Bölüm: 2❤️‍🔥

1361 Words
İyi okumalar dilerim🥰🐣 Dakikalardır bakmaya devam ettiğim beş soruya bakmaya devam ediyordum. Teneffüs zamanı hızla geçmiş, ikinci derse başlamış ve boş bıraktığım beş soru bana bende onlara bakmaya başladım. Ama beşi de dün kaçırdığım dersin sorularıydı ve bu haksızlıktı. Zilin çalması ile yarısı boş sözlü kağıdımı Yiğit hocanın ellerinin arasına bıraktım utançla. Kağıdıma göz gezdirip gözlerini bana çevirdi. " Cevap kâğıdı nerde?" Sert gözleri gözlerimin içini delip geçerken hiçbir şey söylemedim, sadece derin bir nefes alıp verdim. " Çıkışta yanıma gel, Kübra. Önemli" Başımı onaylarcasına salladım ve tüm günümü önemsiz derslere girip çıkmak ile geçirdim. Karnım açlıktan ağrıyordu ama kahvaltıda sinirlendiğimden dolayı cüzdanımı odamda çıkardığımı unutarak çıkmıştım evden. Enerjim yerlerde olmasına rağmen bütün gün ruhum çekilmiş gibi dolaşmamışım gibi çıkış ziliyle birlikte heyecanla Yiğit hocanın odasına koştum, kapıyı çalmamla tok sesinin duyulması bir oldu. " Gir" Kapıyı açıp içeri girdim ve ardımdan yavaşça kapıyı kapattım. Ona bakarken karşısında ki boş koltuğu işaret etti, bakışlarımı ondan ayırmadan karşısında ki koltuğa oturdum. " Son zamanlar da iyi olmadığını düşünüyorum, derste aktif değilsin eskisi gibi, bir sorun mu var? O ilgiyle bana bakarken gözlerimi bacaklarımın üzerinde duran ellerime çevirerek cevap verdim. Kim bilir belki de bana ilk kez iyi misin diyen, benimle ilk kez ilgilenen bir insan olduğu için ondan ısrar ediyordu kalbim. " Kübra?" Bana bakmaya devam ederken sonunda dudaklarımı araladım. " Son derse katılamadım, sonra oluşan kopukluktan dolayı devamını da anlayamadım. Aslında ders notlarını aldım ve internetden izledim ama sizin ders anlatma stilinize alıştığım için sanırım anlayamadım. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum." Oturduğu yerden kalktı ve karşımdaki koltuğa oturdu, bir elini bacaklarımın üzerinde duran ellerimin üzerin koydu. Bir eli iki elimi tutmaya yetmişti sanki... Bana dokunuşuyla bakışlarımı hızla ona çevirdiğimde konuşmaya başladı. " Sadece matematik için sormadım. Dersi hallederiz. Genel anlamda iyi misin? Sınıftakilerle bir sorunun mu var? Ya da başka bir durum? Bana anlatabilirsin, biliyorsun değil mi? Gösterdiği bu sıcak ilgi karşısında gülmeye çalışsam da gözlerim dolmuşdu, birkaç damlanın firar edip ellerimin üzerinde ki eline düşmesine engel olamadım. Gözyaşlarım birbiriyle yarışır gibi hızlanırken durdurmak için herhangi bir çabaya da girmedim. " Kübra.. Neden ağlıyorsun? Kızıl?" Son söylediği ile yaşlı gözlerimi gözlerine çevirdim. Benden cevap bekliyordu. Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatıp titreyen sesimle cevap verdim. " Bir sorun yok.. Her zamankinden farklı bir şey yok.." " Her ne sorunun olursa olsun bana anlatabilirsin ve konu ne olursa olsun yardımcı olurum, anlaştık mı? Ve ders içinde bir süre sana özel ders ayarlayacağım. Yarın programı veririm." Son söylediği ile gözlerim heyecanla büyürken oysa bu halime gülüyordu. " Zahmet olmasın hocam.." " Zahmet olmaz, kızıl." Bulduğumuz pozisyonda yüzü yüzüme çok yakındı. Öyle ki verdiği nefes dudaklarımı çarpıyordu verdiğim nefes dudaklarına çarpıyordu. Bir süre öylece durduk, ne o uzaklaştı ne de ben.. Nefeslerimiz bile birbirine karışıryordu, eli hala bacaklarımın üstünde ki ellerimdeydi, çekimine kapılmamak için kendimle