BÖLÜM 11

698 Words
Sabah ışığı, yalıya donuk bir griyle sızarken içeride zaman durmuş gibiydi. Sessizlik, yalnızca geceden kalma bir huzur değildi. Her şey, fırtınadan önceki huzursuz bekleyiş gibiydi. Zeynep çalışma odasında, önünde Aras’ın geçmişine dair belgelerle dolu bir dosya açık halde oturuyordu. Parmakları, defalarca çevirdiği sayfalara dokunuyor, gözleri satırları ezbere okur gibi kayıyordu. Ama asıl uğraştığı şey yazılanlardan çok, yazılmayanlardı. Kapı aralandığında Aras içeri girdi. Üzerinde siyah bir gömlek vardı, yüzü yorgundu. Ellerinde iki fincan kahveyle yaklaştı. Zeynep’in önüne bıraktı birini. “Kahven soğudu,” dedi. Zeynep, başını kaldırmadan fincana uzandı. “Her şey gibi,” diye fısıldadı. “Biz de soğuyor muyuz Aras?” Aras cevap vermedi. Yanına oturdu. Kahveden bir yudum aldıktan sonra, Zeynep’in önündeki deftere uzandı. “Bu,” dedi. “Kardeşimin defteri. Sonunda gerçekleri yazdığı yer.” Zeynep onun parmaklarını izledi. O eller, birçok günahı işlemişti belki ama bu an... bambaşka bir şeydi. Bu an, kırılma anıydı. Zeynep sayfaları yeniden açtı. Çocuk harfleriyle yazılmış kelimeler… korku, ihanet, annesi, gece. Her satırda Aras’ın geçmişinden yeni bir parça ortaya çıkıyordu. “Baban, anneni susturduysa…” dedi Zeynep ürkekçe. “Sen neden kaçmadın bu dünyadan?” Aras gözlerini kapattı. “Çünkü biz kaçmadık. Sadece susmayı öğrendik. Korkunun sessizlikle ödüllendirildiği bir evde büyüdük biz.” Zeynep ayağa kalktı. Masadaki haritayı yaydı. “Bu gece Kemal’le yüzleşeceğimizi söyledin. Ama o sadece biri. Senin geçmişin o kadar çok ses taşıyor ki… hangisini susturacağız?” Aras ayağa kalktı. “Hiçbirini. Artık susturmayacağız. Artık her şeyi ortaya dökeceğiz. Bu defteri, bu haritayı, hepsini.” Hazırlık saatler sürdü. Zeynep, yalıdaki gizli bölmeleri tekrar kontrol etti. Kaçış noktalarını, gizlenme alanlarını, ses kayıt cihazlarını yerleştirdi. Aras ise eski bağlantıları aradı. Bazıları ona hâlâ sadıktı, bazılarıysa sessiz kalmayı tercih etti. Kemal’in son görüldüğü yer belliydi: Boğaz kıyısında, terk edilmiş bir antrepo. Aras, o yerin kanla yazıldığını biliyordu. Orada çocukluğu gömülüydü. Orada annesinin çığlığı yankılanıyordu hâlâ. Gece çöktüğünde Zeynep, siyah kapüşonlu ceketini giydi. Aras’la birlikte arabaya bindiler. Yol boyunca konuşmadılar. Aras’ın elinde bir dosya vardı. Zeynep’in çizimlerine son bir kez daha bakıyordu. “Sen bir mimarsın,” dedi sessizce. “Ama ruhumun da krokisini çizdin. Her duvarımı, her kırık noktamı gördün.” Zeynep başını çevirdi. “Ve sen, beni en karanlık odaya bile korkmadan soktun.” Antrepoya geldiklerinde hava sisliydi. Liman rüzgârı içlerini titretiyordu. Beton yığınlarının arasında yürürken, Zeynep’in kalbi göğsünü zorlamaya başlamıştı. Her adımda çocukken kurduğu sade hayat hayallerinin daha da uzağına düşüyordu. Ama bu düşüş, bir kayboluş değildi. Bu, bir dönüşümdü. İçeri girdiklerinde karanlık onlara sarıldı. Duvarlara yapışmış gölgeler, sanki onları izliyordu. Kemal’in adamları çoktan oradaydı. Üç kişi, silahlı. Aralarından biri hafifçe başını eğdi. “Zeynep Hanım,” dedi. “Sizi burada görmeyi beklemiyorduk.” Aras öne geçti. “O burada çünkü artık ben yalnız değilim.” Kemal karanlıktan çıktı. Gözlerinde iğrenç bir sükûnet vardı. “Annenin kolyesi hâlâ sende mi Aras?” dedi. “O kolyeyi gömdüğünü sanmıştım.” Aras dişlerini sıktı. “Onu benden almadın. Ama başka her şeyi çaldın.” Kemal güldü. “Ben senden hiçbir şey çalmadım. Sadece senin kararsızlığından faydalandım. Anneni sen koruyamadın. Kardeşini de.” Zeynep bir adım attı. “Senin gibi adamlardan bıktık artık. Güçsüzlerin arkasına saklananlardan. Her şeye sahipsiniz ama bir kadının gözlerine bakıp gerçek olamıyorsunuz.” Kemal kaşlarını çattı. “Sen bu dünyaya ait değilsin.” Zeynep dimdik durdu. “Ama onun en karanlık yerine girip hâlâ ayaktayım.” Tam o an, içerideki ışıklar bir anda söndü. Aras elini Zeynep’e uzattı. “Yat!” diye bağırdı. Silah sesleri karanlığı yardı. Zeynep yere düştü, Aras onun üstüne kapandı. Göğsünde bir sıcaklık hissetti. Bir kurşun, yakından geçmişti. Gözleri karanlığa alıştığında yerde iki adam gördü. Kemal kaçmıştı. Ama Aras... kolunu tutuyordu. Yaralıydı. Zeynep yardım etmek için eğildiğinde Aras acıyla inledi. “Yalnızca sıyırdı,” dedi. “Gitmeden önce kaseti aldın mı?” Zeynep pantolon cebinden kaseti çıkardı. “Bunu mahkemeye sunacağız.” Aras başını iki yana salladı. “Hayır. Bu ses… önce babama dinletilecek. O yalanların sonu evde bitecek. Temizlik önce içten başlar.” Dönüş yolunda Zeynep elini Aras’ın ellerine kenetledi. Yolu değil, onu izliyordu. “Ben seni asla kaybetmek istemiyorum.” Aras gözlerini ona çevirdi. “Zaten ben seni, hiç kazanamadım.” Ama Zeynep yavaşça başını iki yana salladı. “Yanılıyorsun. Kalbimde savaş çıkardın Aras. Ve ben seni orada büyüttüm.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD