Insan büyüdükçe sorunları da beraberinde büyürmüş kimisinin bedeni dahi büyümeden çocuk haliyle kocaman bir kadına dönüşür, neden? Nasıl bir mecburiyet küçücük bir çocuğu kocaman birine dönüştürür ki? Affeder miydi? Yaşaması gereken çocukluğu varken yetişkinliğe adım atıp kadın olmayı affeder miydi? Alt dudağımı ısırdım.
Gecenin en koyu karanlığı sabah olması için can atarken benim karanlığım aydın olmak için can atan havadan bir köşede saklanmış salya sümük ağlıyordu! İçimde tarifini çözemediğim bir korku vardı, oysa ben kendimi öldürmek isterken diri diri ölmek düşüncesinde değildim.
Gözlerimin yorgunluğu beni karanlığa çekmek için can atarken başımı iki yana salladım. Kaç saat kaç dakika geçtiğini bile bilmiyordum aklımda hayatımda olmaması gereken şeylerin bir bir yer edineceğiydi! Oysa benim hiç kimseye zararım olmamıştı, aksine insanların beni hör görüp bir köşeye fırlattığı değersiz bir eşyadan başka bir şey değildim.
Ben hiç kimseydim..
Gözlerimden akıp giden yaşlarım çaresizliğikten başka bir şey değildi. Ben yaşadığım olaydan dolayı çok çaresizdim, çaresini aradığım hayatım bir hiçlikti. Tekerlekli sandalyemin tekerleklirini iterek odamdan çıktım, ardından karanlık ve sessizliğin ölümünü andırıyordu. Kimsenin olmaması tek şansımdı, şansızlığıma rağmen tek şansımdı.
Karanlık sokakta aydınlatan tek bir ışık vardı oda ay ışığıydı. Gökyüzünde her şeye inat gibi parıl parıldıyordu. Birkaç insanla göz göze gelsem de hiç birinin umrunda olmayan ve yoluna devam edilecek olan bir insandım.
Ellerim acısa da tekerlekleri itmeye devam ettim. Kim suçluydu, benim burda ne suçum vardı? Burda tek suçlu abimdi. Beni böylece çaresiz bıraktığı için ondan nefret ediyordum. Sevdiğim bir insan beni en derinden yaralamıştı. Gidiyordum yıllarımı geçirdiğim sokaklar gözlerimin önüne geliyordu, ama sanki yabancısıydım. Ben bu sokakların tamamen yabancısıydım...
Yıllar önce bir arabanın bana çarptığı yere gelmiştim. Bakışlarım etrafta gezindiğinde hızla geçip giden arabaları izledim, ben evliliği yapamazdım! Ben nasıl bir adama eş olurdum! Buna mecbur değildim. Birine mahkum değildim, ben çaresizdim bu çaresizliğimin tek sebebi de en güvendiğim insanlardan biriydi.
Abimdi, buna beni çaresiz bırakan tek adamdı! Hızla gidip gelen arabaları izlerken sıkı sıkıya tuttuğum tekerlekle yavaşça bedenimi sürükledim. Ben hayatımı zindana çeviremezdim ben kimseye katlanamazdım en önemlisi de ben engelliydim ve bu haldeyken kimseye de karılık yapamazdım!
Ben tanımadığım bir adamı koynuma alamazdım..
Bir kez daha ittiğim de acı bir fren doldu kulaklarıma korkuyla atsa da kalbim gülümsedim. Bu hayatta var olmam için hiç iyi bir sebep yoktu boşuna yaşadığım bu hayatı kimse içinde acı olmazdı, annem ve babam dışında. "Özür dilerim.." Fısıltılı sesimle rügar misali bedenim savrulduğun da başım yere düşmüştü canım yanıyordu, kalbimin acısından daha ağır bir acı değildi bu.
Başıma insanlar toplandı herkes bir şeyler söylerken az ileride tekerleği hızla dönen sandalyem takıldı. Bir damla süzüldü göz yaşı yerine anlımdan düşen kan damlasıydı. Gözlerimi kapattığımda artık dünyanın sonuna geldiğime o kadar emindim ki, ben bu dünyada artık varolamazdım..
Bedenim bi anda havalandığında daha ne olduğunu anlayamadan bakışlarım beni tutan kişiye kaymıştı. "S-sen?" Dedim dilim damağım kurumuş gibi. "Böyle birşey yapmayı nasıl aklından geçirirsin!?" Korkunç sesi bana ulaştığın da bakışlarım hızla ilerleyen arabalara kaymıştı. Az önce olanlar sadece hayal miydi? Bakışlarımı bedenimi kaldıran adama kaydı.
"Beni kurtarman gerekmiyordu!" Aynı kızgınlıkla bağırdığım da adımları durdu, bakışları bana kaydığında korkuyla titreyen bedenimi sıkıca tutmuştu. "Bu kadar korkarken nasıl bir cesarettir, kendini öldürmek?" Kızgın bir şekilde kaşlarını çattığın da omzumu silktim. "Delice bir cesaret!" Kendimden emin çıksa da sesim bedenim tir tir titriyordu.
Adımları durmak bilmeden hızla ilerlerken öylece ilerleyen adama baktım. "Bu saatte senin ne işin var?" Dedim kendime engel olamadığım bir merakla sanki dakikalar önce kendimi öldürmeye çalışan ben değilmişim gibi. "Ciddi olarak bu soruyu soruyor musun!?" Hala kızgınlığı yerindeydi. Omzumu silktim olanların şahidiydi. "Evleniyorum." Adımları durdu, bakışları bana kaydığında beni biraz daha sıkı tuttu.
"Kiminle?" Omzumu silktim. "Bunu sen diyeceksin, kiminle evleniyorum?" Dedim meraklı sesimle arabasının yanına geldiğin de kucağında ben olmama rağmen kapıyı açmıştı. Bedenimi yavaşça koltuğa bıraktığında merakla sorduğum sorunun bir cevabını bekliyordum. Kemerimi takıp kapıyı kapattı, yutkunarak arabanın etrafında dolanmasını izledim.
Kapıyı açarak şoför koltuğuna oturduğun da arabayı çalıştırmıştı. Hala beklediğim bir cevap olduğu için sabırla vermesini bekledim. "Kemal ağayla" donup kaldım kirpiklerimi kırpıştırdım algılamak bana o kadar zor geliyordu ki! Az önce söylediği şaka mıydı? "N-ne?!" Engel olamadığım bir çığlık gibi dudaklarımdan kaçırırken saniyelik bakışları bana dönmüştü.
"Abin ablamı kaçırdı, normal değil mi!?" Heja ablamın kardeşi Fırat'tı her şeye rağmen o benim kuzenimdi. Ne kadar ailelerimiz kötü olsa da biz birbirimize hep iyi olmuştuk. "Şaka yapıyorsan hiç komik değil Fırat!" Şaka kaldıracak kafada dahi değildim, saniyeler önce kendimi öldürmek istediğim gerçeğini değiştirmezdi.
"Abimle evleneceksin." Kirpiklerimi kırpıştırdım sertçe yutkundum. "N-ne!?" Yüzünü buruşturarak ban döndü. "Niyetin kulağımı sağır etmekse bunu iyi beceriyorsun!" Dedi yüzünü buruşturarak başımı iki yana salladım buda neyin nesiydi!? Hangisi iyiydi, yaşlı bir moruk mu? Yoksa o mu..
"Doğru düzgün anlatacak mısın!?" Bakışları yolu izlerken bende merakla onu bekliyordum. "Şöyle ki; ağalar berdele karar kıldılar, ve engelli olduğun için Kemal ağaya uygun gördüler! Tam engel olacaktım ki, abim seninle evleneceğini söyledi." Hıçkırdım dudaklarımın arasında beklemediğim bu ses bunu neden yapıyordu? Gözlerimi sıkıca yumdum Behruz ağa benimle evlenmek istiyordu.
Beni yaşlı bir adamdan mı, kurtarmıştı? Allahım ne düşünmem gerektiğini dahi bilmiyordum! Koca bir soluk aldım, sanki çiğerlerim nefessiz kalmıştı. "Y-yani?" Dedim titreyen dudaklarımın arasından omzunu silkti. "Yanisi abimle evleniyorsun.." Yutkundum kaderin bana oynadığı garip bir cilvesi vardı etrafımda salına salına oynarken gözlerimi kapattım.
'Bu kadar çok eğlenmeye hakkı yoktu!'
"A-ama neden?" Aklımda birikmeye başlayan sorularımın bir cevabı olacak mıydı? Omzunu silkip saniyelik bana döndü. "Cevapları onda!" Başıyla dışarıyı işaret ettiğinde onu gördüm elinde uğraştığı telefonuyla sabırla bekliyor gibiydi. Yanına yanaşan bizi fark ettiğinde bakışları hızla beni bulmuştu. "F-fırat sende geleceksin demi?" Bakışlarım onda olsa da sözlerim yanımdaki adamaydı.
"Özel bir konuşma!" Hızla başımı ona çevirdim. Ecelim elimden olacaktı! "Saçmalama! Yanımda ol en azından." Yabancısıydım bana merakla bakan adam yabancıydım. "Korkma seni yemez.." Alayvari ses tonuyla gözlerimi devirdim. "Fırat!" Kızgın çıkan sesimle kollarını hızla kaldırdı. "Teslim oluyorum, sen istesen de abim izin vermez!" He yani abisi istemiyor diye mi gelmiyordu?
Halledeyim başımı tekrar Behruz'a çevirdiğimde çatık kaşları bir birimize olan didişmemizi izliyordu. Araba durduğun da onun adımlarının hedefi bizim tarafımız olmuştu. Kirpiklerimi hızla kırpıştırarak derin bir nefes aldım. Kapımı açtığında Fırat'ta kemerini çıkarmıştı.
"Ben hallederim." Sert bariton sesi kulağıma ulaştığında sertçe yutkundum. Bana doğru eğilerek kemerimi açtı bakışları bir süre gözlerimde gezindi. "İzinin var mı?" Saf saf ona bakarken başta anlamamıştım fakat sonradan anladığımdaysa yutkunarak başımı salladım. Sanki bu komutu bekler gibi bir eli dizlerimin altına geçtiğinde diğer elinin durağı belim olmuştu.
Refleks olarak kolumu boynuna doladığım da. "Evine ben bırakırım sen gidebilirsin Fırat." Fırat'ın saniyelik bakışları bana kaydığında başımı salladım. "Peki abi." Uslu bir çocuk gibi konuşmasıyla kaşlarımı çattım oysa bana nasılda aslan kesiliyordu?
Araba hızla yanımızdan uzaklaşırken kolları arasında olduğum adamın adımları ilerlemeye başlamıştı. Sözde benim yanımda duracaktı, ama kaçmayı tercih etti. Bunun bedeli ağır olacak Fırat bey! Sinirle düşüncelere dalmışken bedenimi yavaşça sandalyeye bıraktığın da bakışlarımın hedefi o olmuştu.
Karşıma geçip oturdu derin bir nefes alarak bakışlarımın hedefi olan adama çevirdim. "Neden?" Evet sormam gereken tek soru buydu, başka ne sorabilirdim ki? Onun da ela gözleri gözlerimde gezinirken bir süre sessizce bir birimizi izledik, benim sorum öylece asılı kalmışken bir cevap bekler gibi baktım gözlerinin içine.
"Yaşlı bir adamla evlenmene izin veremem." Başımı salladım ama bu haklı bir sebep değildi. "Olabilir kurtarıcım mı olacaksın?" Alaylı sesim onun kaşlarını çatmasına sebebiyet vermişti. "Neden olmasın?" Tek kaşı havalanmıştı, benim kurtarıcım olmaya niyetlenmişti belli ki.
Derin bir nefes alarak bakışlarımı dışarıya çevirdim rüzgarın serin sertliği yüzüme çarparken gözlerimi kapattım. "Berdel olmazsa olmaz mı?" Dudaklarım benden bağımsız çıkan soruyla gözlerimi aralayarak gözlerimin içine baktı. "Ölüm olur." Net sesiyle başımı salladım hüzün dolu dünyam çokta aydınlık olacak değildi.
"Neden benimle evlenmek istiyorsun?" Evlenmek istemesem de bendeki bu ısrarı nedendi. "Ailemin ısrarla evlen demesini susturmak için." Kaşlarım havalandı, cidden tek sebep bu muydu? "Tek sepeb bu mu?" Şaşkınlığım öylece bakan ela gözlerinde gezindi. "Başka ne istersin? Belirli bir süre sonra boşanırız." Dişlerimi bir birine bastırdım bu kadar kolay mıydı? Ağa olduğu için dinlerler miydi? "Boşanmak bu kadar kolay mı?" Gözleri gözlerimde gezinirken derin bir nefes aldı.
"Bu kadar kolay, belirlediğimiz sürenin sonuna geldiğimizde boşanacağız! Bu sürede canına kıyamyı bırak, anladım hayat zor ama seni sevenler var." Bi anda sertleşen cümleleri bir bir beni kurşunlamıştı. "T-tamam." Neden titremişti sesim korkmuş muydum? Cümleleri mi canımı yakmıştı.
Karşımda duran adamla eninde sonunda evlenmeliydim, hüküm yiyerek yada abimin ölümüne göz yummalıydım! Hangisinin daha kolay çıkarlığı vardı? Her ikisi de neden bu kadar zordu! Neden evlenmek zorundaydım?
Kader beni diri diri gömmekten zevk alıyordu...