büyük bir savaş veriyordum. Her gece gördüğüm rüyalardan sonra bu yakınlık kendimi kontrol etmeme hiç yardımcı olmuyordu halbuki... Kendime gelerek ayağa kalktım ve aramızdaki mesafeyi açtım. " O zaman yarın görüşürüz hocam." " Görüşürüz, kızıl." Bana bulduğu hitap şekliyle gülümserken karnımda kelebekler kanat çırpıyordu. Eve geldiğimde ev her zaman ki gibi tartışma halindeydi. Mutfağa girerek kendime yemek hazırlamak için ocakta duran tencereye baktım. Ama tencerese yemek kalmamıştı. " Kübra, babanın arkadaşları geldi sana kalmadı yemek. İki yumurta kır, beni yorma." dedi annem salondan bağırarak. Dolabı açtığımda yumurtanın kalmadığını gördüm, aslında yemek yapabilirdim ama annemin mutfağı batırdın laflarını dinlemek istemiyordum. Hiçbir şey yemeden mutfaktan çıktım ve odama geçtim. Üstümü değiştirip yatağa geçtiğimde aklıma Yiğit hoca ile olan yakınlığımız geldi. İçin heyecanla kasılırken binbirinci kez olduğu gibi onun i********:ında geziyordum. Attığı tüm fotoğrafları, etiketlendiği gönderileri, takip ettiği sayfaları, onu takip edenleri baştan sona biliyordum. Akşamım geceye dönerken attığı hikayeye anında tıkladım. Şöminesinin karşısında içtiği alkolü tutarken fotoğraf çekmişti. Anlık gelen cesaretle fake hesabıma girerek hikayesine yanıt verdim. " Eğer istersen birlikte de sarhoş olabiliriz, hiçbir şey içmeden..." Attığım mesajdan sonra heyecanla tırnaklarımı yemeye ve ondan cevap beklemeye başladım. Dakikalar birbirini kovaladı, tam ondan cevap geleceğinden ümidi kesmişken yazmasıyla telefonu elinden düşürdüm. Heyecanla telefonu yerden alıp, mesajı okudum. " Sarhoş olmaya ihtiyacım yok, olsaydı da fake hesap sahibi ile yapmak istiyeceğimi sanmıyorum. Yani seninle ilgilenmiyorum. Kendi ligindekilerle uğraş." Mesajına göz devirdim, şimdi çok daha iyi bir cevap vermem gerekiyordu. Birkaç dakika düşündükten sonra aklıma gelen şeyle karşımda ki aynayla bakıştım. Asla yapmamam gerekiyordu, bana göre değildi, hele doğru hiç değildi... Ona nude atamazdım.. Hem bana göre doğru bir davranış değildi, hem de ahlaki açıdan etik değildi. Peki ne mi yapmıştım? Ona nude atmıştım... Önce odamın ışıklarını loş bir hale getirmiştim, yatağımın ucunda duran komidinin üzerine mum yakmıştım, üzerimde ki pijama takımının gömleğini çıkarmış, oldukça cesur bir poz ayarlamıştım. " İlgilenmediğine emin misin hâlâ?" Fotoğrafı gönderdikten sonra heyecanla beklemeye başladım. Dakikalar saatleri buldu ve hiç cevap gelmedi. En sonunda uykusuzluğa yenik düşmüştüm. Belki uykuya yenik düşmesem önce gelen, sonraysa görmeme fırsat verilmeden silinen mesajları görebilirdim. 3 Yeni mesaj. @yiğitkarahanlı: ahh kızıl... sana bu yaptığını soracağım. ( Mesaj silindi.) @yiğitkarahanlı: sana istediğini vereceğim, ve kendime de... ( Mesaj silindi) @yiğitkarahanlı: sadece bana gel, bebeğim... kendi isteğinle ve tüm cesaretinle... ( Mesaj silindi) Dudaklarımı istila eden dudaklarıyla nefes bile almama izin vermeden beni öpüyordu. Üzerimde ki bedeni beni altında eziyor, zevkten kıvranmama sebep oluyordu. Tırnaklarım sırtını bulduğunda boydan boya çizdiğimin farkında bile değildim. " Bana ne istediğini söyle, kızıl." Elleri arsızca vücudumda gezerken saçlarını çekiyordum istekle, benden cevap beklerken dudaklarımı dudaklarına yaklaştırdım. " Seni istiyorum. Her şeyini..." Yüzünde verdiğim cevaptan memnun olduğunu gösteren bir