Tanıtım

232 Words
Masum bir çocukluk oyunu, yıllarını alırken; dip dibe geçen onca zamanın ardından, birbirlerini aslında hiç tanımadıklarını fark ederler. Arkadaş olmaya karar verdiklerinde önemli bir detayı unutmuşlardır: Arkadaşlık fedakarlık yapmaktır. Oysa oynadıkları oyun, bencilce her fırsatı değerlendirme üzerine kuruludur. İki anlaşmanın arasında sıkışıp kalmışlardır. Artık bir karar vermek zorundadırlar: Ya arkadaş olacaklar ya da oyuna devam edeceklerdir. Birbirinden zıt iki insan, farklı seçimler yapmanın bedelini ağır öderken aldıkları kararla telafisi olmayan yaralar alacaklardır. İçlerinde bastırdıkları derin duyguları fark edip kabullendiklerinde ise artık her şey için çok geçtir. Tren çoktan hareket etmiş, biri trene yetişememiştir. Tüm yaşananlara rağmen emin oldukları tek bir şey vardır: Hâlâ birbirlerine bağlıdırlar, ta ki ikisinden biri ortaya çıkıp "Oyun bitti," diyene kadar. "Bir oyuna başlarsın, yaşın ilerledikçe oyunun boyutu değişir. Aşık olursun ve oyuna acı çektirerek devam edersin. Küçükken oyun için karşındakinin bedenine savurduğun yumrukları; zamanla karşındakinin kalbine savurursun. Öylesine odaklanmışsındır ki oyunu kazanmaya; sevginden ve benliğinden bile vazgeçersin. Oyunu kafanda bitirdiğini düşündüğünde, farkında bile değilsindir aslında hâlâ oyuna devam ettiğinin. Bir gün gelen bir telefon, karşındaki bitkin bir ses tonuyla ‘Ben kazanacağım,’ dediğinde, tebessümündeki hüzünle tiyatronun biteceğini fark edersin. Artık son perde kapanmak üzeredir. Bu kez gerçekten uçurumun başına geldiğini ve o yüksekliğin seni içine çeken güzelliğinden yuvarlanmak üzere olduğunu anlarsın. Seçim yapmak zorundasındır: Sonsuza dek aşkını kaybetmek mi, yoksa oyunu ne pahasına olursa olsun kazanmak mı? Hâlâ seçimini yapamazken sadece acımasız gururunun esirisindir…" - Cansu ATEŞ
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD