
Logos'un sesi yankılanır dağlarda,
Ve dolaşır rüzgarla, suyla, kuşla.
Bilgelik ve anlamın özüdür o,
Evrenin sonsuzluğunda bir iz bırakır.
Güzel kadın, genç adamın dizlerine uzanmışken, ılık bir rüzgarın esintisiyle kıvrılan saçlarına dokundu. Ay'ın ışığı, parşömen sayfalarını aydınlatırken, kadının sesi şiiri seslendirirken tatlı bir melodiye dönüştü. Genç adam, gözlerini kapatarak sevgilisinin sesini dinledi, her kelime kalbinin derinliklerine kadar işledi. Sevgilisine yazdığı şiirleri dinlemeyi severdi.
Ateş böcekleri çayırlıkta uçuşuyor karanlığı aydınlatıyordu, gizemli ormanların sessizliği etraflarını sardı. Ancak karanlık birliktelerken onlara huzur veriyordu. Kadının sesi, sanki doğanın kendi melodisiyle uyum içindeydi. Her sözcük, ruhlarını sarıp sarmalayarak onları başka bir dünyanın içine çekti. Adamın yüreği, sevgilisinin tatlı okunuşlarıyla titredi.
Gözlerini açtığında, etraflarını yıldızlarla süslü bir perili orman kaplamıştı. Ay'ın ışığı, yemyeşil yapraklarına hafifçe vuruyor, ormanda ki böceklerden yükselen ıslık sesi şiire eşlik ediyordu. Kadın, sevgilisinin yanında, kelimelerle dokuduğu büyülü şiirde kaybolmuş gibiydi. Kadın adam gözlerini açtığında gülümsedi ve adam gülümseyerek gözlerini yumdu.
Birlikte sonsuz bir serüvene yelken açacaklarına olan inançları, ruhlarını aydınlatıyordu. Roman kahramanları gibi, aşk dolu bir ömür boyu sürecek bir maceraya adım atmaya hazırlardı. Ateş böcekleri çayırlıkta dans ediyor, karanlığı ışıklandırarak gizemli bir atmosfer oluşturuyordu. Genç adam, sevgilisinin tatlı sesi eşliğinde huzurla dinleniyordu. Gözlerini kapatıp, kadının melodik okunuşlarını hissederek içine çekiyordu. Her bir kelime, kalbinin derinliklerinde yankılanıyor, ruhunu sarmalıyordu.
Ormanın sessizliği, etraflarını sararken, doğanın melodisi ile kendi büyülü dünyalarındaydı. Ay'ın nazik ışığı, yaprakların arasından süzülerek romantik bir atmosfer yaratıyordu. Adam, sevgilisinin yanında, yazdığı şiirlerin her harfinde kayboluyordu. Gözlerini açtığında, yıldızlarla süslü ormanın güzelliği karşısında büyülendi. Ay'ın ışığı, onlara birlikte geçirecekleri uzun ve romantik bir gece vaat ediyordu. Kadın sessizleşti ve sevgilisinin yanında, gözlerini kapatıp hayallere daldı. Adam ise gülümseyerek, sevgilisinin yanında olmanın verdiği mutluluğu içinde hissetti.
“İmperium töreni için heyecanlı mısın?” diye sordu heyecanla. Karamel renkli saçları rüzgarda uçuşarak dağıldı. Amber, bal renkli gözleri karanlıkta sıcak bir kıvılcım gibi görünüyordu. “Yarın gerçekleşecek. Taşlar sence bizi kabul edecek mi Logos?”
“Bunun hakkında bir şey söylemek zor Quinn.” diye fısıldadı Logos koluyla yüzünü kapatarak. “Tüm hayatımız boynunca bugün için hazırlandık. Biz seçilmişleriz... ha?”
Quinn, Logos’un alaycılığına karşın burnunu kıvırdı. “En azından biraz heyecanlı olsan?”
“Ben... heyecandan çok korku... hissediyorum.” diye mırıldandı genç. “Ya... taşlar bizi ret ederse... İşte ben bundan korkuyorum. Sırt dönülen olmak istemem. Ailelerimiz bizden umutlular. Hayal kırıklığına uğramak... doğrusu hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.”
Quinn’in genç adamın dürüstlüğü karşısında bal renkli gözleri büyümüştü. “İyi düşünmeye çalış.” Tüm dişlerini göstererek sırıttı. Logos kızın bu yüz ifadesine karşın kahkaha patlattı. “Gördün mü? İşte gülmek somurtmaktan daha iyi.”
Quinn, Logos'un gülümsemesine karşılık vermeden önce bir an düşündü. Genç adamın endişeleri, onun da içini biraz olsun kuşkuya düşürmüştü. Ancak Logos'un samimi ifadesi, biraz olsun rahatlamasına yardımcı oldu.
"Belki de haklısın," dedi Quinn, başını hafifçe sallayarak. "Her şeyin kusursuz olması beklenemez. Ama taşlar bizi reddetmez. Bunun imkanı yok. Ailelerimizin beklentilerini karşılamak için çok çalıştık ve elimizden gelenin en iyisini yapacağız."
Logos, Quinn'in sözlerini dinlerken yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. "Yaşayıp göreceğiz.”
Quinn, genç adamın yanına yaklaşarak ona hafifçe dokundu. "Evet, yaşayıp göreceğiz. İmperium taşları bize yeni başlangıç sunacak.”
Logos, fısıldadı. “Ya da sonumuz olacak.”