gülümseme belirdi. Ardından dudaklarımızı bir kere daha buluşturdu, onu yana iterek üzerine çıkıp oturduğumda vücudu ellerimin arasındaydı... dudaklarımızı ayırıp boynuna yöneldim, dudaklarım tenini ısırıp emiyorken, ellerim de rahat durmuyordu. Altımda ki bu heybetli vücutta arsızca dolaşıyordu. Kızıl saçlarım esmer tenine değiyordu, hiçbir şey birlikte ki görüntümüzden daha güzel değildi. Ellerim bedenin de ki kıyafet parçalarını bulduğunda arzudan karalan gözlerini buldu gözlerim. Onu da kendim gibi tamamen çıplak bıraktığım da bakışlarımı gözlerinden ayırdım. " Kübra! Hadi kızım!" Ahh yine mi! Bu kadın neden en heyecanlı yerinde sesleniyordu ki bana! Her gün ki rutinimi- yatağı toplayışıp, banyo yapışım ve formaları giyinişim- tamamlandıktan sonra aşağı indim. Sevgi! dolu ailem beni bekliyordu. " Bugün arkadaşlarım gün için bende toplanacak, okuldan sonra biraz takıl kütüphanede falan, sonra senin hakkında bin tane şey soruyorlar." " Tamam." " Ne soruyorlarmış?" Babamın anneme yönelttiği soru ile annem kısaca bana baktı. " Yok çok kısa değil mi giydikleri, yok hala liseye mi gidiyor, yok ablası işini gücünü aldı eline. Evlendi Kübra'nın niyeti yok mu, bin tane şey işte." Babam bana bakarken bir şey söyleyeceğini düşünerek yine bir şey yemediğim kahvaltı sofrasından kalktım yoksa bu konuşma tartışmaya dönecekti. " Benim dersim erken bugün, artık gideyim." Evden kendimi hızla attığım gibi okula doğru yürümeye ve her zaman ki gibi düşünmeye başladım. Annem neden babamın bana öfke yönelticeğini bildiği halde gereksiz konular açıyordu her sabah... Kendi kendime söylenerek okula geldim ve adımlarım gördüklerim ile bulunduğum yere çivilendim. Yiğit hocanın içine düşecekmiş gibi onunla konuşan kadın daha önce hiç görmediğim biriydi. Ne okulda ne takipçileri arasında.. Öfkeyle onlara doğru bakarken bir mıknatıs etkisiyle Yiğit hocanın bakışları da beni buldu. Kendimi toparlayamayarak öfkeyle karşısında ki kadına bakmaya devam ederken Yiğit hoca elini onun omzuna koyup birşeyler söyledi. Daha sonra yanıma doğru gelmesi ile bende kendime geldim ve öfkeli bakışlarımı perdeledim. Şuan gözlerimizde hiçbir duygu kırıntısı yoktu. En azından ben öyle umuyordum. " Kübra ilk teneffüs yanıma gel, bugün çıkıştan itibaren benimlesin. Sana programı vereyim." Şuan sevinmem gerekiyordu bu söylediklerine, onu her zamankinden fazla görecektim ve bu benim için mükemmel bir şey ama sevinemiyordum bile. " Sizin vaktinizi işgal etmek istemem. Yeterince işiniz var, ben kendi başıma halledebilirim." dedim. Ne diyorum bende bilmiyordum, hayalini kurduğum şey altın tepside bana sunuluyordu bense geri çeviriyordum. " Vaktimi işgal etmen benim için bir zevk, kızıl. Teneffüste bekliyorum." Geldiği gibi hızlı adımlarla giderken ben son söylediği şeyin etkisinden çıkmaya çalışıyordum. Ancak ben son söylediklerinin etkisinden çıkamadan telefonuma etkisinden çıkmama sebep olacak başka bir bildirim daha geldi. " Belki de ilgilenebilirim. Tabii bu senin elinde, tek kullanımlık şansın var. Bu gece aynı saatte bana yaz ve şansını dene." Attığım fotoğraftan sonra saatlerce cevap gelmemişti ama şimdi bu yazdıkları... Bütün öfkem, sinirim yok olup gitmişti. Kalbim maratona çıkmış gibi bir hızlı atarken, heyecandan içim kıpır kıpır oluyordu. Tek istediğim günün bitip hemen akşam olmasıydı...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD