İstanbul

1134 Words
YASİN: Depremden iki gün önce karım ve oğlum iş arkadaşım Sedatın düğün alışverişi için Hataya gittiler. İş arkadaşı dediğime bakmayın olmayan kardeşim benim Sedat. Altı yıl önce İstanbula karımla birlikte geldik. Asker arkadaşım Orhan koruma olarak çalışıyordu sağ olsun bana da hemen iş bulgu. Gerekli yerlere gidip kurs alıp güvenlik şirketine falan soktu. Köyde az akıllı derler bana desinler kimse için çok akıllı olamam bir Karım birde oğluma gerisi boş. Semayı küçüklüğümden beri severdim gelin olup gittiğinde en çok ben üzüldüm. Ana yok baba yok bir dedemin yanında iki hayvanla geçinmeye çalışıyoruz nasıl vereyim süt parası da alayım Semayı zaten daha ön altı yaşındaydım gelin olduğunda. Sonra hiç görmedim Semayı. Askerliğimi komanda olarak yaptım sonrasında kalırım diyordum dedem çok hastayım gel dedi terhisimi alıp Ağrıya geri döndüm. Çok ölüm gördüm çok da öldürdüm. Geri dönünce pek konuşmaz oldum. Konuşmuyorum diye askerde aklım gitti sandılar sansınlar bana ne. Birgun Sema köye geri döndü. Kocası çocuğu olmuyor diye boşamış kahvede dedikodusunu döndürüyor pic herifler. Bir süre sonra dul kadın demeye başladılar. Zihniyet belli namusuyla bile barındırmayacak amcık ağızlılar. Gittim istedim Aliden hemen verdi piç yeter ki gitsin de nereye giderse gitsin başına bela olacak diye korkuyor ipne. Sema bana pek ısınamadı. Haklı kadın günde on cümle kuran birine kim ısınır ki. Bir gün alıp merkeze götürdüm. Benden çekiniyor ama sesini de çıkarmıyor. Bir insan nereye gidiyoruz diye de sormaz mı sormadı. Belediyenin önüne gelince durdurdum. Eline tutup yüzüne baktım. " Sema ben seni seviyorum ömrümün sonuna kadar da beni sevmeni beklerim. Sen de eğer bir gün ben bu adamı severim diyorsan resmi nikah kıyalım mı? Çok şaşırdı ağzı açılıp kapandı aynı balık gibi duruyor şaşkın balık sonunda gözlerini kırpıştırıp " Benim çocuğum olmuyor ki niye nikah kıyasın" dedi. Yavrum nasıl ezmişler bal gözlümü " Olsun benim için onemli değil istersen Evlatlık alırız " Gözleri parladı " Alır mıyız gerçekten mi?" dedi. " Alırız canım sen iste yeter ki " Boynuma atladı. Hem ağladı hem beni sağa sola salladı. Sakinlesmesini bekledim. Ağlamaları durunca yeniden sordum " Bir gün beni sever misin?" Konuşmadı ama kafasını salladı. Birlikte içeriye girdik yıldırım nikahı ile evlendik. Tabi köyde gene laf oldu. Kısır karıya nikah kıydılar dediler. Canımın canını acıttı lar. İstanbul'daki arkadaşımı aradım orada iş bulabilir miyim yengenle gelicem ona göre dedim. Bu konuşmadan on gün sonra da İstanbula gittik. İstanbul ikimize de iyi geldi. Ben daha çok konuşmaya başladım. Bir yıldır koynuma girmeyen kadın kendi arzusuyla bana geldi benim oldu. Üç ay her gece sabaha kadar siktim. Ellemedigim koklamadim emip ısınmadığım hiç bir noktası kalmadı. Taki kanaması oluncaya kadar. İlk baş adet sancısı sandı acıdan bayılınca doktora gittik. Benim güzeller güzeli karım hamileymiş. Çocuğu olmuyor diye ailesinin evine dönen karım kısır değilmiş. Dünyalar benim oldu öyle böyle sevinç değil yedi haneye erzak aldım. Gönül isterdi ki kırk hane olsun ama bizde bütçe bu kadar. Bir ay sonra cinsiyetini öğrendik erkek olacakmış. Karım benden çok sevindi. Tabi biliyor kadın olmanın zorluklarını erkek olunca gönlü ferahlatıdı. Mert bir delikanlı olacak benin oğlum dedi ve ismini de koymuş oldu. Doğumu çok kolay oldu. Hep duyardım arkadaşlardan yık beş saat bekledik yok geceden başladı sancı. Esmam sancı bile çekmedi. Suyum geldi dedi apar topar hastaneye gittik. Hemen doğuma aldılar yarım saat sonra hemşire müjde verdi. Doğumdan çıkınca öğrendim üç ıkınmada doğurmuş. Maşallah benin karıma. Hastaneden eve gelince burma bilezik taktım koluna param olsa set alırdım da yok işte. Ona bile sevindi karım beklemiyordu hediye. Tabi doğurmak onun görevi ya hediye ters bizim oralarda. öyle böyle beş yaşına geldi aslanım. Elimden geldiği kadar her ihtiyaçlarını karşıladım. Ne aç kaldık ne de açık. İki göz evimizde mutlu mesut yaşadık. Karın ikinci çocuğu da istiyorda ben biraz korkuyorum. Ya yetmezse ya bana birsey olursa ortada kalırlarsa. Sonuçta yaptığım iş memurluk değil korumayım ben. Hemde ünlü bir iş adamının evini koruyorum. Tamam şimdiye kadar birsey olmadı da bundan sonra olmayacak diye bir kural yok. Koruma olarak ise başladıktan bir yıl sonra yeni bir eleman katıldı aramıza adı Sedat abi diye dolaşır etrafımda çok da severim keratayı. Acar beyinde göz bebeği akıllı Mert delikanlı çocuk. Anasının ısrarı üzerine evliliğe tamam dedi. Kızı bile görmeden annesi memlekette söz kesti. Gecen ay annesinin beyni pıhtı atınca felç kaldı. Düğün hazırlıkları olduğu gibi kaldı. Sema dan istedi ablası gibi görür zaten o da kırmadı aldı oğlanı gitti. Keşke gitmeseydi keşke gözümün önünden hiç ayırmasaydım. Depremin olduğunu öğrendiğimde delirdim hemen gitmek istedim yollar kapalıymış. Durumu Acar Beye söyledik üç gün sonra Hataya yardım tekmesi gönderdi içinde ben ve Sedat gittik. Depremin beşinci günü Hataya ayak bastım. Şehir diye birsey kalmamış heryer yıkılmış. Ceset kokusundan durulmuyor. Kızın ailesinin adresine gittik üç katlı apartman kağıt yığını gibi olmuş. Esma Mert diye deli gibi bağırmaya başladım. Ne ses var ne tepki. Yere çöküp bağıra bağıra ağladım. Ağladıkça yeri yumrukladım. Ellerim kan icinde kalinca Sedat yerden kaldırdı beni. " Abim boyle olmaz Afata soralım belki cikan falan olmuştur" dedi. Ekipleri aradık başka bölgeye geçmişler. Sorduk sorduk da onlar da bilmiyor. Geceli gündüzlü çalışıyorlar hangilerini akılda tutsunlar ki. Çadırları gezdik, sokak sokak dolaştık, araba içinde uyuyanlara baktık. Üç gündür Hataydayım hiç bir ipucu bulamadık. Serhat" Abi böyle olmayacak enkazdan çıkanları götürdükleri hastanelere bakalım" deyince Acar beyi arayıp durumu anlattık. Sagolsun çevresi geniş ertesi gün aradı Esmanin Mersin Devlet Hastanesinden taburcu olduğunu söyledi. Tekneye geçip Mersine gittik. Karım kurulmuş belki Mert te yanındadır. MASAL: Silah sesleri kesildi. Hemen burdan çıkmam lazım. Saklandığım dolabın kapağını yavaşça açtım. Etrafa gözlerimi gezdirdim odada kimse yok. Kapağı tamamen açıp evin içinden dışarıdan gelen sesleri dinlemeye başladım. Adım sesleri evden çıkmaya başladıklarını gösteriyor yavaş yavaş adım sesleri kesildi. Dolaptan çıkıp yerde sürünerek pencerenin altına kadar gittim. Ayağa kalmaya korkuyorum. Kalbim ağzımda atıyor. Nefes alamıyorum. Elimi kalbimin üzerine koydum. Kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Pencerenin altına gelip sesleri dinlemeye başladım. Dışarıda " Kız yok kaçırmışlar " dedi. konuştuğu kişi annem ve ceddi sulaleme yetecek kadar küfür etti. Araba kapılarının kapanma seslerini duydum. Sonra motor sesleri ve lastiklerin gelen o gıcırtılı sesler. Arabalar uzaklaşınca kafamı pencereye yaklaştırdım. Herkes gitmiş. Yavaşça kiler dolabına girip kapağı kapattım. Elimi en alttaki rafa uzatıp kilide bastım. Dolabın yan kapağı duvarın içine doğru açıldı. Hemen gizli odaya girip kapağı kapattım. Titreyen parmaklarımı duvarda gezdirmeye başladım. Işığı bulunca hemen düğmeye bastım. Oda ışığa kavuştu. Bilgisayarın başına geçip kamera kayıtlarına girdim. Eve giren adamların neler yaptığını görmem gerekiyor. Kamera kayıtları oynamaya başladığı esnada ağzımdan bir hıçkırık kaçtı " Hayır hayır olamaz" Songül ün " Masal geçti canım korkma Masal aç gözlerini sadece bir rüya " diye yanında teskin edice sesiyle gözlerimi açtım. Aman Allahım o nasıl bir rüya bunları gerçekten ben yaşadım mı? Ben kimim? Gözlerim şok olmuş halde Songül e baktım. "Songül ya ben çok kötü biriysem" Songül güldü " Ya çok iyi biriysen. Kim olduğunu sen belirlersin Masal bundan önce kötü ya da iyi olman önemli değil bundan sonra ne olmak istediğin önemli " Kafamı belli belirsiz salladım. Kim olduğuma ben karar vereceğim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD